Bu günlerde bir biri peşine; Çemişgezekliler şu adayı destekleme kararı aldı, A dernek yönetiminden şuan tam destek, B dernek yönetiminden buna hep destek v.s. haberleri yer duyar olduk.
İnanın bana bu tür haberlerin benim açımdan hiçbir özelliği yok.
Benim gazetemde de yayınlanıyor evet ama sırf şu dernek yöneticilerine saygımızdan basıyoruz yoksa haber değeri yok benim için.
Birincisi; dernekler şu adayı destekleyelim bu adaya oy vermeyelim diye kurulmaz ki!
İkincisi; siz o dernek mensuplarına bir soruyor musunuz bakalım hadiyin şuan destek verelim
buna köstek olalım diye!
Üçüncüsü; derneğe bir sandalye alırken bile karar vermekte zorlanan bilmem kaç üyesi bulunan dernek üyeleri bu kadar kısa sürede nasıl söz birliğine varıyorlar o da şüpheli.
Dördüncüsü; hadi böyle demeçler veriyorsunuz kararlar veriyorsunuz da ne oluyor kuzum! Gerçekten kararınızın arkasında duruyor musunuz? Veya bütün dernek üyelerini nasıl denetliyorsunuz? Size söz verenlerin oy da verdiğini nasıl garanti altına alıyorsunzu?
Beşincisi ve belki de daha önemlisi; hani demokrasi vardı, hani özgürlük vardı, hani birey kendi düşüncesini sandığa yansıtacaktı. Üstelik bu madde için kurulmuyor mu zaten çoğunlukla dernekler?
Eh o zaman neden insanların özgür iradesine el koyar gibi hemen şuna oy verelim, buna vermeyelim diye baskı uygulamaya kalkıyorsunuz?
Değnekçilik!
Hemen şunu söyleyelim ki yazım, herhangi bir derneği ya da federasyonu kast ederek yazılmış değil.
Ha eğer yukarıdaki kast ettiğim maddeleri uygulayan dernek varsa yazımda hemen üzerine alınabilir.
Benim için bir sakıncası yok.
Zira ben genel bir değerlendirme yaparak dernekçiliğin amacının bunlar olmaması gerektiğine vurgu yapmak istiyorum.
Bakın; dernekçilik, hiçbir menfaat gözetmeden canla başla dernek üyelerinin haklarını korumak, derneğin misyon ve vizyonunun temsil etmek ve belirli bir amaç için bir araya gelmek için yapılır.
Ha bu amaçlardan birisi de seçimlerde bir adaya yatmak diğer adaya çatmak diyorsanız kusura bakmayın bunun adına dernekçilik denmez tabiri caizse DEĞNEKÇİLİK! Denir.
Bu arada değnekçilik birkaç anlamda kullanılıyor ama ben iki anlamda bahsetmeye çalıştım.
Birincisi bazı eğlence mekanlarında valeye benzer hizmet vermeye çalışarak arabayla mekana gelenlerin arabalarını alıp bir ara ortadan kaybolan daha sonra da mekandan çıktığınızda fazla para almak için dakikalarca sizi bekletenlere denir değnekçilik.
Bir diğeri ise, dolmuş- minibüs duraklarında ağzında düdük, kolunda kimi zaman kolluk, ona gel buna git diyen, kuyrukta bekleyenleri koyun gibi sayarak dolmuşlara bindiren, her dolmuştan 50 kuruş alarak hayatını kazandırmaya çalışanlara denir bilirsini değnekçilik!
Şimdi bu iki anlamada baktığınızda hakikaten dernekçilik de değnekçilik de yapılacak iş değil!
Bölmeyelim!
Bakın mesela Martin Luther King: “Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik, ancak kardeşçe yaşamayı öğrenemedik” Demiş.
Şimdi kardeşçe yaşamak için dernekçiliğe ne gerek var Allah aşkına.
Siz bir dernek kurarak zaten; renk, din, dil, uzun, kısa, şu takımlı, bu takımlı, şu meslekten, bu meslekten olan adamı bir de hemşehri olarak bölmeye çalışıyorsun!
Allah aşkına dernek kurarak neyin kardeşliğini oluşturacaksın!
Neyin hemşericiliğini yaşatacaksın!
Örfmüş ananemmiş! Bunları dernekçiler mi yaşatacak!
Çok zor!
Adamlar bir araya geldiğinde bunları yapmayı konuşmuyorlar ki!
İlk seçimde kimi destekleyelim, kimden ne koparırız, kimi nasıl aşağı çekeriz hemen onun hesapları yapılıyor!
İstisnalar da var!
Bakın hemen herkes zıplamasın durun bir dakika!
Aslında istisnalar da yok değil.
Gerçek anlamda işini hakkıyla yapan, iyi bir yönetim oluşturan, projeleri olan, yeri yurdu olan derneklerde yok değil!
Bizim en çok sözümüz her seçimde şunu destekleyeceğiz bunu destekleyeceğiz diye ortaya çıkanlara!
Ve bu derneklere itibar eden adaylara!
Sanırım bu kadar yazıdan sonra mesaj yerine ulaşmıştır.