Afet tehlike ve risk analizlerinde farklı yöntemlerin kullanılabilmesi, doğruya en yakın haritaların üretilebilmesi, analizlerin aynı ortamdan yapılarak aynı platformda tutulması ve ilgili kurumlar arası paylaşımının sağlanabilmesi için AFAD 2017'de Afet Risk Analiz Sistemi (ARAS) Projesi'ni başlattı. ARAS Projesi kapsamında oluşturulan afet risk haritasına göre, 2021'de 107 sel ve su baskını, 66 orman yangını, 16 kar/tipi olayı, 39 heyelan meydana geldi.
Geçen yıl Cumhuriyet tarihinin en büyük orman yangını ve son 65 yılın en fazla can kaybına neden olan seli yaşandı. Ayrıca ülke genelinde 23 bin 753 deprem meydana geldi. 2021 yılı bir yandan da kuraklık ve deniz salyası (müsilaj) tehdidi altında geçti. Aşırı kuraklık nedeniyle birçok göl ve çevresindeki ekosistemi olumsuz etkilendi. Kuraklık ve vahşi sulama nedeniyle kuruyan Tuz Gölü’nde binlerce flamingo yavrusu hayatını kaybetti. Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü’nün bazı bölgelerinde 1.5-2 kilometrelik çekilmeler meydana geldi. Deprem açısından bakıldığında ise 2021 yılında 23 bin 753 depremin meydana geldiği görüldü. Bu depremlerin 44 tanesi 4.0 – 4.9 büyüklüğü, 5 tanesi de 5.0 – 5.2 büyüklüğü arasında değişti. Geriye kalanlar ise daha küçük depremler oldu. Son 10 yılda meydana gelen deprem sayılarına bakıldığında Türkiye’de ortalama olarak her yıl 25 bin 978 deprem meydana geldiği görülüyor. Bu verilere göre 2021 yılında son 10 yıla nazaran 2 bin 225 adet daha az deprem yaşandı.
2022'DE DE GERÇEKLEŞME OLASILIĞI ÇOK YÜKSEK
Türkiye'nin deprem kuşağında yer alması, pek çok kişiyi bu konuda endişelendiriyor. Gazi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi Uzmanı Doç. Dr. Bülent Özmen durumla ilgili, "İstatistiklere baktığımız zaman iklim değişikliğine bağlı meteorolojik olarak hem dünyada hem de Türkiye'de sel, fırtına gibi afetlerin sayısında ve şiddetinde de artış olduğunu gözlemliyoruz" ifadelerini kullandı.
Afetlerin geçmiş yıllarda olduğu gibi 2022'de de gerçekleşme olasılığının çok yüksek olduğunu söyleyen Doç. Dr. Özmen, 1900 yılından günümüze kadarki deprem verilerine bakıldığında her 6 ya da 7 yılda bir 7.0 ve 7.0'nin üzerinde büyük bir depremle karşılaşıldığına dikkat çekti. Bunun sadece ortalama olduğunu söyleyen Doç. Dr. Özmen, "Bazen birer yıl aralıklarla da olabiliyor, çok uzun zaman da geçebiliyor. AFAD'ın istatistik kayıtlarında da yer alıyor" dedi.
‘DEPREM YAŞANMA OLASILIĞI YOK DENEMEZ’
Türkiye'nin herhangi bir yerinde yer kabuğunun gerildiği ve deprem yaşanma olasılığının arttığının bu verilere bakarak söylenebileceği konusu üzerinde duran Doç. Dr. Bülent Özmen, "Türkiye'nin herhangi bir noktası için 'Şurada deprem olacak' deme şansımız yok. Türkiye örümcek ağı gibi diri faylarla çevrili. Bu fayların sayısı kara ve denizlere bakıldığında bine yaklaşıyor. Çalışmalara bağlı olarak da bunların sayısı artıyor. Bu kadar diri fayın olduğu bölgede de deprem olma olasılığı yok denemez. 2021 yılının ilginç bir özelliği ise deprem aktivitesi açısından kayıtlara düşük olarak geçmesi. 2020'de çok aktiftik biliyorsunuz fakat bunların büyüklüğü 7.0'yi geçmedi. 6.6 ve 6.8 idi" diye konuştu.
'BİR AFETLER ÜLKESİ: TÜRKİYE'
Kocaeli Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Şerif Barış da depreme odaklanmanın bir çözüm olmadığı kanaatinde. Prof. Dr. Barış, "Türkiye bir deprem ülkesi diyoruz ama 2018'de AFAD, stratejik çalışma raporunda Türkiye'yi şöyle tanımlamış: Bir afetler ülkesi: Türkiye" dedi. Dolayısıyla Türkiye'ye sadece deprem odaklı değil kuraklık, sel, heyelan, yangınlar, müsilaj, salgın hastalıklar olarak bakılması gerektiği kanaatinde olan Prof. Dr. Barış, bu sebeple birçok afete karşı sıkı hazırlanılması gerektiğini söyledi.
'KARADENİZ’DE BİLE HORTUMLAR GÖRÜLÜYOR'
Türkiye'nin küresel ısınmayla birlikte yarı tropikal iklime girme eğilimde olduğunun altını çizen Prof. Dr. Şerif Barış, "Hiç öngörülmeyen hortumlar görülmeye başlandı. Karadeniz'de bile hortumlar görülüyor. Bu yüzden meteorolojik afetler de, doğa kaynaklı afetler de Türkiye'yi tehlike olarak ileride tehdit edecek unsurlar" diyerek konunun önemine dikkat çekti.
"Her afetin önceliğine göre bölgesel ve yerel olarak tehlikelerini belirleyeceğiz" diyen Prof. Dr. Barış, Kocaeli'nin Derince, Körfez, Karamürsel ve İzmit beldelerinden örnek vererek durumu şöyle açıkladı: "İlçe olarak bile afet tehlikeleri birbirlerinden farklı. Dilovası'nda kimyasal tehdit ve çevre kirliliği çok farklı bir problem. Her ilçenin ve her mahallenin bile tehlike analizinin farklı olması gerekiyor."
'İSTANBUL DEPREMİ'NDEN DAHA RİSKLİ 10'DAN FAZLA YER VAR'
İstanbul depremine çok fazla odaklanıldığını fakat İstanbul depreminden çok daha riskli, her an deprem olabilecek 10'dan fazla yer olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Şerif, "Dolayısıyla tehlikelerin önceliğinin belirlenmesi gerekiyor. Biz buna afet yönetiminde 'tehlike analizi' diyoruz. Tehlikeleri belirliyoruz, sonra risk önceliklerini sıralamasını yapıyoruz. En sık en kolay afet sıralaması neyse birinci sıraya alıyoruz" ifadelerini kullandı.
TSUNAMİ TÜRKİYE İÇİN CİDDİ BİR TEHDİT
Tsunaminin de Türkiye için ciddi bir tehdit olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Barış, "2018'de Bodrum depreminde oldu. Bir kişi İzmir Çeşme'de tsunamiden hayatını kaybetti. Marmara'da da tsunami tehlikesi var. Özelikle Muğla, Marmaris ve Bodrum civarları tehlikeli. Ege'de olabilecek büyük bir depremde, depremin zararından çok tsunami çok büyük bir problem olabilir. O yüzden o bölgelere göre de tsunami tehlikesini mutlaka ciddiye almamız gerekiyor" diyerek tehlikeye dikkat çekti.
AFETLERİN SAYISI VE ŞİDDETİ ARTACAK
Birleşmiş Milletler'in Afet Zararları Azaltma Raporu'nda dünyada son 50 yıldır afetlerin sayılarının ve etkilerinin de arttığının gözlemlendiğine dikkat çeken Prof. Dr. Şerif Barış, bunun nedenlerini şehirleşmenin ve nüfusun artmasına dayandırdı. Üçüncü bir nedenin küresel ısınma olduğuna dikkat çeken Barış, "Afetlerin sayısı ve şiddetinin artacağını biliyoruz. Küresel ısınmayla birlikte rüzgârların, tayfunların ve fırtınaların hızı artıyor. Meteorolojik olaylar da böyle dengesiz olunca maalesef yer kürenin bu tür afetlere maruz kalması artacak" yorumunu yaptı.
'AFET YÖNETİM BİLİMİ IŞIĞINDA BAKILMALI'
Prof. Dr. Bülent Özmen de afetleri yalnızca iklim değişikliğine bağlama konusunda Prof. Dr. Şerif Barış ile aynı fikirde. Afetleri ve şiddetlerini artıran etkenlerden birinin iklim değişikliği olduğunun altını çizen Özmen, "Afetlere, afet yönetim bilimi ışığı altında bakmamız lazım" dedi. “Afetler nerede oluşur, nasıl oluşur?” sorularının önemli olduğuna vurgu yapan Özmen, afetlerle ilgili tehlike risk haritalarının hazırlanması gerektiğine dikkat çekti. "Deprem için tehlike ve risk haritaları hazırlandı ve 2019 yılında yürürlüğe girdi. Buna benzer her afet türü için bilim bize şu imkânı veriyor: Deprem, sel ve orman yangınları için tehlike haritası ve bunların kayıp olasılıklarını hazırlama şansı" diyen Prof. Dr. Özmen, yanlış politikaların da olumsuz etkileri artırdığına işaret etti.
'ERKEN TAHMİN EDİP ÖNLEMİNİ ALMA OLASILIĞI VAR'
Meteorolojik afetlere karşı alınacak önlemlerde depreme karşı olanlara nazaran daha hızlı olunabiliyor. Erken uyarı sistemleriyle bir bölgeye ne kadar yağış düşebileceğinin önceden hesaplanabildiğine vurgu yapan Prof. Dr. Bülent Özmen, "Dolayısıyla bu gibi afetlerde erken tahmin edip önlemini alma olasılığı var" dedi.
İSTANBUL VE ANKARA GİBİ ŞEHİRLERDE BÜYÜK PROBLEM
Afet risk oranlarını belirleyebilmek için yoğun bir çalışma gerektiğini söyleyen uzmanlar, Türkiye'nin en büyük afetinin can ve ekonomik kayıp açısından deprem olduğunu, bunun için her ilin afet riski azaltma planı açıkladığını söyledi. 10 tane ilde büyüklüğü 7.0'den fazla bir deprem olmasının mümkün olduğunu belirten Prof. Dr. Şerif. Barış, bu illerdeki depremlerin ne zaman gerçekleşeceğini tahmin edemedikleri için illerin isimlerini saymanın korku yaratacağını belirterek illerin isimlerini sıralamadı.
Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğuna dikkat çeken Şerif Barış, depremden sonra heyelan, aşırı sıcak ve soğuklar ve selin geldiğine dikkat çekti. Selin yalnızca Karadeniz bölgesinde değil, İstanbul ve Ankara gibi şehir içlerinde büyük bir probleme sebep olduğunun altını çizen Barış, "Küresel ısınma artınca ve meteorolojik ortam dengesizleşince, aşırı yağışlar çok kısa sürede çok fazla oluyor. Bu da maalesef devam edecek. Ben bunu neye dayanarak söylüyorum; son 50 yılda artan sayılara ve Birleşmiş Milletler'in dünyada yaptığı çalışmalara bakıp söylüyorum" diye konuştu.
ÜLKENİN HER YERİNDE GÖRÜLEBİLİR
Sel afetinin Türkiye'nin her yerinde görülebileceğine dikkat çeken Bülent Özmen ise, "Şehrin altyapısı düzgün bir şekilde yapılmazsa, her taraf betonla kaplanırsa yağan yağış gidecek yer bulamadığı ve suyun akış yolu üzerine binalar yapıldığı için bu bölgeler daha fazla etkilenir" ifadelerini kullandı. İstatistiki bilgilere bakıldığında bazı afetlerin bazı bölgelerde yoğun görüldüğünü belirten Prof. Dr. Özmen, "1 Eylül 1957 yılında Ankara'da çok fazla can kaybına neden olan bir sel oluşmuş. Selde bölge belirtmek biraz zor, kuraklıkta da öyle. Bu afetler yağışa bağlı geliştiği için yorumda bulunmak pek doğru değil. Yeraltı suyunu da vahşi sulama sistemleriyle kısa zamanda tükettiğimiz için kuraklığın artıp azalmasına etki ediyor" dedi.
TEHLİKE VE RİSK HARİTALARI KARIŞTIRILIYOR
AFAD'ın çıkardığı afet risk haritasının afet tehlikelerini belirlemek açısından çok önemli olduğuna vurgu yapan uzmanlar, afet planlamalarının geçmiş dönemlerde yaşanan afetlere göre planladıklarını söyledi. AFAD'ın hazırladığı haritanın medyada biraz yanlış yer aldığına dikkat çeken Bülent Özmen şu sözleri şöyledi:
"Tehlike ve risk haritalarını birbiriyle karıştırıyoruz. AFAD'ın yayınlamış olduğu harita risk haritası değil. Risk haritasından şunu anlamamız lazım. Bir sel oldu, bu sel meydana geldiğinde 'Kaç bina yıkılabilir? Kaç insan ölebilir? Ekonomik kayıp ne kadar olur?' gibi hasar oranlarıyla bilgi veren haritalara risk haritası diyoruz. Tehlike haritasında ise deprem olma olasılığının yüksek olması veya selin olma olasılığının yüksek olduğu bölgeleri değişik olasılıklarla hesaplayabiliyoruz. Bunlar tehlike haritası."
'AYNI YERDE TEKRARDAN GERÇEKLEŞEBİLİR'
Uzmanlar, bir yerde gerçekleşen bir afetin aynı yerde tekrardan gerçekleşme olasılığının çok yüksek olduğuna dikkat çekti. Bülent Özmen konuyla ilgili, "Diyelim bir yerde deprem oldu. Aynı bölgede tekrardan deprem olabilir. Belki üzerinden uzun zaman geçiyor ama enerjinin birikmesine bağlı olarak yine aynı yerde kırılıyor fay. Heyelan, sel, obruk ve diğer afetler için de aynı yorumu yapabiliriz. Zeminsel özellikler, yağış oranı ve güneşin gelişine bağlı olarak afetler genelde aynı yerlerde meydana geliyor" diyerek örnek verdi. Şerif Barış ise, "Edirne'de bahar gelince Tunca Nehri ve Meriç Nehri taşar. Çünkü Bulgaristan barajların kapaklarını açar. Afetler bir kere oldukları yerde tekrar ederler" yorumunu yaptı.
'AFETTE HER AFETZEDE O AFETİN PAYDAŞIDIR'
Afetlerin zararlarını azaltmak için AFAD'ın hazırladığı tehlike ve risk haritalarının çok önemli olduğuna vurgu yapan uzmanlar, bunun sadece ülke çapında değil, il ve ilçe çapında da hazırlanması gerektiğini söyledi.
Prof. Dr. Şerif Barış, "Türkiye bir afet ülkesiyse herkesin evinde, her kurumun kendi iş yerinde afet ve acil durum planı yapması lazım. Afet öncesi yapması gereken basit hazırlıklar var. Herkesin, afetin türüne göre afet sırasında ve sonrasında doğru davranışları öğrenmesi gerekiyor. Devletin yerine getirmesi gerektiği sorumluluklar var fakat insanların da afet hakkında bilinçlenmesi ayrı bir sorumluluk. Aksi halde her toplum ne kadar hazırlıksızsa devletin yükü daha da ağırlaşır. Afetzedelere müdahale gecikir. Her gecikme de can kaybı, yaralı sayısı ve ekonomik kaybı artırır. Dolayısıyla insanlar şunu unutmasınlar: Afette her afetzede o afetin bir paydaşıdır. Herkesin sorumluluğu vardır. Bunları öğrenmeli ve gerçekleştirmeleri gerekiyor" diyerek sözlerini sonlandırdı.