Dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan koronavirüs salgını nedeniyle başlatılan mücadelede devletin hiçbir kurumunun dışarda tutulmaması gerektiğini vurgulayan İmamoğlu, Arslan’ın, “İstanbul’un halini anlatın bize…” sözlerine, “Moskova’da toplam vaka sayısı bin küsur iken, Moskova sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Nüfusu, banliyöleriyle birlikte İstanbul kadar olan bir kent. Sokağa çıkma yasağı…Biz, neyle uğraşıyoruz? Ben, isyan ediyorum; biz neyle uğraşıyoruz? Gündemlere bakalım: ‘O ne dedi, bu ne dedi.’ Trolle uğraş, bilmem neyle uğraş! Veya siyasi zeminde bu süreci tartışma çabası içinde olan insanlarla uğraşıyoruz. Kardeşim; tespit yapacaksınız, tedbir alacaksınız, mücadele edeceksiniz, başarı elde edeceksiniz. Bugünün ruhu, bunu gerektiriyor. İstanbul’un durumu bu. Israrla şunu söylüyorum: Bari, bir tek İstanbul’da sokağa çıkma yasağı ilan edilmeli” yanıtını verdi.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, gazeteci Ayşenur Arslan’ın Halk TV’de canlı yayınlanan “Medya Mahallesi” programına katıldı ve koronavirüs salgını gündemiyle ilgi soruları yanıtladı.
İmamoğlu, Arslan’ın, “Bu süreçten ya toplum ve demokrasi güçlenerek çıkacak ya da mesela Macaristan’da olduğu gibi otoriter rejimler daha da otoriter hale gelecek. Siz, Türkiye için ne öngörüyorsunuz” sorusuna şu yanıtı verdi:
“DÜNYA, KORUNARAK GELİŞMELİ”
“Bütün dünya, bence dünyanın daha uzlaşmacı, demokrasiyi daha güçlendiren, detaylı düşünerek hareket etmeyi esas ilke kılan bir döneme adım atacak. Zira; otoriter ve akla, bilime dayalı olmayan hamlelerin dünyayı nasıl çökerttiğini, nasıl sıkıntıya soktuğunun bir işareti. Zaten popülist bir dünyayla mücadele ediyor insanlık. Son 10-15 yılına, 20 yılına baktığınızda, dünyanın farklı ülkelerine baktığınızda, bu anlamda sorguladığınızda durum bu. Zaten ortak akıl hakim olsaydı, şu anda bilimle, akılla, doğayı koruyan, yaşamı koruyan, insanı koruyan modelin hakim olması durumunda, bence biz, virüse karşı bu kadar çaresiz bir insanlığa dönüşmezdik diye düşünüyorum. Dünya gelişmeli. Gelişim önemli bir süreç. Ama ben şöyle bakıyorum: Dünya, korunarak gelişmeli. Dünyanın temel kurgusunu korumadığınız zaman, gelişmenin büyük bir bozulmaya sebep olacağını ve bazen gerçekten geri dönüşü mümkün olmayan hasarlar bırakabileceğini görüyoruz. İstanbul’un son birkaç yıllık gündemine bir bakalım; bir anda 16 milyon insan, canımızı korumak için evlerimize hapsolmak durumundayız. ‘Mecburuz buna’ diyoruz. Ama son 1-1,5 yıllık gündemine bakalım İstanbul’un; nasıl böyle hamur gibi yoğurduğumuzu İstanbul’u, nasıl dayanılmaz bir stresli kent haline getirme çabası içinde olduğumuzu görürüz. Bundan sonra, İstanbul’daki kesiti, 16 milyon insan, yarınlarda 17-18 milyon insan, şimdi işin bu boyutunu düşünerek kararlar alacak. Yaşam alanlarını korumanın, bize miras bırakılan bu dünya güzeli coğrafyanın, nasıl önce korunup sonra geliştirilmesi hususunu tartışacağını düşünüyorum.”
“BİZ, BİR ARAYA GELELİM DİYE SEÇİLDİK”
İmamoğlu, Arslan’ın “İstanbul’un halini anlatın bize…” talebi üzerine, şu ifadeleri kullandı:
“Yaklaşık 40 günlük sürecin içindeyiz İstanbul’da aslında. Bu salgının pandemi olarak duyurulmasından sonra, Şubat sonuna doğru, insanların koronayı anlaması, alınması gereken tedbirler, daha sonra bizim normalde yaptığımız dezenfekte işleminin ötesinde bir dezenfeksiyona başlamamız, şehrin her noktasına bunu yaymamız derken aslında 40 gündür sürecin içindeyiz. Sürekli şu çağrıyı yaptık: Beraber olmalıyız. Çünkü krizlerin bir çözüm modeli vardır. Krizleri, toplum ancak şöyle çözebilir: Uzlaşmak zorundasınız, bir araya gelmek durumundasınız ve tek akılla süreci yönetmeye dair kararlar almak durumundasınız. İstanbul’da, -1 ay üzerine- geçen hafta cumartesi günü ilk toplantımızı yapabildik; inanabiliyor musunuz? Sayın Vali’mizin bizi davetiyle, İl İdare Kurulu’nun toplantısına katıldım sabahleyin. Öğleden sonra da Pandemi Kurulu’nun toplantısına katılabildim. Halbuki ben, bu çağrımı defalarca yaptım. Burada ne hikmetse, bir araya gelme konusunda sorunlar yaşadık. Biz, bir araya gelelim diye seçildik ya da göreve atananlar var vesaire. Ama işte Türkiye’de bu, başka duygularla yönetilmeye başlandığı an sıkıntılar başlıyor.”
“PANDEMİNİN TÜRKİYE’DEKİ MERKEZİ İSTANBUL”
“Şu an, pandeminin Türkiye’deki merkezi İstanbul. Vakaların da ne yazık ki ölümlerin de -Allah rahmet eylesin bütün kayıplarımıza- merkezi İstanbul. Bütün rakamları il il bilme şansına sahip değilim. Bu konuda Sağlık Bakanlığı mesul ve tek açıklamayı Sağlık Bakanlığı yapıyor. Rakamları bakanlığın açıklamasını anormal karşılamıyorum. Bu tür süreçlerde, tek elden bilgi paylaşımını doğru buluyorum. Ancak, benim tespitin başka bir yönde. İstanbul, bu işin merkezi. Dolayısıyla, İstanbul’un merkez olduğu bir konuda, İBB’nin daimi bir masa üyesi gibi, her an konuşulan, tartışılan… Çünkü, en büyük lojistik güce sahibiz. 85 bin çalışanımız var. Bugün valiliğin de başka kurumların da sahadaki faaliyetlerine yine en büyük desteği veren biziz; araçlarıyla, insan kaynağıyla. Vermeye de devam edeceğiz. Sorumluluğumuz bu. Yapmak zorundayız. Bütün bunları niye anlatıyorum? Uzlaşmak ve bir araya gelip krizi yönetebilme becerisi, sürecin daha hızlı çözümüne sebep olur.”
“PAZAR GÜNÜ TEŞEKKÜR ETTİK AMA PAZARTESİ…”
“13 Mart’tan beri, sokağa çıkma kısıtlılığının getirilmesi gerçeğini dile getirdim. İlk söylemimde sokağa çıkma yasağı demedim ama ona yakın bir şey ifade ettim. 8-10 gündür de bizzat, ‘Sokağa çıkma yasağı ilan edilmelidir’ diyorum. Niçin diyoruz? Kısa bir örnek vereyim. Pazar günü, Vali’miz, İstanbullu hemşehrilerimize teşekkür etti; ki ben de teşekkür ederek, kendisini de ekleyerek, paylaşımda bulundum. Gerçekten pazar günü görüntüler, İstanbul’un çok az bir yolculuk sayısıyla sahada olduğunu gösteriyordu. Ama pazartesi günü yanıldığımızı gördüm. 464 bin yolculuk tespit ettik toplu taşımada pazar günü. Bireysel araç sayısı da çok azdı pazar günkü görüntülerde. Pazartesi günü, 1 milyon 124 bin 178 yolculuk! Tam 3 katı. Ayrıca öyle yoğun bir araç trafiği vardı ki; E-5’te, TEM’de. Israrla şunu söylüyorum: Bari, tek İstanbul’da sokağa çıkma yasağı ilan edilmeli.”
“BİZ NELERLE UĞRAŞIYORUZ?”
“Dün, beni Lizbon Belediye Başkanı aradı; ‘Siz ne yapıyorsunuz, biz ne yapıyoruz’ gibilerinden. Lizbon de Portekiz’in en önemli kenti. Ülkesinin Başbakanı ve katılımcı bakanlarla alınacak önlemler konusunda toplantı yaptıklarını söyledi. Masaya bakıyorum ben; Başbakan, bakanlar ve Lizbon Belediye Başkanı. Biz, ‘Bu kararları alalım’ derken, ısrarcı olduğumuz noktada şunu söylüyoruz: Pandemi, bize diyor ki; ‘Ben, bulaşıcıyım kardeşim!’ Evet, bunun ekonomik bedelleri var; evet, bunun üretimle ilgili bedelleri var. Bunları çözeceğiz. Bunları hükümetimiz, ekonomik tedbirleriyle çözecek. Şu dönem, -bütün veriler onu gösteriyor- önümüzdeki 2-3 haftalık dönem, çok kritik bir dönem. Dün, bizde vaka sayısı bin küsur. Moskova’da toplam vaka sayısı bin küsur iken, Moskova sokağa çıkma yasağı ilan etti. Nüfusu, banliyöleriyle birlikte İstanbul kadar olan bir kent. Sokağa çıkma yasağı… Biz, neyle uğraşıyoruz? Ben, isyan ediyorum; biz neyle uğraşıyoruz? Gündemlere bakalım: ‘O ne dedi, bu ne dedi.’ Trolle uğraş, bilmem neyle uğraş! Veya siyasi zeminde bu süreci tartışma çabası içinde olan insanlarla uğraşıyoruz. Kardeşim; tespit yapacaksınız, tedbir alacaksınız, mücadele edeceksiniz, başarı elde edeceksiniz. Bugünün ruhu, bunu gerektiriyor. İstanbul’un durumu bu.”
“SAĞLIK BAKANI’NA KALSA O DA ‘SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI İLAN ETTİM’ DER”
“Büyük bir seferberliktir. İstanbul’da, acilen sokağa çıkma yasağı ilan edilmelidir. İstanbul’la ilgili ben, 1 milyon 100 bin toplu taşıma yolculuğu, E-5’in, yolların özel trafikle dolu olduğu bir dönemin yaşanmasını istemiyorum. Bedellerini, ekonomik tedbirlerini konuşuruz ama bugünün de manşeti, dün gibi, biz, sokağa çıkma yasağının İstanbul’da uygulanması gerektiğini düşünüyoruz. Sağlık Bakanı’nın mücadelesini de görüyorum. Başarılı olmasını çok istiyorum. Kendileriyle de telefonda görüştüm. Önerilerimi, kendilerine yazılı ilettim, ilemeye de bu hafta devam edeceğim. Bu manada Sağlık Bakanı, kritik bir şey söyledi. ‘Kendi karantinanızı uygulayın. Kendinize sokağa çıkma yasağı ilan edin’ anlamında konuşmaları oldu. Aslında, Sağlık Bakanı da aynı mesajı verdiği noktada. Veriyor yani. Net söylüyor. Ne desin? Bakan, daha ne diyebilir? Tek başına o kararı alabilse, ben eminim ki bugün sokağa çıkar, ‘Sokağa çıkma yasağı ilan ettim’ der bir hekim gözüyle. İBB’nin de bilim kurulu var. Onları da dinliyorum. Pandemi Kurulu’na ilk defa davet edildim İstanbul’da. Büyük oranda hekimler vardı. İl Sağlık Müdürü oradaydı. Hepsinin, bu vahim tablodaki -elbette çok büyük mücadele ediyoruz, onları da anlattılar- söylediği tek şey; karantinayla olacağı. Sürecin sokağa çıkma yasağıyla olabileceği konusunda net manzara. Vahameti anlatıyorlar, çıkışı görüyorlar. Ben de bilimin bana anlattıklarını anlatıyorum.”