Dün kü yazımda da biraz bahsetsem de defalarca vurgulamak gerek diye düşünüyorum.
Bildiğiniz gibi bu saldırıyı protesto etmek için Fransa'nın başkenti Paris'te düzenlenen ve 50'ye yakın ülkeden devlet ve hükümet başkanının katıldığı Cumhuriyet Yürüyüşü'ne ülkemizi temsilen Başbakan Ahmet Davutoğlu'da katılmıştı.
Yine söylüyorum Davutoğlu'nun bu yürüyüşte bulunması olağanüstü olumlu bir davranış.
Ancak; Türkiye'de defalarca gazeteciler katledildi, öldürüldü, asıldı, kesildi, cezaevlerine kondu, saldırıya uğradı.
Bu saldırılar sonrası 12 yıldır tek başına iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisi adına bir tek kişi her hangi bir eylemde, protestoda bulundu mu?
Bu saldırıya uğrayan gazeteciler veya yayın kuruluşları için aynı siyasi parti neler yaptı.
Sorumluluk kendilerinde olmasına rağmen afedersin demesini bildiler mi?
Özür dilediler mi?
Hatayı kabullenir açıklama yaptılar mı?
Mağdur olan gazeteci veya yayın kuruluşlarına herhangi bir destekleri oldu mu?
Hayır.
Hayır.
Hayır.
***
O halde söyler misiniz bana şimdi.
Başbakan Davutoğlu Fransa'daki yürüyüşe katılarak ne kadar samimi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan saldırıyı kınayan açıklamasında söylediklerinde ne kadar samimi.
***
Bakın bu memlekette onlarca yayın kuruluşu iktidarın baskısına dayanamayarak yayınına son verdi.
Onlarca medya mensubu yine iktidar baskısından dolayı işsiz kaldı.
Aşsız kaldı.
Evsiz kaldı.
Yurtsuz kaldı.
Hücreye atıldı.
Bunun adı terör değil de nedir.
Bunun adı saldırı değil de nedir.
Peki bu saldırılara ne demeli.
Bir tarafta kucaklayıcı, samimi gibi görünen, özgür düşüncenin yanındamış gibi görünen açıklamalar yapacaksınız.
Diğer taraftan yeri geldiğinde elinizdeki güç ile terör estireceksiniz.
***
Kimine göre; özgürlük, insanlara duymak istemediklerini söyleme hakkıdır.
Kimine göre özgürlük söylenemeyeni söylemek yazılamayanı yazmaktır.
Anlamı istediğiniz gibi yorumlayabilirsiniz.
Ancak sadece sizin gibi düşünmüyor diye.
Sizin gibi yaşamıyor diye.
Sizin gibi inan mıyor diye.
Bir insanın hayatını katledemezsiniz.
Sırf yazdıklarından, çizdiklerinden ve söylediklerinden dolayı bir kişinin yaşamına müdahale ediyorsanız, dün Fransa'da terör estirenlerden, insanların canına kıyanlardan ne farkınız var!
***
Bakın mesela daha dün gibi hatırlıyorum.
Yıl 2007.
Nokta dergisi bir iki manşet attı, "darbe günlüğü" dedi, "andıç" dedi.
Anında polis tarafından baskına uğradı.
Asker tehdit etti.
İktidar tehdit etti.
Dergi yönetimi bu tehditlere dayanamadı ve derginin yayın hayatına son verdi.
Tamam diyeceksiniz aradan 7-8 yıl geçti.
Bu ülke çok değişti.
Ama.
Zannetmiyorum.
Daha ceza evlerinde düşünce suçundan dolayı yatan onlarca insan var.
Hegün tehdit altında görevini sürdüren onlarca meslektaşımız var.
Bu arada CHP Gençlik Kolları, Beşiktaş Belediyesi’nin destekleriyle karikatür yarışması düzenlemiş.
Fransa'daki saldırıyı protesto amaçlı düzenlenen yarışmanın başlığı ise “Bir tane de sen çak”
Yarışma 30 Ocak'ta sona eriyor.
Hadi özgür medya dostları.
Sizlerden de buna benzer adım bekliyoruz.
Silivri, Beylikdüzü, Çatalca, Avcılar belediyelerinin halkla ilişkiler müdürlükleri.
Çağdaş, özgürlükçü, aydın STK yöneticileri.
Hadi bakalım.
Bölgemizde de düzenleyin bir karikatür yarışması.
Bu olaya duyarsız kalmayalım.
yarın sıra bize gelmeden şimdiden tepkimizi koyalım.