Muhalefetin 1 Kasım seçimleri sonrası için “5. parti” tartışmalarının adresi olarak işaret ettiği AKP’de, 13 yıllık tarihinde hiç olmamış gelişmeler yaşanıyor. Tüzük değişikliğiyle yeniden adaylık hakkı verildiği halde listelere alınmayan partinin eski önde gelen çok sayıda ismi, bir tür “siyasi itaatsizlik” tutumuna girerek partiyle bağlarını iyice koparma düzeyine indirdi. Küskün konumuna geçerek seçim kampanyasına da destek vermeyen bu isimler, 1 Kasım sonrası yeni bir siyasi yol haritası için beklemeye girdi.
AKP’de, daha önce yaşanmadığı için bir ilk niteliği taşıyan “eski isimlerin pasif direnişinin” geriye doğru eylül ayındaki olaylı büyük kongreye kadar giden bir arka planı bulunuyor. Kongrede, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı Binali Yıldırım’ın Başbakan Ahmet Davutoğlu’na karşı aday gösterilmesi için imza toplanması düzeyinde partiyi tam ortadan bölen gelişmeler yaşanmıştı. Kongre krizi, Davutoğlu’nun MKYK listesinde geri adım atmasıyla çözülmüş, ancak partide yol ayrımları tam bu noktada başlamıştı.
Mesafe koydular
Kongrede tüzük değişikliğiyle 3 dönemliklere yeniden adaylık hakkı verilmesi de parti içindeki ayrışmayı körükledi. Erdoğan’a yakın isimler seçilecek yerlerden aday gösterilirken parti politikalarına eleştirel yaklaşan isimler liste dışı bırakıldı. O andan itibaren bu isimler partiyle aralarına mesafe koymaya başladı. Bu isimler arasında Sadullah Ergin, Hüseyin Çelik, Nihat Ergün, Nimet Baş’la birlikte çok sayıda milletvekili yer alıyor. Bu isimlerin 7 Haziran sonrası partinin karar vericilerinin erken seçimi istemelerine karşın koalisyonu savunma noktasında aynı görüşte olmaları dikkat çekiyor. Aynı isimlerin yine 7 Haziran sonrası çözüm sürecinin buzdolabına kaldırılıp güvenlikçi bir politika izlenmesine karşı çıkma noktasında da görüş birliği içinde olduklarının altı çiziliyor.
Kampanyada yoklar
Partinin kuruluşundan bu yana hep liste başı ya da seçilecek yerlerde bulunan bu isimler, AKP’nin seçim kampanyasına destek vermeme kararı aldı. Parti yönetiminin, “1 Kasım’da tek başına iktidar için her türlü yöntemi kullanma, birlik beraberlik içinde olma” tavrına karşın küskün konumdaki isimlerin, taban üzerinde etkili oldukları seçim bölgelerine bile hiç uğramadıkları tespit edildi. Kampanyaya destek vermemeleri, parti yönetimince de gelecekteki hesaplar için not edildi.
Davutoğlu’nun kaderi, Gül’ün kararı
AKP’deki itaatsizlerin, parti yönetimiyle bağlarını azaltırken kendi aralarındaki yakınlıkları ise artırmalarına dikkat çekiliyor. Kendi aralarında da “partinin kuruluş felsefesinden uzaklaşan, toplumun farklı kesimlerini dışlayan ve daralan politikalarına” ilişkin eleştirel değerlendirmeler yapılıyor. Ortak görüşler oluşturan bu isimlerin siyasete veda etmek yerine, 1 Kasım’da çıkacak sonuçlara göre yeni siyasal değerlendirmeler yapmaya hazırlandıklarını ve bunun için beklemede olduklarını gösteriyor. Bu çerçevede AKP’nin yine tek başına iktidar olamaması halinde Davutoğlu’nun durumunun ne olacağı ve Abdullah Gül’ün ne yapacağının, bu isimlerin yol haritası için belirleyici olacağı söyleniyor.