BUNUN ADI DEMOKRASİ OLMAMALI

HABERDAR gazetesi ve www.haberdar.com.tr Haber Müdürü Oktay Apaydın'dan Ankara izlenimleri....

BUNUN ADI DEMOKRASİ OLMAMALI

 

Beş gündür Ankara sokaklarında parti genel merkezlerinde oluşan yoğunluğu, adaylık telaşını, beklentileri izlemeyi sürdürüyorum. Belki yazımın sonunda bu notu düşmerm gerek sma ben başında yazmayı tercih ettim. Parti ayrımı yapmadan söyleyeyim ki bu adaylık belirleme sürecinin adı DEMOKRASİ olamaz…Yöntem olarak DEMOKRATİK’te olamaz..Bu olsa olsa 12 Haziran günü siyasal partilerin lider kadrolarının yurttaşların önüne koyacağı bir DAYATMA LİSTESİDİR.

 

AKP, MHP, CHP, BDP ve diğer partiler kendilerine uygun yöntemlerle bir aday belirleme süreci yaşadılar.Bu süreçte parti genel merkezleri yurdun dört bir yanından gelen aday adayları ile aday adaylarına destek verenlerele doldu taştı.Kaba deyimiyle parti yöneticileriyle herkes “ahbap-çavuş” ilişkilerini, hemşehrilik bağlarını, duygusal dayatmaları kullanarak kendi adaylarına o seçiciler kurullarında bir öncelik yaratmaya çalıştı. İnanın bu kimi noktalarda iğrenç diyaloglara da sahne olan sancılı sürecin içinden çıkacak milletvekili adayları da bundan mutlu değil ama onlarda bu sürecin aktörleri olarak sahnede yer almak  zorunda bırakıldı.

Birkaç küçük örnekleme ile Ankara’da parti genel merkezlerinde yaşananları aktarmak isterim. Aday adayları bir heyecan içerisinde katla arasında mekik dokuyor..

“Filanca Genel Başkan Yardımcısı yerine geldi”, “Falanca Genel sekreter yardımcısına ulaşmak için sekreterine adımızı yazdırdık”,  “Sıralar belli olmuş”, “Kendi adamlarını koymuşlar” sölerini sıklıkla duymak olanaklı.

 

Bunu yanında herkesin elinde bir cep telefonu bir yerleri arıyor.. Oradan gelen sinyallere göre kat aralarında turlamaya devam ediyor. Bir genel başkan yardımcısı yada parti meclisi üyesi ile görüşen kendini mutlu sayıyor. Sahi sizce bu görüşmelerde neler söyleniyor.Kısaca onu da paylaşayım...Aday adayı yada o adayaı destekleyen odaya giriyor.Kısa bir selamlaşmanın ardından kimi zaman teke tek kimi zaman toplu olarak durumlarını anlatıyor. Şuradan geldim,şöyle işler yaptı.Çok iyi partiliyim.Partiye emek verdim vs vs..peki yanıt ne oluyro. İnanın bu yanıt yada benzeri tüm adaylara söyleniyor... “Falanca ilde senden iyisi mi var.. Hiç merak etme...Sen git çalış...Senin yerin garanti. Elimden geleni yapacağım. Genel Başkanda seni görmek istiyor”. Odada oturuyorum. Gelen gidenler sürekli değişiyor ama söylemler aynen yazdığım gibi. İnsanlara gereksiz umutlar veriliyor. Sözler veriliyor.Günler böyle akıp gidiyor. Boşa geçen saatler, stres, sıkıntı..Her gelen uydurma haberle hareketlenen kulisler..Ve odalarında kapanmış kimi sıralayacağını,hangi kriterlerle bu sıaralamayı yapacağını düşünen PARTİ BÜYÜKLERİ...

 

Ankara’da ayrımsız parti genel merkezlerinde yaşananlar bunlar...Bir daha yaşanmasın dilekleri de bir sonraki seçim öncesine umutları taşıyor. Ama bu kısır döngü hep böyle sürüp gidiyor... Bunun adına da “DEMOKRASİ” diyoruz.. Bu demokrasi ise bizim kitaplarda okuduklarımız, bize öğretim üyelerinin anlattıklar koca bir YALAN....

 

Seçim kriterlerini de yarın adaylar açıklandığında göreceksiniz. Liyakat, partiye emek verme, çalışmak, dürüstlük, eğitim düzeyi, hitabet vs gibi özelliklerin ne kadar gözönüne alındığını hep birlikte göreceğiz. Umarım seçiciler enaz hata ile bu işin içinden çıkarlar.. Bizde bir dahaki seçimde gene genel merkez kapıları önünde, yöneticilerin sekereteryalarında  “DEMOKRASİ”   adına kulisleri izlemek üzere buradan ayrılacağız.

 

 

İZLENİMLER…

CHP Genel Merkez binasındaki danışmadan kart alıp içeri giriyoruz. Öyle her kata çıkılmıyor. Asansör akıllı, kartı gösterip çıkacağınız düğmeye basıyorsunuz.

Akıllı binanın giriş katı tıklım tıklım. İnsanlar birbirleriyle konuşarak ya volta atıyorlar ya da köşelere sinmişler -Ne işe yarayacaksa?- birbirleriyle kulis yapıyorlar. Ellerinde cep telefonları sürekli görüşme halindeler. Mutlaka takım elbiseli ve kravatlılar. Öyle anlaşılıyor ki, hemen hemen hepsi aday adayı.

Aday adayları kendilerini tanıtmak için çeşitli yöntemlere başvuruyorlar. Arabasını kendi fotoğrafı ile süsleyenler ya da el broşürü dağıtanlar, artık çağdışı kalmış. “Promosyon” devrine girmişiz:

Özel sağlık merkezi olan bir aday adayı, dayamış ambulansı genel merkezin önüne. Beleş tansiyon ölçtürüyor.

İncir dağıtanını mı istersin, Erzurum işi kehribar tespih vereni mi... Duyduğumuza göre, işi abartanlar da varmış: Aday adayı olduğu ilin, parti ilçe örgütlerine birer sıfır araba bağışlayanlar örneğin...

Parti büyükleri ile konuşuyoruz. Aday adaylarının ruh hallerine ve beklentilerine göre farklılıklaştıklarını söylüyorlar. Biz onların anlattıklarından şöyle bir döküm çıkarabildik:

Profesyoneller: Partinin yetkili organlarında ya da Meclis grubunda yer alıp siyaseti bir anlamda profesyonelliğe dökmüş olanlar. (Milletvekilliğine en yakın isimler bu gruptan çıkıyor.)

Haybeciler: Cingöz takımı. Milletvekili seçilip dolgun maaş, rahat bir emeklilik düşleyenler. Kısaca, haydan gelip huya gidecek olanlar.

Bulundumcular: Daha çok partililerin başvurduğu bir yöntem bu. Bir çeşit her an göz önünde bulunma fırsatı. Her seçimde mutlaka bir yere aday olunuyor, eninde sonunda bir belediye meclis üyeliği ya da il genel meclisi üyeliği kapılıyor.

Ya tutarsacılar: “Hele bir başvurayım, belki listeye girerim” beklentisi içinde olanlar.

Doğrucu davutlar: Vatana, millete hizmet aşkıyla adaylığa soyunanlar.

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Politika Haberleri