Bugün bu sayfada okuyacaklarınız röportajı yaparken adeta kanımı dondurdu. Avcılar Belediyesi Hayvan Kısırlaştırma ve Rehabilitasyon Merkezi'nde yaşananların bir kısmını geçtiğimiz Cuma günü yaptığımız haberde duyurmuştuk. O haber belki de buzdağının görünen kısmıydı. Buzdağının kalanını ise bugün ayrıntısı ile okuyacaksınız. Açlıktan ölen hayvanlar, aç olduğu için kafesteki başka bir yavru kediyi yiyen kediler, hasta olduğu halde tedavi edilmeyen köpekler, bir arada olmaması gereken iki ayrı türün aynı kafeste bırakıldığı köpekler gördüğüm fotoğraf karelerinden bir kaçıydı. Okudukça benim gibi şok olacağınızı ve yüreğinizin acıyacağına eminim. En sonunda da sanırım yine benim gibi Belediye yöneticileri için 'vicdan' dileğinde bulunacaksınız.
Arzu Polat, Lale Enis ve İlhan Bucaklı Avcılar'da yaşayan hayvanseverler. Bizden hiçbir farkları yok; yürütmek zorunda oldukları bir işleri, sorumlu oldukları aileleri, arkadaşları, bir yaşamları var. Tek farkları hayvanlara karşı bir çoğumuzdan daha duyarlılar. Bu nedenle de gerek sokaktaki gerekse Belediye'nin rehabilitasyon merkezindeki hayvanlarla ilgili gördükleri, duydukları bir sorun olduğunda anında müdahale ediyorlar. O hayvanlar için mama alıyor, hasta hayvan varsa özel kliniklerde tedavi ettiriyor ya da onların bir yuvaya kavuşmalarını sağlıyorlar. Kamu yöneticileri ile bir arada çalışması gereken gönüllülerin en büyük şikayeti ise yine bir kamu kurumu. Avcılar Belediyesi'ne ait barınakta hayvanların hiç de sağlıklı bir ortamda bulunmadıklarını, burada ehil olmayan insanların çalıştığını, hayvanların ilgi ve bakımdan yoksun olduğunu; sokaktaki tehlikelerden daha büyük tehlikelerle karşı karşıya olduğunu söyleyen gönüllüler seslerini duyurmanın çabası içindeler.
Avcılar Belediyesi Hayvan Barınağı'nın iyileştirildiği ile ilgili açıklamalar yapıldı. Siz gönüllüler buna itiraz ediyorsunuz, neden?
Avcılar barınağımızın şartlarının yeni gelen belediye başkanı ile birlikte güzelleştiği basında, sosyal mecralarda yer aldı. Ancak bir cezaevinin duvarlarını, parmaklıklarını farklı gözalıcı bir renge boyasanız bile sadece bir göz yanılsaması oluşturursunuz. O da dışarıdan gelen bir insan için bu şekilde gözükür. Ama içeride olan insanlar için değişimin yaşandığını gösteren doneler olmalıdır. Barınaktaki durum da böyle. Bu doneler nedir; sistemin tamamiyle işleyişi, hayvan sağlığı bakımından gerekli tedavi ve her şeyden önce sevgi. Biz bunu görmek istiyoruz ama hala göremiyoruz.
Belediye Başkanı Handan Toprak ile görüştünüz mü?
Eski dönemde çok sorunlar yaşadık, barınak veterineri ilgili problemler yaşadık. Yeni Belediye Başkanı Handan Toprak'la toplantılar yaptık sorunları, nereden kaynaklandığını anlattık. Özellikle müdür Pervin Kırmızı'nın hayvanların ölümüne bile yol açan yanlışlar içinde olduğunu söyledik. Bunu da sözlü değil fotoğraflar, belgeler, veteriner raporlarıyla birlikte kendisine sunduk. Burada bir havyan ölümü demek insanları çok fazla ilgilendirmiyor ki sorun yaşadığımız bu veterinerimiz müdür olarak atandı.
Pervin Kırmızı baş sorumlu
Veterinerlik fakültesine gidenler hayvanlarla ilgileneceğini bilerek bu mesleği seçer. Nasıl sorun yaşayabilirsiniz ki, sonuçta hem onun hem de sizin amacı bu hayvanların daha iyi ve sağlıklı olması değil mi?
Maalesef ben bunu ülkemizdeki eğitim sistemine bağlıyorum. Öğrencilerin üniversiteye girmesi için yetenek, istek, sevgi, beceri gibi şartlar değil aldığı puan ön planda olunca böyle sonuçlar çıkabiliyor. Ben karşı tarafı böyle bir ithamda bırakmak istemiyorum ama sevmediği bir bölümü okuyup sevmediği bir mesleği yapabilir. Çünkü hayvan seven bir insanın ellerinde küçük çizikler olur, icabında bir köpeği kurtarıyorsunuzdur can havliyle sizi ısırabilir, kedi tırmalar... Ben Pervin Hanım'da bugüne kadar ne elinde bir çizik, ne üzerinde bir önlük ne de bir köpeği ellediğini asla görmüş değilim. Orada hayvanlar gerçekten zor durumda. Bunların vebalini nasıl kaldıracak bilemiyoruz. Ve bizi esas şaşırtan bir kadın bunları yapıyor. Hani kadınlar daha duyarlıdır. Ama o kadar soğuk yaklaşıyor ki gerçekten üzülüyor ve şaşırıyoruz.
Size karşı tavırları nasıl?
Giderek barınağa sokulmamaya başlıyoruz. Bunun nedeni çok basit çünkü orada yaşananları göstermek istemiyorlar bize. Eğer gerçekten doğru işleyen bir yer olsa neden böyle bir tavır içine girecekler ki? Demek ki sakladıkları bir şeyler vra. Biz oraya gittiğimizde hayvanların sağlığını düşünüyoruz. Malum barınak şartları çok iyi değildir; devletin çok fazla ödeneği, ilacı, malzemesi olmayabilir. Biz gönüllüler olarak o şartlarda tedavi edilemeyen hayvanı alalım, özel kliniğe çıkaralım, kendi aracımızla bunu yapalım, kendi maddi durumumuzla masrafları karşılayalım. Bunu yapmak istediğimizde dahi maalesef yolumuza taş konuluyor. Barınaktan havyan çıkarabilmek için torpil arıyoruz.
Kendi köpeğini çiftleştiriyor
Ama birçok belediye barınağı insanları ya da gönüllüleri davet eder ki gönülleler destek olsun, vatandaşlar da oradaki hayvanları sahiplensin. Burada neden böyle bir şey yapılıyor ki?
Biz belki az kişiyiz ama cidden önemli işler yapıyoruz. Dediğiniz gibi bizimle çalışsalar çok daha rahat edecekler, yüklerini üzerinden alacağız. Ama gönüllülerle işbirliği yapmayı bırakın vatandaş bile giremiyor. Daha ilginci; hayvan sahiplenmek için oraya giden insanlara onların satılmaya çalışıldığını bile biliyoruz. O dönem veteriner olan kişi şimdi müdür yapıldı. Bir mama tabi ki bağışlanabilinir ama oradaki hayvanın para karşılığında verilmesi biraz vicdan meselesidir. Bunun daha vahimi oranın müdürü olan bayan kendi kısırlaştırılmamış köpeğini barınaktaki dişi köpeklerle çiftleştirip yavru alabiliyor. Demek ki hayvan sevmenin de bir derecesi var. Onlara göre kendi hayvanı kısır olabilir ya da olmayabilir, barınaktaki zavallı bir hayvanı hamile bırakabilir. Biz Belediye Başkanımıza bunu da ilettik, kendi köpeği istediğini yapabilir dedi. Bu tamamen barınağa düşen zavallı hayvanları kullanmaktan başka bir şey değildir.
Belediye Başkanı Handan Toprak ile konuşmanız sorunları çözmedi mi?
Belediye Başkanı ile defalarca toplantı yaptık ama hiçbir çözüm bulunamadı. Eski başkan döneminde olanları da son bir sene de yaşananları da dosyalarla, belgelerle verdik. Ama bizim verdiğimiz dosyalar sümenaltı edildi, çöpe atıldı. Başka bir belediye olsa anında o müdürün iş aktine son verilir ve hakkında soruşturma açılır. Aksine daha çok korunuyor. Çünkü Belediye Başkanı'nın 'hayvan alabilirsiniz' talimatına rağmen Pervin Hanım bu talimata uymuyor. Sanki Belediye Başkanı'nın sözü geçerli değil. Çünkü en sonunda duyduğumuza göre hayvanseverlerle çalışmak istemediğini; barınaktan hiçbir şekilde hayvanseverlere hayvan verilmeyeceğini söylemiş. Orada bir çark var ve iyi insanı barındırmıyorlar. Bir Ahmet Ağabeyimiz vardı, mesela kaza yaşamış bir vaka geldiğinde bizi arayıp yardım istiyordu. Ama onu işinden attırdılar. Ayrıca yine biz Handan Başkan ile görüştükten sonra Erdinç Bey, orada çalışanlara usulsüz bir biçimde kağıt imzalatmış ve bundan sonra orada olabilecek olan her türlü olay dışarıya çıktığı zaman işten çıkartılacağını söylemiş. Bir de tehdit var işin içinde. İmzalamazsanız da işten çıkarılırsınız denmiş. Bu insanlar taşeronda düşük ücretle çalışıyor. İşten çıkarılmaları kadar kolay bir şey yok.
Hayvanlar çalışanlardan korkuyor
Bire bir vakalar dışında tüm hayvanlara iyi bakılmadığını iddia ediyorsunuz. Bunu nerden anlıyorsunuz?
Hayvanlar gözleri ve beden diliyle konuşur. Eğer sizi gördüklerinde gizlenmiyorlarsa, kuyruk sallıyorlarsa, size doğru geliyorlarsa bunlar sevgi işaretleridir. Ama biz oraya gittiğimizde oradaki görevliler kafeslere yaklaştığında bu hayvanlar bağırarak uzaklaşmaya, hepsi birbirinin üzerine çıkmaya çalışıyor. Mesela herkesin görebileceği bir durum var. Birçok köpek ırk ve baskın karakter ayrımı yapılmadan aynı kafeslerde tutuluyor. Bir Alman kurdu ile goldenı yanyana koyamazsınız. Ya da bir pitbul ile kanişi. Çünkü bunlar daha baskındır. Bunları aynı kafese koyduğunuz zaman Alman kurdu goldenı orada çok fazla barındırmaz. Birbirini parçalayan hayvanlar gördük. Yavrulu anneyi özel bir yere almadan diğer baskın ırkın olduğu kafese koyarsanız o yavrular büyük tehlike altındadır. Biz oraya gittiğimizde adeta 'kurtarın' diye demirlerin altından çıkan hayvanlar var.
Diğer barınaklara gidiyor musunuz? Onların durumu ne?
Tabi ki gidiyoruz. Hatta kimi zaman başka belediyelerin barınaklarından aranıyor ve 'burada durumu kötü bir hayvan var. dışarıda tedavi edilmesi gerekiyor, gelin alın' deniyor. Çünkü barınakların gönüllüler ile çalışması gerçekten devletin yükünü azaltır. Avcılar Rehabilitasyon Merkezi'nde ise durum tam tersi. Şu an İstanbul'daki en kötü rehabilitasyon merkezi burası diyebiliriz. Az hayvan olduğu halde en kötüsü. Veterinerler odalarında oturuyor. Kısırlaştırmayı bile doğru düzgün yapılmıyor. Erkek bir kedinin dişi hayvanların kısırlaştırılma tekniği ile karnı açılıp kısırlaştırıldığını gördük. Parlayan yıldızımız Avcılar'da dişi kedi ile erkek kediyi ayırt edemeyen bir barınak müdürümüz var.
Vicdan ve merhamet gerek
'İnsanları doyurduk da hayvanlar mı kaldı' diyenler de var. Size de bu tepkiler mutlaka geliyordur. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bizler vicdanlı ve merhametli insanlarız. Biz zor durumda insan gördüğümüzde ona da yardım ederiz. Hiçbir canlıya yardım etmeyenler peki? Asıl onların sorgulanması gerek. Genelde bu lafları da ne insana ne de hayvana yardım etmeyenler söyler. Üstelik insanlara yapılan yardımlarda 'sağ elin verdiğini sol elin görmemesi' esas alınmaz mı? İnsanları rencide etmemek için yapılan yardımların da afişe edilmemesi gerekir. Biz bunu yapıyoruz.
Bu yaptıklarınızın bir çoğu ekonomik güç de gerektiriyor. Bunu nasıl karşılıyorsunuz?
Tek başına karşılamak elbette zor. Ama biz bir grubuz. Elbirliği ile masrafları özellikle de klinik masraflarını karşılamaya çalışıyoruz. Herkes verebildiği kadar veriyor. Bunu da hiçbir şekilde elden para toplama gibi bir biçimde yapmıyoruz. Kliniğin hesap numarasını veriyoruz. Ya da mama desteği sunmak isteyen olursa da adresimize mama gönderiyorlar. Hepimizin ayrı bölgesi var. Birimiz Parseller, birimiz Ambarlı'ya bakarız. Nerede hangi hayvan olduğunu biliriz. Ayrıca arabamızda mutlaka mama bulundururuz. Denizköşkler'de gerek yok, neredeyse 10 evden 5'inde köpek vardır ve bu insanlar sokak köpeklerine, kedilerine de mama verirler.
Gönüllülerin anlattığı kan donduran olaylardan birkaçı
- Çok kötü durumda bir yavru kedi vardı. Enfeksiyondan hayvanın gözleri çıkmıştı. Bize verin, kliniğe çıkartalım dedik, vermediler. Araya sokmadığımız insan kalmadı. Başkan'a kadar ulaştığımız halde yine de Pervin Hanım 'ben onu fakülteye yolladım' dedi. Ama yalan, o hayvan hala barınakta ve o şartlarda ölecek.
- Birkaç ay önce 38 tane kedi çıkarttık ve özel kliniğe götürdük. Hepsinin gözleri enfeksiyonluydu. Bir kısmı maalesef gözlerini kaybetti. Kaybetme nedeni de barınakta tedavi edilmemesi. Eğer orada erken tedavi edilseydi, hepsi görüyor olacaktı.
- Yeni doğum yaptırılmış bir köpek vardı. Onu fotoğraflarını çekip, sosyal medyada yayınladık ve hemen de sahiplendirdik. Ertesi gün gittiğimizde hayvanı almak istediğimizi söyledik ve sorunlar çıkmaya başladı. Barınak müdürü hayvanı tedaviye aldığını, müşahadede olduğunu ve bize veremeyeceğini söyledi. Müşahade ayrı bir odadır, orda özel bakım yapılır. Ama bu hayvan normal kafesteydi. Artık zora koşup kilidi açtırıp hayvanı aldığımızda çok yüksek ateşi vardı, tüyleri keçeleşmişti. Bütün memeleri süt içerisinde, uçlarında enfeksiyon vardı. Barınak yetkilisine almak istediğimizi söylediğimizde ise 'tedaviye almadım, kesinlikle veremem' dedi. Müdür ayrı, veteriner ayrı şey söyledi. Alabilmek için sabah 10'dan akşam 4'e kadar almak için dil döktük, araya sokmadığımız insan kalmadı. En sonunda Hayvan Hakları Federasyonu'ndan birilerinin yardımı ile alabildik. O kadar hastaydı ki iki hafta klinikte kaldı.
- İki gözü de enfeksiyonlu bir kedi diğer sağlıklı kedilerle aynı kafeste duruyordu. Bu hem onun için hem de kafesteki diğer kediler için tehlikedir. Biz bunu da sahiplendirdik, ertesi gün sabah barınağa gidip almak istediğimizde 'onu sahiplendirdik' dediler. Ya birinin sabah erkenden gelip bu hayvanı almak istediğini söyleyen birisinin olması gerekiyor. Ya da bu hayvan öldü, bize de sahiplendirdik yalanını söylüyorlar.
- Kısırlaştırılmak istenen ama kızgınlık döneminde olduğu için tutulamayan bir kediye uyuşturmak için ok atılmış. Ehil olmayan birinin attığı bu ok kedinin kulak arkasından girip gözünün altından çıkmış. Belediye Başkanı'na bunu gösterdiğimiz halde hiçbir şekilde ilgilenilmedi.
Mamamatikler yanlış yere konuldu
Avcılar Belediyesi'nin Temmuz ayında uygulamaya başladığı 'her sokağa bir tas su bir tas mama' projesini de eleştiren gönüllüler, “Reklamsa çok güzel reklamı yapılıyor Avcılar barınağının. Avcılar'a 10'a yakın mamamatik alındı ve basın eşliğinde bunların tanıtımı yapıldı. Ama bunların tamamına yakınını Marmara Caddesi, Ambarlı Meydanı gibi insan sirkülasyonunun yoğun olduğu yerlere koydular. Hayvanlar korkudan oradan mama yiyemez ki! Bu bile bizimle çalışması gerektiğinin en ufak kanıtıdır. Biz onların daha sakin yerlere konulması gerektiğini söylemiştik. 'Tabi tabi' dediler ama alıp en yoğun yerlere koydular. Bunun ötesinde örneğin Marmara Caddesi'nde kaç kedi, kaç köpek var zaten. Hangi hayvan gelip burdan beslenecek?” diye konuştu.
KAYNAK: GAZETE İSTANBUL