İŞTE O SÖYLEŞİDEN BAZI SATIR BAŞLARI:
Silivri Tarım, Turizm, Ticaret-Sanayi gibi kimliklerden hiç birine dahil değil ama hepsinden bir parça var. Tek kimlik yerine 4 kimliğin hepsini istiyoruz. Bir arada yapmak zor. Sanayi gelirse Turizm'i itersiniz. Tarım'ı bitirirsiniz. İstanbul'un metropol planlamasına göre 15 milyon nüfusun 2 milyonu hafta sonları yer değiştiriyor. Bu iki milyonun 400 bin kişisini Silivri'de yer açarak getirme imkanı var. İstanbul'u besleyen köylerimizin tarımı ile ilerlenebilir. 15 milyon. Türkiye'nin kalbine 60 km mesafedeyiz. Özgür bir projelendirme döneminde çok iyi olabilirdi. Amam maalesef artık imkansız.
"Değirmenci sevindirdi, Değirmenci üzdü"
Hayatımın en mutlu anlarında da en üzücü anlarında da Selami Değirmenci faktörü var. Mesela kızım okulu bitirdiğinde kendisiyle gittik okuldan aldık. Bak belediye harita mühendisi arıyor kızın önünü kapatma gitsin çalışsın dedi. Sonra bunu siyasi malzeme yaptı. Oysa kızım yanımda çalışmak istiyordu. Yılmaz Kandemir de Tuba'nın işe alınmasını desteklemedi ama Selami Değirmenci gibi yapmadı."
"Duygusal bir yapım var, çok ağlarım"
13 Haziran günü Selami bana seninle işim yok dedi çekip gitti. Bu da beni üzmüştür. Selami Değirmenci ile siyasetin iki yüzünü de gördüm. Ben çok duygusal biriyimdir. Çok ağlarım. Siyasetende çok ağladım. Mutluluktan da ağlarım üzüntüden de. Düşünün Denizli'ye kız istemeye gittik. Gelinin babası ağladı ben de ağladım. Dünür öyle duygulandı ki bende ağladım. Dediler sen neden ağlıyorsun. Dedim Ali İhsan bey ağlıyor diye.
HÜSEYİN ŞAHİN HABERDAR’a konuk oldu
"Farkında olmadan solcu oldum"
CHP İlçe Başkanı Hüseyin Şahin evinin kapılarını Haberdar Gazetesi için açtı. Şahin ailesi ile gerçekleşen Pazar kahvaltısında Hüseyin Şahin'in eşi Nurcan Şahin, çocukları Tuba ve Tayfun Şahin ile gelini Pınar Şahin de yer aldı. Haberdar Gazetesi Silivri Temsilcisi Fatma Sarıbıyık ile gerçekleştirdikleri Pazar söyleşisini keyifle okuyacaksınız...
Maraş'tan Trakya'ya uzanan yaşam öyküsü
Sarıbıyık'ın sorusu üzerine Maraş'ta başlayan ve Silivri'ye uzanan yaşam hikayesini özetleyen Hüseyin Şahin kendini ve bu süreci şu sözlerle anlattı.
"1953 yılında Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesi Hasankendi köyünde doğdum. İlkokulu Aşık Mahsuni köyü vardı Berçenek orada bitirdim. Ortaokul Elbistan ortaokulunda. Ardından Meslek Lisesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi. Üniversiteyi okurken aynı zamanda İstanbul Belediyesinde memurdum. Kadastro Teknisyeniydim. O dönemde İstanbul Büyükşehir Belediyesi değildi. Mecburi hizmetten dolayı meslek lisesini bitirdiğimde memur olarak görev yaptım işte. Trakya'da geçti bu dönem. O dönem içerisinde yine eşimle evlendim."
"Görücü usulü evlendim"
"Bir yakınım bana ne yaparsan yap bir Trakyalı ile evlen diye nasihat etti. Kendisi de Trakyada esnaflık yapıyordu. Trakya halkını çok seviyormuş. Trakya insanının dürüst modern medeni olduklarından çok bahsetti. Akrabamın tavsiyesi üzerine eşimle görücü usulü tanıştık evlendik. Babamı tanımıyorum. Ben 6 aylıkken vefat etmiş. 3 kardeşiz. 2 erkek 1 kız. Abim vefat etti. Kızkardeşim ve ben İstanbul'dayız."
"Farkında olmadan solcu oldum"
"Bizim bir alevi kökenimiz var. Yıllar önce kendi oturduğumuz köyde Alevilikten Sünniliğe döndüler. O dönem Aleviliğe olan baskı nedeni zaten politikanın aile olarak içerisindeydik. CHP'liliğin özü buradan geliyor. Anadolu'da Aleviler CHP'lidir. Ortaokul Lise döneminde politikadan uzak sayılırdım. Üniversite dönemimde politik yapımda şekillenmeye başladı. Aslında Aşık Mahsuni'nin köyünden olmam benim kimliğimi ön plana çıkarmış ben farkında değilim."
"İlk seçime lisede katıldım"
"Okulun lisede iken güreş ve futbol takımındaydım. Çok güzel masa tenisi oynardım. Yine o dönem okul temsilcisi seçilmiştim. Lise'de o zaman ilk kez öğretmenimiz "Size demokrasiyi öğreteceğim. Bu okulda bir seçim yapacağız. Kendi içinizden okul temsilcisi seçeceksiniz" dedi. İlk kez okulda seçime girdim. Hem yatılı hem burslu kesim o zaman ilk kez ortak bir seçim yaptı. Ve ben seçildim. İlk başkanlığım budur."
"Hizmet için kavga ettim"
Lise yıllarında öğrenci temsilcisi olan Şahin, bir okul gezisi nedeni ile yumruk yumruğa kavga ettiğini anlattı. Şahin, hizmet kavgasını şu sözlerle anlattı:
"O zamanlarda beni destekleyenler hep solcu kesimdi. Tabi ben çok görevde kalamadım. Ben Lise 1. sınıftayken başladı bu seçimler. Başkan seçildiğimde Lise 3. sınıftaydım. O zaman da sınıfta kalan abilerimiz vardı. Okulda da ast üst ilişkileri vardı. Bir alt sınıf kendisinden bir üst sınıf abilerine saygıda kusur etmezdi. Büyüklerde küçüklere sahip çıkardı. Karşımda seçimi kaybeden bir arkadaşı hep tahrik ettiler. Sonra bir kavgamız oldu. Kavga çok büyüdü. Kavganın sebebi de Hz Mevlana'ya gezi düzenleme. Öğretmenler bu konuda seyahat ile ilgili karar alacaklar öğrenci temsilcisi olarak beni de çağırdılar. İşte o zaman organizasyonu yapma görevi bana verildi. Öğretmenlerin teşviki ile ben çalışmaya başladım. Ordu'lu Mustafa adında bir çocukta aynı dönem Mevlana'ya bir gezi tertipledi. Okul tahtasına da astı duyurusunu. Okul tahtası da öğrenci temsilcisinin ilanlarını astığı tahtadır. Ben de o arkadaşın ilanını tahtadan kaldırdım. Sonra Güreş takımındayız ben 52 kiloda o 90 kiloda güreşiyor. Bu kaldırırsın kaldıramazsın tartışmasından biz dövüştük. Yumruklaştık. Bizi ayırdılar dağıldık. O sınıfta kalan abilerimizden 7-8 kişi bu olayı duymuş. Geldiler sınıfta büyüklerimiz. Ne oldu Maraşlı diye sordular anlattım. Grup halinde çıktık. Kahveye gittik çocuğu bulduk. Dışarı çağardık. Orada hep birlikte çocuğa daldık. Kafenin orada onunda arkadaşları ile 20-30 kişilik bir grup kavga ettik. Ben bir iki yumruk yedim. Okulun bahçesine kadar taştı olay. Sonra müdür yardımcısı geldi organizasyonun sorumlusu Hüseyin Şahin dedi. Konu o şekilde çözüldü ama bana bir hafta uzaklaştırma verdiler. Mustafa'ya da o dönem yatılıda hapislik diye bir şey vardı ona da hapislik cezası verdiler. Okul hapsi. Mustafa MHP'liymiş bende O'nun MHP'li olduğunu bilmiyordum. Sonra siyasi olarak çekişmelerimiz başladı."
"İçtiğim sigara sayesinde sınavı kazandım"
"Lise'den mezun olduğumda Harita bölümü mezunlarının Yıldız Teknik Üniversitesinde Harita Kadastro bölümüne girme hakları varmış. Benim matematiğimde iyiydi. Yıldız Teknik Üniversitesini bu şekilde kazandım. Şimdiki Yıldız Teknik Üniversitesinin adı o zaman İstanbul Devlet Mimarlık Mühendislik Akademileri idi. Bir kaç bölüm Yıldız'a bağlıydı. Sınava girdik memur olduk. Güven ağabey sınav çıkışı Almanya'dan bir Ford araç getirmiş çıkışta da bizi gezdirmişti. Üniversitede o dönem sınavda sigara içmek serbestti. Bende sigara kullanmıyorum. Güven ağabey de arkada oturmuş oraya buraya laf atıyordu. Soruları verdiler. Ben dedim bu iş bitti ben bunu yapamam. 130 kişi falan sınava girdik. Mimarlığın çizim masaları var büyük. Sınavı öğrenciler yakın olmasın diye orada yaptılar. Arkadan Güven abi "Al Maraşlı bir sigara iç dedi unuttuklarını hatırlarsın" Sigarayı attı, ama neyle yakacağım. Nalan arkadaş çakmak vermek için arkadan bana uzattı. Alttanda kağıt uzattı. 10 dakika o sigarayı içtim birden aklım başıma geldi. Başladım yazmaya. Arkadan Güven abi de arkadan laf atıyor bu mühendis olacak diye. O sigara orada rahatlamamı sağladı. Ben Yıldız'ı kazandım. Nalan da Konya'yı kazandı. Ben normalde sigara çmem ama o sigara orada beni rahatlattı ve heyecanımı aldı."
"Kazandığımı Hüseyin Şahin söyledi"
"Okulda iki tane Hüseyin Şahin vardı. Diğeri Eskişehirli. Benden iyiydi dersleri. Ankara'da Otogar da okuldan bir arkadaşı gördüm. Abi kazanmışsın listede adını gördüm dedi. Dedim iki tane Hüseyin Şahin va hangimiz kazandık. Bilmem dikkat etmedim dedi. Ama onun dersleri daha iyiydi. Şimdiki Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının olduğu yerde otogar vardı. Dolmuştan indim yürüyorum. Okulun kapısında da Hüseyin Şahin duruyor. Beni gördü dedi ki ikimizde kazandık. O biliyordu."
"Siyasete üniversitede başladık"
"Lise üniversite süreci böyle geçti. Bizden önce gelen abilerimiz üniversiteye yerleşiyor. Birinci yılımız yerleştik yerleşeceğiz derken geçti bu şekilde. Birinci yıl zorlandım. Okulu bırakıp Elazığ'a gittim. Memurluk yapmaya başladım. Elazığ da abilerimiz bana işten el çektirdi. Üniversiteyi okumamı istediler. Ama o dönem fakirlik var. İstanbul da yaamak zor. Elazığ da memurken beni zorla üniversiteye gönderdiler. Birinci yıl ekonomik sıkıntılarımla geçti. Öğrenci temsilciliği seçimi orada da vardı. Ben Tapu Kadastro lisesinden geldim. Sağcılar Solcular ayrıldı. Siyaset orada başladı. Biz solcu tarafta yer aldık ve adayımızı destekledik. Parti diye bir şey yok ama sağcı solcu ayrımı var."
"Aşık olmaya vakit bulamadık"
"Aile geçmişinde CHP'lilik var. Bir kısmı sünni bir kısmı alevi. Kardeşlikde var. Bizim köydekiler sünniliğe dönmüş bir kısmı alevi kalmış. Üniversiteye adım attığım anda Erol abiyi destekledik. O aday biz de öğrenci temcilciliği için onu destekliyoruz. O da tapu kadastrodan geldi. Cengiz diye bir arkadaşımız vardı okulda o geldi destek istedi. Dedim Cengiz nasıl olur. Biz Erol abiyi destekliyoruz. İlk orada siyasete atıldık. Seçimi kazandık. Okuldan bir ağabeyimizi MHP'liler dövdü. Biz dövülenin yanında olduk. O dönem devrimci grubun içinde yer aldık. Aşık olmak, ekonomik dertlerin peşinden koşmak mümkün olmadı. Çok hızlı geçti o yıllar."
"Askerliği Mehmet, Zeyat ve Suat ile birlikte yaptık"
"Sonra o dönem İstanbul Belediyesi CHP yönetimiydi. Orada memuriyetim devam etti. Okul bitince Tekirdağ'a tayinim çıktı. Burada da akrabam vardı. Buraya gelip giderken bana hep Nurcan'ı tavsiye ederdi. İlla seni Trakya'dan evlendireceğiz derdi. Ama askerlik yapılmamış, ekonomik sorunlar var. Tekirdağ'da mühendislik yaparken Nurcan ile evlendim. Görücü usulü ile oldu. 19 Mayıs 1980 de nişanlandık. Yine o dönemde evlendik. Üniversite mezunlarını askere almıyorlardı. Yığılma vardı. Sonra Erzincan da askerlik yaptım. Üniversite mezunu olduğum için 4 ay yaptım. Mehmet Haseski, Suat Karagöz, Zeyat Erel biz hep beraber askerlik yaptık. Buradan gittik."
"Evlenince Silivri'ye yerleştim"
"Harita Mühendisliği deniz kıyısı yerlerde daha iyi. Mühendislik işleri çok oluyor. Ferit abi vardı milletvekili. Ferit abi ile gidip tayinimi o sayede yapmıştı. Tekirdağ süreci öyle başlamıştı. O dönem Ferit abi darbe öncesi il başkanıydı. Gelmeden önce sordum. Buranın insanları modern, çağdaş dediler. Tayini Silivri'ye istemiştim Tekirdağ çıktı. Sonra da ayrıldım. Serbest çalışmaya başladım. Sonra nişanlılık evlilik. Silivri'ye yerleştik."
"Işıklar ve Değirmenci ile SODEP'de başladık"
"Beşiktaş Dikilitaşta 1979 yılında CHP üyesi oldum. Silivri'de 1983 yılında SODEP kuruldu. Selami Değirmenci ile ofislerimiz yanyanaydı. Bana teklif geldi önce kabul etmedim. Şimdiki Metin Sürücü Kursu'nun olduğu yer siyasetin merkeziydi. Beni Silivri'de aktif siyasete sokan Selami Değirmenci oldu. SODEP kurulunca orada Değirmenci'nin desteği ile yer aldım. Sonra SHP oldu. 1989 yılında Belediye seçimi kazanıldı. 1985 yılında Eşref Balaban'ın ilçe başkanlığında yönetime geldik. 1989 yılında seçimi kazanmak beni siyaseten en mutlu eden olaylardandır. İlk aktif siyasi deneyimimdi. Ben SODEP'e üye olduğumda beni il delegesi yaptılar."
"Değirmenci sevindirdi, Değirmenci üzdü"
"Selami Değirmenci 1994 de beni disipline verdirdi. O dönem buna çok üzülmüştüm. Ama şimdi mesela kızımın işe girmesinden dolayı Değirmenci'nin tavrı yine çok üzücü oldu. Siyasette en mutlu anlarımında en kötü günleriminde temelinde muhakkak Değirmenci'den izler var. Keşke Selami bunu yapmasaydı. Hem Tuba'nın işe girmesini önerdi hem de sonra bunu kullandı. Kişisel problemler yaşamak başka birşey. Ama aileyi bu işe karıştırmak çok kötü. Tuba okulu bitirdiğinde Selami ile birlikte gidip almıştık. Tuba'ya ne iş yapacaksın diye sordu. Babamın yanında çalışacağım dedi. Sonra Selami bana, Bak Özcan'lar Harita Mühendisi arıyor kızın önünü kapatma dedi. Benimde aklıma yattı. Ama sonra kalkıp kızımı siyasi meseleye alet etmesi çok üzdü beni. Beni desteklemesin listelere koymasınlar siyaseten uğraşsınlar ama aileme dokunulmasın. Yılmaz Kandemir de Tuba'nın işe alınmasını desteklemedi ama Selami Değirmenci gibi yapmadı."
"Duygusal bir yapım var, çok ağlarım"
"13 Haziran günü Selami bana seninle işim yok dedi çekip gitti. Bu da beni üzmüştür. Selami Değirmenci ile siyasetin iki yüzünü de gördüm. Ben çok duygusal biriyimdir. Çok ağlarım. Siyasetende çok ağladım. Mutluluktan da ağlarım üzüntüden de. Düşünün Denizli'ye kız istemeye gittik. Gelinin babası ağladı ben de ağladım. Dünür öyle duygulandı ki bende ağladım. Dediler sen neden ağlıyorsun. Dedim Ali İhsan bey ağlıyor diye..."
"Hayvanları bırakın, insanlara gidelim"
"Atatürk Orman Çiftliği hayvanat bahçesindeyiz. Halk Oyunları için gitmiştik. Dediler ki Etimesgut ta Silivrili askerler var. Çok duygulandım. Dedim bırakın hayvanları insanlara gidelim. Biz 5-6 kişi doğru asker ziyaretine ama çocukları tanımıyoruz bile. Bir asker geldi. Sarıldı. Başladık ağlamaya. Mutluluktan. Çocuğun nişanlısı ve babası da oradaydı. Tayfun da mesela askere gitti biz her hafta sonu Tayfun'un yanındayız. Hem ağlıyoruz hem gidiyoruz. En sonunda Tayfun baba yeter artık gelmeyin de bir haftasonu da ben geleyim dedi. Niksar'ın Şandibi yanılmıyorsam karı koca oğlu ve kızı ailecek düğüne gidiyorlar. Tapucu idi bu arkadaşlar. Ankara yolunda arkadan araba çarpıyor arabada 7 kişi birden vefat etti. O olayda çok yaralamıştı bizi. Çok iyi görüştüğümüz insanlardı."
"Sessiz sedasız bırakacakken mücadeleye zorladılar"
"Siyasette hiç bıraksam mı yeter artık gibi şeyler yaşamadım. Eğer yaşanan bu son süreç olmasa bırakırdım. Ama bunlar siyasette bizi mücadeleye zorluyorlar. Yani ben sessiz sedasız çekilmek niyetindeydim. Makam istemedim, hesap yapmadım. Ama bu makamlara beni hep getirdiler. Selami Değirmenci bu noktada hep beni istedi. Toparlayıcı olursun dedi. Sen dürüstsün dedi. Ama sonra benimle uğraşmasalardı ben aktif göreve devam etmeyecektim. Ama şimdi mücadele etmek istiyorum. Siyaset bana kazandırmıyor. Büromda 30 tane iş yapılmış ben bir proje yapmışım sadece. Büromun kirasını ödemekte zorlanıyorum ama nedense hep çok kazanıyormuşum rant sağlıyormuşum gibi konuşuluyor. Siyasetin sermayesi malzemesi insan. İki insana iş bulmak bile o mutluluğu onlarda görmek bizi mutlu ediyor. Ben maddi zenginliğin peşinde olmadım. Bu hizmetler sayesinde elde ettiğim manevi zenginlik yetiyor bana. Yoksa siyasetle uğraşmayıp sadece kendi işimi yapsam benim mesleğim beni fazlasıyla zengin eder. Ama ben dışarıdaki insanları düşünmekten mutluyum. Hani Muro vardı. Lanet olsun içimdeki insan sevgisine derdi. İnsana olan sevgisinden vazgeçemezdi. Severim o karakteri. Ben de öyleyim. İnsandan vazgeçemem."
"24'ümde hayatı öğrendim"
"Ben üniversiteyi 24 yaşımda bitirdim. O yaşta bir ülkenin nasıl yönetileceği, Dünyanın nasıl yönetildiği, kimlerin baskıcı grup olduğu, halkların kurtuluşunun nasıl olacağı, insan ilişkilerini öğrenmişiz. 24 yaşında bütün bunları öğrenmişiz. Diyalektik i okumuşuz, Marks'ın Lenin'in kitaplarını okumuşuz. Tayyip Erdoğan ile ben aynı yaştayız. Tayyip Erdoğan 24 yaşında Filistin'e gidip savaşmayı düşünüyormuydu acaba? Biz düşünüyorduk. Orada mesele adamların kim olduğu değil, insanlara yapılan zulme karşı durmak. Bu bizim için müthiş birşeydi. Tayfun'u 13 yaşında Londra'ya gönderdik. Gitmesi bizim için önemliydi. Tek başına gitmesi kendisine olan güveni kazanması adına çok önemli bir adımdı. Ve oğlum 13 yaşında kendine güvenini kazandı. Tayfun başardı."
"SODEP yönetimini birlikte seçtik"
"Özcan Işıklar ile SODEP'den tanışıyoruz. 1985 SHP yönetim seçiminde de beraberdik. Ali Korsan da vardı. Halkçı partiden SODEP birleşmeye geldiğinde Özcan çıkar konuşurdu o zamanlar. 1985 yönetimini beraber seçtik. 1989 yılında Özcan bey askerdeydi. Sonra askerden döndüğünde kooperatiflerde yer aldı. Bizden sonra gelişen onlar oldu. 5 yıl 1994 e kadar beraber çalıştık. Daha sonra ben DSP'ye geçtim. 2002 yılında partiye döndüm. Ama o dönemde de onlar partiden ayrılmışlardı. Ben geldiğimde Selami beyler, Nursel hanımlar, Erdoğan beyler partiden ayrıldılar. Ama onlar GP'ye geçmediler. Dışarıdan Selami Değirmenci'yi desteklediler. Sonra AK Parti seçimi kazanınca il başkanımızla tüm küskünleri partide toplayalım dedik. Mümin Tuğlu o dönem resmi olarak bu işleri yürüttü. Özcan Işıklar partiye döndü. Formunu birlikte doldurduk. Abdullah Yıldırım o dönem Özcan beye karşı çıkmıştı ama birliğin devamı için sesini çıkartmadı. Sadece Selami Değirmenci nin dönmesine karşı çıktı o zaman karşı karşıya geldik. 2007 seçimleri oldu Genel Merkez'e gittik. Mümin bey Deniz Baykal'dan destek aldı. Deniz Baykal ile Mümin Tuğlu görüştüklerinde genel başkan şunu söyledi. Seçimin kazanılması için siz Silivri'de Selami Değirmenci bize lazım diyorsanız geçmişte çok şeyler yaşandı ama unuturuz. Ondan sonra işte öyle oldu. Zor oldu ama Selami bey partiye üye oldu. Daha sonra Özcan Işıklar aday oldu. Belediyecilikte Özcan beyin çok avantajı var. Geçmişte meclis üyeliği yaptı, başkan yardımcılığı yaptı. Selami beyin dezavantajı şu oldu. Direk Belediye Başkanı olmuştu. Hiç aklımızda yoktu. Ama oldu. Bu da dezavantajıydı."
Değirmenci ve Işıklar'ın avantajları, dezavantajları
"Selami bey döneminde şöyle bir avantajı vardı. Özerklik vardı. Kafasına bir şey koyduğunda 15 gün sonra yapabiliyordu. Kafasına koyduğu her şeyi yaptı. Ama kaynak yoktu. İmkanlar daha azdı. Aslında kaynak olsa Silivri'ye bir kimlik kazandırabilirdi. Ama para yoktu. Belediyelerin gelirleri o kadar iyi değildi. Özcan Işıklar'ın dezavantajı Büyükşehir'e bağlı olması. Öyle özerklik kalmadı, kafasına göre istediğini yapamıyor. Şimdi para var ama yetki yok. Selami'nin ilk dönemleri iyiydi ama son dönemlere doğru kriz oldu, sel oldu, felaket oldu. Talihsiz bir dönemden geçti. Şimdi biri at var meydan yok, diğeri meydan var at yok konumundadır. Şuan Özcan Işıklar Büyükşehir Belediyesinin Silivrideki birim müdürü gibi. Hüseyin Turan döneminde başlayan işlerden hala Özcan Işıklar döneminde bitirilemeyenler var. Selami Değirmenci döneminde ay başında başlayan proje ay sonunda biterdi. Çünkü iş sadece Silivri'de biterdi. Meclis kararı alınırdı bir ay bekleme süresi geçerse iki ay çok uzun bir süre diyorduk. Hayata geçmezse sıkılırdık. Siyaset bir süreç. Gürbüz Çapan kötü Esenyurt'u adam etti. Biz Silivri'yi edemedik. Buraya bir kimlik kazandıramadık. Yıldız Üniversitesi Silivri'de 3-4 sene dolaştı. Silivri o dönem istemedi. Sanayi kazandıralım dedik yarım yamalak kaldı. Selami bey dışarıdan kimseyi istemedi. Yıldız Teknik buraya geldiğinde 4 elle sarılmamız gerekirdi, Muratçeşmenin orada 500 dönüm yer verilecekti. İstemediler. Ortaköy'ü de istemişlerdi. Ama yerel yönetimden destek göremedi."
Topbaş'a AK Partililer müsade etmiyor
"Silivri Tarım, Turizm, Ticaret-Sanayi gibi kimliklerden hiç birine dahil değil ama hepsinden bir parça var. Tek kimlik yerine 4 kimliğin hepsini istiyoruz. Bir arada yapmak zor. Sanayi gelirse Turizm'i itersiniz. Tarım'ı bitirirsiniz. İstanbul'un metropol planlamasına göre 15 milyon nufusun 2 milyonu hafta sonları yer değiştiriyor. Bu iki milyonun 400 bin kişisini Silivri'de yer açarak getirme imkanı var. İstanbul'u besleyen köylerimizin tarımı ile ilerlenebilir. 15 milyon. Türkiye'nin kalbine 60 km mesafedeyiz. Özgür bir projelendirme döneminde çok iyi olabilirdi. Şimdi geçti. AK Parti döneminde kıskaca alınıyoruz. Topbaş buraya şu kadar masraf ettik diyor. Ama Silivri Vizyon sahibi olamadı. Proje şehridir burası. İstanbul buraya doğru kayıyor. Topbaş'ın en büyük başarısı metropolitan İstanbul projesidir ama AK Partililer bunun önünü kesti. Plan tadilatlarını bozdular. Yoksa Kadir Topbaş'ın bu fikri muhteşem bir projedir."
Dünün sağ-sol kavgası yerini Doğu-Batı kavgalarına bıraktı
"Bu ülkede köylerimizde tarım ve hayvancılığın daha kolaylaştırılması lazım. Burada ürettiğiniz her şeyi İstanbul a satarsınız. Gümüşyaka'nın iyi tarım projesi şuan çok güzel. Orman köylerine iyi tarım ve tarım, hayvancılık konusunda imkan verilmesi gerekir. Ama Silivri hep Büyükşehir'in kıskacındadır. Aynı partiden değilseniz işiniz zor. Bu noktada ilişkileri iyi kurmak gerekiyor. AK Partililer ile Silivri için bir araya gelmemiz lazım. Benim görevim AK Parti yetkilileri ile bir araya gelip Silivri için bir vizyon kazandırabilmek için bir araya gelmek. Tülay Kaynarca'nın hangi partiden olduğu önemli değil. Silivri'den çıkmış bir milletvekilimiz. Silivri'ye katkısı olmuş bir siyasetçi. Silivri için önemli. Aynı şekilde Metin Karakaş'ın AK Parti ilçe başkanı olması değil meselemiz. Biz, siyasi kimliklerimizden arınarak Silivri için bir araya gelmeli, ardından vizyonun oluşturulması noktasında üzerimize düşenleri belirleyip siyasi imkanlarımızı seferber ederek bu ilçe için çalışmalıyız. Uzlaşacağız. Belediye Başkanı da bundan yana. Sağ sol olayını Demirel ve İnönü koalisyonu bitirdi. İyi de oldu. Bitmesi gerekiyordu. Dünün sağ sol kavgalarının yerini bugün doğu batı kavgası alıyor. Bunu tehlikeli buluyorum."
"İlerlemek isterken geriliyoruz"
"Demokratik ülkelerde Genel Kurmay başkanının tutuklanması büyük bir olay değildir. Devrim her zaman ileriye doğru olacak değil. İran'da da devrim oldu. Atatürk devrimleri ileriye doğruydu. İran'daki devrim İran'ı geriye götürecek bir devrim oldu. Din ülkemizde önemlidir. Hepimiz müslümanız. Din vicdan meselesidir. Ülkeyi ileri götürecek şeyler yapmalı ve uzlaşı zemininden kaçınıyorlar. Bunlar tehlikeli. İleri devrimler yapmak isterken geriliyoruz. Gerileme dönemindeyiz."
"Başbuğ terörist mi?"
"Biz askeri yönetime karşıyız. Ama aynı Cumhurbaşkanı ve Başbakanla görev yapmış adama terörist diyorsun. Hangi örgütü yönetiyor? Terörist dediğin adamın yönetimindekiler kim? Askerler.. Bizim çocuklarımız. Yönettiği örgütün adı ne? Türk Silahlı Kuvvetleri. Nasıl oldu bu? Askeriyeyi bir girdap içine sokup sonrada terörist demek vahim. Askeriyeye dur denilmesine, siyasetten el çektirilmesine, baskıcı yapısını esnetmeye bütün bunlara tamam. Askerde bu konuda zaten halkın iradesinin farkında ve geri çekiliyor. Ama bu durumda bir çelişki içerisindeyiz. İlker Başbuğ terörist mi değil mi?"
"Üniversite yapacaksan altyapısını hazırlayacaksın"
"Gümüşyaka'da pazara ne gerek var diyorlar. Yahu oraya üniversite gelecekse altyapıyı yapman lazım. Yani bu altyapı sadece pazar değildir ama buda ihtiyaçtır. Selimpaşa'ya üniversite gelecekse bunun için altyapıyı hazırlayacaksın. Silivri'de mesela metro olsa insanlar buraya gelir. Londrada bir uçtan öbür uca 45 dakikada ulaştık. Silivri'ye de ulaşım mesafesini 45 dakikaya düşür insanlar buraya gelecek. Kentsel dönüşüm şart. Ama rantsal dönüşüm değil. Şimdi mesela Tarlabaşında binalar yenilenecek. Silivri'yi geliştirirsin Gümüşyaka kalır. Gümüşyaka'yı geliştirirsin Sultanköy kalır. Yani biryerlerde hep birşeyler kalacak ama Silivri kurtarılabilir. Belediye Başkanımızın güzel projeleri var."
Hobileri, Fobileri ve özlemleri ile Şahin
"Kitap okumayı çok severim ben. Uçağa rahat binerim ama yükseklik korkum vardır. Ürpertir beni. En son okuduğum kitap Srebrenitsa Katliamı. Boşnakların katliamını anlatıyor. Yemek ayırmam ama içli köfteyi çok severim. Dövme çorbasını çok severim. Doğayı severim. Geçmişte yaşadığım hem politik siyasi ilişkiler hem insan ilişkileri çok daha güzeldi. O kültüre özlem duyuyorum. Bugün o atmosferi yaşamak zor. Bu röportaj benim çok hoşuma gitti. Bunu düşünmeniz çok güzel. Siyasetçilerin en insani yönlerini, aile yaşamlarını, bilinmeyenlerini görmek çok güzel. Bunları anlatmanız hoşuma gitti. Sizlere bu anlamda çok teşekkür ediyorum."
Şahin ailesinden.....
CHP Silivri İlçe Başkanı Hüseyin Şahin'in eşi Nurcan Şahin, çocukları Tayfun ve Tuba Şahin ile gelini Pınar Şahin de Haberdar Gazetesi'ne konuştu. Hüseyin Şahi'in aile yaşantısını anlatan Şahin ailesinin işte o sözleri...
Nurcan Şahin / Hüseyin Şahin'in eşi
"Hüseyin insanı sever. Hizmet etmeyi sever. Kötü yanı bunu yaparken evimizi bizi ihmal ediyor. Bir tarafa ağırlık verince tabi diğer tarafı ihmal etmek zorunda kalıyorsun. Siyaseti bırakması için çok telkinde bulunuyoruz. Aslında yaptığı işten keyifte alıyoruz. Engel olmak da istemiyoruz ama Hüseyin bey çok güzel bir insan. Zaman zaman çok canının sıkıldığı da oluyor. Konuşuyoruz paylaşıyoruz. Ağlıyoruz gülüyoruz. Sonra oturup tv izliyoruz falan. Çocukları ile çok ilgilidir. Bugüne dek tek fiske vurmamıştır. Çocukları ile ilişkileri çok iyidir. Tayfun sıkıntılara daha vakıftır. Daha stresli bir yokluk döneminde yaşadı. O nedenle babasına en büyük destek ondan gelir. Tuba o sıkıntıları çok yaşamadı ama ona rağmen her ikiside çok paylaşımcıdır. Biz de çocuklarla ilişkimizde hep arkadaş gibi olduk."
Tayfun Zeki Şahin / Hüseyin Şahin'in oğlu
"Aile ilişkimiz hep çok iyiydi. Babam ve annemle hep arkadaş gibiydik. Tabi babamdan çekiniriz. Hep korkarız. Bu dayak yeme korkusu değil. Bugüne dek tek bir fiske vurmamıştır. Ama bu korku ona mahçup olma korkusudur. Bakışlarından hissederiz. Onu üzme, ona karşı mahçup olma korkusu vardır hep bizde. İyi bir aile reisi. Siyasi yaşamı son dönemde onu evden biraz uzaklaştırdı. Tabi bu doğal bir sonuç. Aktif siyasette iseniz bir yere ağırlık verdiğinizde diğerini ihmal ediyorsunuz. Her zaman destekçisiydik ve bu hep böyle olacak. Beni 13 yaşımda Londra'ya gönderdiler. Aileden ilk ayrılışımdı. Gittiğimde annem çok tedirgin oldu. Zeki amca vardı orada babamın arkadaşı. Annem hep bu çocuk orada ne yapar diye tedirgindi. Zeki amca beni bir alışveriş merkezine götürdü. Orada elime bir harita verdi. Sen gez dolaş dedi gitti. İngilizcemde çok iyi değildi. Sonra gelip beni oradan alacaktı. Baktım metroya doğru gitti. Bindi. Bende bindim. Ondan sonra beni bulma şansı hiç kalmadı. Asıl amacım zaten ingilizce öğrenmekti. Orada çok şeyler aşadım. Tek başına kalınca güveni geliyor insanın. O tecrübeler bana güven verdi. Şimdi bağımsız olarak cesaretle hareket edebilmeyi öğrendim bunlar sayesinde. Bir gün kütüphaneye girdim 5 saat kalmışım. Orada da telefon çekmiyor. Annem aramış, Zeki abi aramış kimse ulaşamamış. Sonra çıktım ilk Zeki abi ulaştı bana. Oğlum hemen anneni ara dedi. Aradım kadın çok korkmuş. Bir de orada zenci mahallesinde yaşıyorum ben. Çok az beyaz vardı. 10 tane beyazız hepimiz biliniyoruz. Hepsi zenci, ırkçı. Londra'nın merkezinde böyle birinci ikinci bölge alışveriş merkezleri ve oturma alanı. Üçüncü bölgeye gece saat 10dan sonra ne kadın ne erkek çıkamazsın. Bizim Vatan caddesi gibi bir ana cadde olmasına rağmen gruplar var. Beni bir kere çevirdiler. Otobüsten indim 3 kişi beni çevirdi. Gasp edecekler belli. Çantayı cüzdanı aldılar. Açtılar baktılar Türk'üm, geri verip gittiler. Türk olmasam gitmiştim. Meğer o bölgede Türkler biraz biliniyormuş. Korkuyorlardı o bölgede Türklerden."
Pınar Şahin / Hüseyin Şahin'in gelini
"Ben çok şanslıym. Kayınvalidem annem gibi. Kayınpederim babam gibi. Bizim ailede de fikir yapısı aynıydı. Evlenmeden önce de böyle bir atmosferin içerisindeydim. O nedenle zorlanmadım. Kız kardeşim yoktu şimdi bir de kız kardeşim oldu. O nedenle ben çok mutluyum."
Tuba Şahin / Hüseyin Şahin'in kızı
Şahin ailesi fertlerinden Tuba Şahin, Silivri Belediyesi bünyesinde işe başlaması ile gündemi oldukça meşgul etmişti. Sık sık eleştirilerin hedefi haline gelen Tuba Şahin o süreci de aile ilişkilerini de Haberdar Gazetesine anlattı.
"İleride 10 sene sonra falan siyasette olabilirim. Artık o kadar tanınan bir isim oldum ki. Belediyede işe başlamış olmakla birden gündeme geldi ismim. Bu rahatsız edici. Hüseyin Şahin'in kızı olmak bu olaylardan önce farklıydı şimdi farklı. Her zaman güzeldi. Hep yanımda oldu. İnsanların gerçek yüzünü göstermesi açısından önemli birşey. Mesela bir işim olur babamın çevresinden biri ile çözülmesi gerekiyordur. Babam yönlendirir. Git kızım söyle ben Hüseyin Şahin'in kızıyım diye der. Giderim önce söylemem o iş bir türlü halledilmez. Ama Hüseyin Şahin'in kızıyım ben dediğimde "Aaaa söylesene kızım Hüseyin Şahin'in kızı olduğunu" falan derler hallederler. İnsanların gerçek yüzlerini görmemi sağladı babamın kimliği. Belediyede çalışıyor olduğum için çok yıpratıldım. Genelde baba kız ilişkileri iyidir. Babamın hala küçük kızıyım onun gözünde. Bir sene babamın yanında çalıştım. Tubiş bir çay getir, Tubiş şunu yapalım falan. Hani hep evdeki küçük kızı gibi gördü beni. Yanına siyasi çevresi gelirdi o hep bana kızı gibi davranırdı. Bugün Belediye'de bile geldiğinde yanıma uğradıysa Tubiş der. Sonra farkettim ki partide Hatice'ye karşıda böyle davranıyor. O babacan tavrından vazgeçemiyor. Bu Belediyedeki iş meselesinden dolayı, dün gördüklerinde boynuma sarılan arkadaşlar bugün yüzüme bakamıyorlar. Hepsi ile tek tek konuştum. Siyasetin bedeli var diyorlar. Bunu söylerken utanıyorlar. Yani biz bunu yapmak zorundaydık diyorlar. Mahçuplar ama siyaset böyle birşey olmamalı. Annem babamın siyasi kimliğine pek alışamadı. Mesela protokolde babamdan dolayı yeri vardır. Misal bir organizasyonda örneğin festivalde hep şey der. Ya bırakın protokolü, şurada arkada alalım çekirdeğimizi, dikkat çekmeden diğer insanlar gibi eğlenelim, çekirdeğimizi yiyelim. Annem için bu daha büyük bir zevk. Protokolü sevmiyor."