TMMOB Makina Mühendisleri Odası, imalat sanayisinde 3. çeyrekte yüzde 3.2 küçülme ve dayanıklı tüketim malı üretiminde büyük düşme yaşandığına dikkat çekerek kriz tehlikesine dikkat çekti. TMMOB, “Ekonomik gibi görünen ‘politik krizden’ kurtulmanın yolu, demokratikleşme, öncelikle OHAL’i kaldırma, Başkanlık türü totaliterleşmeye götüren niyetlerden uzak durmaktan geçiyor” dedi.
Türk Mimar Mühendis Odaları Birliği Makina Mühendisleri Odası, her ay iktisatçı-yazar Mustafa Sönmez’in katkısıyla hazırladığı sanayinin sorunları bülteninin 23’üncüsünü “Kriz Tehlikesi: Sanayide küçülme” konusuna ayırdı.
TÜİK, Merkez Bankası, IMF, Hazine Müsteşarlığı, Kalkınma Bakanlığı verileri kullanılarak yapılan analizde, sanayinin sürüklenmekte olduğu krize dikkat çekilirken şu saptamalara vurgu yapıldı:
• Türkiye ekonomisi yeni bir krizin eşiğinde. Yılın üçüncü çeyreğinde ekonominin tamamında yüzde 1.8 küçülme yaşanırken, imalat sanayiindeki küçülme yüzde 3.2’yi buldu.
• Türkiye ekonomisi 2009’un üçüncü çeyreğinden bu yana yani, aradan geçen 27 çeyrekte hep büyüme göstermişken, 2016’nın 3. çeyreğinde yüzde 1.8’lik daralma ile yeni bir krize giriş yaptı.
• 2016’nın son çeyreğine ait Ekim-Aralık döneminde de küçülmenin devam etme ihtimali yüksek. Son çeyreğin ilk ayı Ekim’de imalat sanayisi üretimi, bir önceki ayın üretimine göre yüzde 5 geriledi. Bu da son çeyrekte, sanayideki gerilemenin, ekonominin geneline etki etmesi anlamına geliyor.
• Sanayide özellikle, dayanıklı tüketim malları üretimindeki gerileme dikkat çekiyor. 2015’in ilk 10 ayında yüzde 5’e yakın üretim artışı gösteren bu sektörde, 2016’nın ilk 10 ayında yüzde 3’e yakın düşüş kaydedildi.
• Milli gelire harcamalar yönünden bakıldığında, üçüncü çeyrekte iç talepteki sert düşüş dikkat çekiyor. Yüzde 1.8 küçülmede en önemli etken, hanehalkı harcamalarındaki sert düşüş oldu.
• Hanehalkının 2016 üçüncü çeyreğindeki talep gerilemesi, 2015’in aynı mevsimine göre yüzde 3.3’ü buldu. Talep düşüşü özellikle dayanıklı tüketim mallarındaki harcamada kendisini gösteriyor ve bu tür mallarda talep gerilemesinin yüzde 8’e yaklaştığı gözleniyor. Dayanıksız mallardaki harcama düşüşü yüzde 6’ya yaklaşırken, hizmet için yapılan harcamalarda da yüzde 1dolayında azalma dikkat çekiyor.
• Mevsim etkilerinden arındırılmış işgücü göstergeleri, Mayıs ayından Eylül sonuna kadar işsiz sayısında 314 bin artış olduğunu, işsizlik oranının yüzde 10.4’ten yüzde 11.3’e çıktığını ortaya koyarken tarım dışı işsizliğin 1.2 puan artışla yüzde 12.3’ten yüzde 13.5’a çıktığını gösteriyor.
• Türkiye’nin yavaş yavaş içine girdiği krizde yine yabancı fonların çekilişi ana etken. Ama onları uzaklaştıran ana neden, dışsal çekiciliğin yanında içerideki durumun iştah kaçırıcı yanı.
• Türkiye’nin 2009 ile kıyaslanmayacak ölçüde riskleri artmış durumda.
• Görmek gerekiyor ki, bu kriz, daha çok iç politik dinamiklerden kaynaklanıyor ve ağırlıkla “ev yapımı” niteliğinde. Hızlandıran dış rüzgarlar olsa da Türkiye’nin bundan diğer ülkelerden daha fazla etkilendiği gözden kaçmamalı.
• Bu kriz, 2009’da olduğu gibi, kamunun ekonomik müdahaleleri ile yönetilebilir özellikte değil. Bu durum da, önceki krizlerden farklı olarak, Türkiye’nin entegre olduğu Batı dünyasının, dış sermayenin güvenini kazanmanın yolunun, AB değerlerine uyumdan, otoriterleşmeden, hukuksuzluktan vazgeçmekle ilgili olduğunu gözler önüne seriyor.
• Bu anlamda bu kriz, ekonomik gibi görünen bir “politik krizdir” aslında. Sonuçta bu kriz üreten ekonominin U dönüşü yapması, demokratikleşmeden, öncelikle OHAL’in kaldırılmasından, Başkanlık türü totaliterleşmeye götüren niyetlerden uzak durmaktan geçiyor. Tersi yöndeki yönelimler ise Türkiye’ye kaotik günler vaat ediyor.