Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Cezaevi Komisyonu, halen tutuklu olan 22 gazeteciyi ziyaret etmeye başladı. Bu kapsamda gerçekleştirilen ilk ziyarete ilişkin rapor hazırlandı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ile CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer'den oluşan iki kişilik heyet, Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, gazeteciler Mehmet Baransu, Erol Savar, Hatice Duvar ve Sami Tunca ile görüştü. Tutuklu gazetecilerden yaşadıkları sıkıntılar ve gündemdeki gelişmelere ilişkin yorumlarını dinledi.
Hazırlanan raporda, gazetecilerin anlattıkları ve durumları şöyle aktarıldı:
HİDAYET KARACA:
'30-35 metrekare koğuşta üç kişi kalıyoruz. Olmayan bir telefon konuşması için tutukluyum. Delil yok. TV'lerimizi susturma operasyonu. Tahşiyeciler Örgütü ile ilgili 2009'da İsmail Hakkı Pekin 7 sayfalık rapor tutmuş. Emniyet de 2008'de rapor vermiş. Onanmış dosya. Örgütün lideri Usame Bin Ladin savunuculuğu yapıyor.
Terör örgütü yöneticisi olmakla suçlanıyorum. 5 hukukçu mütalaa yazdı 'Böyle örgüt olmaz' diye. Örgütün örgüt olabilmesi için bir hiyerarşik yapı olmalı. Dışişlerini Cemaat dinliyor denildi; Amerika'nın dinlediği ortaya çıktı. Dışişlerinin dinlenmesi de yanlış, içeriği de yanlış. Bunu programlarda da söyledik. Böcek davasından bir şey çıktı mı? Yok. Balyoz, Ergenekon, KCK, Oda TV davalarında emri kimin verdiğini herkes görmeli. Daha önceki davalarla benzerlikler var. Bir el var, daha önce onlara yapılan şimdi bize yapılıyor. Değişen bir şey yok.
SİYASİ DAVALARIN TALİMATINI ERDOĞAN VERDİ
Şimdi bizi kim içeride tutuyorsa onları da o yaptırıyordu. Emirleri veren hükümetti, Erdoğan'dı. Devlet memuru Başbakan'a karşı bir şey yapamaz. Hele hele Tayyip Erdoğan'a karşı hiçbir şey yapamaz. Memur devletin memurudur.
İzmir'de zekat verdi diye 4 kişi tutuklanıyor ama IŞİD tutuklanmıyor. Kim paralel ise Allah onun belasını versin. Zaman zaman AKP'liler Fethullah Gülen'le görüşmek istiyorlardı. Biz de aracı oluyorduk. Çok AKP'liye aracı oldum. Mayıs 2013'te Bülent Arınç da gitti.
Biz medya olarak o dönem operasyonları destekledik ama darbeye karşı olduğumuzdan yaptık. Biz olmasak 27 Nisan muhtırasından sonra kim destek verecekti? Ama maalesef kurunun yanında yaş da yandı. Kim haksızlık yaptıysa bunun bedelini çeksin. Kim kime haksızlık yapmışsa bunlar günün birinde ortaya çıkar. Ben kimseye karşı husumet beslemedim.
KİM HUKUKUN DIŞINA ÇIKTIYSA HESABINI VERSİN
Yalçın Akdoğan 'kumpas' dedi, ben twit attım, bulabilirsiniz. 'Kumpas kuruldu diyorsa bu davalar yeniden görülmelidir' dedim. Kim hukukun dışına çıktıysa bunun hesabını verecektir. Kesinlikle hukukun dışına çıkılmamalı. Ben yanlış yapan hiçbirine sahip çıkmam. Fethullah Gülen'in böyle bir talimatı olamaz hakime, polise. Polis, hakim ve savcı devletin polisi, hakimi ve savcısıdır. Polisler de zaten bize talimatı Başbakan, Bakan verdi dediler.
Bir hınçla tutuyorlar bizi içeride. Sulh ceza hakimliği uygulamasının kaldırılması gerekli. Bu konuda CHP'nin teklifi var. MHP de benzer görüşlere sahip. Bir an önce bu kanun çıkarılmalı.
EŞİM ZİYARETİME ETEĞİNİ ÇIKARIP PARDESÜ İLE GELDİ
Eşlerimiz aramada sıkıntı çekiyor. Etekte metal var deniliyor. Etekle giremezsin diyorlar. Eşim eteğini çıkarıp pardesü ile görüşe geldi. Özgürlüğümüz elimizden alındıktan sonra 5 yıldızlı otel olsa ne olur.''
MEHMET BARANSU:
'Balyoz darbe planını ve 'çok gizli belgeleri' yayınlamakla suçlandım. Hakkımda 85 dava, 5 soruşturma var. Hepsi basınla ilgili. Bir basın affı gündeme gelmeli. Sınırlamasız bir basın affı gerekiyor. Özellikle twitter da bu kapsamda olmalı. 5 aydır tutukluyum, iddianame yok hala.
SAVUNMAMI ADİL ŞEKİLDE HAZIRLAYAMIYORUM
2 Mart'ta tutuklandım. Metris'te 70 gün kaldım. Sonra buraya aldılar. Tutuklandıktan sonra cezaevinde 120 gün yalnız bıraktılar. Stresten 6-7 kg verdim. Sonra gazeteler bu durumu yazınca yanıma bir kişi verdiler. Şu anda 2 kişi kalıyoruz. 120 gün spora tek çıktım. Şu anda 4 kişi çıkıyoruz haftada bir sefer. Sohbet hakkı kullandırılmıyor.
Tomurcuk çayın kapağı ile yemek yedim. Cezaevi hazır değil diye kaşık yok dediler. Sıcak su, soğuk su problemi yok ama 10 kitap sınır var. Bilgisayar kullanmaya alışkınım ama burada yok, savunmamı elle yazıyorum. Adil bir şekilde savunma hazırlayamıyorum. Eşim ziyaretlerde sıkıntı yaşıyor. Sabah 9'a görüş koyuyorlar. İstanbul'un öbür ucundan nasıl gelecek? Kampüs içinde de cezaevi uzak olduğu için sıkıntı yaşıyorlar. Yürümek yasak, servisle ulaşım sağlıyorlar kampüs içinde.
ULUDERE KATLİAMI MGK KARARIYLA YAPILDI
Uludere'de 34 kişiyi öldürdüler ama beni yargılıyorlar. Devletin gizli belgelerini teşhir ettiğim iddiasıyla. Baransu'nun yazdıkları doğrudur diye kabul ettiler. Uludere katliamı MGK kararı ile gerçekleştirildi. Orada Uludere Mahkeme kararını, PKK liderleri öldürülecek iddialarını, Bahoz Erdal'ı öldürmek için 34 kişiyi öldürdüklerini yazdım.
Mersin'de GDO soruşturması yapılmış. GDO soruşturması kapatılıyor mu diye Hüseyin Çelik'e sordum. GDO ile ilgili iki kez haber yaptım. Bundan dolayı hükümete darbe yapmaktan hakkımda dava açıldı. GDO'da 15 gün ceza verdiler, sonra tüm eski cezalar da üzerine eklendi. Bu yüzden mutlaka Meclis'in basın affı getirmesi lazım.
5 ay bitiyor, iddianame yok. Hep sorulan kimden aldı, nasıl aldı. CD'den belge çaldın diye suçluyorlar beni. Oysa Aytaç Yalman'ın kitabında 15 yerde 'Ses kayıtları 1. Ordu'da çıktı' diye yazıyor. 3 gün sonra Erdoğan'ın da bunları dinlediği söyleniyor. Ses kayıtları daha sonra Abdullah Gül'e de gitti. Birçok insana gittiyse bana niye gelmesin? Bavulu bana eski bir asker olduğunu söyleyen biri verdi.
NEDİM'LE İLGİLİ YAZDIĞIM YANLIŞTI, TAYYİP ERDOĞAN İNTİKAM ALIYOR
Balyoz'da eşlerle görüştüm ve yazı yazdım. Belgeler yayınlandığı gün oğlum yoğun bakımdaydı. Yani kötü bir dönemime denk gelen haberlerdi. Oda TV ile ilgili 5 yazı yazdım, Oda TV tam bir rezalet. Bir hatam var, cezaevinde iken Nedim'le ilgili yazdığım yanlıştı. Nedim'i ilk ben aradım. Ahmet ve Nedim için yapılan yürüyüşe katılmadığım için yanlış yaptım.
Ergenekon ile ilgili beni suçluyorlar ama en az haberi ben yaptım. Benim durumum Balyoz'daki duruma benziyor. Balyoz'da yapılanlar bana da yapılıyor. Said-i Nursi'nin bir sözü var; 'Beşer zulmeder kader adalet eder' diye. Ben kimseye bilerek zulüm yapmadım. Muhtemelen kader bana adalet ediyor şu anda. Tayyip Erdoğan intikam alıyor, asker de destekliyor.
DİNDAR KESİMİN VİCDANI YOK, BİR TEK SOL KESİM BENİ SAVUNUYOR
Dindar kesimin vicdanı yok. En fazla eleştirmesi gereken sol kesim ama onlar beni savunuyor. Onlar bu duruma adalet ve hukuk açısından yaklaşıyorlar. Sulh ceza hakimliklerinin kaldırılması gerekli. Benim açımdan oy verilir parti CHP olarak görünüyor. Ailemden ilk kez 4 kişi CHP'ye oy verdi. Beni suçlayacaklarsa üç kez AKP'ye oy verdiğim için suçlasınlar. 'Baransu gazeteci mi' demiyorlar mı, çok üzülüyorum. Arşivler ortada. 28 Şubat döneminde, Tantan döneminde yazdıklarım ortada. Gazeteciliğim biliniyor''
TETİKÇİ OLARAK KULLANILDIĞINI DÜŞÜNÜYOR MU?
''Ben niye tetikçi olayım? Bu algı benim tarzımdan kaynaklanmış olabilir. Ergenekon ve Balyoz'la ilgili tüm günahları bana yüklüyorlar. İnsanlar bana acımasızca yaklaşıyor. Tabi ki benim de hatalarım olmuştur, ben burada özeleştiri de yapıyorum.''
''Ben onlara bakmam. Konu kime yarıyor, kime yaramıyor diye bakmam. Ben savcı değilim, hakim değilim. Evi basan, tutuklayan ben değilim. Balyoz'da haksızlık olduğunu biliyorum. Sadece listede ismi var diye insanlara zulmedildi. Liste dışında bir şey yok. Balyoz'la ilgili kim tutuklanmışsa hepsini ziyaret edeceğim. 22 tanesi dışında hepsini, kabul ederlerse tabi. Askeri en iyi ben bilirim. İlk kez dokunulmayanlara dokundum. Dağlıca baskınını ilk kez ben yazdım. Askerden en fazla bilgi Haziran-Temmuz arasında gelir. Çünkü şura yaklaşmaktadır.''
EROL ZAVAR: Odak dergisi, Sahibi ve eski Yazı İşleri Müdürü. İsnat edilen suç: Anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak. Ankara-Sincan 1 No'lu F Tipi Cezaevi / Hükümlü (Ziyarete Ankara Milletvekilleri Necati Yılmaz ve Şenal Sarıhan da katılmıştır.) 2000 yılında ''Direniş Hareketi''ne üyelikten müebbet hapis cezası aldım. 2001 Ocak ayından beri Cezaevindeyim. Mesane kanseri ve KOAH hastasıyım. Kanser teşhisi 1999'da konuldu. Her yıl ameliyat oluyorum. Mide rahatsızlığım, bel-boyun fıtığım da var. 2-3 yıl önce diz ameliyatı oldum.
Odak Dergisi'nde hala yazıyorum. 15 ve 17 yaşlarında iki çocuğum var. Ziyaretime geliyorlar. Cezaevinde kitap sınırı yok ama gelen dergiler uzun aralıklarla geliyor. Bizim elimize ulaşması en erken 1-2 ayı buluyor. Güncelliğini yitiriyor. Tedavi için doktora gidince jandarma kelepçeyi çıkarmada zorluk çıkardı. Doktor çıkarmasını istedi, asker beni darp edip ters kelepçe taktı ve zorla hastaneden geri getirdi.
HATİCE DUMAN: Atılım gazetesi, Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü. İsnat edilen suç: Silahlı örgüt kurmak veya katılmak (MLKP). Verilen ceza: Müebbet hapis (karar 4 Mayıs 2011'de verildi). 2002'den 2014'e kadar Gebze M Tipi Kapalı Cezaevi'nde kaldı. Ardından Bakırköy Yarı Açık Cezaevi'ne geldi. 10 yıl tutuklu kaldı. Anayasa Mahkemesi'nde uzun tutukluluk nedeniyle hak ihlaline ilişkin bireysel başvurusu iki yıldan fazla bir süredir beklemede. Benzer durumda olan başvuruların bir kısmında hak ihlali verilerek yeniden yargılama kararı verilirken, bir kısmında ise yeniden yargılamaya gerek görülmemiş.
Cezaevi yönetiminden bilgisayar kullanımı için bir oda tahsisi istiyorlar. Gündemde Silivri Cezaevine sevk iddiaları var. Bunu kesinlikle istemiyorlar. Aynı cezaevinde hasta tutuklular arasında yer alan Fatma Tokmak ile şizofreni hastası Tuğçe Özgül'ün durumlarıyla kamuoyunun ilgilenmesini istedi. Çocuklu kadın tutuklu ve hükümlüler için Cezaevi'nin çocuk yemeği çıkarması talebinde bulundu.
SAMİ TUNCA: Yeni Evrede Mücadele Birliği Dergisi Yazı İşleri Müdürü. Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Cezaevi, Hükümlü (Ziyarete Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü de katılmıştır.) 2008 yılındaki bir dosyası (gazetecilik faaliyeti değil) Yargıtay tarafından onanınca 10.5 yıl mahkumiyet aldı. Kendi isteğiyle tek başına kalıyor. İçerideyken ise gazeteci olduğu dönemde Gezi Direnişi ile ilgili bir başka davadan da yargılanıyor. Dergi olarak düzenledikleri Deniz Gezmiş anması da yasadışı sayılmış ve dava açılmış. Kitap ve Süreli yayınların kendisine geç ulaştırılmasından şikayetçi. Hükümlülerin birçok kolay ve basit talebine cezaevi yönetiminin duyarsız kalındığını ve bu yüzden açlık grevleri ile seslerini duyurmaya çalıştıklarını belirtti.