“Yaşadığımız hayatı, anlatmaya değer hikayelerle zenginleştirmek için buradayız. Kendinize ait bir hikayeniz yoksa başkalarının hikayelerinde yer alırsınız. Bu her zaman mutlu etmez sizi, hep bir şeylerin eksikliğini duyarsınız. Bir başkasını yaşadığınız hayat, sizin yaşamak istediğiniz hayat değil, işte o zaman çok mutsuz olursunuz”
Hani bazen boşlukta hissederiz kendimizi, nasıl desem; çadırını nereye kuracağını bilmeyen göçebe gibi, köksüz ağaç gibi, savrulan yaprak gibi. Ve mutlu olmak için bir şeyler aramaya başlar, peşine düşeriz hayallerimizin…
Dün gece iki film izledim arka arkaya. Bir yerli, bir yabancı. Keşke izlemez olaydım, kafam bir karıştı daha düzeltemedim.
Yukarıda yazdığım replik, ilk filmin içinde geçen, beni çok etkileyen sözlerdi. Üzerinde uzun uzun düşündüm. Film, yaşadıkları hayattan memnun olmayan, bir şeyler değiştirmek isteyen bir grup insanın, kendi hikayelerini yazmak üzere yola çıkmalarını anlatıyordu. Bu hayatta kendi hikayelerini yazmayı başarabilen insanları merak ettim.
Biz kendi hikayemizi mi, yoksa başka birinin hikayesini mi yaşıyorduk acaba? İnsanın kendi öyküsünü yazması ne kadar mümkündü? Bu çok karıştırdı kafamı. Dostlarımla da paylaştım bu konuyu. Her biri farklı cevaplar verdi, hatta zaman zaman olay koptu daha farklı şeyler tartışırken bulduk kendimizi. Yani işin içinden çıkamadık, birçok şey havada kaldı. Belki de ben bu konuya bakmam gereken yerden bakamadığımı düşündüm. Farklı bir pencereden bakmam gerekiyor belki de fakat bunu beceremedim. Sonuçta en son geldiğim nokta şu oldu; Kendi hayat hikayesini yazmayı ve oynamayı başarabilenler mesleklerinde zirveye çıkıp, tanınmış kişi olanlardı herhalde.
Neyse ki şans eseri bu filmin arkasından izlediğim diğer film sorularımın birazının cevabı oldu. 19. yüzyıl İrlanda’sında hayatta kalabilmek adına, Dublin’in en gösterişli otelinde uşak olarak çalışabilmek için erkek kılığına giren “Albert Nobbs” isimli bir kadının hikayesiydi.
Kadın olduğunu, bir gün yatağında ölü bulununca anladılar.
Hayallerini gerçekleştirebilmek için onca şeye katlandı ancak hiçbirini gerçekleştiremeden yatağında ölü bulundu. Bu hikaye de onun hikayesiydi aslında ama başkalarının hikayelerinin içinde daha mı fazla yaşamıştı? Off… Yine kafam karışıyor benim, en iyisi ben bu konuyu sonlandırayım. Konu hakkında sizde düşünün, yazmak isterseniz yazın, belki bana yardımınız olur.
Sevgiyle kalın