Basın, hakaret ve hukuk devleti!

.

 Nokta Dergisi son sayısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın arkasına şehit cenazesi aldığını selfie yapan bir pozu photoshop yaparak kapakta kullanmış.

Sen misin bu kapağı yapan ve bu görseli kullanan diyen  Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne bağlı ekipler Nokta Dergisi'nin İstanbul Kağıthane'deki merkez ofisini bastı.
Cumhurbaşkanı'nın avukatları hemen harekete geçti.
Ardından derginin toplatılması için mahkemeye başvuruldu.
Mahkeme anında derginin toplatılmasına karar verdi.
Derginin Yazı İşleri Müdürü gözaltına alındı.
En son durum böyleydi.
Sırasıyla artık tutuklamalar mı olur?
Yüksek rakamlı tazminat davaları mı olur?
Tehditler mi olur?
Daha fazla neler olur bekleyip göreceğiz.

*


Neden yapılıyor bütün bunlar?
Bir fotoğraf karesinden dolayı.
Peki ya geçmişte ülkemiz cumhurbaşkanlarına neler yapıldı neler.
O zaman o yayın organlarına benzer baskınlar yapıldı mı?
Hayır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan neden bunları yapıyor dersiniz?
Çünkü adam çok farklı bir dünyada yaşıyor.
Çok farklı bir gezegende yaşadığını düşünüyor.
İnsan üstü özellikleri olduğunu falan zannediyor.

*


Bu özelliklere sahip olduğunu düşünmekte haklı mı dersiniz?
Bence haklı.
Ben olsam veya başkası olsa daha neler neler yapardık kim bilir.
Nedeni basit.
Düşünsenize bir memleketin başbakanısınız, cumhurbaşkanısınız.
Her ne yaparsanız yapın size oy verenler tereddütsüz destekliyor.
Tereddütsüz oy veriyor.
Tereddütsüz itaat ediyor.

*
Basın özgürlüğü deniyor, seni eleştirenleri cart diye içeri tıkıyorsun kimsenin gıkı çıkmıyor.
Hukukun üstünlüyü deniyor, hukuk dün ayrı bugün ayrı işlenmeye başlıyor.
Adamına göre mahkemeler oluşuyor.
Adamına göre savcılar, hakimler, polisler peydahlanıyor.
Cumhurbaşkanının tarafsız ilkelerine uyulmadan seçimlerde bir partiye oy istiyorsun, kimseler bir şey yapamıyor.
Bir yandan da ülkedeki, seçim sonuçlarından koalisyon çıktı dört parti mutlaka koalisyon hükümetini bir şekilde kurmalı ve desteklemeli diyor.
Sen, hayır arkadaş kesin bir yanlışlık oldu, bir daha seçim yapalım, bu defa hata istemem mutlaka 400 vekil buluna diye hem de istediğin tarihte erken seçim kararı alıp ve uyguluyorsun.

*


Bütün bunları hayata geçirdikten sonra sen olsan kendini insan üstü hissetmez misin.
Ben ederim vallaha, billaha.
Hem de bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı gibi de yapmam.
Direk veririm emrimi, getirin lan şunu buraya derim, oracıkta gereğini yaparım.
Ne öyle polis gönder.
Jandarma gönder.
Savcı gönder.
Mahkeme oluştur.
Ne gerek var ki yani!

*


Bakın mesela aynı görseli Times dergisi basmış olsaydı şayet ne olacaktı.
O dergiyi toplatabilecek miydiniz.
Veya derginin ofisin basabilecek miydiniz!
Veya şuradan soralım.
Aynı görsel Recep Tayyip Erdoğan için değil, dün Abdullah Gül için, bir başka cumhurbaşkanı için, başbakan için, siyasi bir lider için kullanılsaydı ne yapılacaktı.
Noktayı basan aynı ekip, aynı polis, aynı savcı, o zamanda aynı baskınları uygulayacak mıydı.
Hakim aynı kararı vererek derginin toplatılmasını isteyecek miydi?

*


Bu sorulara cevaplar evet ise eyvallah.
Yok şayet hayır ise o zaman biz de bilelim ki; 12. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın başka türlü bir özelliği var.
Başka türlü bir dokunulmazlık durumu var.
Yazarken, çizerken, konuşurken ona göre davranalım.

*


Tamam, yazarken, çizerken, konuşurken ona göre davranalım.
Ancak, şu çok iyi bilinmelidir ki hiç kimse eleştirilmez ve dokunulmaz değildir.
Hele ki gazeteciler gözünde bu şart bir kural değil yaşamsal bir zorunluluktur.
Basın, iktidarları ne kadar eleştirirse o kadar görevini yapmış demektir.
Burada tek kriter ‘hakaret etmemektir’ ki bunun sınırları da hem Türkiye Cumhuriyeti yargı sisteminde hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında açık ve net olarak belirtilmiştir.
AİHM kararlarında da denildiği üzere: “İfade özgürlüğü'', Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. Maddesinin sınırları içinde, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız veya ilgilenmeye değmez görülen ‘haber’ ve ‘düşünceler’ için değil, ama aleyhte olan, şok eden ve rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır.
Bunlar çoğunluğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir; bunlar olmaksızın demokratik toplum olmaz...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri