Cumhurbaşkanı recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhuriyet gazetesi ve Can Dündar hakkında suç duyurusunda bulunmasının ardından Basın Konseyi Heyeti, gazeteye ziyarette bulundu.
Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç ve yüksek konsey üyelerinden oluşan heyet, öğle saatlerinde Şişli'deki Cumhuriyet Gazetesi'ne geldi. Türenç, "Dayanışma ruhuyla geldik. Gazetecilik adına sergilediğiniz bu onurlu tavrı desteklemek için geldik. Bir de kutlamak için geldik. Sözün başladığı yerdeyiz. Bir bedel ödenecekse hep beraber ödeyeceğiz. Bu bedeli öderken bu dayanışma ruhunun olmasını çok önemsiyoruz. Bugün Basın Konseyi Yüksek Kurulu toplantısı yaptık. Toplantısı sonrası Can Dündar ve Cumhuriyet'teki bütün arkadaşlarımıza merhaba demek ve onları kutlamak üzere ziyaret etme kararını aldık" dedi.
"3 KERE REANKARNE OLMAM LAZIM"
Türenç, ağırlaştırılmış müebbet, müebbet, 42 yıl hapis cezası isteminden dolayı dehşete kapıldıklarını söylerken, Dündar esprili bir şekilde, "3 kere reankarne olmam lazım. Gidip gelmem lazım yani" diye konuştu.
Gazetenin genel yayın yönetmeni Can Dündar, heyete ziyaretlerinden dolayı teşekkür ederken, "Bizim gazetemizde 'Alo Fatih' hattı yok. Arayayım da susturayım şeyi olmuyor. Tersine arandıkça biz daha üst perdeden tepki veriyoruz. Sizin desteğiniz de bize çok büyük güç veriyor. Yalnız olmadığımızı hissediyoruz. Doğru yolda olduğumuzu görüyoruz. Gazetecilik bayrağının hala yere düşmediğini görüyoruz. Hem meslektaşlarımızdan hem kamuoyundan aldığımız tepkiler de doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Bize güç kuvvet destek verdiniz. Basın Konseyi'nin arkamızda olduğunu bilmek bizim için çok kıymetli" diye konuştu.
"BIÇAĞIN KEMİĞE DAYANMA NOKTASI VAR DEMEK Kİ"
Daha önce de bazı gazetecilerin Silivri Cezaevi'ne koyulduğunu söyleyen Türenç, "O günlerde nedense biz bir şok içerisindeydik. Ne zamanki bu olaylar tırmanıyor ve vahim noktaya geliyor. Basın Konseyi Başkanı olarak diyorum ki ; Bir daha hiçbir hiç bir gazeteciyi o zindanlara tıktırmayacağız. Bir set halinde kenetlenmiş vaziyette duruyoruz" şeklinde konuştu.
Dündar da buna cevaben, "Bıçağın kemiğe dayanma noktası var demek ki. O dönem cılız kalan sesler şimdi çok daha gür çıkıyor. Sessiz kaldıkça daha çok üstümüze gelindiğini gördük galiba. Bir araya geldikçe de geri püskürtebildiğimizi gördük. Hakikaten artık bu vesile ile dünya duydu. Söyleyip duruyorduk ama nihayet bütün dünyaya da gösterdik ne olduğunu" ifadelerini kullandı.
DOKTORA TEZİ DEVLET SIRRALARI ÜZERİNEYMİŞ
İlginç bir tesadüf olarak doktora tezinin devlet sırları yasası üzerine olduğunu belirten Dündar, "Basında devlet sırları meselesinin haber özgürlüğüne karşı kullanıldığına dair bir araştırma yapmıştım. İngiltere ve Türkiye'den iki örneği karşılaştırmıştım. 1980'lerde yazmıştım. Ne devlet sırrıdır, ne basın özgürlüğüne girer diye bir şey yazmıştım. Onun için savunmamız hazır yani. 300 sayfalık bir tezim var. Tezin özeti şuydu; Türkiye'de de Avrupa'da da devletler kendi kirli işlerini örtbas etmek için devlet sırrı kavramını bir kılıf olarak kullanıyorlar. Devlet sırrı damgası kimin elindeyse en çok onun kirinin pasının örtülmesine hizmet ediyor. Basının görevi de kendi işini yapmak ve o damgayı halk adına silebilmek. Dolayısıyla bunu yaptığımızı düşünüyorum" dedi
Basın Konseyi Heyeti ve Can Dündar ziyaretin ardından Cumhuriyet Gazetesi'nin önünde hatıra fotoğrafı çektirdi.