İstanbul Barosu eski başkanları’ndan avukat Turgut Kazan, Basın Konseyi adına ve avukat sıfatıyla Silivri Cezaevi’nde Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan ile ayrı ayrı görüştü, durumların “tam tecrit olarak” değerlendirdi. DİSK ise gözaltıların “Muhalefeti sindirme girişimi” olduğunu vurguladı.
Turgut Kazan yaptığı açıklamada, her taraf pislik içinde olduğunu sistemin çalışmadığını, tuvaletlerin inşaat artığıyla dolu olduğunu belirterek, “ceza için kullanılan hücrelerden de kötü, insanlık dışı küçücük ayrı ayrı bölmelere sokulmuşlar. Yanlarındaki 3 bölüm boş. Dördüncü bölüme geçici kapı açılmış. Oradan havalandırmaya çıkılacak. Yani cezaevini Avrupa standardı diye yapıp onay almışlar, ama bu uygulama için, bir bölümü iptal edip havalandırma çıkışı yapmışlar. Balbay ve Özkan kimseyi görmüyor. Tam bir tecrit, tam bir işkence. Adalet Bakanı doğru söylemiyor. Balbay ve Özkan dışındaki tutuklulara böyle bir uygulama yapılmamıştır. Onlara yapılan kesinlikle çağdışıdır, ilkeldir, insanlığa aykırıdır” dedi.
DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün de yaptığı yazılı açıklamada, Ergenekon soruşturması kapsamında, içlerinde DİSK/Sosyal-İş üyesi gazeteci Ahmet Şık’ın da bulunduğu 8 evde arama yapılarak gözaltına alınmalarını, “komplocu anlayışla muhalefeti sindirme girişimi olarak” değerlendir “Düşünce ve haber alma özgürlüğü engellenemez” dedi.Görgün açıklamasında, Ahmet Şık’ın iktidarın baskı ve tehditlerinden korkmadan, sinmeden, dürüst gazetecilik örneği göstererek, yaptığı araştırmaları toplumla paylaştığını belirterek, şunları kaydetti. “Ahmet Şık ve gazeteci-yazar Ertuğrul Mavioğlu, birlikte hazırladıkları ‘Ergenekon’u Anlama Kılavuzu’ isimli kitaptan dolayı da yargılanmaktadırlar. Ahmet Şık’ı tanımasalar bile, bu kitabı okuyanlar, Ahmet Şık’ın Ergenekon’a nasıl baktığını bilirler. Şık, son 20-25 yılda emniyet teşkilatı içindeki ‘cemaat örgütlenmesi süreci’ ile ilgili kitap hazırlıyordu. Bundan birileri fazlasıyla rahatsız olmalı ki ‘Ergenekon örgütü’yle ilişkilendirmeye çalışmaktadırlar.Defalarca yaptığımız açıklamalarla hükümeti, muhalefeti sindirmeye yönelik karalama politikalarından vazgeçmeye çağırmıştık. AKP iktidarını bir kez daha uyarıyoruz!Muhaliflerinizi komplocu anlayışla sindirme politikalarından, baskı ve tehditlerden vazgeçin! Hukuk bir gün size de gerekecektir.Bu komployu şiddetle kınıyoruz!”
“Bakalım arkasından ne çıkacak”
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner yaptığı yazılı açıklamada, Ergenekon soruşturması kapsamında yurttaşların yıllardır sayısız gözaltı ve tutuklama izlediğini, belirterek, şunları kaydetti:
“Demokrasi, şeffaflık ve adaletin yerine gelmesi için daha ne kadar bekleyeceğiz? ‘
Bakalım arkasından ne çıkacak’ sorusunun son kullanma tarihi nedir? Darbe dönemlerinden, demokrasiye müdahalelerden, sayısız faili meçhulden ve bunların sorumlusu çetelerden yılmış vatandaşlar olarak, Ergenekon davası başladığından bu yana, hepimiz o darbelerin ve müdahalelerin sonu gelecek, daha şeffaf ve hesap veren bir devlete kavuşacağız diye ümitlendik. Yıllardır vatandaşlar olarak sayısız gözaltı ve tutuklama izliyoruz. Her seferinde yargıya güvenerek bekliyoruz arkasından ne çıkacak diye... Sorularımız cevapsız kalsa da, zaman zaman vicdanlarımız rahatsız olsa da, hala beklemeye devam ediyoruz.”
"Özgür basın sindirilmeye çalışılıyor"
TGC'den yapılan yazılı açıklamada, Türkiye'de demokrasinin birinci şartı olan basın özgürlüğünün ve hukukun üstünlüğü ilkesinin ayaklar altına alındığı iddia edildi.
Muhalif olan her gazetecinin ''Ergenekon terör örgütü üyeliği ve halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmek'' suçuyla gözaltına alınmasının, ülkede korku iklimini hakim kıldığı belirtildi.
Açıklamada, ''Amerika'dan ileri olduğu söylenen basın özgürlüğünü mumla arıyoruz. Gazetecilere yönelik gözaltılar, tutuklamalar ve açılan davalar, bu ülkede fikir suçlarını yeniden hortlatmıştır'' ifadeleri kullanıldı.
Yaşanan gelişmelerin en endişe verici yanının, araştırmacı-gazetecilerin özgürce görev yapmalarının adeta bir kampanya halinde engellenmeye çalışılması olduğu ileri sürülen açıklamada, araştırmacı gazeteciliğin önünün kesilmesinin Türkiye'nin de imzası bulunduğu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin tavsiye kararlarına aykırı olduğu bildirildi.
Halkın doğru, yansız haber alma hakkının ve basın özgürlüğünün korunmasının, herkes için gerekli olduğu belirtilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
''Türkiye'de özgür basın sindirilmeye çalışılıyor. 2010 yılı gazeteciler için basın özgürlüğü açısından karanlık bir yıl oldu. 2011 yılının da 2010'dan daha kötü olacağının işaretlerini hemen görmeye başladık. Cezaevinde 60 gazeteci tutuklu, 2 bini aşkın gazeteci yargılanıyor. 4 bin gazetecinin hakkında soruşturma yürütülüyor. Gazetecilere yönelik yüzlerce yılı bulan dava ve ölüm tehditleri devam ediyor. Gazetecilerin mesleğini yapabilir hale gelmesi için bu yasalardaki maddelerin değiştirilmesi ve ölüm tehditlerini yapan kişilerin gün ışığına çıkarılması gerekiyor. Demokrasinin tahammül etme sanatı olduğunu hatırlatıyor, gazetecilere ve halkın gerçeklerini öğrenme hakkına yönelik baskılara artık 'dur' denilmesini istiyoruz.''
Açıklamada ayrıca, ''Bu tehditlerin kaynağının ortaya çıkarılamaması, hükümetin durumdan rahatsızlık duymadığı izlenimi vermekte, basın özgürlüğüne ve gazetecilere yönelik tehditlere seyirci kalındığını düşündürmektedir'' denildi.
Gazetecilere Özgürlük Platform: Kınıyoruz
Gazetecilere Özgürlük Platformu Dönem Başkanlığı, gazetecilere yapılan baskıları kınadı.
Dönem Başkanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, şöyle denildi:
''Gazeteciler üzerindeki baskıların giderek artmasından duyduğumuz endişeler artık tahammül edilemez bir noktaya ulaşmıştır. Halen cezaevlerinde 61 gazeteci, tutuklu ve hükümlü olarak bulunmaktadır. 2009 yılının başından bu yana bir süre tutuklu tutulduktan sonra tahliye edilen ya da gözaltına alındıktan sonra tutuklu olarak yargılaması süren 31 gazeteci daha bulunmaktadır. Ayrıca yargılandıkları davalarda haklarında para ya da hapis cezası verilmiş olmakla birlikte cezanın infazı 5 yıl süreyle ertelenmiş olan ya da mahkeme kararı temyiz edildiği için haklarında verilmiş olan cezalar henüz kesinleşmemiş olan 39 gazeteci daha vardır. Sadece 3 binden fazla gazeteci aleyhine açılmış gizliliğin ihlali ve benzeri davaların devam ediyor olması kaygı vericidir."
Açıklamada, bütün bu nedenlerle gerek gözaltında olan gerekse cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü olarak bulunan, yargılanan ve haklarında soruşturma açılan tüm meslektaşlarla dayanışma göstermek amacıyla yarın saat 12.00'de Taksim Meydanı'nda basın açıklaması yapılacağı da ifade edildi.