Yıllardır 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'na denk gelen günlerde; 'Ya Cumhuriyet ile ya da hiç!' başlıklı yazımı arşivden alarak kullanırdım.
Bu sene de tam bu yazımı yarın ki gazetede kullanayım diye arşivden aldım ki.
Yakın zamanda geçen yıllar ile bu sene arasında kocaman uçurumlar olduğunu hissettim ve bağışlayın aynı yazıyı giremedim.
Bakın mesela o yazımdan bir bölüm;
En büyük varlığımız CUMHURİYETİMİZİN yıldönümünü coşkuyla kutluyoruz.
Değerli dostlar en son neyinizi kaybettiniz?
Paranızı, işinizi, eşinizi, annenizi, babanızı!
Evinizi, arabanızı, dostunuzu, arkadaşınızı, sevgilinizi!
Ya da neyinizden kolayca vazgeçersiniz yukarıda saydıklarımdan?
Zannediyorum hiç kimse hiç birinden vazgeçmek istemez.
Peki size bunlardan birisinden vazgeçmen gerek diye bir şart koşulsa en kolay hangisinden vazgeçersiniz.
Yukarıda saydıklarımdan mı yoksa özgürlüğünüzden mi, demokrasiden mi, vatansız kalmaktan mı?
Bu soruları neden mi soruyorum. İşte nedeni?
Çoğu zaman elimizdeki en kıymetli değerin bile farkına ancak onu kaybettiğimizde varabiliriz.
O en kıymetli değer elimizdeyken onun varlığından haberimiz bile olmuyor.
Bir düşünün bakalım Türkiye 100 yıl öncesi gibi yönetilseydi ne olurdu?
Bayrağımızı bu kadar coşkuyla sallayabilir miydik?
Evlerimizde bu kadar özgür yan gelip yatabilir miydik?
İşlerimizi bu kadar özgür yürütebilir miydik?
Bütün özgürlüğümüz ve sınırımız ancak ve ancak bir padişahın iki dudaklarının arasından çıkan kelimelere bağlı kalacaktı.
Bu saydıklarım çok basit ve çok bilinen bir olay gibi gelebilir.
Ben yine de her Cumhuriyet Bayramı’nda bunların konuşulmasından, anlatılmasından, bilinmesinden yanayım.
...
Yazının bu bölümünde bile bugüne tezat düşen o kadar cümle var ki;
Eskiden Milli bayramlarda yaşadığımız coşkudan bugün eser yok.
Eskiden her ne olursa olsun Cumhuriyet'e kimse laf edemez derdik, bugün Cumhuriyetimizi kaybetme tedirginliği yaşamaktayız.
Ülke bir iç savaşın eşiğinde kimse farkında değil.
Ülke bölünmenin eşiğinde kimse yediremiyor.
Ülke dört bir yandan tehdit altında umursamaz haldeyiz.
*
Umarım bu söylediklerim sadece benim abartılı şüphelerim olur ve öyle kalır.
Bırakın yanılan ben olayım.
Bırakın kestirmeyen ben olayım.
Bırakın madara olan ben olayım.
Yeter ki bu güzel ülkemizin üzerindeki kara bulutlar dağılsın.
Yeter ki bu güzel ülkemizde kötülükler yaşanmasın.
Yeter ki bu güzel Cumhuriyetimizin başına birşey gelmesin.
Gerisi önemli değil.
*
Bakın yine o arşiv yazımdan bir bölüm ile bugünkü yazımı bitiriyorum.
Ne demiştik?
Cumhuriyet anadır, kardeştir, bacıdır, babadır, yardır!
Cumhuriyet fazilettir, huzurdur, güvendir, erdemdir tutkudur!
Cumhuriyet, özgürlüktür, bağımsızlıktır, hürriyettir, demokrasidir!
Cumhuriyet, çağdaştır, moderndir, bilimdir, ilimdir!
Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesi, evsizlerin evi, yurtsuzların yurdudur!
Cumhuriyet, kalptir, yürektir, kandır, bağdır!
Cumhuriyet var ya Cumhuriyet, Cumhuriyet CUMHURİYETTİR!