Tamam ortada yıllarca bir bilgi kirliliği vardı.
Buna alışıktık.
Ancak daha önce bir şeyi yanlış bilsek de çok fazla rahatsızlık duymuyorduk.
Oysa bu günlerde öyle mi.
Ölümler oluyor.
Patlamalar oluyor.
Suiksatler oluyor.
Ve biz kimden doğru haberi alacağımızı bilmiyoruz.
*
Bakın bu günlerde Rusya ile ilişkilerimiz iyi bakımdan dorukta.
Ancak büyükelçi surikastında bu defa da Rusya ile ikileme düştük.
Biz dedik katil FETO'cu, Rusya önce El Nusra dedi, sonra da biraz daha bekleyelim dedi.
Hele hele iş medyaya gelince iyi ce işin içinden çıkmaz duruma düşüyoruz.
Her akşam televizyonlarda o kadar adam konuşuyorki.
Onlarca televizyon kanalı ve onlarca programda.
Her programa 3-4 kişi katılıyor.
Veriyorlar ellerine mikrofonu.
Aman Allah'ım.
Sallayan sallayana.
*
Ya gazete sütunları.
Ona ne demeli.
O da aynı.
Sayfalarca yorumda bulunanlar.
Doğru yanlış bilgiler iletenler.
Adres verenler.
İsim verenler.
Tarih verenler.
*
Tamam biz de hemen hemen hergün yorum yapmaya çalışıyoruz.
Ama inanın bana her yorum yaptığımda (kendi adıma konuşursam) eskiden beş düşünüp bir yazıyordum, şimdilerde yüz düşünüp bir yazamıyorum bile.
Ya yanlış bilgi verirsem.
Ya yanlış yönlendirirsem.
Ya kalp kırarsam.
Ya hassasiyet değerlerimize farkında olmadan zarar verirsem.
*
Bakın mesela siz medyadan bu kimlerde kimlerin yorumlarına biraz fazla kulak kabartıyorsunuz bilemem.
Ama ben eskiye göre şimdi çok daha hassas davranıyorum.
Bir defa o yorumda bulunan adamın önce ne söylediğine değil kim olduğuna bakıyorum.
Nasıl söylediğine bakıyorum.
Belgelerine bakıyorum.
Dayanaklarına bakıyorum.
Yorum yaparken faydalandığı isimlere falan bakıyorum.
Yoksa bol keseden salla dur.
*
Örneğin Büyükelçi surikastı sonrası çok yorum dinledim ve okudum.
Ama beni en çok Aydınlık yazarı Sabahattin Önkibar'ın bu yorumu etkiledi.
Şöyle diyor Önkibar;
CIA, Tayyip Erdoğan’a 'seni öldürürüm' dedi!
Rus Büyükelçisi'ni vur emrini veren tartışmasız olarak Fetullah Gülen’dir, zira onun emri olmaksızın hiçbir haşhaşi veya şakirt böyle bir çılgınlığa kalkışamaz.
Fetullah gibi her şeyini kaybetmiş biri bile cezaevindekilerin hatırına çok mecbur kalmasa bu emri vermez.
Fetullah’ı mecbur eden irade, uşaklığını yaptığı CIA’nın kesin emridir.
CIA, Erdoğan’a seni o Rus elçisi metoduyla öldürürüm demektedir.
Rus Elçisi'ni öldüren polis Tayyip Erdoğan’ın son dönem koruma grubundan.
CIA,Tayyip Erdoğan’a polis ve asker içinde bunun gibiler elimde yüzlercesi var ve seni istediğim an yok ederim diyor.
CIA, Tayyip Erdoğan’a, ölmek istemiyorsan, Suriye ve Halep konusunda Rusya ile anlaşma, Suriye’de YPG’ye itiraz etme, PKK ile mücadeleyi bırak ve yeni bir süreç başlat, FETÖ’cüler ile uzlaş ve affet diyor.
Hayır bu suikastın Türk-Rus ilişkilerini sabote amacı olamaz zira ne Rusya’yı ne de Türkiye’yi yönetenler o kadar salak değil ki bunu CIA da biliyor.
Suikastte güvensizlik iklimini yaratmak bir başka amaçtır ki hedeflenen Türkiye’yi dünyadan tecrit edip ekonomik çöküşü hazırlamaktır.
CIA, eğer bu şekilde tehdide mecbur kaldı ise belli ki zordadır.
Türkiye artık hiç düşünmeden ABD’ye somut karşılıklar vermeli. Mesela Diyarbakır ve hatta İncirlik üslerinin faaliyetlerine en azından geçici olarak sonlandırmalı.
On dokuz: Buna ilaveten yapılan suikastın amacı bizim yazdığımız gibi tane tane bütün dünya’ya gerekçelerle beraber açıklanmalıdır.
Hadise büyük resimde tartışmasız olarak ABD’nin Türkiye’ye açıktan savaş ilanıdır.
Türkiye 1923’ten bu güne kadar hiç bu kadar büyük bir tehditle yüz yüze gelmedi.
*
Bilmem siz ne dersiniz ama ben bu yorumların çoğuna katıldığımı söyleyebilirim.
Tabi umarım Sabahattin Önkibar özellikle iç savaş konusunda falan yanılır ama galiba son suikastın ortaya koyduğu en yakın gerçek bu yorumda saklı.
Kimlere inanalım...
.