BİR ELMANIN YARISI

.
     Yasin suresinin ikinci sayfasındaymış sancıları geldiğinde. Zorlukla bitirebilmiş duasını. Evde yalnızca ablam ve ağabeyim varmış. Ablam koşarak, amcamın karısı Şükriye Yenge’yi çağırmış.

Saat altıymış.
Annemin yatak odasında açmışız gözlerimizi dünyaya. Çoğul konuşuyorum çünkü ben yalnız gelmemişim. Arkadaşım yani ikizimle birlikte doğmuşum. Önce beni vermişler annemin kucağına. Annem yüzüme bile bakamadan tekrar bağırmış: “Bir tane daha geliyor!” diye. O doğunca herkes beni yere bırakıp onunla ilgilenmiş.

       Bir poşet içerisinde doğmuş Kenan. Bembeyaz bir kartopu gibiymiş adeta. Yıllarca güneşe bakamadı bu yüzden. Ben kardeşimle anne karnında tanışmışım. Birbirimizi sığdırmamışız kadının karnında. Didişmelerimiz, kalbimiz atmaya başladığı o ilk dakikalarla start almış.
       Hani lafın gelişi değil gerçekten bir elmanın iki yarısıydık biz. Birbirimizin suçlarını hep anneme yetiştirir, bazen de tehdit ederek çıkar sağlamaya çalışırdık. O çok farklı bir çocuktu hep. Özenerek yaptığı saçını bozan hocası Nemci bey’e kafa tutar, Mustafa Hocayla çene yarıştırırdı. Hiç elinden düşmeyen aynası ve tarağı vardı. Saçlarının onu bu kadar çabuk terk

edeceğini bilseydi, yine o kadar sever miydi onları bilemiyorum. Hayatı boyunca hiç kimseden korkmadı. Hep öz güveni olan bir insandı. Özgüven karizmatik yapar insanı. Kenan da o özgüveni üzerine giymeyi bilen ve başarabilen erkeklerdendi.

     Hani bazı yaramaz çocuklar vardır kafa çalışmaz ama hiçte yerlerinde durmazlar. Halkımızın diline yapışmış olan hiperaktif kelimesi Kenan da cuk der otururdu. Yaramaz bir çocuktu ikizim ama çokta akıllıydı. Zaten herkes, ikisini bir arada nasıl götürdüğüne şaşardı.

          Liseyi bitirdiğimizde ben ticaret yolunu seçmiş, bir mağaza açmıştım kendime. Oysa okul yolunu seçmişti. Çok da iyi etmişti. Önce, bir yıl Selçuklu üniversitesine taşıdı eşyalarını daha sonra tekrar bir azimle Yıldız Teknik üniversitesine yerleşti kaldı.
Gidişi aklımda… Bir de giderken ki öfkeleri...

O zaten giderken söylemişti tekrar dönmeyeceğini.

Onu ne kadar sevdiğimi, o gittikten sonra anladım. Çünkü ben kendime ait, önemli şeyleri geç algılarım. Gittiği gün ceviz yerken elimi kesmiştim. Kanlara bakarak hıçkırarak ağlamıştım.

Sonra da “ben ona değil, Kenan’a ağlıyorum,” diye bağırmıştım.

Bu benim babamdan sonra ikinci ayrılığım olmuştu.

Ama o benim karın arkadaşımdı. Herkesten önce tanıdığım, herkesten önce ilk onu sevdiğim kandaşımdı. Özlemlerle dolu 8 yıl geçti aradan.
Birbirimiz görmediğimiz 8 yıl.
Bugün görüşsek de o eski biz değiliz artık.

O şimdi saygın bir Mimar, meşguliyetleri olan.
Arkadaşlar unutulur, işler değişir, aşklar değişir ama kardeşler unutulmaz.
Ne kadar didişsek de SENİ SEVİYORUM Kenan.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri