11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün danışmanı Ahmet Sever'in yazdığı '12 Yıl. Yaşadım, Gördüm, Yazdım” adlı kitabı bir anda ülke gündemine oturdu.
Kitaptan sonra ağırlıklı olarak; “Erdoğan her şeyi güzel götürdü. Ama Gül'ün partiye dönmesine izin vermeyerek, en büyük hatasını yaptı. 4 bakanın Yüce Divan'a gönderilmemesi, saray, başkanlık sevdası, mitingler düzenlemesi AKP'ye çevreden gelen oyları götürdü. Kim daha çok oy alır değil, kim biat eder ana kriter oldu. Geride güçlü iktidar bırakmanın yolu Gül'ün Genel Başkanlığıydı, ama hırsına, tek adamlık sevdasına yenildi.”
...
Gibi yorumlar yapıldı.
***
Kitap genel seçim sonrası aslında çok kesimin aklında olan ama unutulmaya yüz tutmuş bir tartışmayı yani Davutoğlu yerine Gül gelseydi daha farklı sonuç alınırdı söylemini yeniden alevlendirdi.
Şayet AKP bundan sonraki süreci iyi yönetemezse, akıbeti ANAP, DYP gibi olur. Gül'ün derhal genel başkan olması gerekiyor. Gül'ün olması, CHP'nin de MHP'nin de AKP'yle koalisyona bakış açısını değiştirir... düşüncesi ise daha fazla kesim tarafından dillendirilmeye başladı.
***
Davutoğlu ve Gül arasında ne gibi farklar mı var.
Hadi bir göz atalım.
Ahmet Davutoğlu sonrada partiye monte edildi.
Oysa Abdullah Gül parti kurucusu.
Davutoğlu daha şunun şurasında 2-3 yıllık politikacı.
Oysa Abdullah Gül yıllarını politikaya vermiş deneyimli bir siyaset adamı.
Davutoğlu hızlı düşünen, hızlı konuşan, belki çok daha anlamlı kelimeler bulan ama bunu alt kademeye fazla anlatamayan politikacı.
Oysa Gül ılımlı, kelimeleri özenle seçen, sesini asla yükseltmeyen veya kontrollü yükselten, ülke halkını çok iyi tanıyan politikacı.
Davutoğlu, Recep Tayyip Erdoğan sayesinde politika sahnesinde kendisine yer bulmuş ve Başbakanlığa karşı yükselmiş birisi.
Gül ise Erdoğan'ın arkadaşı olmasına rağmen Erdoğan'dan daha önce siyasi sahnede kendisini ispatlamış bir politikacı.
***
Bu farkları daha da çoğaltabiliriz.
Aslına bakarsanız Gül ile Davutoğlu arasındaki en önemli fark şudur ki; şayet Gül AKP genel başkanı ve Başbakan olsaydı belki Erdoğan'ı geride bırakma ihtimali vardı.
Davutoğlu ise her zaman Erdoğan'ın emrinde olacak bir genel başkan ve Başbakan olarak kalacaktı.
Erdoğan bu durumu çok iyi gözlemlediği için bir riske girdi.
Şimdilik AKP'de Erdoğan'da kaybetti.
Ancak bundan sonraki süreç iyi yönetilmediği taktirde AKP'nin akabeti ANAP, DYP gibi olur ki bu durumda Erdoğan'da Çiller ve Yılmaz gibi, Demirel gibi çoktan siyasi sahneden uzaklaşmaya başlar.
***
Bu arada CHP Parti Meclisi’nin Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na koalisyon görüşmeleri için tam yetki verdiği bilgisini aldık.
Kılıçdaroğlu her ne kadar; "Kendimizi ve partimizi değil, Türkiye'yi düşünmek zorundayız. Bir sonraki seçimi değil, Türkiye'yi düşünmek zorundayız. Seçim sonrasında yüzde 40 ve yüzde 60'lık bir denge oluştu. Toplumun ortaya koyduğu bir denge... Bütün siyasi partilerin bu dengeyi göz ardı etmemesi gerekiyor. Hükümet kurma görevi yüzde 60'lık bloka düşüyor. Bir sonraki seçimi değil, Türkiye'yi düşünmek zorundayız. Bir sonraki seçime bugünden çalışırsak demokrasiye yazık etmiş oluruz. Kısır tartışmaların içinden siyaseti çekip çıkarmamız gerekiyor" diye açıklamalarda bulunsa da.
2002'de % 34 oy alan bir siyasi partinin 363 milletvekili ile tek başına hükümeti kurduğunu da hatırlamak lazım.
Kılıçdaroğlu'nun 'Seçim sonrasında yüzde 40 ve yüzde 60'lık bir denge oluştu. Hükümet kurma görevi yüzde 60'lık bloka düşüyor.' saptaması matematik kurallarına bile ters düştüğü gibi bir başka değiş ile bütün yaşam kurallarının da yerle bir edilmesi anlamına geliyor.
***
Buyurun bakalım o zaman bundan böyle futbol liginde en çok puan toplayan takıma şampiyonluk unvanı verilmesin diğer takımlar kendi aralarında biz şampiyondan daha çok puan topladık diye sevinerek kendilerine şampiyonluk kupasının verilmesini talep etsinler.
..
Bu ve benzeri örnekleri çoğaltarak CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nun bu saptamasını çürütmek mümkün.
Bende danışmanları ver partilileri de bu yönde Kılıçdaroğlu'na eleştiriler getirerek acilen onu bu düşüncesinden uzaklaştırmalılar.
Tamam bu seçimde seçmen AKP'yi cezalandırdı ancak yine % 41 gibi oy oranı ile hükümeti kurma görevini bu partiye verdi.
Siz 15-16 puan geride kalmanıza rağmen hükümeti kurma yetkisi isteyerek şartlarınızı zorlayabilirsiniz belki.
Dönüşümlü başbakanlık gibi bu çağda pek geçerliliği kalmayan bir formül ile belki MHP'yi tavlamayı da becerebilirisiniz.
Ancak; hemen hemen her seçimde en doğru kararı veren seçmen her şeyin farkında.
İşte o seçmen bütün konuşulanları o kadar ince eleyerek sık dokuyarak gözden geçiriyor ki sormayın.
Bütün bu konuşulanların cevabını da ellerine yetki geldiğinde en güzel şekilde göstereceklerdir.
***
İşte o seçmen sizden yani MHP ve CHP'den şu anda hükümeti kuracak formüllerin kolaylaştırılmasını istemekte.
Sırf başbakan olayım diye yaşam kurallarını tersten uygulama yöntemleri geliştirmekle sağlıklı bir hükümet kurulmaz.
Olsa olsa boşu boşuna 45 günlük zaman göz açıp kapayıncaya kadar geçer.
Cumhurbaşkanı Erdoğan zaten akşamdan razı.
Olası bir erken seçimde ise HDP'ye giden az bir emanet oy AKP'ye kayması ile AKP yine 276'ya çok rahat ulaşabilir.
Kısa bir ara
Bu arada okullar tatil oldu.
Yaz tatili başladı.
Ben de ailemle birlikte bir hafta Ege yöresinde olacağım.
Bu sürede çok önemli gelişmeler olmadığı taktirde yazı da yazamayabilirim.
Şimdilik Allaha ısmarladık diyorum, görüşmek üzere...