Görüşmenin ardından ilk açıklamayı yapan Kılıçdaroğlu, "Davutoğlu, olayların yoğunluğu ve ağırlığı altında ezilen bir kişi. Özellikle son günlerde yaptığı açıklamalar, kendi içinde ciddi çelişkilerle dolu. Suriye'den Ankara'ya kadar nasıl geldiler? Bunu takip eden hükümet yok mu? Beyefendi olay; Ankara'da, Ankara Garı'nda oldu. Olay, Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne 500 metre mesafede oldu. Bu sorunların altında hükümet ezilmiş vaziyette" ifadelerini kullandı. Demirtaş ise "Kendisi toplumdan samimi bir özür dilemeli. Ankara'ya geldiniz, sizi koruyamadık. Başbakanlık'a 1 kilometre, emniyete 500 metre ötedeydiniz; sizi koruyamadık. Ey halkım sizden özür diliyorum, demesi gereken kişi; bizden özür bekliyor. Hayretler içerisindeyiz. Allah, akıl fikir versin" dedi.
"TERÖRDEN DUYDUĞUMUZ ENDİŞELERİ KARŞILIKLI DİLE GETİRDİK"
HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş'ın Meclis'teki makamında gerçekleşen görüşme, yaklaşık 40 dakika sürdü. Görüşme sonrası basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, "Türkiye'nin ayrıştığını, kutuplaştığını hepimiz biliyoruz. Bizim ayrışmaya değil, birlikteliğe ihtiyacımız var. Bölünmeye değil, beraber olmaya ihtiyacımız var. İnsanlarımızın sorunlarını çözmek için zaten siyaset yapıyoruz, vatandaşı ayırmak, birbirine kırdırmak için değil. Terörden duyduğumuz, yaşanan olaylardan duyduğumuz endişeleri karşılıklı olarak dile getirdik. Hiç kimse bu güzel ülkede bir çocuğumuzun burnunun kanamasını istemiyor. Huzur içinde bu ülkede yaşamak istiyoruz" diye konuştu.
"AYRIŞAN SİYASET, TÜRKİYE'Yİ BU NOKTAYA GETİRDİ"
Siyaset kurumunun ayrıştığını savunan Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin geldiği nokta itibariyle toplumun her kesiminin endişe içerisinde olduğunu öne sürerek "Ayrışan siyaset bizi, Türkiye'yi bu noktaya getirdi. Hepimiz büyük bir endişe duyuyoruz. Endişe, Türkiye'de siyasetçiler için geçerli bir kavram olmaktan çıktı. Bütün dünyanın Türkiye ile ilgili endişeleri oluşmaya başladı. Komşularımız, yakınlarımız, akrabalarımız, dostlarımız, pazarda alışveriş yaptığımız vatandaşlarımız, sokakta gezen vatandaşlarımız aynı endişeyi duyuyorlar. Bu endişeleri gidermeliyiz. Türkiye'nin kendi sorunlarını aşabilecek kapasitesi vardır" ifadelerini kullandı.
"KEŞKE BU ZİYARETİ BÜTÜN SİYASAL PARTİLER YAPABİLSE"
HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş ile gerçekleştirdiği görüşmenin önemini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Siyaset kurumunun görevi ayrıştırmak değil, ortak paydayı büyütmektir. Siyasi partilerin elbette dünya görüşü, ekonomi politikaları farklıdır. Ama sonuçta biz, hepimiz bu ülkenin; vatandaşların çıkarları için mücadele ediyoruz. Biz CHP olarak ayrışan bir toplumdan değil, beraber olan bir toplumdan yanayız. Bu ziyaret bizim için çok önemliydi. Bu ziyareti yaptım. Keşke bu ziyareti bütün siyasal partiler birbirlerine yapabilseler. Emin olun gerginliği yaratan siyaset kurumu, bu gerginliği sona erdirecek olan da siyaset kurumudur. Biz CHP olarak üstümüze düşen görevi yapıyoruz. Yapmaya da devam edeceğiz" şeklinde konuştu.
"DAVUTOĞLU, OLAYLARIN YOĞUNLUĞU VE AĞIRLIĞI ALTINDA EZİLEN BİR KİŞİ"
Açıklamalarının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun canlı bombaların Suriye'den geldikleri için takip edilemediği yönündeki ifadelerinin sorulması üzerine "Sayın Davutoğlu, olayların yoğunluğu ve ağırlığı altında ezilen bir kişi. Özellikle son günlerde yaptığı açıklamalar, kendi içinde ciddi çelişkilerle dolu. O nedenle yapılan bu açıklamaları büyük bir endişeyle izliyorum. Suriye'den geldiler. İyi de Suriye'den Ankara'ya kadar nasıl geldiler? Bunu takip eden hükümet yok mu? Bu ülkeyi kim yönetiyor? Suriye'den geldiler, takip etmedik; böyle şey olabilir mi? Sanki olay Suriye sınırında oldu ve Suriye toprakları içinde oldu. Biz de takip etmedik. Beyefendi; olay Ankara'da, Ankara Garı'nda oldu. Olay, Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne 500 metre mesafede oldu. Siz orada neden önlem almadınız? 99 kişi hayatını kaybetti. Bu sorunların altında hükümet ezilmiş vaziyette" diye yanıt verdi.
"KAÇ KİŞİ ÖLECEK Kİ BU BAKANLAR İSTİFA ETSİN?"
Türkiye'de ciddi bir yönetim boşluğu olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, İçişleri ve Adalet Bakanlarına yönelik istifa çağrısını tekrarlayarak sözlerini şöyle sürdürdü: "Ne söylediğini bilmeyen bir Başbakan, önlem almayan bir İçişleri Bakanı, insanların ölümü karşısında televizyonlara çıkıp gülümseyen bir Adalet Bakanı. Toplum vicdanı bunlardan rahatsız. Emin olun rahatsız. Siyasette ahlak denen bir kural vardır. Eğer siz yönetimde ciddi zaaf göstermişseniz bırakacaksınız, bu kadar basit. Uygar dünya ne yapıyorsa, aynısını biz neden yapmıyoruz? Suudi Kralı yapıyorsa neden Davutoğlu yapmıyor? Yapmalı bunları. Eğer biz demokraside daha iyi noktalardaysak yapmalı, iki bakanı azletmeli. Hangi olay olacak ki bu bakanlar istifa etsinler? Kaç kişi ölecek ki bu bakanlar istifa etsinler? Bu ölüm sayısı yetmiyor mu onlara? Anneler ağlıyorlar, yürekleri kan ağlıyor. Çocuklarını kaybetmişler. Beyefendi çıkmış televizyonda, istifa edecek misiniz? Gülerek hayır diyor, istifa niye edeyim diyor. Güvenlik zaafiyeti yoksa bu 99 kişi nasıl öldü? Kim öldürdü bunları"
"DOSTANE, VERİMLİ BİR GÖRÜŞME YAPTIK"
CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nun ardından kameraların karşısına geçen Demirtaş, Kılıçdaroğlu ile önemli ve verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini belirterek "Böylesine acılı günlerde siyasetçiler olarak bir araya gelmek, bizler açısından da son derece önemli ve kıymetlidir. Çok dostane, verimli bir görüşme yaptığımızı ifade etmek isterim. Siyaset konuşamazsa bu toplumsal bir gerilime dönüşüyor. Bugünkü ziyaret, tansiyonun düşürülmesi ve diyalog kanallarının da açık tutulması açısından önemli bir ziyaret olmuştur. Ümit ediyorum ki bütün siyasetçiler diyalog kanalarını her ne olursa olsun koşullar, açık tutma konusunda biraz daha cesur biraz daha cesaretli bir davranış ortaya koyarlar. Siyaset, siyasetçiler eğer konuşamıyorsa kendi arasında bir diyalog kurma sıkıntısı yaşıyorsa orada siyaset kurumu hiçleşmiş olur" açıklamasında bulundu.
"KİM DİYALOGDAN YANA BİR ADIM ATARSA BİZ 10 ADIM ATMAYI GÖREV BİLİRİZ"
Kim diyalogdan yana bir adım atarsa HDP'nin 10 adım atacağını söyleyen Demirtaş, "Bu kadar acıya, ölüme, kana rağmen umutsuz olmaya; karamsar olmaya gerek yok. Her şeye rağmen bizler bir umut odağı yaratmalıyız. Bu tür görüşmeler içeriğinden bağımsız umudu koruma adına son derece kıymetli ve önemlidir. Hepimiz insanız ve travma yaşıyoruz. Ateş düştüğü yeri belki daha fazla yakıyor. Evlatlarını kaybeden bütün ailelerimizin acısı var. Ve bizler bütün bu acılar ortak acılarımızdır, geride kalanlar bu acıları hak etmiyorlar. Biz siyasetçiler, bu acılar bir daha yaşanmasın diye çözüm üretmek zorundayız; duygusunu geliştiremezsek bu makamlar olmamızın hiçbir anlamı olmaz. Bizler, HDP olarak kim diyalogdan yana bir adım atarsa biz kendisine doğru 10 adım atmayı görev olarak biliriz. Asla karamsar olmaya gerek yok. Barış dolu aydınlık geleceği yaratmak için önümüze heyecanla bakmaya devam etmek zorundayız" diye konuştu.
"KILIÇDAROĞLU'NUN OLGUN TUTUMU TAKDİRE ŞAYAN"
Ankara'daki canlı bomba saldırısının ardından yaşanan süreç içerisinde Kılıçdaroğlu'nun tutumunu takdir ettiklerini açıklayan Demirtaş, "Bugünkü görüşmede Kılıçdaroğlu ile bütün bu konulara dair karşılıklı görüşlerimizi paylaştık. Kendilerinin özellikle Ankara katliamı sonrasındaki girişimlerini önemli bulduğumuzu ifade ettik. Çünkü Başbakan'ın dışlayıcı tavrı, hesap vermekten uzak suçlayıcı tavrı; kesinlikle hükümete hakim olmadıklarını, büyük bir yönetim boşluğu doğduğunu ortaya koydu. Kılıçdaroğlu'nun ana muhalefet lideri olarak muhalefetin sorumluluğunu yerine getiren, olgun bir tutumla bu görevi üstlenmiş olması takdire şayandır. Biz diyaloğa kapalı bir parti değiliz. Parti, siyasetçi olmanın doğasına aykırı olur, diyaloğa kapalı olmak. O nedenle bu tür girişimler partimiz tarafından sürdürülecek. Sorunları barış içerisinde, diyalogla çözmek isteyen herkese kapımız her zaman açık olacak" ifadelerini kullandı.
"KENDİSİ TOPLUMDAN SAMİMİ BİR ÖZÜR DİLEMELİ"
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun kendisiyle görüşmeye yönelik 'Hata ettim, derse düşünürüm' şeklindeki açıklaması hatırlatılarak böyle bir adım atıp atmayacağı sorulan Demirtaş, "Bir hükümet boşluğu var. Türkiye şu anda bir geçiş dönemi yaşıyor. Öyle bir geçici başbakan tarafından yönetiliyor ki ülke kendisi sorumlu olduğunun farkında değil. Özür dilemesi gerekenin kendisi olduğunun farkında değil. Hala bizden özür bekliyor. Bugün itibariyle 99 cenaze kaldırmış bir partiden özür bekliyor. Çok çok uzaktayız birbirimize, öyle görüyorum. Kendisi toplumdan samimi bir özür dilemeli. Ankara'ya geldiniz, sizi koruyamadık. Başbakanlık'a 1 kilometre, emniyete 500 metre ötedeydiniz; sizi koruyamadık. Ey halkım sizden özür diliyorum, demesi gereken kişi; bizden özür bekliyor. Hayretler içerisindeyiz. Allah, akıl fikir versin" dedi.
"SİYASET, SORUŞTURMAYA MÜDAHALE EDİYOR"
Başbakan Davutoğlu'nun canlı bombaların Suriye'den geldikleri için takip edilemediği yönündeki ifadeleri ile Ankara'da yaşanan canlı bomba saldırısını PKK ve IŞİD'in ortak olarak gerçekleştirdikleri yönündeki açıklaması sorulan Demirtaş, "Faillerin Suruç ve Diyarbakır failleriyle bağlantılı olduğunu ilk gün soruşturmayı yürüten savcı bizimle paylaşmıştı. Hukuka inanan, etkili ve adil bir soruşturma yapabilecek savcılar; bütün bu katliamların arkasındaki güçleri ortaya çıkarabilir. Yeter ki siyaset müdahale etmesin. Görüldüğü kadarıyla siyaset, soruşturmaya müdahale ediyor. Eğer soruşturmayı yürüten savcılar, üzerinde bir baskı varsa çıkıp bunu açıklamalılar. Savcılar üzerinde siyasi hükümet baskısı varsa çıkıp lütfen bunu açıklasınlar. Bu soruşturma, sağlıklı yürütülürse Ankara'dan Antep'e kadar Halep'ten İstanbul'a kadar bağlantılar ortaya çıkacaktır. Devlet içinden kimlerden güç, destek aldıkları; kimler kendilerine kolaylık sağladı, silah verdi, para verdi, istihbarat sağladı. Bunların hepsi ortaya çıkar. Ayrıca siyasetçilerle bağlantısı ortaya çıkar" diye yanıt verdi.
"IŞİD'İN TÜRKİYE'DE DEVLET İÇERİSİNDE ÇOK SAĞLAM İLİŞKİLERİ VAR"
IŞİD'in devlet içerisinde çok sağlam ilişkileri olduğu iddiasında bulunan Demirtaş, "Arkasında şu var, bu var; Başbakan'ın soruşturmayı yönlendirmesine kimsenin izin vermemesi lazım. Soruşturmayı sulandırmasına kimsenin izin vermemesi lazım. Nereden gelmiş olursa olsunlar, siyasi sorumluluk hükümettedir. Hukuki sorumluluk da bütün bu bağlantıları kuran devlet içerisindeki herkestedir. Görevi, yetkisi ne olursa olsun. Emniyet müdürü, vali, istihbaratçı, bakan kim olursa olsun. Görünen o ki çok sağlam ilişkileri var. IŞİD'in Türkiye'de devlet içerisinde çok sağlam ilişkileri var. Onları koruyan, kollayan bir yapı var. Sayın Davutoğlu, buna ne kadar hakim bilemiyorum" şeklinde konuştu.
"BAŞBAKAN OLARAK ARKASINDAKİ ÖRGÜTLERİ, DEVLETİN DAHLİNİN OLMADIĞINI NEREDEN BİLİYORSUN?"
Başbakan Davutoğlu'nun soruşturma sürerken Ankara'daki saldırıya ilişkin istihbarat ve güvenlik zaafiyetine yönelik yaptığı açıklamaları eleştiren Demirtaş, "Ben Sayın Davutoğlu'nun oturup planladığını falan ima etmedim. İddia da etmedik. Hükümet, Bakanlar Kurulu toplandı da bu kararı aldı; demiyoruz, demedik. Ama devlet içerisinden bunu yapanlar var. Devlet bunu yaptı, derken bilerek daha önceki katliamlarda üstünü örtme çabasını görerek konuşuyoruz. Şimdi can havliyle Sayın Davutoğlu'nun 'Hayır, asla devletin hiçbir zaafiyeti yoktur' demesi bizi daha da şüphelendiriyor. Sen hangi soruşturmaya dayanarak Başbakan olarak 'Devletin bu işte dahli yoktur, devlet sütten çıkmış ak kaşıktır' diyebiliyorsun? Daha soruşturma bitmedi, başlamadı bile doğru dürüst. Başbakan olarak arkasındaki örgütleri, devletin dahlinin olmadığını nereden biliyorsun? Bu şüphelerimizi arttırıyor. Olayın üstünün örtülmeye çalışıldığı konusunda önceki deneyimlerimize de dayanarak kuşkuluyuz. Kuşkularımızda da haklıyız. Biz tüm yönleriyle olayın ortaya çıkarılamayacağı konusunda maalesef ciddi bir inanca sahibiz" ifadelerini kullandı.
"BİR BAŞBAKAN ANCAK BU KADAR PİŞKİN OLABİLİR"
Demirtaş, açıklamasını şöyle sürdürdü: "Suriye'den gelmiş olabilirler. Fakat Suriye'ye nasıl gittiler, sizin bilginiz vardı; aylardır oradalar. Aileler bunları şikayet etti size. Çocuklarının getirilmesini istediler. Ama siz hep kolladınız, korudunuz bunları. Öfkeli çocuklar, dediniz bunlara. Terör örgütü olarak, tehlike, tehdit olarak görmediniz. Suriye'den buraya kadar gelip Ankara'nın meydanında bomba patlatabiliyorlarsa bunun sorumlusu onları Antep'ten buraya getiren otobüs şoförü değildir. Kimi sorumlu olarak tutacağız? Neredeyse HDP yaptı, diyorlar. HDP özür dilesin noktasına geldik. Bir katliam ancak bu kadar ters yüz edilebilir. Bu kadar pişkin davranabilir bir siyasi sorumlu. Bir Başbakan ancak bu kadar pişkin olabilir. Demirtaş özür dilesin, noktasına geldik. Üzüntü verici ama çare var. Çare, halktır. El ele verirsek içeride dışarıda Türkiye'yi felakete sürükleyen bu politikaları düzeltiriz. Acılarımızı hep birlikte paylaşalım. Acılarla alay eden, yuhalayan kesimleri de Allah'a havale edelim. Onlar bir toplum olmanın kıymetini bilemeyecek kadar maalesef körleşmiş, kutuplaşmış durumdalar. Bunu da iktidarın söylemi maalesef bu hale getirdi. Biz göğsünün içinde bir insan kalbi taşıyan, o kalbin içerisinde de vicdan duygusu taşıyan herkesle kardeşiz. Her acı da bizim ortak acımızdır"
"PARTİMİZ ADINA RESMİ, KURUMSAL BİR ÇAĞRI DEĞİL"
HDP Ağrı Milletvekili Leyla Zana'nın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yaptığı muhalefet partilerini bir araya getirmesi konusundaki çağrısı sorulan Demirtaş, "Leyla Hanım'ın barış duygusuyla içi yanarak yaptığı bir çağrıdır. Partimiz adına resmi, kurumsal bir çağrı değil. Leyla Hanım'ın kıymetli bir çağrısıdır. Kişisel olarak içi yanıyor, bir kadın, bir anne olarak. Yoksa partimizin aldığı bir karar veya resmi bir çağrı değil" dedi.