“Şimdi, taze başlangıçlar yapma, yepyeni sayfalar açma, iktidarı ve muhalefetiyle el ele verme, safları sıklaştırma ve farklılıkları barıştırma zamanıdır. Bu kapsamda 15 Temmuz 2016 tarihinde halkımızın darbe girişimine müsaade etmemesi ile birlikte tekrar güç kazanan ve her geçen gün güçlenerek devam eden toplumsal mutabakat ortamı oluşmuştur. Vatanına, bayrağına, demokrasi ve Cumhuriyetine sahip çıkan halkımızın ve devletimizin yürüttüğü bu kutlu davada, sayın müvekkilimiz Binali Yıldırım'ın da toplumsal barış ve mutabakata katkıda bulunmak adına sayın mahkemeniz nezdinde açılan iş bu dava dosyasına konu şikayetinden vazgeçtiğini bildirmekle, vaki şikayetimizden vazgeçme nedeniyle gerekli kararın ve işlemlerin yapılmasını saygılarımızla bilvekale arz ve talep ederiz."
*
Bu dilekçe Başbakan Binali Yıldırım adına avukatı Tuba Kılıç tarafından İstanbul 10. Asliye Ceza Mahkemesi'ne şikayetlerden vazgeçme dilekçesi olarak gönderildi.
Başbakan Yıldırım da tıpkı Cumhurbaşkanı Erdoğan ve CHP Lideri Kılıçdaroğlu gibi, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sonrası aralarında siyasiler, yazarlar ve gazetecilerin de bulunduğu isimlere yönelik açtıkları binlerce davayı geri çektiler.
Eeee.
Madem devlet büyüklerimiz bu yönde bir adım atıyorlar.
Şimdi sıra diğerlerinde.
Bizlerde.
Yerel siyasilerimizde.
Yerel gazetecilerimizde.
Yerel STK temsilcilerimizde ve hepimizde.
*
Madem ortada bir barış havası var.
Madem ortada bir yepyeni sayfalar açma havası var.
Madem ortada; taze başlangıçlar yapma, el ele verme, safları sıklaştırma ve farklılıkları barıştırma havası var.
Hadi bakalım ne duruyoruz.
Bir yerlerden başlamak lazım.
Ben şahsem kendi adıma bazı adımlar atmaya başladım.
İşte onlardan bazıları.
*
Öncelikle daha önce arada bir dillendirdiğimiz; sağlık olsun, hayırlısı ne ise o olsun, Allah bu günlerimizi aratmasın, huzur herşeyden önemli gibi sarf ettiğimiz sözlerin aslında hayatımızda ne kadar önemli olduğunu şimdi daha iyi anlıyor oldum.
Benim kimseye açtığım kişisel bir tazminat/hakaret davası yok.
Olsaydı kesinlikle gereğini yapar ve davayı geri ekerdim.
Bana açılan davalar var.
Bu dava sahiplerine; 'davanızı lütfen geri çekin' diye telkinde bulunmam.
Genel olarak bir ifade ortaya koyuyor ve diyorum ki; 15 Temmuz'dan önce ve 15 Temmuz'dan sonra diye bir kalıp oluşacaktır hayatımızda.
*
Ülke genelinde olanlara bir bakın.
Alınan OHAL kararlarına, çıkarılan kararnamelere, değiştirilen bazı sistemlere, kapatılan okullara, devredilen ve kapatılan askeri kurumlara.
Gözaltına alınan isimlere.
Tutuklanan isimlere.
Dolaşan iddialara.
Varsayılan kurgulara.
*
Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve lütfen şu sorulara samimiyetle cevap verin.
Özellikle yaşı 30 ve üzeri olanlar cevaplasın.
Hiç daha önce bu kadar tedirginlik yaşamış mıydınız?
Hiç daha önce Türkiye'nin parçalanması, iç savaş yaşaması, değişmesi, değiştirilmesi, rejim değişikliği tehlikesi yaşaması konularında bu kadar şüpheye düşmüş müydünüz?
Daha önce bu denli haince, bu denli kanlı, bu denli kalleşce, bu denli gözü kara bir darbe kalkışması görmüş, duymuş muydunuz?
Ve laik, demokratik, hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nin daha önce hiç bu kadar tehdit edildiğine şahit olmuş muydunuz?
*
Bu soruların tamamına benim cevabım kesinlikle 'hayır'dır.
Madem bu denli hayati ve önemli riskler yaşadık ve halk olarak kenetlenerek birlik beraberlik dayanışması göstererek bu riskleri ortadan kaldırmayı başardık.
O halde özel hayatımızda da bazı radikal kararlar almak çok mu zor.
Daha önce bir birimize açtığımız kişisel davaları geri çekmek.
Daha önce bir birimize gösterdiğimiz kini ve nefreti bugün hoşgörüye çevirmek çok mu zor.
Daha önce bir birimizle rekabet içerisindeyken bugün sidik yarışını bir kenara bırakarak centilmenlik çerçevesinde adımlar atmak çok mu zor.
*
Umarım ve dilerim ki ülkemiz bir daha aynı kaos ortamına girmesin.
Askerimiz vatandaşa vatandaşımız askere kurşun sıkmak zorunda kalmasın.
Valimiz, generalimiz, rektörümüz, iş adamımız bir daha bu ülkeye hainlik yapmasın.
Devlet yöneticilerimiz bir daha gafilce aldatılmasın.
Tam bağımsız, laik hukuk devleti, büyük Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşasın.
Varsın bizim üç kuruş tazminatımız olmasın.
Varsın bizim hırslanarak baktığımız rakiplerimiz bizden daha başarılı olsun, daha iyi yerlere gelsinler.
Varsın bizim kinlenerek baktığımız kişilere gösterdiğimiz üzüntü ve teessüfler de hoşgörüye dönüşsün.
*
Bundan böyle artık hayatımızı, işimizi, gücümüzü, çevremizi yönlendirdiğimizde; 15 Temmuz'dan önce ve 15 Temmuz'dan sonra diye yerleşen kalıba dikkat edeceğiz.
Adımlarımıza.
Çevremize.
Yazdıklarımıza.
Söylediklerimize.
İrtibat içinde olduğumuz, iletişim kurduğumuz kişilere çok daha fazla dikkat edeceğiz.
Özellikle 'aldatıldık' diyenler, millettten, yaradandan af dileyener, daha çok, daha çok dikkat edecekler.
Ki; bir defa aldatılmak belki anlaşılır ama bir daha aynısı veya benzeri yaşanırsa korkarım artık anlatması da anlaşılması da çok zor olur!
15 Temmuz'dan önce 15 Temmuz'dan sonra...
.