Perihan Savaş yakında 32 sene sonra Facebook'ta karşılaştığı Derya Taşdelenler'le evleniyor. Savaş'la İbrahim Tatlıses'in yaşadığı saldırıyı, Yılmaz Zafer'in acı kaybını, dünü ve yarını konuştuk.
Sizi tanımayan insanlar bile iyi bir insan olduğunuz kanaatine varıyor genelde. Neden acaba?
Belki oynadığım roller yüzünden, belki de insanın yüzüne vuruyor bazı şeyler. Ben ailenin kızı gibiyim.
Kocanız Yılmaz Zafer’i beyin kanamasından kaybettikten sonraki tavrınız da etkili olmuş olabilir.
Olabilir. İnsanlar sanatçılardan böyle bir şey beklemedikleri için şaşırdılar. Ben insan olarak baktığımda yapmam gereken, doğrusu oydu. Genelde magazinel yaklaşıldığı için bu durumlara, beni faklı gördüler.
Büyük aşk yaşadınız bildiğim kadarıyla siz. Ve tak diye ölüm girdi araya. Zor olmalı, nasıl baş ettiniz?
Zordu, hiç kolay değildi. Savaş çok küçüktü o zaman, 1.5 yaşındaydı. Onların adına ben ayakta durmak zorundaydım. Annelik başka bir şey, kendinden önce onları düşünüyorsun. Bir de işime hemen dönmem beni çok rahatlattı. Tabii ki profesyonel yardım da aldım. Tek başıma çıkamazdım o halden. Yaşam devam ediyor. Bu hayat sizin sonuçta.
Tatlıses’ten kızınız Melek’le Yılmaz Zafer’den oğlunuz Savaş arasında bir ayrım yapıyor musunuz? Savaş’ı daha farklı sevmek gibi?
Evlat sevgisini ayırt edemiyorsunuz. Savaş’ın babasını tanımasını isterdim sadece. Bu beni hüzünlendiriyor zaman zaman. Hiç hatırlamıyor babasını çünkü.
Kızınız Melek’ten bir de torununuz var. İbrahim Tatlıses de çok seviyordur torununu.
Seviyordur herhalde. Benim çok ilişkim yok.
Görüşmüyor musunuz?
Görüşmüyoruz ama kavgalı dövüşlü değiliz. Melek’in düğününde de, nişanında da birlikteydik. Çok ortak noktamız da yok artık. Çocuk da büyüdü.
Eskiden de yok muydu ortak noktanız?
Çocuğumuz vardı. Başka yoktu.
Yıldırım aşkı mıydı öyle?
Bilmem. Geçmişe dönüp bakmıyorum artık.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde konuşma yaptı İbrahim Tatlıses. Size uyguladığı şiddeti kastederek “1985’te yaptıklarım hataydı” dedi.
Olabilir tabii, insanlar yaşla birlikte olgunlaşıyorlar. Birtakım şeylerden pişman olabiliyorlar. O da onun bir pişmanlığıdır yani...
İbrahim Tatlıses hâlâ hastanede. Ne diyorsunuz yaşananlara?
Bir şey söylemek istemiyorum çok. Gerekli açıklamaları oğlu Ahmet yapıyor. Allah çocuklarına bağışlasın, iyileşsin bir an önce.
Facebook’ta hayat Anneniz “Benim gibi yalnız kalma, evlen” diye ısrar edermiş size. Ölmeden iki ay önce tutturdu evet. Babam çok erken vefat etti benim. Annem pişman oldu sonra evlenmediğine. Her ne kadar yanında biz olsak da tek başınaydı. İnsanın doğasında da o var ve böyle de olması gerekiyor.
Ne zaman evleniyorsunuz peki?
Daha tam tarih belirlemedik ama yakın inşallah.
Uzun süredir mi birliktesiniz?
32 sene önce arkadaştık.
Sonra nasıl buluştunuz?
O dönem kısa bir arkadaşlığımız oldu. Sonra birbirimizi kaybettik. Yeniden Facebook’ta buluştuk. Kaderde varmış demek ki. Tamamlanamamış şeyler bu dünyada tamamlanıyor.
Facebook aileleri dağıtıyor diye itiraz edenler de var.
Aslında çok fazla o âleme dalmamak gerekiyor. Ben oyun oynuyorum orada. Farmville kafamı boşaltıyor. Özel yaşamında yapamadıklarını yapıyorsun. Domates ekiyorsun vs.
Evlendikten sonra sanal olmayan bir ‘Farmville’ hayatı kurarsınız belki.
İnşallah, olabilir tabii neden olmasın. Çocuklar da büyüdüler. Melek evlendi. Savaş da yarın öbür gün aynı şekilde gider. O zaman yaşamla baş başa kalacağım. Bunu da yalnız götürmemek gerekiyor. Yaşam devam ediyor.
Aşk var mı peki, yoksa sadece yalnızlık korkusu mu?
Yalnız kalma korkusundan birlikte olunmaz. Para verirsin, birisini tutarsın, seninle beraber durur. Bu evde çalışan bir kadın da olabilir. Ama bir şeyleri paylaşmak farklı. Arkadaşla, anneyle, çocuklarla paylaşamadığınız çok özel şeyleri…
Gençlik aşkı mı sizce, yoksa bu yaşlarda yaşanan mı?
Bu yaşlarda yaşanan. O zaman daha olgunlaşmış oluyorsunuz. Bu daha keyifli. Gençken anlamıyorsun, kakara kikiri geçiyor. Yaşanmışlıklarla insanlar birbirlerini daha iyi anlıyorlar.
‘Sırat’ dizisinde de bahtsız bir kadını canlandırdınız konuk oyuncu olarak. Aldatan bir koca var değil mi dizide? Aldatıyor, dövüyor, bağırıyor çağırıyor. Kadın da şeker hastası. Komaya giriyor ve adam insülini vermiyor çünkü başkasına âşık.
Yaptırır mı aşk böyle şeyler?
Yaptırıyor demek ki. İnsanlar birlikteyken başkalarına âşık olabilir ama o ilişkiyi bitirmeden ötekine başlamak benim için ters. Gelirsin dersin ‘Kardeşim ben âşık oldum’. Ne onu, ne kendini aldat.
Herkese yapamazsınız ama bu itirafı. Kadınları öldüren var, vuran var…
E yani o zaman mektup yazsın. Ya da Facebook’tan duyursun.
‘Yüzleşme’ oyunundan başlarsak, ağır iş olsa gerek insanın kendisiyle yüzleşmesi?
Evet ama sonraki hayatında rahat edebilmek için yüzleşmelisin. Ben hiçbir zaman yaptıklarımdan pişmanlık duymadım. Zamanla yaptığınız hataları tekrarlamıyorsunuz.
Nedir o tekrarlanmayacak hatalar?
Çok büyük şeyler değil. Eskiden kimseye hayır diyemezdim mesela. “Alınır mı, üzülür mü?” diye düşünürdüm. Artık susmuyorum. Hayır demesini öğrendim.
Bu belli bir yaş, bir olgunluk mu gerektiriyor acaba?
45’ten sonra kendinizi düşünmeye başlıyorsunuz. Bir yaşanmışlıkla ilgili. Çocukluk nasıl geçti sizin? Keza beş yaşında tiyatroda sahnesindesiniz.
Hep çalışarak geçti ama güzel bir çocukluk yaşadım. En azından tiyatroyu çok sevdim. Sokakta da oynuyordum ama bisikletim hiç olmadı mesela. Çok isterdim durumumuz müsait olup da bir üniversite bitirmeyi. Kızımı Yeditepe Üniversitesi’ne götürdüğüm zaman hüngür hüngür ağladım bahçede. “Melek” dedim, “ne kadar şanslısın, keşke benim böyle bir imkanım olabilseydi.”
Nereden çıktı o yaşta oyunculuk?
Suna Pekuysal’ın annesi annemin arkadaşıydı. O “Bu çocuğun gözünde ışık var” diyor ve beni götürüyor bir gün Şehir Tiyatroları’na. 1972’ye kadar öyle devam etti. Sonra sinema. Ama tiyatrodan kopulmaz. 2000’de geri döndüm sahneye.
Erkekler ve EQ’ları
Erkekler çabuk unutuyorlar olanı biteni değil mi?
Kadınlar için sanki daha zor...
Adamların EQ’ları (duygusal zeka) çok yüksek değil. Erkeklerde yapılan araştırmalarda EQ’lara çok rastlanmamış. Duygusuzlar. Bir kadın gibi duyarlı olmaları mümkün değil. Doğanın yapısı öyle zaten. Bir kadın bir aşk yaşamak isterse onu sevecek, birlikte olabilecek, elini tutacak… Erkek bir gece bile görüp bir kadınla birlikte olabiliyor. Kadın duygusallığı yaşamadan yapamıyor.
‘Gerçek Kesit’ programında sunuculuk yapıyordunuz. Ne öğretti size o hayatlar?
“Ay bu da mı oluyormuş!” diyordum. Türk filmlerinde olurdu ya. Bakıyorsun bir insanın başına hakikaten bunların hepsi gelebiliyor. Bunları görünce şükrediyorsun. Beterin beteri varmış deyip hayata daha başka bakıyorsun.
Türk filmlerinde oynayarak hayat geçirmek nasıl bir karakter yaratıyordur acaba?
Melodramatik bir kişi oluyor mudur insan?
Yok o kadar olmuyor. Her şey sette kalıyor. En azından benim için öyle. Ama tabii ki yoruyor. Kendiniz varsınız, bir de orada başka bir karakter. Deli olmayan yapamaz. Onun için sanatçılar hafif çatlak, deli oluyorlar.
Sizin çatlaklık nerede nasıl çıkıyor?
Arabada giderken birden oynamaya başlarım mesela. Durup dururken abuk sabuk şeyler yaparım. Kalkar komiklik yaparım evde. Çocuklar çok gülerler. O bir anlamda da kendini rahatlatmak. Sokaktaki çocuklarla oynarım, çizgi film seyrederim...
En sevdiğiniz çizgi film karakterleri?
Tom ve Jerry. Şimdi öyle çizgi filmler yok. Ben de CD’lerini alıyorum.
Çocuksu bir taraf var yani sizde, çocukluk bâki…
Çocukluğumu zamanında çok yaşayamadığım için belki.
Porno furyasında sahnede
Yeşilçam’da star kalmanın belli formülleri var mıdır?
Vardı o dönemlerde. Starlar evlerinden çıkmazlar, halkla iç içe olmazlardı. Erişilmez olmak isterlerdi. Ama ben öyle yaşamadım. Hâlâ pazara giderim, esnafla oturur çay içerim.
Şimdi Twitter’dan muhabbet ediyor ünlüler hayranlarıyla. Gayet iç içeler. Bence o çok sanal bir ortam. Ara sıra Facebook’a bakıyorum. İlk açtığımda hesabı bir baktım 1500 kişi olmuş. Hâlâ insan geliyor. Sistem de kabul etmiyor zaten. Hepsine cevap versem başından kalkamam. Kendi işlerime yetişemem.
Rol aldığınız filmler arasında ‘Niye oynamışım ki” dediğiniz var mı?
O dönemde o teknik imkanlarla yapılan en iyi filmlerdi onlar. Küçümsemek gibi bir şey söz konusu değil. Ben onlarla şöhret oldum. Nasıl inkar edebilirim ki.
Yeşilçam’da porno furyası zamanı çok daralmışsınızdır herhalde?
En zorlandığımız dönem o. Abuk sabuk film teklifleri oldu tabii ama reddettim. 1.5 sene sahneye çıktım. Sonra şarkıcı türkücü furyası başladı.
İnce çorap sevdası
13 yaşında yaşadığınız erken evliliğin sebebi nedir?
O dönem yine tiyatrodaydım. Büyüme merakı vardır ya insanlarda. Annem bana ince çorap giydirmez, makyaj yaptırmazdı, kaşlarımı almak isterdim alamazdım. İstemeye geldiklerinde “Büyüdüm ince çorap giyeceğim” oldu. Evliliği ben hep öyle düşündüm. Ama imrendiğim gibi olmadı. Karşı taraf tiyatrodan ayrılmamı isteyince benim için bitti. Zaten ince çorap da giyemedim, makyaj da yapamadım.
O da mı oyuncuydu, sonra ne oldu?
Doktordu kendisi. Düğün yapılacaktı ama olmadan bitti.
Kaçak gelin mi oldunuz bir nevi?
Aynen öyle oldu.
Evlenmek pek çok insan için özgürlük demek değil mi?
Tek neden o zaten. Küçük yaşta evliliği kabul etmek demek özgürlüğünü kazanmak. Şimdi öyle değil tabii. Kızlar 12 yaşında da ince çoraplarını giymeye başlıyorlar.
O da biraz abartılı değil mi?
Çok ince değil ama, onların yaşına yakışan çoraplar var artık. Bizim dönemimizde yoktu, ayıptı. Sadece kadınların giydiği şeyler vardı.
Sizi tanımayan insanlar bile iyi bir insan olduğunuz kanaatine varıyor genelde. Neden acaba?
Belki oynadığım roller yüzünden, belki de insanın yüzüne vuruyor bazı şeyler. Ben ailenin kızı gibiyim.
Kocanız Yılmaz Zafer’i beyin kanamasından kaybettikten sonraki tavrınız da etkili olmuş olabilir.
Olabilir. İnsanlar sanatçılardan böyle bir şey beklemedikleri için şaşırdılar. Ben insan olarak baktığımda yapmam gereken, doğrusu oydu. Genelde magazinel yaklaşıldığı için bu durumlara, beni faklı gördüler.
Büyük aşk yaşadınız bildiğim kadarıyla siz. Ve tak diye ölüm girdi araya. Zor olmalı, nasıl baş ettiniz?
Zordu, hiç kolay değildi. Savaş çok küçüktü o zaman, 1.5 yaşındaydı. Onların adına ben ayakta durmak zorundaydım. Annelik başka bir şey, kendinden önce onları düşünüyorsun. Bir de işime hemen dönmem beni çok rahatlattı. Tabii ki profesyonel yardım da aldım. Tek başıma çıkamazdım o halden. Yaşam devam ediyor. Bu hayat sizin sonuçta.
Tatlıses’ten kızınız Melek’le Yılmaz Zafer’den oğlunuz Savaş arasında bir ayrım yapıyor musunuz? Savaş’ı daha farklı sevmek gibi?
Evlat sevgisini ayırt edemiyorsunuz. Savaş’ın babasını tanımasını isterdim sadece. Bu beni hüzünlendiriyor zaman zaman. Hiç hatırlamıyor babasını çünkü.
Kızınız Melek’ten bir de torununuz var. İbrahim Tatlıses de çok seviyordur torununu.
Seviyordur herhalde. Benim çok ilişkim yok.
Görüşmüyor musunuz?
Görüşmüyoruz ama kavgalı dövüşlü değiliz. Melek’in düğününde de, nişanında da birlikteydik. Çok ortak noktamız da yok artık. Çocuk da büyüdü.
Eskiden de yok muydu ortak noktanız?
Çocuğumuz vardı. Başka yoktu.
Yıldırım aşkı mıydı öyle?
Bilmem. Geçmişe dönüp bakmıyorum artık.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde konuşma yaptı İbrahim Tatlıses. Size uyguladığı şiddeti kastederek “1985’te yaptıklarım hataydı” dedi.
Olabilir tabii, insanlar yaşla birlikte olgunlaşıyorlar. Birtakım şeylerden pişman olabiliyorlar. O da onun bir pişmanlığıdır yani...
İbrahim Tatlıses hâlâ hastanede. Ne diyorsunuz yaşananlara?
Bir şey söylemek istemiyorum çok. Gerekli açıklamaları oğlu Ahmet yapıyor. Allah çocuklarına bağışlasın, iyileşsin bir an önce.
Facebook’ta hayat Anneniz “Benim gibi yalnız kalma, evlen” diye ısrar edermiş size. Ölmeden iki ay önce tutturdu evet. Babam çok erken vefat etti benim. Annem pişman oldu sonra evlenmediğine. Her ne kadar yanında biz olsak da tek başınaydı. İnsanın doğasında da o var ve böyle de olması gerekiyor.
Ne zaman evleniyorsunuz peki?
Daha tam tarih belirlemedik ama yakın inşallah.
Uzun süredir mi birliktesiniz?
32 sene önce arkadaştık.
Sonra nasıl buluştunuz?
O dönem kısa bir arkadaşlığımız oldu. Sonra birbirimizi kaybettik. Yeniden Facebook’ta buluştuk. Kaderde varmış demek ki. Tamamlanamamış şeyler bu dünyada tamamlanıyor.
Facebook aileleri dağıtıyor diye itiraz edenler de var.
Aslında çok fazla o âleme dalmamak gerekiyor. Ben oyun oynuyorum orada. Farmville kafamı boşaltıyor. Özel yaşamında yapamadıklarını yapıyorsun. Domates ekiyorsun vs.
Evlendikten sonra sanal olmayan bir ‘Farmville’ hayatı kurarsınız belki.
İnşallah, olabilir tabii neden olmasın. Çocuklar da büyüdüler. Melek evlendi. Savaş da yarın öbür gün aynı şekilde gider. O zaman yaşamla baş başa kalacağım. Bunu da yalnız götürmemek gerekiyor. Yaşam devam ediyor.
Aşk var mı peki, yoksa sadece yalnızlık korkusu mu?
Yalnız kalma korkusundan birlikte olunmaz. Para verirsin, birisini tutarsın, seninle beraber durur. Bu evde çalışan bir kadın da olabilir. Ama bir şeyleri paylaşmak farklı. Arkadaşla, anneyle, çocuklarla paylaşamadığınız çok özel şeyleri…
Gençlik aşkı mı sizce, yoksa bu yaşlarda yaşanan mı?
Bu yaşlarda yaşanan. O zaman daha olgunlaşmış oluyorsunuz. Bu daha keyifli. Gençken anlamıyorsun, kakara kikiri geçiyor. Yaşanmışlıklarla insanlar birbirlerini daha iyi anlıyorlar.
‘Sırat’ dizisinde de bahtsız bir kadını canlandırdınız konuk oyuncu olarak. Aldatan bir koca var değil mi dizide? Aldatıyor, dövüyor, bağırıyor çağırıyor. Kadın da şeker hastası. Komaya giriyor ve adam insülini vermiyor çünkü başkasına âşık.
Yaptırır mı aşk böyle şeyler?
Yaptırıyor demek ki. İnsanlar birlikteyken başkalarına âşık olabilir ama o ilişkiyi bitirmeden ötekine başlamak benim için ters. Gelirsin dersin ‘Kardeşim ben âşık oldum’. Ne onu, ne kendini aldat.
Herkese yapamazsınız ama bu itirafı. Kadınları öldüren var, vuran var…
E yani o zaman mektup yazsın. Ya da Facebook’tan duyursun.
‘Yüzleşme’ oyunundan başlarsak, ağır iş olsa gerek insanın kendisiyle yüzleşmesi?
Evet ama sonraki hayatında rahat edebilmek için yüzleşmelisin. Ben hiçbir zaman yaptıklarımdan pişmanlık duymadım. Zamanla yaptığınız hataları tekrarlamıyorsunuz.
Nedir o tekrarlanmayacak hatalar?
Çok büyük şeyler değil. Eskiden kimseye hayır diyemezdim mesela. “Alınır mı, üzülür mü?” diye düşünürdüm. Artık susmuyorum. Hayır demesini öğrendim.
Bu belli bir yaş, bir olgunluk mu gerektiriyor acaba?
45’ten sonra kendinizi düşünmeye başlıyorsunuz. Bir yaşanmışlıkla ilgili. Çocukluk nasıl geçti sizin? Keza beş yaşında tiyatroda sahnesindesiniz.
Hep çalışarak geçti ama güzel bir çocukluk yaşadım. En azından tiyatroyu çok sevdim. Sokakta da oynuyordum ama bisikletim hiç olmadı mesela. Çok isterdim durumumuz müsait olup da bir üniversite bitirmeyi. Kızımı Yeditepe Üniversitesi’ne götürdüğüm zaman hüngür hüngür ağladım bahçede. “Melek” dedim, “ne kadar şanslısın, keşke benim böyle bir imkanım olabilseydi.”
Nereden çıktı o yaşta oyunculuk?
Suna Pekuysal’ın annesi annemin arkadaşıydı. O “Bu çocuğun gözünde ışık var” diyor ve beni götürüyor bir gün Şehir Tiyatroları’na. 1972’ye kadar öyle devam etti. Sonra sinema. Ama tiyatrodan kopulmaz. 2000’de geri döndüm sahneye.
Erkekler ve EQ’ları
Erkekler çabuk unutuyorlar olanı biteni değil mi?
Kadınlar için sanki daha zor...
Adamların EQ’ları (duygusal zeka) çok yüksek değil. Erkeklerde yapılan araştırmalarda EQ’lara çok rastlanmamış. Duygusuzlar. Bir kadın gibi duyarlı olmaları mümkün değil. Doğanın yapısı öyle zaten. Bir kadın bir aşk yaşamak isterse onu sevecek, birlikte olabilecek, elini tutacak… Erkek bir gece bile görüp bir kadınla birlikte olabiliyor. Kadın duygusallığı yaşamadan yapamıyor.
‘Gerçek Kesit’ programında sunuculuk yapıyordunuz. Ne öğretti size o hayatlar?
“Ay bu da mı oluyormuş!” diyordum. Türk filmlerinde olurdu ya. Bakıyorsun bir insanın başına hakikaten bunların hepsi gelebiliyor. Bunları görünce şükrediyorsun. Beterin beteri varmış deyip hayata daha başka bakıyorsun.
Türk filmlerinde oynayarak hayat geçirmek nasıl bir karakter yaratıyordur acaba?
Melodramatik bir kişi oluyor mudur insan?
Yok o kadar olmuyor. Her şey sette kalıyor. En azından benim için öyle. Ama tabii ki yoruyor. Kendiniz varsınız, bir de orada başka bir karakter. Deli olmayan yapamaz. Onun için sanatçılar hafif çatlak, deli oluyorlar.
Sizin çatlaklık nerede nasıl çıkıyor?
Arabada giderken birden oynamaya başlarım mesela. Durup dururken abuk sabuk şeyler yaparım. Kalkar komiklik yaparım evde. Çocuklar çok gülerler. O bir anlamda da kendini rahatlatmak. Sokaktaki çocuklarla oynarım, çizgi film seyrederim...
En sevdiğiniz çizgi film karakterleri?
Tom ve Jerry. Şimdi öyle çizgi filmler yok. Ben de CD’lerini alıyorum.
Çocuksu bir taraf var yani sizde, çocukluk bâki…
Çocukluğumu zamanında çok yaşayamadığım için belki.
Porno furyasında sahnede
Yeşilçam’da star kalmanın belli formülleri var mıdır?
Vardı o dönemlerde. Starlar evlerinden çıkmazlar, halkla iç içe olmazlardı. Erişilmez olmak isterlerdi. Ama ben öyle yaşamadım. Hâlâ pazara giderim, esnafla oturur çay içerim.
Şimdi Twitter’dan muhabbet ediyor ünlüler hayranlarıyla. Gayet iç içeler. Bence o çok sanal bir ortam. Ara sıra Facebook’a bakıyorum. İlk açtığımda hesabı bir baktım 1500 kişi olmuş. Hâlâ insan geliyor. Sistem de kabul etmiyor zaten. Hepsine cevap versem başından kalkamam. Kendi işlerime yetişemem.
Rol aldığınız filmler arasında ‘Niye oynamışım ki” dediğiniz var mı?
O dönemde o teknik imkanlarla yapılan en iyi filmlerdi onlar. Küçümsemek gibi bir şey söz konusu değil. Ben onlarla şöhret oldum. Nasıl inkar edebilirim ki.
Yeşilçam’da porno furyası zamanı çok daralmışsınızdır herhalde?
En zorlandığımız dönem o. Abuk sabuk film teklifleri oldu tabii ama reddettim. 1.5 sene sahneye çıktım. Sonra şarkıcı türkücü furyası başladı.
İnce çorap sevdası
13 yaşında yaşadığınız erken evliliğin sebebi nedir?
O dönem yine tiyatrodaydım. Büyüme merakı vardır ya insanlarda. Annem bana ince çorap giydirmez, makyaj yaptırmazdı, kaşlarımı almak isterdim alamazdım. İstemeye geldiklerinde “Büyüdüm ince çorap giyeceğim” oldu. Evliliği ben hep öyle düşündüm. Ama imrendiğim gibi olmadı. Karşı taraf tiyatrodan ayrılmamı isteyince benim için bitti. Zaten ince çorap da giyemedim, makyaj da yapamadım.
O da mı oyuncuydu, sonra ne oldu?
Doktordu kendisi. Düğün yapılacaktı ama olmadan bitti.
Kaçak gelin mi oldunuz bir nevi?
Aynen öyle oldu.
Evlenmek pek çok insan için özgürlük demek değil mi?
Tek neden o zaten. Küçük yaşta evliliği kabul etmek demek özgürlüğünü kazanmak. Şimdi öyle değil tabii. Kızlar 12 yaşında da ince çoraplarını giymeye başlıyorlar.
O da biraz abartılı değil mi?
Çok ince değil ama, onların yaşına yakışan çoraplar var artık. Bizim dönemimizde yoktu, ayıptı. Sadece kadınların giydiği şeyler vardı.