Türk-İş 24. Olağan Genel Kuruluna giderken Esenyurt’ta konuştuğumuz plastik işçileri, genel kurulda ücret sorununa karşı somut planlar ve mücadele yöntemlerinin tartışılmasını istiyor. Evrensel'den Hilal Tok'un haberine göre; sendikacıların ücret talepli eylemlerde ve direnişlerde yaptıkları “vatan, millet, devlet” hamasetine de tepki gösteren işçiler, “Açlık sınırının altında maaş belirliyorsun, sonra da gidip Mercedes’lere binip işçiyi temsil ettiğini söylüyorsun. Bu çok yanlış bir şey” diye tepki gösteriyor. Esenyurt’ta bulunan bir fabrikada Petrol-İş üyesi işçiler, yetki için mahkeme sürecinin bitmesini bekliyor. Sendikalaşma önünde pek çok yasal ve fiili engelin olduğunu belirten işçiler, sendikalaşma mücadelesinde Türk-İş’in daha çok çaba harcaması gerektiği fikrinde: “Biz greve çıktık 5 gün. Kendi sayfalarında bir gün göstermediler bizi. 5 gün boyunca karşımıza jandarma geldi, polis geldi. Türk-İş’ten ne gelen oldu ne giden. Medyaya çıkaralım, destek olalım gibi bir durumları yoktu. Bizim yetki davamız hâlâ sürüyor. Sendikalaşmak gerçekten çok zor. İşçinin sendikalaşması önünde pek çok engel var. Ancak sendikalar da Türk-İş de bu soruna karşı hiçbir şey yapmıyor. Ne kadar böyle devam edeceğiz bilmiyoruz. Mahkeme uzun sürüyor, işçiler gelip sürekli soruyor. Ne zaman bitecek diye. Gönüllü çıkışlar oldu bu süreçte. İşten çıkarılanlar oldu. Sendika da konfederasyon da bunun önüne geçmek için bir şey yapmıyor.”
İşçiler, konfederasyonlarının neden seyirci konumunda kaldığına da yanıt arıyor bir yandan. 4 yıllık plastik işçisinin yanıtı şu oluyor: “Bu durum işçilerin örgütlü bilinçli olmamasıyla da alakalı. Örgütlü olmadığı için hesap sorma bilinci de olmuyor. İkramiyemi alıyorsam, sendikal hak alıyorsam yeter gözüyle bakıyor. Zaten işçiler böyle olmasa, sendikalar da böyle olmazdı. Her asgari ücret zamanı yeri göğü inletmek zorunda kalırdı konfederasyon.” Asgari ücret görüşmelerinde, sendikacıların ‘Biz vatanımızı milletimizi seviyoruz’ demesine tepki gösteren işçi, “Sanki işçinin isteği, vatanı milleti bölüyor. İşçilere ‘Bunu isterseniz vatan, devlet, patronlar, sanayimiz zora düşer’ diyor. İşçilerin taleplerini bastırmayı ‘vatan millet’ duygularını okşayarak yapıyor” diyor. İş yerlerindeki sendikalaşma sürecinde sendikanın siyasi örgütleri ve partileri uzak tutmak için özel çaba harcadığını aktaran işçi, şunları söyledi: “Sendika korkuyor, işin siyasallaşmasından, yönetemeyeceğinden korkuyor. Öne çıkan öncü işçileri de istemiyor, çünkü söz geçiremiyor. Sendikacılar otoriteleri sallanmasın istiyor, çünkü otoriteleri sallanırsa patronlardan çıkar elde edemezler. Söz sahibi olmazsa, kendi koltuğu da sallanır. Bir direniş, eylem olduğunda Türk-İş kendi sendikalarındaki tüm işçileri harekete geçirse, bambaşka bir şey olur. Ama bunu yapmıyorlar, çünkü işçinin örgütlenmesinden güçlenmesinden korkuyorlar. Kendi menfaatlerinin zarar görmesinden korkuyorlar.”
8 yıllık bir diğer plastik işçisi de destekliyor arkadaşını: “Biz sendikalaşmadan önce, sendikaların, konfederasyonun bu kadar pasif olduğunu bilmiyordum. Daha önce duyduğumuz sendika, patronların karşısına dikilip hakkımızı söke söke alır fikri vardı. Sendikalı bir yerde daha önce hiç çalışmamıştım. Sendika dediğin zaman patron titremeliydi fikrimce. Ama böyle değilmiş. Sendikaların geçmişine baktığımızda bir mücadele görürdük, şimdi ise cebini dolduran Mercedes’ine binip gidiyor. Açlık sınırının altında maaş belirliyorsun, sonra da gidip lüks araçlara binip işçiyi temsil ettiğini söylüyorsun. Bu çok yanlış bir şey.”