Her aileye sosyal hizmet uzmanı, şiddet mağduruna iş önceliği, TOKİ’den ev, maddi destek ve daha birçok öneri de bayramdan sonraki ilk hafta masaya yatırılacak. Ve Fatma Şahin taraflarla son şeklini vereceği tasarıyı Bakanlar Kurulu’na sunacak. Ardından senaristler ve yönetmenlerle buluşup aile birliğinin güçlendirilmesi için neler yapılması gerektiğini tartışacak
- Şiddet size ne kadar yakın oldu, bire bir tanık olduğunuz bir olay var mı?
- Bire bir yaşamadım ama çevremden, yakın arkadaşlarımdan duyduklarım var.
- Bir aydır elektronik kelepçe ve panik butonunu konuşuyoruz. Bunlar Avrupa’da bu kadar yaygınken niye sizin bakan oluşunuzu bekledi?
- Bu bir süreç. Daha önce devlet kadına şiddeti bir sorun alanı olarak görmemişti. Başbakanlık genelgesiyle ilk kez sorun olarak görüldü ve topyekün seferberlik başladı. Eğitimler verildi. Ailenin Korunması Kanunu revize edildi. Daha güçlü yapı için eksikleri giderici kanun teklifi vermiştim. Şimdi bunu hükümet tasarısına dönüştürecek şekilde güçlendiriyoruz.
- Tasarı taslağını sivil toplum örgütlerine sundunuz, dahil etmeyi düşündüğünüz yeni öneriler var mı?
- Hürriyet grubunun da içinde olduğu Haklı Kadın Platformu’nun görüşünü inceledim. Çok da güzel çalışılmış, doğru talepleri var. Mesela koruma tedbiriyle acil koruma tedbiri arasındaki fark çok açık şekilde anlaşılmıyor deniyor. Bayramdan sonra bu konuda çalışan herkesle biraraya geleceğiz. Barolar, Aile Mahkemesi hakimleri, sivil toplum örgütleriyle tasarıya son şeklini vereceğiz ve Bakanlar Kurulu’na göndereceğiz.
DİN BİR-SEN BAŞKANI ÖZÜR DİLEMİŞ
- Din Bir-Sen Başkanı bu önlemlerin aile birliğini bozacağını, önce iki tarafın da kabul edeceği bir hakemle çözüme gidilmesi gerektiğini söyleyerek tasarıyı eleştirdi. Kendisiyle hiç görüştünüz mü?
- Evet, konuştum. “Ne yapmaya çalıştığımız hakkında yeterince bilgi sahibi olmadığınızı gördüm, keşke önce bizimle konuşsaydınız. Çünkü biz koruma kararı alınmış olaylarda bu karara uymayan, zarar vereceği kesin olan kişilerle ilgili bu takibi yapıyoruz” dedim. “Ben bu kadar teknik detayı bilmiyordum, kusura bakmayın, haklısınız” dedi.
- Her gün beş kadının öldüğü bir ülkede ne kadar elektronik kelepçeye ihtiyaç var sizce?
- Bizim risk faktörü dediğimiz, Aile Mahkemesi hakimlerinin uzaklaştırma kararı verdiği yaklaşık 500 koruma kararı alınan vaka var. Elektronik kelepçe veya sinyalizasyon işlemi koruma kararına uyulmuyorsa yapılacak. O yüzden bu rakamlar binlerle ifade edilen rakamlar değil. Net rakamlarsa bayramdan sonraki ilk hafta yapacağımız toplantıda ortaya çıkar.
- Acaba erkekler devletin kadını yeterli derecede korumadığını düşündüğü için mi sokak ortasında kadını öldürebiliyor yoksa tahrik indirimi mi onları cesaretlendiriyor?
- Ben çok hesap yaptıklarını düşünmüyorum, bir anlık öfke. Çünkü ben cezaevindeki erkeklerle de görüştüm. “Şimdiki aklım olsaydı...” diyen, keşkelerle dolu bir dünyayı yaşıyorlar.
- “Cezaevleri pişman erkeklerle dolu” diyorsunuz.
- Aynen öyle. Hepsinin aklı, geride kalan çocuğunda. Ben bu işi bitirdim ya da o bunu haketti diyen anlayış çok az. Bu işin kazananı yok, herkes kaybediyor. ‘Ya benimsin ya toprağın’ anlaşıyı bu işi zorlayan bir anlayış. O yüzden bizim kafalardaki mayınları temizlememiz gerek.
MAĞDUR ERKEKSE ONU DA KORURUZ
- ‘Ya benimsin ya toprağın lafı’ Ece Erken-Davut Güloğlu olayını hatırlattı. Güloğlu da Erken’e nişan hediyesi olarak bir kurşun vermişti.
- Nişanlılık ve evlilik sevgiyle, saygıyla, hoşgörüyle, empatiyle yaşanmalı. Bu zihniyet doğru bir bakış açısı değil. Kim yaparsa yapsın, kimden gelirse gelsin yanlış yanlıştır.
- Size yapılan resmi başvurular arasında şiddet gören erkek var mı?
- Şu ana kadar bu yönde başvuru yok ama zaman zaman duyuyoruz. Biz mağduru koruyoruz, eğer erkek mağdursa onu da koruruz.
- Şiddet gören kadına TOKİ’den ev projesini bizzat Emine Erdoğan mı istedi?
- Emine Hanım kadın meselelerinde çok duyarlı. Eğitimi, istihdamı, her sorunda hızlı hareket edilmesi ve sorunun hızla çözülmesiyle ilgili sürekli temennisini iletir ve takibini ısrarla ister. Ondan gelen bir talep de olabilir.
- TOKİ ile somut bir bağlantınız oldu mu?
- Ben önce kendi kurumumla ilgili kısma, Sosyal Yardımlaşma’ya talimat verdim. Önce maddi destek gerekiyor.
- Ne kadarlık destek öngörülüyor?
- Asgari ücret civarıdır diye düşünüyorum. Şu anda alternatifli çalışıyorlar.
- Aldatma da şiddet midir sizce?
- En büyük şiddetlerden biridir.
- Her erkek aldatır mı?
- Ben ona inanmıyorum.
- Geçtiğimiz günlerde bir aile danışmanı (Sibel Üresin) “Çok eşlilik yasalaşırsa ihanet olmaz” dedi.
- O, onun şahsi görüşü, böyle bir şey olamaz. Ben Türk toplumunda ortalama bir kadın profilinin o kişiden çok farklı olduğunu düşünüyorum. Bizim hem Medeni Kanunumuz belli hem de dinimizde evliliğin adil şekilde devamı ve mutluluk için tek eşli kalınmasıyla ilgili önemli hadisler ve mealler var. Başka alternatiflerin konuşulmasını doğru bulmuyorum.
EŞCİNSELLER ÖTEKİLEŞTİRİLMEMELİ
- Evlilik kurumunun zayıfladığını düşünüyor musunuz?
- Boşanmalarla ilgili istatistiki verilerde izafi olarak artış görünüyor ama nüfus da artıyor. Bizim özellikle gençlere güçlü ailenin önemini gösterecek iyi örnekler vermemiz lazım. Bunu da sizlerin aracılığıyla, dizilerin içinde verilecek mesajlarla görünür kılmalıyız. Kadını yalnızca cinsel meta, ikinci sınıf gibi gösteren, nikahsız yaşamayı örnek bir yaşam tarzıymış gibi sunan yayınlardan çok, doğru modellerin yükselen değer olacağını yansıtan programların da takipçisi olmalıyız.
- Evlilik dışı birlikteliklerin dizilerde arttığını mı düşünüyorsunuz?
- Ben televizyon izlemeye çok zaman bulamıyorum ama gelen bilgiler öyle.
- Çocuklarınız izliyor mu?
- Çocuklarımı bu tür filmleri izledikleri zaman uyarıyorum ama sonuçta benim çocuklarım diğer çocuklardan farklı olamıyor.
- Gerçek hayatta da var tabii bu ilişkiler...
- İşte bunlar izlene izlene normalleşiyor.
- Eşcinsel birliktelikler için ne düşünüyorsunuz?
- Muhafazakar ve demokrat bir partinin aileden sorumlu bakanı olarak aileyi koruyucu, tedbirleri önemsediğim için bu tür şeylerin toplum açısından zor ve sıkıntılı olduğunu düşünüyorum. Fakat sonuçta böyle bir gerçek var ve ben bu ülkenin bakanı olarak da onların ötekileştirmeden yaşam haklarını koruyacak, yaşamlarını kolaylaştıracak tedbirlerin alınması noktasında da yardımcı olmam gerektiğini düşünüyorum. Bunun ince bir denge etrafında gitmesi gerekiyor.
29 HARFİ KULLANMAYI ARZU EDERDİM
“Bu kadar doğal olmayı nasıl başarıyorsunuz” sorumuza “En büyük sermayem bu. Doğal kalmak gerektiğine inanıyorum. Makamların hepsi gelip geçici” karşılığını veriyor. Pek makyaj yapmıyor. Bir imaj danışmanı yok. Gardırobunun karşısına geçtiğinde o gün ne giyeceğinin sıkıntısı yaşamadığını söylüyor. Bunu çok hızlı karar vermesine bağlıyor. Her kadın gibi zaman buldukça mağaza dolaşmayı seviyor ancak kararsız değil. “Tarzımı bilirim ve bulur bulmaz da hemen alırım” diyor. Günde 5-6 saat uyuyor. Özgün müzik ya da halk müziğiyle dinleniyor. Yakın tarih ve çok satan kitapları okuyor. Son okuduğu Elif Şafak’ın ‘İskender’ kitabındaki karakterin erkeklerdeki zihin değişikliği için önemli bir figür olduğunu düşünüyor. “R’leri söyleyememek hiç sıkıntı yarattı mı hayatınızda” sorusuna verdiği yanıt kendiyle ne kadar barışık olduğunu ortaya koyuyor:
“Genç kızken çok üzülüyordum. Baktım ki bu benim parçam ve düzelmeyecek. Buna alışmaya ve mutlu olmaya çalışmam gerektiğini düşündüm ve bununla dalga geçebilecek duruma geldim. Tercihen sorsanız, 29 harfi kullanmayı arzu ederdim tabii ki. Genel Merkez’de hitabet yarışmasının ön görüşmesinde bir anımı anlatmıştım, çok gülmüştük. Sayın Başbakanımızın Gaziantep’e ilk gelişi... Seçim otobüsünde beni çağırdı, ‘Fatma Hanım kültür ve turizm adına neler var burada’ dedi. ‘Yumkale var’ dedim; elindeki kağıda ‘Yumkale’ yazdı. ‘Efendim Rize’nin R’si’ dedim, düzeltti Rumkale diye yazdı. ‘Başka’ dedi. ‘Yesemek’ dedim. Bu sefer kendi yanlış anlamış gibi ‘Resemek’ diye yazdı. ‘Efendim bu gerçek Y, 28 harf sağlam’ dedim. Güldük.”
2001’DE KURUCU 2002’DE VEKİL 2011’DE BAKAN
Gaziantepli bir işçi ailesinin üç çocuğundan en büyüğü Fatma Şahin. Doktor olma hayalleriyle büyüyor ama hayat ona mühendisliğin kapılarını açıyor. Başarı dereceleriyle dolu ilk ve orta öğrenimi onu İstanbul Teknik Üniversitesi’ne taşıyor ve hiç dönem kaybetmeden kimya mühendisi olarak mezun oluyor. Kız kardeşi eczacılık bölümünü kazanınca son senesinde hem okuyor, hem anketörlük yapıyor. Gaziantep’e döndüğü gün, eve bavulunu bırakır bırakmaz gittiği İşçi Bulma Kurumu’ndan işle dönüyor. Makina mühendisi eşiyle de o işyerinde tanışıyor. Halen Bilkent Üniversitesi İşletme Bölümü’nde okuyan kızı (19) ve Anadolu lisesinde okuyan oğluyla (16) taçlanan birliktelik bu yıl 20’nci yılına giriyor.
Siyasi macerası 2001 ekonomik krizi sonrası başlıyor. Eşiyle birlikte yeni kurulan Ak Parti yönetimine giriyorlar ve partinin Gaziantep kurucuları oluyorlar. Erken seçim kararı tüm hayatlarını değiştiriyor. Eşi, “Siyaset iyi bir iletişim ve sabır işi, senin kişiliğine daha uygun” diyerek siyasi arenayı ona bırakıyor. Eşinin desteğini arkasına alarak milletvekili adayı olan Fatma Şahin, 2002’de TBMM’ye girince, Şahin ailesi iki çocuk, anneanne ve dedeyle birlikte Ankara’nın yolunu tutuyor.
İlk dönem TBMM Töre ve Namus Cinayetlerini Araştırma Komisyonu Başkanlığı’nı yürüten Şahin, ikinci dönem partinin Kadın Kolları Başkanlığı’nı yapıyor. Ustalık dönemindeyse, kadın sorunlarıyla mücadelede kazandığı 10 yıllık tecrübesiyle, kabinenin tek kadın bakanı olarak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı koltuğuna oturuyor.