İnsan kendini özgür hissettiği kadar özgürdür.
Özgür olmayı ne kadar düşlüyorsa o kadar özgürdür.
Herkes her şeyi yapmakta serbesttir aslında ama din, devlet ve ahlak kurallarını ciddiye aldığı için her istediğini yapamaz.
Bu sebeple hapse girme, cehennemde yanma korkusuyla ve cesareti olmadığı için bu dinle, bu devletle, bu ahlakla yaşar.
Mutluluk, aşk, yalnızlık vb. şiir kavramları gibi, özgürlük de arandığında ulaşılamayan ve bu süre içinde insanın kendi hayatını ona buna bağlayarak hiç etmesine sebep olan bir metafordur.
Bir insan belki ancak tek başına yapa yalnız olursa gerçekten özgürdür!
En genel haliyle, özgürlük, bağlı ve bağımlı olmama, dış etkilerden bağımsız olma, engellenmemiş ve zorlanmamış olma halini dile getirmektedir.
Türk Dil Kurumu, Güncel Türkçe Sözlük'de özgürlük sözcüğünü şöyle tanımlamaktadır:
"1. Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbestî.
2. Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumu, hürriyet.
Yazın bir kenara!
Bu yazı Tuncay Özkan’ın tahliye kararını kutlamak için kaleme alındı.
Bazı dostlarım hatırlayacaklardır.
Tuncay Özkan cezaevindeyken sık sık söylerdim.
Tuncay Özkan Türkiye’nin siyasi geleceğinde önemli bir yere sahip olacak diye.
Yazın bir kenara.
Bu sözümün arkasındayım.
Bakın Tuncay Özkan sol tarafın ağzı laf yapan, ezber bozan, iyi hatiplik yapan, konuşmasıyla etkileyici özelliğe sahip bir gazetecidir, politikacıdır.
İnandıklarını söyler, söylediklerinin arakasında durur.
Dünü değil geleceği konuşur.
Aydınlık Türkiye’nin güneşe bakan yüzlerini kucaklar.
Ve göreceksiniz, uzun süre siyasi başarılara imza atacak bir simge olarak kendinden bahsedecektir Tuncay Özkan.
Tuncay Özkan!
Yıl zannediyorum 1998’di.
O zamanlar fahri olarak bölgenin DHA (Doğan Haber Ajansı) muhabiriyim.
Tuncay Özkan’da Kanal D haberin başında.
O günlerde tanıştım kendisiyle ve o günlerde Tuncay Özkan’ın yıldızı parlamaya başlamıştı.
Benim haberlerim haber merkezine aktığında arar kısa bilgi alırdı arada bir.
Sonra Silivri cezaevinde ziyaret ettim birkaç defa.
Geçtiğimiz gün tam 1994 günün ardından tahliye oldu Tuncay Özkan.
Aramıza yeniden hoş geldin Tuncay Özkan.
Senin gibi yürekli insanlara ihtiyacı var bu ülke insanının.
Senin gibi cesur kalemlere ihtiyacı var bu ülke basınının.
Senin gibi ağzı doğru dürüst laf yapan, inandığını söyleyen, söylediğine inanan siyasilere ihtiyacı var bu ülke siyasetinin.
Hadi bakalım gazan mübarek olsun!
Ey özgürlük!
Bu yazıyı kaleme aldığımızda, Zülfü Livaneli’nin EY ÖZGÜRLÜK şarkısından bahsetmesek olmazdı değil mi?
İşte o şarkının sözleri:
Okulda defterime, sırama ağaçlara yazarım adını.
Okunmuş yapraklara, bembeyaz sayfalara yazarım adını.
Yaldızlı imgelere, toplara tüfeklere, kralların tacına, en güzel gecelere, günün ak ekmeğine, yazarım adını.
Tarlalara ve ufka, kuşların kanadına, gölgede değirmene yazarım adını.
Uyanmış patikaya, serilip giden yola, hınca hınç meydanlara yazarım adını.
Ey özgürlük.