Uzun yıllar Van'da ticaret yapan ve 2011'den beri de İstanbul'da ikatemet eden Dr. Abdullah Sadıksoy AK Parti İstanbul 3. Bölge Milletvekili Aday Adayı olduğunu açıkladı. “Ben üç vilayetin temsilcisiyim. Muş'ta doğdum, Bitlis'te okudum, Van'da da ticaret yaptım. Ayrıca benim dedem Ağrı'da görev yapmış. Hizmetlerden memnun olan insanlar elbette AK Parti'ye oy verir ama bir hemşehrilerini de görmek isterler. Muşlu hemşehri istiyorsa ben hemşehrileriyim, Bitlisli istiyorsa ben Bitlisliyim, Vanlı istiyorsa onların da hemşehrisiyim. Ama tabi ki takdir Genel Merkezimizindir” diye konuştu. AK Parti'nin iş başına gelmesiyle Doğu ve Güneydoğu'da çok sayıda hizmete imza atıldığını söyleyen Sadıksoy, “AK Parti ile beraber çok kısa bir dönemde büyük hizmetler yapıdı. Her tarafta okullar, üniversiteler, duble yollar yapıldı. Öirçok şehirde doğalgaz var. Kışın bizim oralarda en az 1 – 1 buçuk metre kar yağar. Ama artık hemen yollar açılıyor. Bölge insanı da vatandaşları arasında Kürt, Türk, Çerkez ayrımı yapmayan; İstanbul'a yaptığı yatırımı Bitlis'e de yapan bir hükümeti yanında gördüğü zaman teşekkür ediyor ve onun yanında yer alıyor. Ben AK Parti'nin dördüncü kez de seçimi kazanacağını ve tek başına iktidar olacağına inanıyorum” dedi.
Neden milletvekili olmak istiyorsunuz? Vekil olursanız ne gibi çalışmalar yapacaksınız?
Öncelikle seçimlerin vatanımıza, halkımıza hayırlı olmasını temenni ediyorum. Benim inandığım bir durum var; insanlara hizmet hem Allah'ın emridir. Hem de bambaşka bir olaydır. Hizmette yarışınız diye bir emir var. Ben de bu yarışın içindeyim; halkıma, memleketime, bayrağıma nasıl daha iyi hizmet ederim diye düşünüyorum. Vekil olarak daha fazla hizmet edebileceğimi düşündüğüm için bu yola çıktım. Ama Genel Merkezimiz 'Abdullah sen şurada kal, biz şu arkadaşları hizmet için uygun görüyoruz' derse de eyvallah deriz, partide çalışmaya devam ederiz. Geçmişim hamdolsun belli. Ben hiçbir zaman hizmetten geri çekilmedim. Hem vatanıma hizmet, hem partime hizmet, hem sosyal hizmet, hem eğitime hizmet konularında elimden ne geldiyse bunu arkaya koymadım. Dolayısıyla ben milletvekili olduğum taktirde gerek yurtdışında gerek yurtiçinde birçok iyi hizmeti yapacağıma inanıyorum. Öte yandan hala ülkemizde fakir fukaramız var var, eğitim sorunu yaşayanlar var. Ben acaba bir boşluğu doldurabilir miyim, halkımıza hizmet edebilir miyim, bir insanı güldürebilir miyim? Bunu yapabileceğime inanıyorum. Bunun içinde milletvekilliğine müracaat ettim.
Siz Muş'ta doğmuş, Bitlis'te büyümüş ve hayatının büyük kısmını da Van'da geçirmiş birisiniz. Sizin bu özelliğiniz aday olarak seçilmenize ve sonrasında seçimlerde AK Parti'ye olumlu mu yansıyacak?
AK Parti bizim partimiz. Ama bazen insan kendi yöresinde ya da bölgesinden isimleri görmek istiyor. Türkiye'nin bütün tarafı bizimdir, her karışı değerlidir. Türkiye'nin her tarafında Kürt var, Çerkez var, Arap var ama Kürtler bugün yoğunluk olarak İstanbul'da yaşıyor. Vanlı, Bitlisli, Muşlu, Ağrılı, Diyarbakırlı... Ben özellikle Doğu Anadolu kökenli biri olarak bana adaylık görevi verildiği taktirde hemşehrilerim daha fazla partiye yönelecek; daha fazla oy getireceğimize inanıyorum.
Uçak pisti gibi yollar yapıldı
Sizce Doğu ve Güneydoğu'ya yeterli yatırım yapılıyor mu?
Ben Muş'ta doğdum. Biz sıkıntı nedir bilen insanlarız. Yolun olmadığı durumun ne kadar acı olduğunu, fakirliği, kışın aylarca yolların kapanmasını biliyoruz. Ben Bitlis'te İmam Hatip Lisesi'nde okurken yurtta kalıyordum. Hafta sonları veya sömestr tatilinde köyde yaşayan ailemin yanına gelmek istediğimde Ahlat'a kadar araçlarla geliyordum. Ordan köye uzanan yolu 6 saat boyunca yürüyordum. Çünkü kar nedeniyle yollar kapalıydı. Kardan dolayı yolu şaşırıp vefat edenler oluyordu. Doğu'da biliyorsunuz insanların çocuk sayısı fazla, 6 – 7'den aşağıya olmuyor. Ama bu babaların birçoğu işsizç, çocuklarını okula gönderecek paraları yok. Köydeki okulda çocuklarını 5'e kadar okuturlar; sonrasında şehirdeki okullara gönderemezlerdi. Bunun dışında hükümetlerin de o dönemde Kürt halkına karşı tutumları biraz sertti, önyargılılardı. Halbuki bin yıldan beri birlikte yaşadığımız unutulmuştu. Türkler ve Kürtler, Alparslan Anadolu'yu fethettiğinden beri hep beraber yaşamışlar, hep beraber ağlamışlar, hep beraber gülmüşler, hep beraber düşmana karşı mücadele etmişler.
AK Parti hükümetinin gelmesiyle ne değişti?
2002'de AK Parti'nin başa geldi ve geçmiş hükümetlere dedi ki, 'siz buraya gereği kadar hizmet vermemişsiniz. Bunlar da bizim vatandaşımız, bu topraklar bizim de topraklarımız; biz bir bütünüz. Neden bunların yolu yok, şehirlerine köylerinde neden elektrik yok. AK Parti ile beraber çok kısa bir dönemde hemen hemen her yerde duble yollar yapıldı. Uçak pistleri gibi geniş yollar açıldı. Demek ki yapılınca hizmet oluyor.
İşsizlik noktasında çok da bir ilerleme kaydedilmedi sanki...
AK Parti 12 senedir iş başında. İşsizlik konusunda da yavaş yavaş erime var. Hükümetimiz insanlara kendi ayakları üzerinde durmayı öğretiyor. Her tarafta okullar, üniversiteler, duble yollar, elektrik, Doğu insanının hayal bile etmediği şekilde musluğunu açtığında sıcak su akıyor, birçok şehirde doğalgaz var. Kışın bizim oralarda en az 1 – 1 buçuk metre kar yağar. Ama artık hemen yollar açılıyor. Bölge insanı da vatandaşları arasında Kürt, Türk, Çerkez ayrımı yapmayan; İstanbul'a yaptığı yatırımı Bitlis'e de yapan bir hükümeti yanında gördüğü zaman teşekkür ediyor ve onun yanında yer alıyor.
Çözüm süreci başarıya ulaşacak
Kürt kökenli biri olarak son yıllarda yürütülmeye çalışılan bir 'çözüm süreci'ni nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bizim hükümetimiz Kürtlere olan insan hakları çerçevesinde gerekeni yapıyor. Ben çözüm sürecinin de olumlu bir biçimde sonuçlanacağına, Türkiye'nin daha çok hızlı bir biçimde ilerleyeceğine inanıyorum. Türkiye'nin büyük olması sadece bana yaramıyor; 80 milyona yarıyor. Biz çok zaman kaybettik. Yıllarca bizi birbirimize vuruşturmaya çalıştılar. Sen Kürtsün içimize gelmesin, şu Çerkez bu tarafa geçmesin dediler. Halbuki hiç kimse nerede doğacağını Allah'tan sipariş almamış, seçme şansı yok. Geçmiş hükümetler bizi çok yanılttılar. Daha hızlı şekilde Türkiye yoluna devam edecek. Tek sıkıntımız olan çözüm süreci olumlu bir biçimde sonuçlanacak ve biz 'yaşasın büyük Türkiye' diyeceğiz. Çünkü Allah bizi hep beraber, omuz omuza ileriye bakmamız için yaratmış. Sen Türksün, ben Kürdüm, o Alevi, bu Çerkez... Bunların hepsi provakatörlerin işidir, bana göre Siyonistlerin işidir. Aklımızı başımıza almamız lazım. Herkesin bu memlekette birinci sınıf vatandaş olarak yaşamına devam etmesi gerekiyor.
İstanbul sürekli göç alan bir yer. Doğu'yu güçlendirip İstanbul'a da göçü azaltacak yatırımların olduğunu da biliyoruz. Sizce yeterli mi, özellikle göçü durdurmak ve insanları doğduğu topraklarda mutlu bir yaşam sürmesini sağlamak için başka neler yapılabilinir?
İstanbul'a sadece doğulular gelmiyor. İç Anadolu'dan geliyorlar, Karadeniz'den geliyorlar. Bir de bu mütekabiliyet yasası çıktıktan sonra yabancı sayısında da ciddi bir artış var. İnsanlar İstanbul'u sevdiği için, iklimini sevdiği için, yaşamını sevdiği için, Boğazı'nı sevdiği için geliyorlar. Ama tabi burada yaşanan sorunlar göz önüne alındığında insanları İstanbul'a gelmekten biraz frenlemek lazım. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde son 10 yıl içinde yapılan hizmetler belki yapılmadı. Eğer o olmasaydı belki bugün İstanbul çok daha kötü halde olabilirdi. Ama bunun rayına oturması için biraz daha zaman gerekiyor. Çünkü bugün mesela Diyarbakır'da neredeyse bir metropol oldu, Van aynı halde, örneğin Malatya çok büyüdü. Tabi hükümetimiz buralara daha da çok yatırım yapacak ve çok daha büyüyecek. Bunun bir yolu da sınır olan illerde sınır ticaretini geliştirmek. Hükümetimiz bunun üzerinde de çalışmalar yapıyor.
Teşvik yasaları etkili oluyor mu?
Elbette oluyor. Mesela Van'da organize sanayi bölgesi kuruldu. Orada işadamları birçok yatırım yaptı. Belki binlerce insan çalışıyor. Ama dediğim gibi tam oturması için biraz daha zaman gerekiyor. 80 yıl fazla hizmet görmemiş bir memleketi 10 yılda kurtarmak çok zordur. Ben hep söylüyorum; sağcısıyla solcusuyla, laikiyle İslamcısıyla herkes rahat artık. Eskiden bir türban sorunu vardı. Kimine göre bir bez parçası bize göre inancın gereği kutsal olan bu durum çözüldü. İmam Hatipliler üniversiteye girmesin deniliyordu. Yıllarca onların ahını aldılar. Bu da çözüldü. Bunun gibi Türkiye'yi boş şeylerle uğraştırdılar. Hiçbir zaman bir eser bırakmaya çalışmadılar. Bugün türbanlı ve başı açık yanyana gidiyor, Türk – Kürt kolkola... bunun yanı sıra da memleketin dört bir yanına hizmet götürülüyor.
AK Parti yine kazanacak
7 Haziran'daki seçimlerin sonuçlarını nasıl öngörüyorsunuz?
Hiçbir ülkede hiçbir parti 3 kez üst üste ve oylarını arttırarak seçim kazanmamıştır. Eğer Cumhurbaşkanımız kendi halkının hizmetinde olmasaydı 3 kez başbakan ve sonrasında da Cumhurbaşkanı olarak seçilemezdi. Halk kimin ne yaptığını, kimin hizmet getirdiğini çok iyi biliyor. Hükümetlerin, bakanların, milletvekillerinin ne yaptığını çok iyi biliyor. Ufak bir yanlış gördüğünde affeetmiyor. Onu hemen aşağıya indiriyor, sen benim hizmetimi yapamazsın diyor. Onu elinin tersiyle itiyor başkasını getiriyor. Bunun için ben inanıyorum ki 4'ncü kez de kazanacak. Çünkü bu hükümet başarılıdır, samimidir, insanlara hizmet etmeyi seviyor. Ben şimdi AK Parti'nin hizmetlerini anlatırsam sizin sayfalarınız yetmez. O yüzden ben 7 Haziran'da AK Parti'nin birinci parti çıkacağına inanıyorum. CHP, MHP ve diğer partiler bence oylarını fazla arttıramayacak. CHP bir kere halka nasıl gideceğini düşünmesi gerekiriken kendi içinde anlaşmazlıklarla gündeme geliyor. Kendi içinde birlik olmayan bir parti halktan nasıl ilgi görecek, halk onlara nasıl inanacak?
HDP'nin baraja bağımsız adaylarla değil parti olarak girme kararı var? Bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu karar Doğu ve Güneydoğu'daki dengeleri değiştirir mi?
Eğer barajı aşarsa AK Parti ile yarı yarıya milletvekillerini bölüşürler. Meclis'e 60 milletvekili sokabilir. Aşamazsa da bu oylar AK Parti'ye kanalize olur.
İstanbul'un tek sorunu trafik
Eğer seçilirseniz isminizin önünde İstanbul Milletvekili yazacak. İstanbul'u nasıl görüyorsunuz, sorunları sizce neler?
Ben 2011'den önce de İstanbul'a sık sık gelip gidiyordum. Kapalıçarşı'da kuyumculuk üzerinde çalışıyordum. 1975'ten beri bilirim İstanbul'u. Dün Çengelköy'e gittim, nereye giderseniz İstanbul orası. Esenyurt'ta ikamet ediyorum, diyorum ki burası. Hem özellikle AK Partili belediyeler hem de halkımız gerçekten çalışkan. Mesela bir yer gelişiyor; anında oraya hastanesi, lokantası, kafeteryası geliyor. En sıkıntılı konu sadece trafik. Eğer biraz uzak ilçelerde oturuyorlarsa insanlar akrabalarını bile ziyaret etmekten kaçınıyor. Örneğin benim akrabalarım Sultanbeyli'de oturuyor. Beylikdüzü'nden oraya gitmek farklı bir şehre gitmekten daha zor. Ama diğer taraftan medeniyetlerin beşiği olan bir İstanbul. İnşallah metro olursa biraz daha rahatlayacaktır.
İnsanların İstanbul'un aşırı betonlaştığı yönünde eleştirileri var. Siz de inşaat sektörünün içinde biri olarak bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu eleştiride haklılık payı yok değil. Hepimiz çoluk çocuğumuzun mutluluğu için çalışıyoruz. Benim oturduğum yerde çocuklarım, torunlarım bir bahçe göremiyorsa, oyun alanı göremiyorsa gerçekten eksiklik var. Bana göre belediyelerin, hükümetimizin biraz daha bunun üzerinde durması gerekiyor.
Araplar Erdoğan'ın çok seviyor
Abdullah Sadıksoy, “Arap dünyası Türkiye'ye nasıl bakıyor?” sorusuna şu cevabı verdi, “Ben bu sektörde Araplarla çalışıyorum. 1980 yılında orada okurken Türkiye kimsenin aklında yoktu. Belki de 'Osmanlı'nın mirasçısı olarak neyi var, git bir Almanya'ya bak ne durumda' derlerdi. Bugün ben gittiğim zaman adeta el üstünde tutuyorlar. Erdoğan'ı o kadar çok seviyorlar. Adam Arap ama arabasının arkasında 'Recep Tayyip Erdoğan' yazıyor. Kuveytli biri çocuğuna Erdoğan ismini veriyor. Bana diyorlar ki, 'biz de şaşırdık. Bu kadar kısa bir zaman içerisinde bu kadar mesafe kat etmek mucize gibidir.' Ama demek ki devlet başkanı samimi olduğu zaman olmayacak bir şey değil.
Arabistan'da eğitim gördü
1961 yılında Muş'un Bulanık ilçesinde dünyaya geldim. Babam Diyanet'te görevliydi, Bitlis'in Ahlat ilçesinin bir köyüne tayin edildi. 90'a kadar orada görev yaptı. Ben ilkokulu Bulanık'ta, ortaokul ve liseyi Bitlis İmam Hatip Lisesi'nde tamamladım. Diyanet İşleri Başkanlığı'nda 3 yıl kadar görev yaptım. 1980 yılında Suudi Arabistan Riyad İslam Üniversitesi'ne kaydoldum. İslami ilimler üzerine eğitim aldım. 1985 yılında Türkiye'ye dönünce ticaretle iştigal etmeye başladım. Van'da kuyumculuk sektöründe çalışmaya başladım. Ama bu süreçte hiçbir şekilde eğitimden, ilimden kopmadım. Sosyal hizmetlerde aktif olarak yer aldım. Van Eğitim ve Hayra Hizmet Vakfı'nın kurucu üyeleri arasında yer aldım. 1996 yılından beri de başkanlığını yürütüyorum. Bu vakfın hizmetleri az gibi gözükse de yıllar sonra gelip 'sizden burs aldım, sizin yurdunuzda kaldım' diyenleri gördükçe anladım ki biz cidden büyük işler yapmışız. Bu arada Van 100. Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde yüksek lisans yaptım. 1994 yılında Refah Partisi'ne girdim ve 1999'a kadar Van İl Başkan Yardımcılığı görevinde bulundum. 2002'de AK Parti'nin Van'da kurucuları arasında yer aldım. 2011'e kadar İl Başkanlığı'nda çeşitli görevlerde bulundum. 2002, 2007 ve 2011 yıllarında Van'dan milletvekili aday adayı oldum. Aday olmadım ama biz partimize küsmedim, çalışmaya devam ettim. 2011'de Van'da deprem olunca bir arkadaşımın tavsiyesiyle İstanbul'a taşındım. Yabancılara toprak satışının önünü açan yasa çıkmıştı, Suudi Arabistan mezunu olduğum için sık sık Arap ülkelerine gidiyordum. Oradaki arkadaşların 'Türkiye'de gayrimenkul edinmek istiyoruz' talepleri olunca inşaat sektörüne girdik.
KELİME OYUNU
Aile: Eğitim aileden başlar
Çocuk: Herkesin sermayesi
Siyaset: İnsanları idare etme sanatı
İstanbul: Ah İstanbul
Türkiye: Dünyanın en güzel memleketi
Dostluklar: Her şey geçici dostluklar baki
Geçmiş: Bizim referansımızdır
Gelecek: Türkiye parmakla gösterilecek
Muhalefet: İktidarı harekete geçirmeli
İktidar: Biz iktidarız, rahatız
KAYNAK: GAZETE İSTANBUL