Sağlık Bakanlığı'nın 153 bin kişiyi kapsayan antikor ve PCR testlerinde, pozitiflik oranı binde 2.5 civarında çıkmıştı. Bu sonuçlardan yola çıkılarak yapılan istatistik hesaplamalarına göre, Türkiye’de şu anda 200 binin üzerinde virüs taşıyıcısı bulunuyor. Bu kişilerin hiçbir belirti göstermediği için tespit edilmelerinin çok zor olması uzmanları ürküttü.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına karşı verilen mücadeleye dair yeni bilgiler ortaya çıktı. Yapılan araştırmaya göre sağlık personelinde koronavirüse karşı bağışıklık oranı yüzde 4 olarak belirlendi.
Toplumda yüzde 20 civarında olduğu tahmin edilen grubun kurallara uymaması nedeniyle koronavirüsle mücadelede istenilen sonuçlara ulaşılamıyor.
Sağlık Bakanlığı'nın Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile birlikte yaptığı ve 153 bin kişiyi kapsayan antikor testlerinde, bağışıklık oranı beklenenin çok altında çıkmıştı.
Uzmanlar, özellikle İstanbul’da bu oranı en az yüzde 15-20 bekliyordu ancak bu ildeki bağışıklık oranı yüzde 3 civarında kaldı. Toplum bağışıklığından söz edilebilmesi için daha önce hastalığı geçirenlerin oranının en az yüzde 50-60 civarında olması gerekiyor. Elde edilen bu sonuçlarla, toplum bağışıklığının söz konusu olmayacağı belirtilirken, koronavirüs açısından en fazla risk barındıran meslek grubu olan sağlık personelinde bile bağışıklık oranının yüzde 4 civarında olduğu tespit edildi.
Araştırma sırasında antikor testi dışında bir kişinin o anda virüsü taşıyıp taşımadığını ortaya çıkaran PCR testleri de kullanılmıştı. Bu testlerdeki pozitiflik oranı ise binde 2.5 civarında çıkmıştı. Bu sonuçlardan yola çıkılarak yapılan istatistik hesaplamalarına göre Türkiye’de şu anda 200 binin üzerinde virüs taşıyıcısı bulunuyor. Bu kişiler hiçbir belirti göstermediği için tespit edilmelerinin çok zor olduğuna dikkat çekiliyor.
Bilim Kurulu, virüsü yaymaya devam eden belirtisiz taşıyıcıları tespit edebilmek için kime veya hangi gruplara test yapılması gerektiğine yönelik bir çalışma yapmaya başladı. Bilim Kurulu üyeleri, “Şu anda, ‘Hangi gruba test yaparsak bize daha iyi fikir verir?’ diye tartışıyoruz. Çünkü örneğin Organize Sanayi Bölgelerinde genç gruplara yapıldı. Belirti göstermeyenlerin oranı çok düşük çıktı. Rastgele testlerde de oran çok düşük kaldı. Çok test yapmak yerine asıl test yapılması gereken kim, kimlere yapılması lazım bunu çalışıyoruz” değerlendirmesini yaptı.
15 AĞUSTOS'A DİKKAT
Bilim Kurulunda yapılan değerlendirmelerde, Kurban Bayramı’nda yaşanacak hareketliliğin koronavirüs vakalarına yansımasının ise 15 Ağustos’tan itibaren alınacağı, bu tarihten sonra vakalar beklenmedik şekilde artarsa okulların açılmasının ertelenmesi dâhil yeni bazı tedbirlerin gündeme gelebileceği görüşü öne çıktı.
Kurban Bayramı’nda bazı illere kısıtlama getirilip getirilmeyeceğine ise vaka yoğunluğu 25 Temmuz’a kadar takip edildikten sonra karar verilecek. Bilim Kurulunun önümüzdeki hafta yapacağı toplantıda bu konuda ayrıntılı bir değerlendirme yapılacağı belirtiliyor. Özellikle, Doğu ve Güneydoğu’daki bazı il, ilçe ve beldelere bayramda giriş-çıkışın sınırlandırılabileceğine yönelik görüşler dile getiriliyor.
Kısıtlama kararı alınırken, o ilin nüfus yoğunluğuna, bayram nedeniyle o ile girişlerin mi yoksa çıkışların mı artacağına ve ildeki son 15 günlük vaka artış hızına bakılarak karar verilecek. İstanbul, Ankara ve İzmir’e yönelik bir kısıtlamaya gidilmeyeceği, ancak son günlerde en yüksek vaka artışının yaşandığı Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa gibi illere yönelik bazı sınırlamaların gelebileceği tartışılıyor.
"KIŞ HAZIRLIĞI YAPILMALI"
Uzmanlara göre, salgın konusunda önümüzdeki 50-60 günlük sürecin çok iyi yönetilmesi gerekiyor. Ağustos sonuna kadar vaka sayıları düşmezse özellikle eylül ortasından sonra daha sıkıntılı bir tablo ile karşı karşıya kalınabilir. Uzmanların yaptığı değerlendirmelerde “Toplum daha duyarlı olmalı, devlet şu ana kadar yapılması gereken her şeyi yaptı. Şu anda yaz şartlarında birbirinden uzak olan, açık havada olan insanlar, bayramda ve okulların açılması durumunda bir araya gelecek. Kurallara uyulmazsa, bu durumda mart ayından daha büyük bir patlama anlamına gelebilir. Çünkü önümüz kış, bu insanları bu şartlarda, iç mekânlara, iş yerlerine, okullara sokarsanız, risk büyüyecektir. Bu nedenle kış gelmeden virüsün yayılmasını azaltmak, sağlık kuruluşlarını kış şartlarına hazırlamasını sağlamak gerekir. Önümüz kış olduğu için toplumsal yaygınlık çok önemli. Bu rakamlarla kışa girmemek gerekiyor” diye konuşuyor.
Haziran başında, 600’lü rakamlarda olan yoğun bakımdaki vaka sayısı, bir buçuk ayda yüzde 100’den fazla artarak, 1200’lü rakamları geçti.