Tanışmalarının ikinci ayında, 29 Temmuz 2011’de evlendiler. Kâbusu o gün başladı.Evi, şiddetin her türlüsünü yaşadığı hapishanesiydi artık. Altı ay dayanabildi bu hapishaneye. Ailesine ve polise sığındı. ızmir Emniyeti’nin kurduğu ‘Aile ıçi şiddetle Mücadele Kısım Amirliği’ aracılığıyla polise zimmetlendi. Kapısına dayanan kocasının ilk saldırısından anında olay yerine gelen zimmetlendiği polis sayesinde sağ kurtuldu. Ama Yoldaş Baydar korkuyor. Çünkü kocasının yeniden ne zaman, nerede karşısına çıkacağını bilmiyor
EN TEMEL ÖZGÜRLÜKLERİMİ KISITLADI
Nişanlılık dönemimizde Sercan’ın kıskançlığının sinyallerini aldım. Ailesi ve onu tanıyanlar da kıskanç olduğunu söylüyordu ama bu kadarını tahmin etmiyordum. “Seven insan kıskanır” diyordum kendi kendime. Evlendikten sonra neler yapacağını, ne kadar sinirli bir olacağını farkedebilseydim asla evlenmezdim. Evlenince ilk önce beni işimden istifa ettirdi. Bu kadar da değil. En sıradan özgürlüklerimi bile kısıtladı: Cep telefonumu elimden aldı. Ev telefonunu kullanmam zaten yasaktı. Televizyonumuz vardı ama uydu bağlantısı kurdurmadı. TV dizilerinin, reklamların beni yoldan çıkaracağını söyleyip duruyordu. Ona göre dünyanın çivisi çıkmıştı. Yaşadığım bu manevi işkence, fiziksel şiddetten çok daha kötü ve tehlikeliydi. Evden tek başıma çıkmama asla izin vermiyordu. Çöpü bile kapının önüne bırakamıyordum, markete gidemiyordum. Bu katı yasaklar annemlere, kayınvalideme ve arkadaşlarıma gitmemi de kapsıyordu. Hatta kapıyı üzerime kilitliyordu. Güneşlikleri gündüz vakti kapatırdı, yine de yetmezdi ona. ızmir gibi yazların sıcak geçtiği bir şehirde, balkona bile çıkamadım. Perde kıpırdar da, içeriye bakan olur diye pencereyi açmam da yasaktı. Beni yeğenlerimden, kuzenlerimden bile kıskanıyordu. Psikolojisi bozuktu. Her akşam iş dönüşü evde bana bağırıyordu, beni sorguya çekiyordu. “Biri geldi mi, dışarı çıktın mı, perdenin kenarı neden açık...” Kafasını duvarlara vurup, “Bıçak verin, kendimi keseceğim” diyordu. Benim de psikolojim bozuldu. Evliliğim boyunca ağlamadığım bir gün geçirmedim; sabah, öğlen, akşam...
AİLEM BANA HEP DESTEK OLDU
Ben alttan aldıkça Sercan işin dozunu kaçırmaya başladı. Psikiyatra gitmesi gerekiyordu ama onu ikna edemedim bir türlü. Her ne kadar evli de olsak onun istediklerini yapmamaya karar verdim. Çünkü böyle yaptıkça daha çok eziyordu beni. Talimatlarına itiraz etmeye, “Hayır” demeye başladım. Ailemin evine gitmeme ancak babamın beni otomobiliyle alıp sonra eve bırakması şartıyla izin veriyordu. Otobüse, dolmuşa binersem cinsel tacize uğrayacağımı söylüyordu. Ben de kendi başıma gitsem de babamın gelip beni aldığı yalanını söylüyordum. Evde yaşadıklarımı ilk 15-20 gün gizledim ailemden. Sonra anlattım. Bana hep destek verdiler. Eşim, “Sakın anlatma, seni benden ayırmaya çalışırlar” diyordu. Bir seferinde babama, “Artık eve dönmek istemiyorum” dedim.
KOMŞULAR DUYMAZLIKTAN GELDİ
Sercan yeni bir işe başlamıştı, asgari ücretle çalışıyordu. Buna karşın ev kirasını ödemek yerine o az parayı da at yarışına ve diğer şans oyunlarına yatırıyordu. Son iki kiramızı babası ödemişti. Evin ihtiyaçlarını ise hiç sormuyordu. Buzdolabımız bomboştu. Günlük yiyeceğimizi kayınvalidem getiriyordu: ıki yumurta, bir dilim peynir. Bir gün kumar oynaması tartışma konusu olunca bardağı parçaladı. Her gün sabaha karşı kopan gürültü ve çığlıkları komşuların duymaması imkansızdı. Ancak, ne bir gün durumumu sordular ne de polise haber verdiler. Bir akşam eşimle evden çıktığımızda komşular gördü bizi. Biri, “Kızım hiç pencereni açmıyorsun. Kokmuşsundur” dedi. Yanımdaki kayınvalidem de “Yeni evli olduğu için utanıyor. O yüzden açmıyor” dedi. Bir gün babam beni pazara götürdü. Kafese kapatılıp bırakılmış hayvan gibi hissettim kendimi. ıki aydır evden çıkmamıştım, kimseyle sohbet etmemiştim. O gün pazar yeri kalabalığı sanki bana bakıyordu, gözleri üzerimdeydi. Bocalamış, ne yapacağımı bilememiştim.
SAVCILIKTAN SONRA POLİSE ZİMMETLENDİM
Bana yaptıklarına dayanamıyordum artık. Yaklaşık iki hafta önce, yani aileme sığınmadan bir gün önce oturduğumuz semt olan Gümüşpala’nın polis karakoluna gittim. Evdeki işkenceyi, şiddeti anlatıp haklarımı sordum. Bir polis memuru, ifade verip savcılığa gitmem gerektiğini söyledi. Ben de ailemin evine sığındım ve boşanma davası açıp savcılığa şikayette bulundum. Savcı, devlet tarafından korunmam için talepte bulundu. Kadın Sığınma Evi’ne gönderilmemi istedi. Ben, ailemin yanında kalmak istediğimi söyledim. Savcı bu tercihimi kabul etti, gerekli işlemleri yaptı. Sonra korunma tedbiri için adliyeden karakola gönderdiler beni. Orada polise zimmetlendim. Eşimin herhangi bir tehdidi söz konusu olduğunda telefon açarsam, benden sorumlu ekip hemen gelecekti.
POLİS BİBER GAZIYLA ZAPTETTİ
Babamlardaki ilk günümün ertesi sabahı doktora gitmek için hazırlanıyorduk. Sercan’ın bağırtısını duyduk. Sitenin girişinde duruyordu. “Karımı benden aldınız. Hepinizi tek tek öldüreceğim” diye bağırıyordu. Bir gün öncesinden ağabeyimi, onun eşini, annemi, babamı arayıp “Karımı benden ayırdınız. Hepinizi sırayla öldüreceğim. Karımı bana yar etmiyorsunuz. Bu dünyayı başınıza yıkacağım” demişti. Korunma tedbirimiz olduğu için Sercan’ı görünce hemen telefon ettik. Babamların yaşadığı semtteki Yüzüncü Yıl Karakolu’nu ve 155 POlis ımdat’ı aradık. 10 dakikada iki polis ekibi geldi. Bir ekip, üzerine zimmetlendiğim iki polis memurundan oluşuyordu.
Eşim onları görünce kendini yere attı. Polis memuru, “Kalkın size yardım edelim” deyince kaçmaya başladı. Polis otosu onu takibe çıktı. Sercan dönüp, bekleyen polis memurlarına hakaret etmeye, yumruk atmaya, onları tekmelemeye başladı. ıki memur Sercan’ı ancak biber gazı kullanarak zaptetti. Hep birlikte karakolda ifade verdik. Polisler, “Seni korkutmak gibi olmasın ama kesinlikle kocandan uzak dur, barışmayı düşünme. Bize saldıracak kadar gözü kara. Bakkala bile yalnız gitme” dedi. Polise telefon ettiğimde adımı söylüyorum. Hangi birim olursa olsun, sisteme adımı girdiğinde bana verilen bir zimmet numarası ve zimmetlendiğim ekibin adı çıkıyor. Onların en geç 10 dakikada imdadıma yetişeceğini biliyorum.
BOŞANINCA DA ÖNÜME ÇIKARSA
Sercan kapımıza dayandıktan sonra evimizi terk edip başka bir şehirdeki akrabalarımızın yanına gittik. şimdilik ortalıkta görünmüyor ama birkaç güne kadar yine gelir. Sağlıklı biri değil. Ağabeyimi, yengemi, annemi, babamı da işin içine karıştırıyor. Aynı tehdit onlar için de söz konusu. Tıpkı onun gibi iki erkek kardeşi de ruhsal açıdan sağlıklı değil. Haberleri okuyorum, seyrediyorum. Benim gibi eşinden ayrılan kadınlar öldürülüyor. Hasta ruhlu kocalar her şeyi bahane ediyor cinayet işlemek için. Bu yüzden çok korkuyorum. Birkaç ay sonra yeniden çalışma hayatına dönmeyi düşünüyorum. Ama boşandıktan sonra bile yolda önümü kesebilir, bana vurabilir. ışte bundan daha çok korkuyorum.
HERKES POTANSİYEL TECAVÜZCÜ
Bana kapalı giyinmemi, başımı örtmemi söyledi. Daha kapalı giyinmeye başladım. Başımı örttüm ama buna dört gün dayanabildim. ‘Tamam ama daha uzun etek, uzun kollu bluzlar giy’ dedi. Nişanlıyken hiç böyle istekleri olmamıştı. Evlendiğimiz günün akşamı ailesini ziyarete gidiyorduk. Yolda uzun eteğimin içinin göründüğünü söyledi. Oysa eteğimin kumaşı çok kalındı. Sokakta bağırmaya başladı. Dönüşte, otobüste birinin bana baktığını söyledi. Ona göre herkes art niyetli, herkes potansiyel tecavüzcüydü.
13 HAFTALIK BEBEĞİMİ KAYBETTİM
Yaşadığım üzüntü ve mutsuzluğun içinde yine de hamile kaldım. 13 haftalık olmuştu bebeğim. Aileme sığınmadan iki gün önce kayınvalidemle kayınbabam bize gelmişti. Baba oğul öyle bir kavgaya giriştiler ki, birbirlerinin üzerine yürüdüler. Avaz avaz hakaret ettiler birbirlerine. Kayınbabam, geçmişte erkek kardeşini bıçaklamıştı. Aile geçmişlerinde böyle olaylar da vardı. Öyle korktum ki birbirlerini öldürecekler diye. O gün dilim tutuldu. Kekeleme devam edince kocam beni doktora götürmek istedi. Ailemin evine sığındığım gün ise kanamam başladı. Hastaneye gittik. Bebeğin kalp atışları iyiydi, kanamam durdu. Verilen ilaçları aldım ama o gece kanamam yine arttı. Ertesi gün yeniden ultrasona girdim. Doktor, bebeğin kalp atışlarının durduğunu söyledi. O anda ağlamaya başladım. Tam dört gün hastanede yattım.