'Bu maddeler varsa biz yokuz'

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu neden sürece destek vermediklerini anlattı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul'da gazetelerin genel yönetmenleriyle biraraya geldi. Kılıçdaroğlu, toplantı öncesi çözüm süreciyle ilgili açıklamalarda bulundu.
Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin gündemi uzunca zamandır terör ve Kürt meselesi konusunda AKP iktidarının Öcalan’la “çözüm süreci" adı altında sürdürdüğü pazarlıklara odaklanmış bulunmaktadır. Bu bağlamda AKP, medyayı da büyük ölçüde arkasına alarak, CHP’yi süreci engellemek, sürecin dışında kalmak, sürece katkı vermemek ve kendi çözüm önerilerini ortaya koymamakla suçlamaktadır. Bu bağlamda kamuoyumuzu ve dış çevreleri etkilemeye yönelik dayanaksız iddialar üretmektedir. Kalıcı toplumsal barışa güçlü bir katkı yapmak üzere bu belgemizle, hakkımızdaki tümüyle geçersiz, asılsız ve yanlış olan bu iddiaları yanıtlamayı ve CHP’nin Kürt meselesinin çözümüne ilişkin görüşlerini halkımızla paylaşmayı amaçlıyoruz" dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, görüşlerini maddeler halinde şöyle açıkladı. Kılıçdaroğlu açıklamasında, "Türkiye’nin en temel sorunu olan terörün bitirilmesi ve Kürt meselesinin barışçıl yollarla çözülmesine ilişkin halkımızın talep ve beklentilerinin CHP bütünüyle arkasındadır. Toplumsal barışın birey odaklı, eşitlikçi ve özgürlükçü bir yaklaşımla, kalıcı olarak tesisi CHP’nin ana hedeflerindendir. 

Bu itibarla, CHP’nin sözkonusu sorunların ortadan kaldırılmasına karşı olduğu yolundaki iddialar gerçek dışı siyasi amaçlı söylemlerdir. Halkımızın kabul etmeyeceği pazarlıklar içinde olduğu için süreci AKP TBMM’yi dışlayarak, Öcalan/Kandil’le işbirliği halinde, tek taraflı ve siyasi sorumluluktan uzak bir anlayışla yürütmektedir. CHP’nin halkımızın bilgi ve iradesi dışında yapılan böyle bir pazarlığa ortak olması mümkün değildir. AKP, her zaman yaptığı gibi olası bir başarısızlığın faturasını CHP’ye yükleyebilmek için CHP’yi pazarlık süreciyle ilişkilendirmeye çalışmaktadır. CHP’nin görevi ülkemizin geleceğine ve insanlarımızın huzur ve güvenliğine zarar verebilecek gelişmelere karşı durmak, toplumsal barış arayışını meşru ve sağlıklı bir zemine çekmeye çalışmaktır. 

CHP çözüm “arayışından", toplumsal barış ve dayanışmadan yanadır. Tüm yurttaşlarımızın huzur, güven, birlik ve dayanışma içinde eşit olarak yaşamalarını istemektedir. Fakat AKP tarafından yürütülen ve içeriği açıklanmayan “pazarlıklar süreci" hakkında halkımızın da paylaştığı ciddi kaygılarımız vardır. CHP, kalıcı bir toplumsal barış istemektedir. AKP ise Kürt yurttaşlarımızın hassasiyetlerini kendi siyasi emellerine alet etmek istemektedir. CHP, ülkemizin coğrafi ve ulusal bütünlüğü ile güvenliğini koruyarak demokratik, sosyal, sürdürülebilir bir çözüm arayışı içindedir. AKP ise ülke bütünlüğünü ve güvenliğini tehlikeye düşürecek maceraperest arayış ve taahhütler altına girmektedir. CHP’ye göre çözümün adresi TBMM’dir. AKP’ye göre ise çözümün adresi Öcalan’dır. CHP, halkın istediğini uzlaşmayla yapalım demekte, AKP ise “ben yaparım, onu da akil adamlarım marifetiyle halka kabul ettiririm" dayatması içindedir" ifadesini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gazetelerin genel yayın yönetmenleriyle Swiss Otel'de biraraya geldi. Demokrasi ve Özgürlük Bildirgesi konulu toplantıda konuşan Kılıçdaroğlu, çözüm süreciyle ilgili CHP'ye yöneltilen eleştirilere yanıt verdi. Kılıçdaroğlu, 'Demokrasi ve Özgürlük Bildirgesi'yle CHP'nin hangi şartlarda çözüm sürecine destek vereceğini anlattı. Toplantıya CHP Genel Başkan Yardımcıları Gürsel Tekin, Sezgin Tanrıkulu, Umut Oran ile CHP milletvekilleri katıldı.

"CHP KÜRT MESELESİNİN KALICI ÇÖZÜMÜ İÇİN ATILACAK TÜM ADIMLARIN DESTEKÇİSİDİR"
Kılıçdaroğlu CHP'ye 'CHP sürecin içinde olmalı ve AKP’yle işbirliği yaparak sürece katkı vermelidir. Neden bunu yapmıyor? eleştirisini de yanıt verdi. Kemal Kılıçdaroğlu, "Dört nedenimiz var. Birincisi şu. AKP, Kürt sorunuyla ilgili girişimlerini gizli tuttuğu, halkımızdan ve CHP’den sakladığı sürece, CHP sürecin hangi aşamasına, nasıl dahil olacaktır? Bir bilinmeze ve maceraya ortak olmak, CHP’nin sorumluluk ve görev anlayışıyla bağdaşmaz. İkinci nedenimiz şu, başta Sayın Erdoğan olmak üzere süreç konusunda açıklama yapan tüm AKP yetkilileri, şunu söylüyorlar; Öcalan ile pazarlık yapmadık, PKK’ya ödün vermedik, süreç çok iyi gidiyor, halk da bundan çok memnun. Israrla bunu söylüyorlar. Süreç bu kadar başarıyla devam ediyorsa, AKP, bu başarıya CHP’yi niye ortak etsin? AKP, tek taraflı olarak yürüttüğü bu süreçte, CHP’nin katılmasıyla bugün yapamadığı hangi işi yapacak? 

Bize göre, AKP’nin CHP’yi süreçle ilişkilendirme çabasının iki amacı vardır. Birincisi hukuksuzluğa meşruiyet kazandırma isteği. İkincisi ise olası bir başarısızlıkta, suçlayacağı bir günah keçisi yaratma ihtiyacı. CHP, Kürt meselesinin kalıcı çözümü için atılacak samimi ve sağlıklı sonuçlar verecek bütün adımların destekçisidir. Fakat özel çıkar amaçlı siyasi hesaplara dayanan, samimiyetten ve halkımızın beklentilerinden uzak aldatmacalara CHP’nin destek vermesi mümkün değildir. CHP Kürt meselesinin kalıcı çözümü için atılacak ve samimi sonuçlar verecek, tüm adımların destekçisidir. CHP'nin özel çıkar amaçlı siyasi amaçlara dayanan ve halkımızın beklentilerine uzak aldatmacalara destek vermesi zaten beklenemez" dedi.

"AKP MECLİS ÇATISI ALTINDAKİ PARTİLERİ YERİNE ÖCALAN İLE GÖRÜŞMEYİ TERCİH ETMİŞTİR"
CHP'nin çözüm süreciyle ilgili kaygılarından da bahseden Kemal Kılıçdaroğlu, "AKP’nin Kürt meselesinin çözümüne ilişkin geçmişi, hata ve başarısızlıklarla doludur. Sicili bozuktur. Bundan önceki açılımlarında AKP, yurttaşlarımızın beklentilerini karşılayamamış, seçimler öncesinde geçici bir sükûnet ortamı sağlamak ve Kürt yurttaşlarımızın oylarını çelmek için bir istismar kampanyası yürütmüştür. Bu kez de durum farklı gözükmemektedir. AKP, çözüm stratejisi veya planı konusunda bugüne kadar hiçbir açıklama yapmamış ve TBMM’ye bilgi vermemiştir. Bu yaklaşım, AKP’nin Kürt yurttaşlarımız başta olmak üzere halkımızı bir kez daha kandıracağı yönündeki şüphelerimizi artırmaktadır" dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Meclis çatısı altındaki siyasi partilerle görüşmek yerine AKP Öcalan’ı muhatap almayı tercih etmiştir. AKP, PKK’ya geri dönülmez biçimde meşruiyet kazandırırken, Öcalan’ı da Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi muhatabı haline getirmiş ve yabancı devletlerin ve uluslararası kuruluşların PKK’yı terör örgütü olarak nitelendirmelerinin gerekçesini tümüyle ortadan kaldırmıştır. Türkiye terörle mücadelede bugüne kadar savunduğu tezleri en azından uluslararası platformlarda artık savunamayacaktır. Mahiyeti bilinmeyen pazarlıklar sonucu silahlı PKK unsurlarının ülke dışına çıkmaları konusunda hukuk devleti ilkelerine aykırı uygulamalar yapılması ihtimali çok güçlüdür. Hukuk ilkeleri ihlal edilerek alınan sonuçlar kalıcı olamaz ve her zaman geri tepebilir. Silahların gölgesi altında yapılan pazarlıkların uygulanması ise saygın bir hukuk devletine yakışmaz. Buna izin verip imkân tanıyanlar hukuk karşısında sorumlu olurlar. Biz hukuk karşısına sorumlu olmak istemiyoruz " diye konuştu.

"SİLAHLARIN SUSMASI ELBETTE GEREKLİDİR AMA YETERLİ DEĞİLDİR"
Silahların susmasının toplumda bir rahatlık sağlayacağını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Silahların susması elbette olumlu ve gereklidir. Toplumumuzda geçici de olsa bir rahatlık sağlayacaktır. Ancak bu yeterli değildir. Bu unsurların, silahlı veya silahsız ülke dışına çıkmaları halinde, gerekli gördükleri durumda tekrar terör eylemlerine başlamaları kendileri tarafından da ifade edilmiştir. Bu durum geçmişte yaşanmıştır. Yeterli koşul şudur. PKK’nın Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı her türlü terör ve şiddet eyleminden vazgeçtiğini ve silahlarını yetkili kurumlara teslim edeceklerini kesin bir dille açıkça ilan etmesidir. İşin özü budur. AKP, süreç hakkında sessiz kalırken, PKK’nın dağ kadroları ve Öcalan karşılıklı mektuplar ve açıklamalar yoluyla kamuoyunu şekillendirmekte ve süreci yönlendirmektedirler. 

Türkiye’nin geleceğini etkileyecek bu kadar önemli ve duyarlı bir konuda AKP’nin sessiz kalarak toplumsal alanı Öcalan’a bırakması son derecede sağlıksız, vahim ve yanlıştır. AKP’nin siyasi sorumluluktan bu denli kaçmasının iki nedeni vardır. Birincisi izlediği yol ve yönteme kendisi bile inanmamakta ve güvenmemektedir. İkincisi ise, Öcalan’a halkımızın kabul etmeyeceği, hazmedemeyeceği vaatlerde bulunmuştur. Bu da bizim kaygımızı güçlendiriyor. Komşu ülke Suriye’deki krizin derinleştiği ve Suriye’nin kuzeyindeki Kürt grupların güç kazandığı bir dönemde AKP’nin PKK ile müzakerelere başlaması, birtakım bölgesel hesapların da gündemde olduğu izlenimi vermektedir" dedi.

"AKP İKTİDARI SAMİMİ VE DÜRÜST DAVRANMALI, ŞEFFAF OLMALIDIR"
Çözüm sürecinin nasıl yürütülmesi gerektiğine yönelik önerilerini de dile getiren Kılıçdaroğlu, "Kürt meselesi ve terör Hükümeti aşan, bütün toplumu ilgilendiren ve çözüm için her kesimin katkısını gerektiren bir konudur. Bunun için, çözüm arayışı hukuk devleti ilke ve kurallarına ve ülkenin yasalarına göre yürütülmelidir.PKK’nın belirlediği çerçeve ve koşullara göre değil, Hükümetin de içinde yer alacağı bir yöntemle oluşturulacak geniş ve kapsayıcı toplumsal bir mutabakat doğrultusunda yürütülmelidir. Çözüm arayışının Öcalan - Kandil tarafından yönetilmesine izin verilmemelidir.AKP iktidarı süreç sırasında demokrasiden uzaklaşmamalı, samimi ve dürüst davranmalı, kişisel ve gizli bir gündem gütmemeli, halkımızın kabul etmeyeceği bir taahhüt altına girmemeli ve şeffaf olmalıdır. Önemli bir not, AKP bugüne kadar bu ölçülerin hiçbirisine uymamıştır" diye konuştu.

"CHP, İCRA ORGANININ TEK TARAFLI VE YANLIŞ İCRAATLARINA TBMM'Yİ ORTAK ETMEMEK İÇİN ÜYE VERMEMİŞTİR"
CHP'nin Çözüm Sürecini Değerlendirme Komisyonu'na üye vermemesiyle ilgili eleştirilere de yanıt veren Kemal Kılıçdaroğlu, "AKP’nin Araştırma Komisyonu önerisi, PKK’yla yapılan pazarlıkların uygulamasında meşruiyet ihtiyacını karşılayarak hükümetin elini rahatlatmak ve yasama organı olan TBMM’yi hükümetin icraatına ortak etmek amacıyla atılmış bir adımdır. AKP’nin önerdiği araştırma komisyonunun gerekçesindeki şu ifade çok önemlidir. 'TBMM’nin süreçle sağlıklı şekilde irtibatı kurulabilecek' deniliyor.Hükümet, özellikle silahlı PKK unsurlarının ülke dışına çekilmesi konusunda karşılaşılan sıkıntıları aşmak için Meclis’i kendi icraatının içine çekmeye, yani çözüm süreciyle ilişkilendirmeye çalışmıştır. Oysa TBMM icra organı değil, yasama organıdır. CHP Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu gerçeğinden hareketle, icra organının tek taraflı ve yanlış icraatlarına TBMM’yi ortak etmemek için AKP’nin önerdiği Komisyona üye vermemiştir.Temel nedeni budur " dedi.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Politika Haberleri