Sen doğrusunu yaptın Mehmet Mert!
İnternette sörf yapıyordum.Bölgeyle ilgili haberleri takip ederken bi de ne göreyim?Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar aleyhinde paparazi türünden haberler almış başını gidiyor.
Belden aşağı vuran vurana.
Havada uçuştuğu iddia edilen donlar.
Ulu orta öpüşmeler.
Personelden kimilerini dolaylı olarak metres pozisyonuna sokmalar falan...
Nereden bakılırsa bakılsın, iğrenç ifadeler.
Doğrusuyla-eğrisiyle...
Günlerce takip ettim.
Seviye aşağılardaydı.
Eğer bunun adı gazetecilikse, bu ülkenin geleceği meleceği yok demektir...
Hangi belediye başkanı kimi düdüklemiş.
Kimin dudaklarında dilini gezdirmiş, bana ne ki?
Dünyanın gözü önünde popo avuçlayan devlet adamlarını görmemişler mi bu tür haber peşinde koşanlar.
Kucağında hatun gezdiren Çeçenistan Devlet Başkanı Ramzan Kadirov, yılın devlet adamı seçildi bi dergi tarafından...
Velev ki yazılanlar doğru Silivri de.
Cezası ne?
Yazanların kırdıkları fındıklar, Allah'ın kamerasında zumlanmıyor mu sanki?
Biri bizi gözetlemiyor mu yoksa?
İsterdim ki;
İçi doldurulmuş bilgilerle.
Dokuz sütuna manşet olacak belgelerle, Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar'ın varsa yolsuzlukları yazılsın.
İhaleler.
Kaçaklar.
Rant pazarlıkları falan...
Silivri yerel basınında yer alan iddiaların ne kadar doğru olduğunu öğrenmenin en kolay yolu, muhatabına sormaktan geçiyordu.
Öyle de yaptım.
Keşke şunu da sorsaydım" diye bi pişmanlığım olmadı. Aklıma gelen ve iddia konusu her şeyi gündeme getirdim. Sadece havada uçuşan don ve öpücüklere değinmedim. Zira değil dile getirmek, hafızamdan geçirmek bile şerefsizliğin diğer adı olurdu.
Karşımdaki bi devlet kurumunun temsilcisiydi. Sorgulamam gereken alan ise icraatları olmalıydı. İnternet sitemde yayınlamak üzere röportaj yaptığımı bi gün sonrasında da röportajın Haberdar Gazetesi'nde yer alacağını daha iddialara geçmeden Başkan Işıklar'a söyledim.
Söylemeyebilirdim de...
Başkan Işıklar, olayın bu yönüyle hiç ilgilenmedi bile. O, sadece hakkındaki iddialara cevap verdi, hem de hiç kaçınmadan...
Haa, bu arada, ilk kez konuşma fırsatım olmuştu Başkan Işıklar ile. Bi daha ne zaman karşılaşacağımı da bilmiyorum.
Buraya kadar her şey sıradan. Bi gazetecinin, bi belediye başkanıyla röportaj yapmasında garipsenecek ne var ki?
Sonrası biraz çirkefçe.
Meğerse şunlar yaşanmış arka planda da benim bile haberim yok. Başkan Işıklar'ın aleyhinde sürekli olumsuz yazan bi grup tayfa, röportajın, Haberdar Gazetesi'nde yayımlanmasından rahatsız olmuş.
Nasıl olur da Işıklar'ın savunmasına yer verilirmiş!
Benim Silivri de ne işim varmış?
Ben kim mişim...
Cart-curt yani...
Aslında tepkilerden zerre kadar etkilenmedim. Çünkü, bölgedeki yerel gazetecilik yapanların içerisinde, mesleğin kudsiyetini algılayanlardan daha çok mesleğin çarkına tükürenlerin olduğunun yakın şahidiyim. İçimizi sürekli kanatan bi yaranın varoluşudur bu durum...
Haksızlığa uğrayan kişi ise Haberdar Gazetesi İmtiyaz Sahibi Mehmet Mert. Sözde, Özcan Işıklar ile anlaşma yoluna gitmiş. Yetinmemiş, yayımladığı röportajın karşılığında belediyeye binlerce gazete satmış. Lafı evirip çevirmeden söyleyecek cesaretleri olsa, bi gazete sahibin para karşılığında kendisine bedel biçtiğini iddia edecekler.
Bu yerel gazetecilerin mantığını öteden beri anlamam.
Aleyhte haber yaparsın, "Kim seni destekliyor" ya da "Karşı taraftan ne istedin de vermedi, saldırıyorsun" derler.
Lehte yayımlarsın, bu kez de, "Kaç lira aldın da yağlamış, ballamışsın" derler...
Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık misali. En iyisi, karşıya tükürmek, yani tam ortaya...
Şimdi konunun özüne gelelim ki, fındık beyinliler, başkalarına saldırmasınlar.
Silivri'de patlak veren, pompalanarak sözde İstiklal Marşı krizine dönüşen süreçte, AK Partili Meclis üyesi Metin Karakaş'ın beyanatını adil bulmadığım için bi köşe yazısı kaleme almıştım.
Başkan Işıklar da bi şekilde yazıyı okumuş ve "Bir kişi de gelip, konuyla alakalı benim görüşümü almadı" cümlesini kurunca, anladım ki Silivri'deki yerel gazetecilerin ekseriyatı sadece köşelerinden yazı yazıyor.
Fantastik bi durum söz konusu yani...
O bölgedeki gazeteciler, bazı iddialarla itham ettikleri kişiye, "İddialar karşısında ne diyorsunuz " diye sormadıkları için, bi gazeteci olarak bölgeye gitmek de bize farz oldu. Benim orada ne işimin olduğunu merak edenler, umarım bu yanıtla tatmin olmuşlardır.
Ki.
Gazeteciliğin sınırları sınırsızlıktır...
Mehmet Mert, günlük çıkan bi gazetenin sahibi olduğu için de kendisinden ben talep ettim röportajın yayımlanmasını. O da kabul etti. Gerekçesi de "Bu gazetede herkesin görüşüne yer vardır" oldu.
Yerelkulis Sitesi'nde yayınladıktan sonra da, Haberdar Gazetesi'nde kendi imzamla yayımlandı. Bunun için de ne bedel ödedim kendisine ne de kendisi benden bi talepte bulundu.
Niyetim; seviyesiz bi tartışma sürecine son noktayı koymaktan ibaretti.
Neticede ne mi oldu;
Başkan Işıklar, bi gazeteciye çektiği küfürlü mesajı kabul ederek özür diledi. Seviyenin düştüğünün farkına vararak, belkide yeni rota çizecek.
Herhangi bi gazete ya da internet sayfasında hasbelkader kendilerine yer bulan şahısların, gazetecilik mesleğini alet ederek ne denli tehlikeli olabileceği ortaya çıktı.
Araştırmadan.
Belgesiz.
Hatta seviyesiz.
Aslı astarı olmadığı halde, bi belediye başkanının röporatjını yayımladığı için Mehmet Mert'i, pazarlık yapmakla suçlayan sözde bu gazetecilerin gerçek yüzü de ortaya çıkmış oldu.
Sen doğrusunu yaptın Mehmet Mert.
Şimdi daha net tanımış olmalısın, oturduğu yerden, uydurma belden aşağı, savaş açan baltacıları...
Ki.
Ben belediye başkanı olsaydım, röportajımı yayımlayan, icraatlarımı ve temsil ettiğim makamı halka duyuran gazete sahibine, belediye kanunun verdiği yetki ve hak çerçevesinde maddi katkı sağlardım. Belgeli olarak aleyhimde haber yapsa bile...
Bu işten en kazançlı çıkan şimdilik ben oldum.
Röportaj bittikten sonra, Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar, küçük bi poşet tutuşturdu elime. Tarım Projesi kapsamında üretilen ürünlermiş.
İki ufak poşet baharat.
Çeyrek kalıp sabun (Peynir sanmıştım.)
Bi kavanoz da bal...
Aslında bunu da almazdım ama, ilk kez karşılaştığım birisinin ikramına "hayır" diyemedim. Hala da poşetinde duruyor...