Yaklaşık onbeş gün şehir dışında gezi modunda olunca az da olsa gündemden uzaklaştık.
Allah'tan internet var.
Sosyal medya var.
İletişim çağı var da isteseniz de gündemden çok fazla uzaklaşamıyorsunuz.
Bu yazımda son on beş günde ülkede ve bölgemizde gerçekleşen bir kaç önemli konuya değineceğim.
Partili Cumhurbaşkanı
Cumhurbaşkanı Erdoğan sonunda kurucusu olduğu Ak Parti Genel Başkanı seçilerek partili cumhurbaşkanı oldu ve bir anlamda Anayasa değişikliğinin gerçekleştiği 16 Nisan referandumunu hayata geçirmiş oldu.
Dün de yeni A Takımını açıklayarak genel başkan olarak ilk toplantısını gerçekleştirdi.
Bu konuda bizim söyleyeceğimiz ancak şu olabilir.
Erdoğan referandum öncesi yasalar müsaade etmese de yaptığı bir çok şeyi artık arkasına yasaları da alarak yapacak.
Bir taraftan Erdoğan'a yapacağı hizmetlerde Türkiye menfaatleri için düşünülen her projede başarılar dileyelim.
Diğer taraftan daha hakkaniyetli bir yönetim anlayışı için bir an önce siyasette de FETÖ temizliklerine başlanmasını dileyelim.
Arena mı stadyum mu?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın '’Arena’ adının statlardan kaldırılmasını istemesi ardından başlayan tartışmalara biz de az da olsa bir öneri getirelim.
Hatırlarsanız çok değil on sene önce Türkiye'de yeni bir stat yapılsa akla önce Atatürk ismi gelirdi.
Ankara Atatürk Stadyumu.
Bursa Atatürk Stadyumu.
Konya Atatürk Stadyumu.
Erzurum Atatürk Stadyumu.
Bunlardan bazılarıydı.
Veya o ilin kurtuluş tarihi akla gelirdi.
Adana 5 Ocak.
İzmir 9 Eylül.
Gibi.
Son yıllarda bir arena türedi ki sormayın.
Evet bence de hemen hemen her satada 'arena' ismi verilmesi saçma sapan bir şey.
Ancak; madem Cumhurbaşkanı Erdoğan 'Arena' adının statlardan kaldırılmasını önerdi o zaman bir zahmet yeni isim olarak da daha önceki alışkanlıklarımızın devam edilmesi yönünde önerilsin.
Böylece isim değiştirecek kulüplere de kolaylık olmuş olur.
Beylikdüzü'nde kırılan Makarios heykeli
Şehir dışında bulunduğum günlerde bölgemizde en çok tartışma Beylikdüzü Yaşam Vadi Parkı içerisinde bulunan Denktaş heykelinin kırılması konusu oldu.
Beylikdüzü Belediyesi daha ilçe olmadan Yaşam Vadisi projesi konuşulmaya başlanmıştı.
Bu proje kulakları çınlasın bölgemizin
yakından tanıdığı çevre mühendisi Saffet Uygur'a aittir.
Uygur 2004 yılında CHP'nin adayı olan Ali Fatinoğlu'nun seçim beyannamesine koydu bu projeyi.
O zaman AK Parti adayı olan Vehbi Orakçı ise benzer projeyi kendi seçim kataloklarına koydu ve seçimleri kazanınca bu projeye sahip çıktı.
O günden başlattı yeşil vadi çalışmalarını.
Yusuf Uzun görevdeyken bir taraftan yeşil vadi projesini yok saymadı diğer taraftan da bu yönde pek çalışmalar yapmadı.
Ekrem İmamoğlu geldi ve Yeşil Vadi'yi bir an önce hayata sokmak için kolları sıvadı.
Böylece daha önce Yeşil Vadi diye anılan projeyi Yaşam Vadisi olarak hayata soktu.
Ne yazık ki ortada 1 milyon metrekare büyüklüğü ile İstanbul'un en yeşil ve en büyük kent içi parklarından biri olan bir vadi varken bu güzellikler değil yıkılan heykelleri konuşur olduk.
Algı operasyonu hep galip gelmiştir
Beylikdüzü’ne günlük 13 milyon litre ilave oksijen kazandıran Yaşam Vadisi 1. Etabı’nda 7.500 metrekarelik bir gölet alanı, 2 büyük havuz, 2 adet şelale, su oyunları alanları ile küçük dereler yer alıyor.
Vadide çeşitli anı parkları ve tematik parklar, satranç bocce ve gateball gibi açık hava oyun alanları, çim amfi, dinlenme ve sosyal etkinlik bölümleri bulunuyor.
1. Etap içerisinde 2 bin 560 adet yetişkin ağaç, 44 bin adet ağaçcık-çalı, 2 bin 400 adet bitki, 62 bin adet çiçek alana hayat katıyor.
Vadi, 7’den 70’e herkesin güvenli bisiklet kullanımına uygun. Alanda 3.62 kilometre yürüyüş yolu ve 1.18 kilometre bisiklet yolu var. 9 girişin mevcut olduğu vadide 538 araçlık otopark alanı da hazır durumda.
Gördüğünüz gibi ortada bunca özellik ve güzellik varken; Denktaş'ın Makarios'u masaya oturtmasını anlatan bir heykelin yakılmasını ve yıkılmasını konuştuk durduk.
Bu heykelin buraya yapılması doğru muydu?
Burada anlatılmak isteneni doğru okuyabildik mi?
Bu heykelde Makarios'un da olmasına gerek var mıydı?
Heykelin; Türkiye için bir zafer sayılan, Kıbrıs'ın 16 Ağustos 1960'ta resmen kurulmasını resmileştiren Zürih ve Londra antlaşmalarının imzalanma anlarının anlatılmasını kaçımız anladık, bildik, öğrendik.
Ancak bir şey gerekiyordu; bir algı operasyonu ile Makarios'un bir Türk düşmanı olduğunun ve bu kişinin heykelini Beylikdüzü'ne diken belediye başkanının ve onun partisi CHP'nin yıpratılması gerekiyordu.
Ve ne yazık ki bu algı operasyonu da diğerleri gibi galip gelmişti.
Not; Burada diğerlerinden kastım, ülke genelinde her kesime ve herkese zaman zaman yapılan ve siyasetten sanata, spordan ekonomiye bir takım isim ve kuruluşlara yapılan, sonunda da uzun süreliğine olmasa da kısa süreliğine başarı sağlanan algı operasyonlarıdır...