Meclis'in en renkli isimlerden biridir CHP İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi. Duran adam eylemi, 5 dakika susma eylemi, Meclis'e biber gazı getirmek gibi birçok eyleme imza atan Çelebi, geçen haftalardaki iç güvenlik paketi görüşmelerinde de 5 dakika boyunca 'kahrolsun faşizm' sloganı atarak gündeme gelmişti. Görev yaptığı sürece İstanbul'u ve partililerini de göz ardı etmeyen, bulduğu her fırsatta ilçeleri dolaşan ve nerede eylem varsa orada mutlaka gördüğümüz Çelebi 3'ncü bölgeden tekrar milletvekili aday adayı oldu. 3'üncü bölgeden seçilmiş vekiller arasında ön seçime girecek tek isim olan Çelebi, “Bir milletvekili bir dönem çalıştıktan sonra hala kota veya kontenjanla geliyorsa veya onu istiyorsa demek ki milletvekilliğini tam olarak yapmamıştır” diye konuştu. Kendisinin ön seçimi savunduğunu söyleyen Çelebi, “Ben kendimi örgüte emanet ettim” ifadesini kullandı.
Taleplerin sözcüsü olduk
Meclis bu dönem eylemler gördüyse bu eylemlerin oluşmasında ve devam ettirilmesinde biz önemli bir rol aldık” diyen Çelebi, “TBMM'de ilk defa Meclis Başkanlığı'na yürüme görüldü. İlk defa Meclis'e emek haklarıyla ilgili t-shirtlerle, Soma faciasından sonra baretlerle giren vekiller biz olduk. Bütün emekçilerin sesini Meclis'te duyurduk, taleplerinin sözcüsü olduk. Bir anlamda biz meclisi sokağa, sokağı meclise taşıdık” şeklinde konuştu.
CHP'deki ön seçim kararını nasıl karşılıyorsunuz?
Ben ön seçimi en çok savunan insanım. Ben ön seçimi hem tüzüksel olarak savundum, görüşlerimi de yazılı da verdim. Üstelik tüzük tadilatı yapılırken bu kotayı da çok bulduğumu söyledim. Yüzde 15 yerine ancak yüzde 5'lik bir kontenjan kullanılmalıydı. Ayrıca yerel seçimlerde de ben bu ilkeyi savundum. Belediye başkan adaylarının ve meclis üyesi adaylarının ön seçimle belirlenmesi gerektiğini ifade ettim. Böylelikle bütün örgüt seçtiğine sahipleniyor. Hep kontenjan ve kota kullanıldığı zaman herkes ya genel başkan, MYK, il veya ilçe yönetimleri ile bağ kurmaya çalışıyor. Örgütle değil de üyelerle değil de bağını tamamen daha merkezileştiriyorlar. Tam tersi eğer seçim olacağını bilseler bütün belediye meclis üyeleri bütün belediye başkanları bu iradenin sonucunda çok daha etkin çalışacaklarına inanıyorum o nedenle de ben önseçime bu partide ve ilkesel olarak çok önemli buluyorum ve savunuyorum.
Ön seçime girecek tek vekilsiniz. Neden böyle bir karar aldınız?
4 yıl boyunca gittiğim her ilçe toplantısında da dile getirdiğim bir şey vardı; bir milletvekili kotadan veya kontenjandan artık nereden geldiyse bir dönem milletvekili olduktan sonra hala kota veya kontenjanla geliyorsa milletvekilliğini yapmamıştır. Bu çok net. Bunu bugün söylüyor değilim ve dolayısıyla bu bölgede şu anda ön seçime giren tek milletvekiliyim.
Ön seçime girmeyen milletvekilleri vekillik yapmadı mı yani?
Sadece benim ön seçime giriyor olmam tabi ki diğer arkadaşlarımız hiçbir şey yapmadılar anlamına gelmez. Bazı arkadaşlarımızın Parti Genel Merkezi'nde ya da Meclis'te farklı görevleri vardı. Genel Merkez'de Türkiye'nin genel sorunları ile ilgili çalışmalar yaptılar. Ben onlara bir şey demiyorum; benim bu cümlelerim Ankara'da görevde olmayan veya bir görevlendirme yapılmayan arkadaşlarla ilgili. Altını çizerek bir kez daha söylüyorum; bir dönem atanarak ya da farklı bir biçimde seçilmiş olabilirler. Ama dört yıllık uzun bir dönemin sonunda eğer bir milletvekili hala kontenjan bekliyorsa demektir ki bu örgüte kendisini emanet etmekten kaçınıyor. Dolayısıyla ben kendimi örgüte emanet ettim.
Hem yenileşme hem deneyim lazım
Geçen hafta bir televizyon programına çıkan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ön seçimle ilgili olarak 'üyelerden özellikle yeni isimlere, gençlere ve kadınlara öncelik tanınmasını istiyorum' dedi. Ayrıca İstanbul'da ilk sırada kadınların olacağını söyledi. Siz bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Genel Başkanımızın bu konuda daha önce de açıklamaları olmuştu. Bu minvalde MYK'da ve parti meclisinde çıkan kararı önemli buluyorum. Birinci sıraları özellikle kadınlara yer verilmesini ama sırf kadın olması özelliğinden değil nitelikli ve vizyonlu olduğu için buralarda yer almasını istiyorum ve bunu önemli buluyorum. Bu süreçte gençlere dikkat çekerek yenilenme konusundaki yaklaşımını önemli buluyorum. Diğer taraftan da altını çizerek söylüyorum aday olduğum için bunu söylemiyorum meclise bir şekilde deneyim de lazım. Sırf gençleştirmek veya sırf kadınlar sürecini tamamlamak için çalışılmamalı; çünkü deneyimli kişilere de ihtiyaç var. Bir dönem milletvekilliği yapanlar ancam meclisteki çalışmaları kavrayabiliyorlar ve orada yaşananlardan bir deneyim elde ediyorlar. Bence bir milletvekili en çok iki dönem milletvekilliği yapmalı, üç dönem değil. İki dönem sonra ise kendisinden diğer alanlarda faydalanılmalı.
4 yıllık vekillik görevinde bulundunuz? CHP milletvekillerinin zorlandığı konular oldu mu?
Bu dört yıl şunu gösterdi; bazı şeyler belki kamuoyunda yeterince görünmüyor, yaptığımız çalışmaları yeterince yansıtamıyoruz. Algı yönetiminde problemlerimiz var ama biz özellikle de komisyonlarda çok ciddi işler yapıyoruz. Bu yapılan işler toplum tarafından bilinmiyor belki ancak meslek örgütleri, sendikalar yani yasaların ilgilileri tarafından biliniyor. Dolayısıyla milletvekillerinin yenilenmesini çok doğru buluyorum ancak deneyimliler ile yeniler arasında bir denge kurulmalı. Bu deneyimin özellikle komisyon çalışmalarında, meclis çalışmalarında yararları var. Ve yeni gelenlere de deneyimlerini aktarabilir. Çünkü orada deneyimli kişiler yoksa bocalama yaşanabilinir.
Meclis'e eylemi getirdik
3. Bölge'de sizinle birlikte sendikal geçmişi olan Rıdvan Budak ve Gürsel Doğru da CHP'de aday adayı oldu. Burada bir sendikacılar yarışı yaşanacak mı? Ön seçimde kendinizi ne kadar şanslı görüyorsunuz?
CHP'ye emek ağırlıklı bir parti diyorsak emekten yana, emekçilerin sorunlarını yansıtacak insanlar ne kadar olursa o kadar çok iyi olacaktır. Şu anda Meclis'te sendikal geçmişi olan üç kişi var. Ben, İzmir Milletvekili Musa Çam ve Ankara Milletvekili İzzet Çetin. Meclis bu dönem eylemler gördüyse bu eylemlerin oluşmasında ve devam ettirilmesinde biz önemli bir rol aldık. Burada bizim eylemci ruhumuzun katkısı olduğuna yürekten inanıyorum. TBMM'de ilk defa Meclis Başkanlığı'na yürüme görüldü. İlk defa Meclis'e emek haklarıyla ilgili t-shirtlerle, Soma faciasından sonra baretlerle giren vekiller biz olduk. Bütün emekçilerin sesini Meclis'te duyurduk, taleplerinin sözcüsü olduk. Bir anlamda biz meclisi sokağa, sokağı meclise taşıdık. Çok net söylüyorum bu cümleyi. Sokaktaki bütün taleplerin sözcüsü olduk; ayrıca alanlarda da eylemlere katıldık. Burada 3 tane sendikacı var birbiriyle yarışıyor demek doğru olmaz. Üyelerimiz ön seçimde en az 13 en çok 26 aday adayına oy verecek. Emeğin en yüce değer olduğuna inanan arkadaşlarımın oraya taşınmasında, birer değil daha fazla sendikacının Meclis'e taşınmasında hiçbir zarar olmaz. Aksine bu sendikacılar daha uyumlu çalışır.
Kendi milletvekilliğinizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Başarılı bir vekil olduğunuza inanıyor musunuz?
4 yıl boyunca bölgemizdeki 13 ilçeyi bir hafta bile aksatmaksızın ziyaret ettim. Komisyon çalışmaları olmadığı dönemlerde haftanın 3 günü Ankara'da, 4 günü İstanbul'da oldum ve zamanımın tamamını bölgemde geçirdim. Ayrıca partimin bana verdiği başka görevler vardı; Kastamonu'nun gönüllü milletvekili oldum. Orada da köy köy çalışmalarda bulundum. Onların sorunlarını Meclis'e taşıdım. 13 ilçeden hiçbirisi Çelebi'yi görmedik diyemez. Görmedikleri milletvekilleri var ama biz görünmeyen milletvekili değildik. İyi gününde, kötü gününde, düğününde, cenazesinde, eyleminde ben hep oradaydım. Altını çizerek söylüyorum, bu ülkenin bütün mağdurlarının Meclis'te de sokakta da yanlarında olduk. İşçiler Esenyurt'ta yandığında da oradaydık, başka bir işçi işten atıldığında da yanındaydık, toplu sözleşme imzalandığında da yanındaydık.
Bazen konuşmak bir şeyi çözmüyor
İç güvenlik paketi görüşmelerinde 5 dakika boyunca 'kahrolsun faşizm' sloganı attınız. Yorulmadınız mı sıkılmadınız mı?
Gerek sendikal geçmişiniz gerekse milletvekilliği kimliğinizle değerlendirdiğinizde 7 Haziran seçimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Benim sloganım 'sandıkta ve sokakta padişahlık sultasına taviz yok'. Şu anda başkanlık sistemini konuşmuyoruz, bana göre konuştuğumuz padişahlığa giden bir sistem. Osmanlılığa dönüş başlamıştır. Ben şimdi eğitim, sağlık, çevre, işsizlik, yoksulluk, ekonomi gibi 100 tane sorun söylerim. Ama bana Türkiye'nin bana birinci sorunu ne diye sorsanız; adaletsizlik ve hukuksuzluk derim. Dolayısıyla bu iktidar şuanda cumhuriyetle vedalaşmak istiyor. Bu cümlemi çok net söylüyorum, reklam arası derken de bunu kastediyorlardı. O basit bir tweet atma olayı değil. Bu zihniyet tam içlerine işlemiş durumda. Ben bunları bugün söylüyor değilim; iki yıldır aynı şeyleri söylüyorum. İkincisi Atatürk ilkeleriyle vedalaşmak istiyorlar. Dolayısıyla 7 Haziran seçimleri böyle bir basit, bir iktidarın değişip değişmemesi sorunu değil; Türkiye'nin değişikliğe gidip gitmeme sorunu. O nedenle bir çağrıda bulunuyorum bu ülkenin solcuları, sosyalistleri, sosyal demokratları, yurtseverleri beraber olmak zorundayız. Yoksa sonrası çok geç olur.
Türkiye yeniden inşa edilmeli
CHP'nin bu noktada ne yapması gerekiyor?
Cumhurbaşkanlığı seçiminde algı yönetimini çok iyi başardılar. Şimdi de öyle yapmak istiyorlar.AKP'nin şuanda aşağı çekildiğini AKP de biliyor. Bugün Abdullah Gül'e sarılmalarının nedeni bu, görüyorlar bu fotoğrafı. Fakat bizim de 'onlar aşağı çekiliyor' demeye hakkımız ve lüksümüz yok. Çok iyi projelerle çıkmaya ihtiyacımız var. Topluma inandırıcı bir şekilde parti politikalarımızı ve Türkiye'nin nereye gittiğini doğru anlatmalıyız. Onları korkutmadan umudu yeşertmeliyiz. İktidar olma durumunda Türkiye'nin yeniden bir inşasına ihtiyaç var. Türkiye'nin onarımı demiyorum, onarımı geçtik artık inşa diyorum. Bu sürece herkesin katkı vermesi gerekiyor. Bizim de politikalarımızı flu olmayan, gerçekçi, yalnız vaat eden değil gerçekçi biçimde söyleyeceğimiz temel yaklaşımları ortaya koymalıyız. Halka dokunan, halkın genel sorunlarını çözen bir noktada olacağız.
2011 seçimlerinde aile sigortası dendi ama sanki ayakları yere basmadı. O yüzden de inandırıcı olmadı. İnsanlar ilk olarak kaynağını nerden bulacaksın diye soruyor.
O zaman kaynağını söyledik ama tam olarak anlatamadık. Kaynak aslında var. örneğin taşeron uygulamasını kaldıracağız diyor. Buradaki ihaleleri incelediğimizde taşeron işçinin parasının paranın devletten çıktığı anlaşılıyor. AKP ihale verdiği kişilere diyor ki 'sana böyle bir iş aldım, sen partiye şu kadar katkı vereceksin. Benim eylemlerinde de bunları oraya taşıyacaksın.' Dolayısıyla biz kaynağı olmayan hiçbir şeyi önermeyeceğiz bu işsizlik sorununu çözeceğiz diyoruz. Nasıl çözeceğimizin kaynağı var ve nasıl yapacağımızın da kaynağı var.
HDP barajı geçmezse kaos olur
Demin bahsettiniz özellikle solun birleşmesi gerektiğini hepsinin aynı noktada olması gerektiğini söylediniz ama HDP'nin parti olarak seçime girme kararı var. Bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Barajı geçemezse alacağı oyların AK Parti'ye kayma riski var. Ama bir başka risk daha var ki, bu bence daha kötü. Bunun sorumlusu da iktidardır. Çünkü biz barajın aşağı çekilmesi konusunda her türlü modelde önerilerde bulunduk. 0 baraj, yüzde 3 baraj, yüzde 7 baraj dedik. Eğer HDP barajı aşamazsa sıkıntı parlamento meşru bir parlamento olmaz. Ondan sonra doğacak olan sonuçların nereye tekabül edeceğini tahmin bile edemeyiz. Toplumun yeniden gerilmesine, kaos yaratılmasını Türkiye'de istenmiyorsa çok net ifade ediyorum baraj daha vakit varken bir an önce indirilmelidir.
Yani HDP barajı aşamazsa Türkiye'de bir kaos ortamı mı yaşanır?
Kesinlikle yaşanır bu da daha büyük bir risk buna da neden olan bu iktidar olur. İktidara gelirsek ilk yapacağımız düzenlemelerden bir tanesi bu olur.
Aslanoğlu ile kanka gibiydik
Süleyman Çelebi, “Geçen yıl vefat eden Mevlüt Aslanoğlu ile siz ikili gibiydiniz. Onun yokluğuna alışmak zor oldu mu?” sorusuna şu cevabı verdi, “Herkes biliyor ki biz Mevlüt Aslanoğlu'yla birlikte kanka gibiydik. Onun vefatı tabi ki beni etkiledi ve biraz da yalnız bıraktı. Sorunları beraber dinliyor, beraber çözüm bulmaya çalışıyor, eylemlere kolkola gidiyorduk. Biz yalnız alanlarda olmadık. Buradaki hangi belediyenin sorunu varsa Ankara'da tıkanıklıklarını açtık. İktidar baskısına rağmen birçok sorunun aşılmasında katkılarımız oldu. Bizim şöyle bir yöntemimiz vardı; ki bu da Aslanoğlu'nun daha önceki bürokrasi ve vekillik deneyiminden kazandığı bir yöntemdi. Eğer bir sorun varsa işin şovuna kaçmadan belediye başkanıysa belediye başkanı, kaymakamsa kaymakam, valiyse vali, bakansa bakan onlarla bu sorunları görüştük. Çözüm üretmedilerse hala ters ve yanlış gözlükle bakıyorlarsa o zaman onları ya meclis araştırmasına ya soru yönergesine veya kanun teklifine çevirdik. Biz onunla yaptığımız bu çalışmayı bütün milletvekilleri için önerdik. Dedik ki çıkardığımız 9 milletvekilinin 2'si Genel Merkez'de görevli. Ama en azından 7'si ile bir görev bölümü yapalım; herkese ikişer ilçe verelim. Bu ilçelerde çok daha etkin olalım. Ama bunu başaramadık.”
3 kez DİSK Başkanı seçildi
Süleyman Çelebi, Ordu’nun Perşembe ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini burada tamamladı. 1966 yılında Dinarsu Fabrikası’nda çalışma hayatına atıldı. Sendikal çalışmalara 1971 yılında başladı ve 1980 Darbesi'ne kadar birçok görevde bulundu. Darbe sonrası DİSK davası nedeniyle 4 yıl tutuklu kaldı. DİSK ve bağlı sendikaların yeniden faaliyete geçmesi sonrasında DİSK Genel Sekreterliği’ne seçildi. 1999 yılında Tekstil İşçileri Sendikası Genel Başkanlığına seçildi. Bu görevi 2008 yılına kadar devam etti. Mesleki faaliyetleri yanı sıra 1971 yılında CHP’ye üye oldu. 1974 yılında CHP Genel Merkez İşçi Komitesi Genel Yönetim Kurulu üyeliği görevinde bulundu. 1989 yılında SHP den kurultay delegeliğine seçildi, 1990 yılında SHP Parti Meclisi üyesi oldu. 1991 yılında sendika çalışmalarına geri dönmesi nedeniyle SHP’deki görevi sona erdi. Sendikacılara siyasete girme hakkı tanınınca 1998 tarihinde yapılan CHP İl Kongresinde kurultay delegeliğine seçildi. 1999'da CHP Parti Meclisi üyeliğine seçildi. 2000, 2004 ve 2008'de üç kez DİSK Genel Başkanlığına seçildi. 2011'deki genel seçimlerde CHP İstanbul Milletvekili olarak seçildi. Çelebi, evli ve iki çocuk babasıdır.
KELİME OYUNU
Aile: Huzur ve mutluluk
Çocuk: Geleceğimiz
Siyaset: Türkiye'nin Kaderi
İstanbul: Benzeri yok
Türkiye: Çok geniş bir mozaik
Dostluk: Her şey
Geçmiş: Gelecek
Gelecek: Geçmiş
Muhalefet: İktidar
İktidar: Muhalefet
CHP: Türkiye'nin geleceği
MHP: Oraya cevap vermeyeceğim
AKP: Türkiye'nin karanlığı
KAYNAK:GAZETE İSTANBUL