Küresel Finansal Dürüstlük Örgütü’nün (GFI) hazırladığı ‘Kara para dolaşımı’ raporunda Türkiye’nin yılda ortalama 3.5 milyar dolarlık kara paranın dolaşımına imkân sağladığı ifade edildi.
145 ülkenin incelendiği raporda en yüksek miktarda kara para dolaşımı sağlanan ülkeler listesinde Türkiye 26’ncı sırada yer aldı.
2003 - 2012 arasında toplanan verileri değerlendiren raporda, Türkiye’nin özellikle 2007’den itibaren şaibeli para transferlerinde rol oynamaya başladığı gözleniyor.
BBC, raporun küresel boyutunu ele aldı. Kara para sorunununküresel boyutu daha ciddi. Büyük kısmı konut satışlarında kullanılan şaibeli finansal varlıkların kaynağı genelde gelişen ülkeler. Uzmanlar bu durumun hızlı büyümeye ihtiyaç duyan gelişen ülkelerin finansal varlıklarını kaybettiklerine işaret ediyor. Konuyla ilgili çalışmalar yürüten uluslararası örgütler, kayıt dışı para miktarının dünya genelinde 1 trilyon dolar eşiğine ulaştığı uyarısını yapıyor. Elde edilen son verilere göre, 2012 itibarıyla uluslararası ‘kirli para’ akımları 991 milyar dolar oldu.
YÜZDE 10 ARTTI
GFI’ya göre gelişen ülkeler de son 10 yılda yaklaşık 6.6 trilyon dolarlık kaynağı kayıt dışı nakit akımlarına kaptırmış durumda. Tek başına 1 trilyon doları saymak için bile 31.709 yıl gerekiyor. Dünyanın halka açık en büyük 86 şirketinin bir yıllık toplam kârı bile 1 trilyon doları bulmuyor.
Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) istatistiklerini inceleyen GFI, şaibeli para transferlerinin yıllık bazda ortalama yüzde 10 artış gösterdiği sonucuna vardı.
Gelişen ülkelerden kaynağı belirsiz biçimde çıkan paranın 1 trilyon dolar seviyesine yaklaşması, bu ülkelere sağlanan kalkınma fonlarının 1 trilyon dolardan az olduğu düşünüldüğünde daha da kritik bir hal alıyor.
Kaynağı belirsiz paraların yolculuğu genellikle gelişen ülkelerde başlıyor.
ASYA BAŞI ÇEKİYOR
Şaibeli finansal kaynakların çıkış noktası olarak başı Asya ülkeleri çekiyor. Son 10 yılda kayda geçen kaynağı belirsiz paranın yüzde 40’ının çıkış noktası Asya’dan.
Rusya ve Türkiye’yi de içinde barındıran ve ‘Gelişen Avrupa’ olarak sınıflandırılan bölge ise yüzde 21’lik payla ikinci sırada.