Daha önce kelime falına bakanınız var mı bilmiyorum. Ben baktım ve bu fala göre 'köprü' uzayan hayat, 'duvar' ise ölüm anlamına gelir.
Hayatmızda da köprü ve duvar vazifesi gören insanlar var ne yazık ki.
Kimi köprü görevi yapıp ömrünüzün uzamasını ve daha sağlıklı bir yaşam sürmenizi sağlar.
Kimi ise ilişkilerinize bir duvar gibi engel olur, iletişiminizi öldürür, sizi yaşamdan uzaklaştırır.
*
Ne demek istediğimi şu hikayeyi okuduktan sonra daha net anlayacaksınızdır.
İşte size 'Küs Kardeşler Hikayesi'
*
Bir zamanlar, birbirine bitişik iki çiftlikte yasayan iki erkek kardeş varmış.
Günlerden bir gün bu iki kardeş arasında bir anlaşmazlık baş göstermiş.
İki kardeş arasında o zamana değin ilk kez görülen anlaşmazlık, giderek büyüdmüş ve kardeşler arasında ayrılığa neden olmuş.
İki kardeş, birbirlerine yalnızca küsmekle kalmamışlar, yıllardır ortaklaşa kullandıkları tarım makinelerine değin sahip oldukları tüm araç gereçlerini ve mal varlıklarını da ayırmışlar.
Küçük bir yanlış anlama sonucu başlayan anlaşmazlığı izleyen ayrılık, giderek büyüyen bir uçuruma dönüşmüş ve en sonunda, önce şiddetli bir kavga, sonra da ürkütücü bir sessizlik yaşanmaya başlamış.
Bir sabah, bu iki kardeşten büyüğünün kapısına bir usta gelmiş. Elinde büyük bir marangoz çantası vardı. Ev sahibinden geçici bir iş istemiş:
- Yapılacak ufak tefek bir işiniz varsa, size yardımcı olmak isterim. Elimden hemen her iş gelir. Birkaç gün çalışırım, işi bitiririm, demiş.
Büyük kardeşin aklına o an bir ‘iş’ gelmiş.
- Evet, sana göre bir işim var, demiş ve küçük kardeşinin çiftliğini işaret etmiş. "Şu derenin karşısındaki çiftlik, komşumundur. Daha doğrusu, benim küçük kardeşime aittir o çiftlik. Geçen haftaya dek benim çiftliğimle onun çiftliği arasında bir otlak vardı. Sonra o, buldozeriyle oraya ırmak bendi yaptı ve şimdi aramızda, otlak yerine, çiftliklerimizi birbirinden ayıran bir dere var."
İş isteyen adam, büyük kardeşin söylediklerini dikkatle dinledikten sonra sormuş:
- Benden ne yapmamı istiyorsunuz?
Büyük kardeş önce kuşkusunu, sonra da kararını açıklamış:
- Kardeşim bunu, bana acı vermek için yapmış olabilir. Fakat şimdi ben, onun yaptığından daha büyük bir şey yapacağım. Bunları söyledikten sonra adamı almış, ahırların olduğu yere götürmüş ve duvarın dibinde yığılı duran kütükleri göstermiş.
"Senden, bu kütükleri kullanarak, iki çiftlik arasında üç metre yükseklikte bir çit yapmanı istiyorum” demiş. “Kaç gün çalışırsan çalış, nasıl yaparsan yapama bana öyle bir çit yap ki, gözlerim kardeşimin çiftliğini artık görmek zorunda kalmasın".
İş arayan usta, başını sallamış, "Sanırım durumu anladım, efendim. Şimdi bana çivilerin, kazma küreğin yerini gösterin ki hemen işime başlayayım” demiş. Büyük kardeş ustaya kazma, küreğin ve çivilerin olduğu yeri gösterdikten sonra, alışveriş yapmak için kasabaya gitmiş. Usta ise, tüm gün boyunca ölçerek, keserek, çivileyerek sıkı bir biçimde çalışmaya koyulmuş.
Akşam güneş batarken o işini bitirmiş, çiftlik sahibi büyük kardeş ise alışverişini tamamlamış, kasabadan dönmüş.
Çiftliğe gelir gelmez ustanın yaptıklarına bakmış ve şaşkınlıktan gözleri, yuvalarından fırlayacakmış gibi açılmış. Karşısında, yapılmasını istediği çit yoktu ama, derenin bir yakasından öteki yakasına uzanan görkemli bir köprü varmış.
Biri kendi çiftliğinin toprağına, öteki küçük kardeşinin çiftliğinin toprağına oturtulmuş sağlam iki ayak üzerinde, yanlarındaki korkuluklarına varıncaya dek tüm ayrıntılarıyla yapılmış ve tam anlamıyla "usta işi" denilecek kusursuzlukta bir köprü uzanıyormuş.
Büyük kardeş, hala geçmeyen şaşkınlığıyla bu köprüyü seyrederken, karşıdan birinin geldiğini görmüş. Dikkatle baktığında gelen kişinin, komşusu, yani küçük kardeşi olduğunu anlamış. Kardeşi, kollarını iki yana açmış olarak köprünün karşı ucundan kendisine doğru yürüyormuş:
- Benim sana karşı yaptığım bunca haksızlığa ve söylediğim bunca kötü sözlere karşın sen, bu köprüyü yaptırarak ne denli iyi ve ne denli büyükbir insan olduğunu gösterdin, demiş ağabeyine. “Şimdi bir büyüklük daha yap ve sen de kollarını açarak bana gel...”
Köprünün iki ucundan ortaya doğru yürüyen kardeşler, köprünün ortasında bir araya gelmiş ve özlemle kucaklamış.
Büyük kardeş bir ara arkasına baktığında, çantasını toplayıp, oradan ayrılmakta olan ustayı gördü.
- Gitme, dur, bekle? diye seslenmiş ona. "Sana yaptıracağım birkaç iş daha var, çiftliğimde..."
Usta gülümsemiş: Ben buradaki işimi tamamladım, gitmem gerek. Yapmam gereken daha çok köprü var...
*
Nasıl, hikayedeki usta gibi köprü yaparak küsleri barıştırmak mı istersiniz, yoksa duvar görevi yapıp dargınları hepten ayırmak mı!
Siz siz olun hem ilişkilerinizde köprü görevi yapanlar ile duvar görevi yapanları ayırt etmesini bilin ve duvar gibi davrananlardan acilen uzaklaşın.
Hem de başkaları ile iletişim kurduğunuzda duvar kavramını köprü vazifesi görmeyi ihmal etmeyin...