Cumhuriyet gazetesi yazarı Mustafa Balbay’ın Ergenekon davası kapsamında 2 yıldır tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nde kaleme aldığı Silivri Üçlemesi’nin ikincisi olan “Düşünüyorum, O Halde Sanığım: ZULÜMNAME” yazarlar, şairler, muhabirler ve sanatçılar tarafından imzalandı. “Balbay için Büyük Buluşma” imza gününde binlerce Ankaralı, Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’ne koştu. Konferans salonuna sığmayan okurlar için salonun girişinde sinevizyon kuruldu.
Tanık: ‘Türkiye gözaltında’
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık, okurların etkinliğin düzenlendiği Çağdaş Sanatlar Merkezi’ne sığmadığına işaret ederek, “Türkiye bir büyük gözaltında. Fiziki mekan darlığını göz ardı edebilecek kadar büyük bir baskı altındayız” dedi. Tanık, “Dokunulmaz kimse dokunulmaz kurum kalmadı. Endişe duyan herkesin, daha dar mekanlarda bulunan dostlarımıza güvercin kanatlarıyla sevgilerini iletmelerini büyük bir gururla seyrediyorum. Balbay’la dayanışmak için, cumhuriyetle dayanışmak için buradayız” diye konuştu.
Balbay: ‘Ankara, kaybedilen aydınlar başkenti misin?’
Ardından, tiyatro sanatçısı Yıldız Kenter, Mustafa Balbay’ın büyük buluşma günü için kaleme aldığı mektubu okudu. Balbay, mektubunda dayanışma günü için salona gelen Ankaralılara “Ne zaman çağırdınızsa geldim sizin yanınıza, şimdi de siz benim yanıma geldiniz” sözleriyle seslendi. Konukların salona nasıl geldiğini hayalinde canlandırdığını aktaran Balbay, “24 Ocak 1993’te katledilen Uğur Mumcu’nun adını taşıyan caddeden geçip, 7 Mart 1990’da katledilen Çetin Emeç’in adını taşıyan bulvar üzerinden, 21 Ekim 1999’da aracına konan bombayla aramızdan koparılan Ahmet Taner Kışlalı’nın adını taşıyan parkın hemen kıyısından geçerek, 18 Aralık 2002’de katledilen Necip Hablemitoğlu’nun sokağı Portakal Çiçeği’nin çevresinden dolaşarak 17 Kasım 2006’da katledilen Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin’in adını taşıyan parkın hemen yanından geçip, 21 Haziran 2010 tarihinde ‘hukuk yetmezliği’ sonucunu kaybettiğimiz İlhan Selçuk’un adını taşıyan parkın yakınından geçerek bu salona gelmiş olmalısınız. Ankara.. Kaybedilen aydınlar başkenti misin?” ifadelerini kullandı.
Balbay: ‘Bizi bizim katilimiz yapıyorlar’
Balbay, Ergenekon davasında tutuklanmasının gerekçesine gönderme yaparak, “Uğur Mumcu’yu öldüren örgütleri koordine eden bir terör örgütü üyesi olarak tutuklanacağımı hiç düşünmemiştim. Bu bambaşka bir saldırıdır. Bizi bizim katilimiz yapıp, bizi bize kırdırtmak istiyorlar” dedi. “Özgürlük günü geldiğinde, koşarak Ankara’ya geldiğimde çok daha güçlü bir Mustafa Balbay bulacaksınız” diyerek sürdürdüğü sözlerini dinleyen okurlar göz yaşlarını tutamadı. Balbay’ın mektubunda kullandığı “Arap dünyası tek adam rejimlerini tek adam yönetimlerini devirip, demokrasi nasıl yeşerir arayışında. Türkiye’deki iktidar ise demokrasinin bütün olanaklarını kullanarak tek adam yönetiminin nasıl kurarım arayışında” sözleri büyük alkış aldı.
Say: ‘Kılıçdaroğlu bizi yalnız bırakıyor’
Mektubun okunmasının ardından, dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say bir resital vererek kendi sözleriyle “Silivri’ye seslerini gönderdi.” Kendi bestesi olan Nazım Hikmet Oratoryosu’nun “Ben içeri düştüğümden beri” bölümü büyük alkış aldı. Ardından Say, kendi kızı için bestelediği şarkıyı Balbay’ın kızı Yağmur Balbay için çaldı. Seslendirdiği eserler arasında küçük konuşmalar yapan Say, “Böyle buluşmalarda Kılıçdaroğlu bizi hep yalnız bırakıyor. Biz de CHP’ye oy vermek durumundu kalıyoruz” dedi. Resital sonunda Çankaya Belediye Başkanı Tanık, Say’ın bu sözlerine yanıt olarak “Çankaya Belediyesi bir CHP yapısıdır. Çankaya Belediyesi’nin salonlarına Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun ışık tuttuğunu söylemek isterim” diye konuştu.
‘Balbay karanlık odalarda görev yapıyor’
Balbay’ın kitaplarının imzalanmasından önce, gazetemiz yazarları Özgen Acar, Bekir Coşkun ve Meriç Velidedeoğlu; gazeteci yazar Faruk Bildiricive, Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Ercan İpekçi’nin konuşmacı olarak katıldığı bir panel düzenlendi. Paneli yöneten Acar, Mustafa Balbay’ı 1993 yılında Ankara’ya temsilci olarak atadığını belirterek, “1993’ten beri görevini şimdi Ankara temsilcisi olanak değil, Silivri’de Türkiye Cumhuriyeti’nin aydınlanma sürecine karanlık odalarda görev yapmaya devam ediyor. Balbay Silivri’de rehin konumundadır. Kimin, İlhan Selçuk’un rehini, Cumhuriyet Gazetesi’nin rehini, Atatürk ilkelerinin rehini olarak orada bulunuyor” dedi.
‘Kimin Ergenekonu?’
Faruk Bildirici ise bazı gazetelerde son tutuklamalarla ilgili olarak “Bu bizim Ergenekonumuz değil” yönünde başlıklar atıldığını anlatarak, “Daha önceki tutuklamaları destekliyorlardı. Sizin değilse kimin Ergenekonu?” diye sordu. Başbakan Erdoğan’a da “Neden savcılıktan istifa ettiniz” sorusunu yönelten Bildirici, “Yazmaya, konuşmaya, mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.
‘Başbakan medyayı sorumluluğa davet edemez’
Ercan İpekçi de Başbakan Erdoğan’ın medyayı sorumluluğa davet eden sözlerine tepki göstererek, “Başbakan bugüne kadan medyayı azarladı. Medyayı sorumluluğa davet etmek sizin hakkınız değil” dedi.
‘Hala bunlardan bir şey bekliyorsunuz’
“8 yıldır aynı şeyi söylüyorum. Hala Başbakan diyorsunuz hala devlet bakanı diyorsunuz. Hala bunlardan bir şey bekliyorsunuz” diyen Cumhuriyet yazarı Bekir Coşkun ise “Orman yandığı zaman içindeki kelebekler, zürafalar da yanar. Anlayanların anlamayanlara anlatması gerekir. Biz bunu gazetelerde yapamıyoruz. Televizyonların yapması lazım onlar da yapamıyorlar. Cumhuriyeti hepinize emanet ediyorum” ifadelerini kullandı. Meriç Velidedeoğlu ise tüm Ankaralıları 14 Mart’ta Silivri’de buluşmaya çağırdı.
Balbay için görkemli buluşma
Cumhuriyet gazetesi yazarı Mustafa Balbay'ın tutuklu bulunduğu Silivri'den kaleme aldığı "Düşünüyorum, O Halde Sanığım: ZULÜMNAME" kitabının yazarlar, şairler ve sanatçılar tarafından imzalandığı "Balbay için Büyük Buluşma" günü, gazetecilerin tutuklanmas