Bu günlerde AK PARTİ kanadının yeniden Milli Görüş Lideri Necmettin Erdoğan'a doğru kucak açmaya başladığını görünce bu yazıyı yazmak şart oldu.
AK Partililer bu günlerde; Mahkum oldu, dört partisi kapatıldı, siyasi yasaklı oldu, iftiralar atıldı, alay edildi; ama bir kez olsun beddua etmedi! yazılı mesajlar ile ölüm yıl dönümü yaklaşan Necmettin Erbakan'ın da fotoğrafının olduğu paylaşımlar yaparak Fethullah Gülen'e kinaye ve misilleme yapmaktalar.
Yazımıza PARALEL YAPILANMA ile giriş yaparsak.
Bir süredir dilimize dolanmaya başladı.
İlk Başbakan Erdoğan'ın ağzından duyduk 'paralel Yapılanma' lafını.
Türkiye'nin önünü kesmekle suçladığı yapılanma diye bahsetti Erdoğan.
Çok değil daha bir ay önce 'Gök yerden ne istemişte yer kabul etmemiş' diye seslendiği Fethullah Gülen'i ABD ile birlikte ve kendisine muhalif siyasi oluşumları da içine katarak bir yapılanmadan bahsetti.
Oysa beraber yürümüşlerdi onlar bu yollarda!
1994'te Erbakan'ın genel başkan olduğu Refah Partisi'nden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmişti Recep Tayyip Erdoğan.
Erdoğan belediye başkanıyken okuduğu şiirden dolayı hapse atılmış, Refah Partisi kapatılmıştı.
Refah Partisi'nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasından (1998) sonra 18 Nisan 1999 tarihinde Recai Kutan Genel Başkanlığı'nda kurulan Fazilet Partisi' ve FP'de aynı mahkeme tarafından kapatılınca, 20 Temmuz 2001 tarihinde bu defa Saadet Partisi kuruldu.
Cezaevinden çıkan Erdoğan Saadet Partisi'ne kaydolmayarak Adalet ve Kalkınma Partisi'ni (AK PARTİ) kurdu (2001).
Erbakan'la da araları açılmıştı!
Aslında Başbakan Erdoğan o yıllarda da siyasete atılmasında büyük emeği olan Erbakan ile gergindi.
O yıllarda 'Milli görüş gömleğimizi çıkardık' söylemleri ile meydanlarda oy toplayan Erdoğan, Fethullah Gülen'in her yaptığı etkinliye katılıyor, okullarını açıyor, kendisine saygısını her ortamda dile getiriyordu.
O yıllarda da olsun daha önceki yıllarda da olsun (1980'den sonra) Fethullah Gülen'in yaptıklarının tamamen bir ticari ilişkiler olduğunu söyleyenlere gerek Erdoğan gerek AK Parti'li siyasiler kulak asmak bir yana hakaret vari cevaplar veriyorlardı.
Çok net hatırlıyorum o günü. 01 Mar 2011'de 85 yaşında hayata veda eden Necmettin Erbakan'ın cenaze namazına Başbakan Erdoğan son anda katılmış, vefattan sonra kendisine uzatılan mikrofonlara zoraki açıklamalarda bulunmuştu.
Çok çabuk unutuyoruz!
Tamam millet olarak biraz balık hafızalıyız ama bu kadar da erken unutulmaz ki canım!
Topu topu 10 yıllık içerisinde gerçekleşti bütün bu gelişmeler.
Erbakan sayesinde Erdoğan il başkanı oldu, belediye başkanı oldu.
Fethullah Gülen'in büyük desteği ile yüksek oy oranlarına sahip bir partinin lideri oldu.
Dün Erbakan'ın vefatından sonra yapılanları hatırladığımda, bu gün Erbakan'ın ölüm yıl dönümü arifesinde yapılanlar ile karşılaştırdığımda 'Durun bir dakika yarın Başbakan Erdoğan heran bir anıt mezar yapalım teklifinde bulunabilir' fikrine kapıldım.
Ve şayet böyle bir teklif gerçekleşirse kusura bakmayın ama bu ülkenin bir yurttaşı olarak üzüntüm bir kat daha fazla artacaktır.
Zira insan çok kısa sürede u dönüşüne sahip düşünceler içerisine girmemeli.
Hele hele bu düşüncelere sahip kişi bir ülke başbakanıysa o ülkenin geleceği büyük bir risk altındadır kanısına kapılmamak elde değil.
Erbakan mı Gülen mi!
Peki Necmettin Erbakan ve Fethullah Gülen arasındaki belirgin farklar neydi.
Birisinin amacı 'İslam Birliği' kurmak!
Diğerinin amacı 'din açılımı yaparak daha geniş kitleye hitap eden ticari ilişkiler kurmak'
Birisi 'Siyonizm'e karşı çıkmıştır, diğer 'Masonluk kötü bir şey değildir' demiştir!
Birisi mecbur olmadıkça Türkiye dışında bir haftadan fazla süre geçirmemiştir, diğeri bir ara hayatı tehlikede olduğu için terk ettiği ülkesine bir daha geri dönmemiştir.
Birisi Milli Görüş diye temiz geçmişi olan bir kavram geride bırakmıştır, diğerinin yarattığı Cemaat yayınları çok canlar yakmıştır ve yakmaya da devam ediyor!
Atatürk CHP'yi kapatırdı!
Sözün özüne gelince.
Ne Fethullah Gülen ne Necmettin Erbakan ne de bir başkasından feyz alarak siyaset yapılmaz.
Dünün feyz aldığınız kişileri bu günün şartlarında yaşasalardı aynı şeyleri düşünüp aynı şeyleri yapmayabilirlerdi.
Mesela; 'benim iki eserim var, birisi Türkiye Cumhuriyeti diğeri Cumhuriyet Halk Partisi' diyen Mustafa Kemal Atatürk bu gün yaşasaydı belki CHP'yi çoktan kapatırdı ve müze yapardı.
Çünkü bu günkü CHP, Atatrük'ün kurduğu siyasi oluşumdan çok çok uzakta.
Tamamen gücün ve sistemin esiri olan yönetim anlayışıyla yönetilen CHP ile Atatürk'ün CHP'si bir birine benziyorsa o zaman ya ben başka ülkede yaşıyorum ya da CHP'yi yönetenler başka dünyanın adamaları!
Bakın bu ülke insanları yaşananları ve yapılanları çok çabuk unuttukları için ve gündemi okuyamadıkları için dün Fethullah Gülen için övgü dolu söylemleri neden alkışladıklarını da bilmiyorlardı, bu gün aynı kişinin hakaretlere maruz kalışına da neden alkış tuttuklarını bilmiyorlar.
Kısacası ne birilerini göklere çıkartalım ne de yerlerde süründürelim.
Sadece ve sadece insanca düşünüp insanca yaşayarak bütün insanların eşit olduğuna inanarak yaşamaya çalışalım hepsi bu!