Ne istiyor, şu kaynanalar gelinlerden, gelinler kaynanalardan bilmem.
Bir şarkı çalıyor, millet göbek atıyor, sözleri şöyle; “Kaynanayı kaynar kazana atmalı”, “Kara çalı” daha neler neler, ama hiç iyi bir şey yok.
Tamam, kabul ediyorum eskiden zormuş gerçekten gelin-kaynana ilişkisi, fakat artık öyle değil. Gelişen ve değişen dünya sayesinde, bu problem de tarihe karışıyor.
Durun yahu, formül falan vermeyeceğim.
Ben bunu şöyle açıklıyorum; Eskiden, gelinler kayınvalide yanına gelirmiş evlendiğinde, bir evde iki kadın olur mu? Olmaz tabii ama o zamanlar da bir değil, iki-üç gelin bile bir arada olabiliyormuş. Hala ülkenin birçok yerinde böyle yaşayanlar var tabii ama gittikçe azalıyor. Biz büyüklerimizden dinledik. Ah, neler çekmişler neler? Kadın, kadına bunu nasıl yapar şaşırıyorum. Kayınvalide evde öğretmen misali, kendi gibi olsun, temizlik, yemek yapsın oğluna diye gelini eğitecek.
Kayınvalidenin suçu yok, oda kendi kaynanasından gördüğünü yapıyor, ne yapsın? Yeter ki geleneklerimiz kaybolmasın, size de iyilik yaramıyor. Yeri geldi mi, nerde kaldı o geleneklerimiz, göreneklerimiz demeyi biliyorsunuz, alın size gelenek!
Büyüklerinden gördüğü üzere, emir komuta zinciri devam ediyor. Kızı almak için günlerce evine git gel, o kadar dil dök, sonra hizmetçi gibi kullan, oldu mu şimdi? Sonra o kızcağız “Kaynana kaynana, cadı gibi kaynana”, veya “Kaynanayı kaynar kazana atmalı”,
“A’be kaynana n’aptın bize” şarkısını duyunca, göbek atmasın da ne yapsın?
Bir de akşam oğlun geldiğinde şikayet et. Hadi şikayet ettin, oğlun artık dayanamadı “Tamam boşuyorum” dedi. Ne olacak sonra? Oğlun yalnız kalacak, sen bakacaksın yine. O mutsuzken sen nasıl mutlu olacaksın?
***
Ne gelinler var, sabah kayınvalidesinin, kayınpederinin abdest almak için kullanacağı suyu bile ısıtıp hazır ediyor. Kocasından, kaynanasından sonra kalkan gelinden hayır mı gelir? Bunu, halk arasında şu sözlerle de anlatırlar;
”Geç ekilen darıdan, kocasından sonra kalkan kadından, hayır gelmez” diye.
Şaka bir yana, zavallı gelinler nasıl dayanıyor bilmem. Onlarda bir gün böyle hizmet göreceklerini sanarak teselli ediyorlardır kendilerini. Bu arada olan evdeki erkeklere oluyor, evde kadınlar arası krizi yönetmek zor. Biri anne, diğeri eş.
Kötü olan hep kayınvalide değil tabii. Bazı gelinler var, Allahım öylelerinden beni de koru. Kim gibi desem diye düşündüm de aklıma, Reşat Nuri Güntekin’in kitabındaki,Ferhunde karakteri geldi. Dizisi de vardı bir ara, uzattıkça uzatmışlardı. Onu her gördüğümde dua ettim, böyle bir insanla karşılaştırma beni diye. Tatlı dil desen var, güzellik desen var, akıllılık desen cin gibi ama fettan fettan. Saman altından su yürütür.
İyi biri mi, yoksa kötü biri mi olduğunu anlayana kadar seni döndürür, sonra da öldürür zaten. Korkarım politikacı insandan ben, içi dışı, özü, sözü bir olsun. Atalarımız ne güzel laflar bulmuşlar; “Sarımsağı gelin etmişler, kırk gün kokusu çıkmamış”.
Şimdi ciddi oluyorum, bu kadar gırgır yeter. Değişen dünya ile birlikte, herkesin ilgi alanları çoğaldı. Artık, kaynana-gelin çekişmesi pek olmuyor. Çünkü herkes kendine bir hayatı olduğunu anladı ve onu yaşamaya çalışıyor.
Bir arada yaşama fikri, artık hiç cazip değil. Herkes kendine bir ev kuruyor, kendi yağıyla kavrulmaya çalışıyor.
Çalışan kadınlar çoğaldı. Çok fazla görüşecek bol vakitler de kalmadı zaten. Kayınvalideler artık seviliyor, çünkü torun bakıyor bazıları, bir iş olduğunda onlara yardıma koşuyor. Sürtüşme çok yok. Arada tatlı tatlı çekiştirmeler oluyor belki ama o da tuzu biberi ne yapalım.
İki yaşlı teyzenin, konuşmalarına şahit oldum.
Aman ne çekiştirme ne çekiştirme. Sır tutayım, söylemeyeyim ne olur ne olmaz, yerin kulağı var. Ama birini anlatabilirim. Diyor ki teyze, diğerine; “Yok yok, adam olmaz bunlar, kadın bütün gün evde ne temizlik yapıyor, ne ütü. Bulmuşlar bir kadın, hafta da bir temizliğe geliyor, bütün işi yapıp gidiyor. Oğlan zavallı, gece gündüz mesaide, hiç düşünen yok bu para nasıl kazanılıyor. Biz böyle yapmadık, ama zamane gençliği işte, kıymet bilen yok. Ben bu yaşımda bak hala bütün işimi kendim yapıyorum. Gelin eve geldi mi elini hiçbir şeye sürmez, kontes gibi oturur öylece. Aman yapmasın zaten bir şey beklemiyorum ki onlardan”
Teyzem madem beklemiyorsun, o halde niye çekiştiriyorsun değil mi ama? Yok canım, aslında teyze kötü bir şey söylemiyor, yine onları düşünüyor, paralarını idareli kullansınlar rahat etsinler diye. Ama bunu başkalarına anlatması hoş değil sadece. Bazıları varmış, el işini alıp, gelinin evine gidiyormuş. İp yumağını da, mahsus koltuğun altına tekerliyormuş, bakalım altı temiz mi, pis mi diye. Kimisi de tabak çanağa bakıyormuş, yemek pişiyor mu evde, oğulcuğu ne yedi diye dedektiflik yapıyormuş. Daha neler var neler.
Sana ne ya, sayın kayınvalide! Bırak temiz olsun, dağınık olsun ne yapacaksın? Ne pişirdiyse pişirmiş bırak, açlıktan ölecek hali yok herhalde oğlunun. Sen git kendi evinle, kocanla ilgilen. Oğlun geldiğinde, en sevdiği yemekleri yapıp, yedirirsin ne olacak. Gelinlere de söyleyecek bir iki sözüm var tabii.
Unutmayın, sizin sevdiğiniz insanı, hayatınıza eşlik eden adamı size veren o kadındır. Sözleri ağır gelmesin, bu güne kadar kendi annenizden, onun size söylediğinden kat kat fazla azar işitmiş veya duymuşsunuzdur. Eşinizin annesine “Anne” diyorsanız, anneniz gibi davranın. Tatlı dilin açamayacağı kilit yok. Hiçbir anne çocuğunun kötülüğünü istemez. Size nasıl davranılmasını istiyorsanız, onlara da öyle davranın. Hepimiz kayınvalide-kayınpeder adayıyız ona göre…
Sevgiyle kalın