CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Hükümete sesleniyorum, siz demokrasi konusunda samimi misiniz, barış konusunda samimi misiniz, insan hakları konusunda samimi misiniz? Samimiyseniz benim bazı önerilerim var” diyerek hükümete seslendi ve şu önerileri sıraladı:
“Özel yetkili mahkemeleri kaldıralım.
2006’dan bu yana verilen kararların tamamını yeniden görüşülmek üzere doğal mahkemelere gönderelim. Yeniden yargılama yolu açalım. Çünkü bu mahkemeler Recep Tayyip Erdoğan’ın sopa olarak kullandığı mahkemeler.
Milletin seçtiği milletvekillerini hangi gerekçeyle siz hapislerde tutuyorsunuz. Açın kapıları o milletvekilleri gelip parlamentoda görev yapsın.
Uzun tutuklamalar var. Her hakimin keyfine bağlı. Demokrasi mi istiyorsunuz, getirin değiştirelim.
-“SİLAH ELİNDE OLAN O DA RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN YOL ARKADAŞI, MASADA OTURUYOR”-
Terör suçunu gelin yeniden tanımlayalım. Şiddet olmadığı sürece terörden vazgeçelim. Kalem tutan adamla elinde silah tutan adamı nasıl aynı kefeye koyarsınız? Yazarı, çizeri, gazetecisi hapiste. Ne diye, terörist diye. Silah elinde olan o da Recep Tayyip Erdoğan’ın yol arkadaşı, masada oturuyor, karşısında.
Anayasamızın 54. maddesi var. Getirin, Toplantı Gösteri Yürüyüşleri Yasasını değiştirelim.
Hapiste yüzlerce üniversite öğrencisi var. Getirin, bu ayıba da son verelim.
Siyasi Partiler Yasası’nı getirin, değiştirelim. Lider sultasına son verelim. Recep Tayyip Erdoğan’a da çağrıda bulunuyorum. Getir Siyasi Partiler Yasası’nı, milletin vekillerini milletin kendisi seçsin.
Diyarbakır Cezaevini, Demokrasi ve İnsan Hakları Müzesi yapalım, getirin yasayı.
Uludere işi. 34 tane bu ülkenin yurttaşı katledildi, üstünü kapatıyorlar. Getirelim Uludere Komisyonu’nu, her siyasal partiden eşit sayıda milletvekili olsun, katledenleri çıkaralım. Ama sen getiremezsin, çünkü sen demokrasiyi içine sindirememişsin hala.
-“GEL ŞU BARAJI YA KALDIRALIM YA 5 YAPALIM YA 1 YAPALIM”-
Bir demokrasi hırsızlığı yaşanıyor. Oy hırsızlığına yol açan da yüzde 10 seçim barajıdır. Kardeşim sen demokrasi mi istiyorsun, özgürlük mü istiyorsun, milli egemenlik mi istiyorsun. Gel şu barajı ya kaldıralım ya 5 yapalım ya 1 yapalım. Getirir mi? Oturup terör örgütü mensuplarıyla bunu konuşacağına adam gibi yasayı getir, parlamentoda konuş.
-“HERKESİN İNANCINA SAYGI GÖSTERECEKSİN”-
Herkesin inancına saygı göstereceksin. Herkes nerede ibadet yapmak istiyorsa onun imkanını sağlayacaksın.
Son günlerde bir moda çıktı biliyorsunuz, gizli tanık, gizli dinleme, gizli takip, demokrasilerde var mı böyle bir şey? Tecavüzcü mü, gizli tanık yaptınız, yalancı mı, gizli tanık yaptınız? Bu demokrasi ayıbıdır. O yargıçlar bunun altında kalacaktır, o savcılar da bunun altında kalacak. Getir, buna son verelim.
Nevruz Anadolu’nun geleneksel bayramıdır. Gel kardeşim Nevruz’u da bayram yapalım, bu ülkede herkes bayramını kutlasın. Yapar mı, yapmaz. 19 Mayıs’ı, 23 Nisan’ı yasaklayan zihniyetten demokrasi mi beklenir.
-“SABAH AKŞAM KÜFREDECEKSİN SONRA BARIŞTAN SÖZ EDECEKSİN”-
Eğer bir ülkede medya özgürlüğü yoksa vatandaşın haber alma özgürlüğü yoktur. Yasasını çıkaralım, medya özgür olsun. Senin talimatında haber yapmasın. Senin talimatında gazetecilerin işine son verilmesin. Medyanın özgürlüğü için yasayı çıkaralım. Her siyasal partinin lideri çıkıp medya özgürlüğüne saygı duyacağım, söz veriyorum diye millete taahhütte bulunsun.
Sabah akşam küfredeceksin sonra barıştan söz edeceksin. Sabah akşam medyayı baskı altına alacaksın sonra demokrasiden söz edeceksin.”
-“YALANCIDAN BAŞBAKAN OLMAZ”-
Diyebilirler ki, ‘yeni mi aklınıza geldi’. Hayır efendim ne söylüyorsak söylediğimiz her cümlenin arkasında olduk. Bu söylediklerimin tümüyle ilgili CHP’nin kanun teklifi vardır. Biz başkalarının yaptığı gibi bugün söyleyip ertesi gün sözümüzden vazgeçmeyiz. Ne demiştim, yalancıdan başbakan olmaz.”
CHP Genel Başkanı, söz konusu tekliflerin içinde yer aldığı “Gerçek Adalet Gerçek Demokrasi ve İnsan Hakları İçin CHP’nin Çözüm Önerileri” başlıklı kitapçığı da grup toplantısında gösterdi.
-“PES YANİ”-
Partisine yönelik eleştirilere de CHP Genel Başkanı, “Bütün bunlara rağmen hangi gazeteciyle karşılaşsak, ‘Efendim CHP’nin çözüm önerileri nedir?..’ Pes yani. 89 raporu diyoruz, daha sonraki raporlar diyoruz, diğerleri diyoruz, özgürlük diyoruz, barış diyoruz, kanun teklifleri diyoruz, duymuyorlar bizi, görmüyorlar bizi, üç maymunları oynamak medya mensuplarına yakışmaz. Üç maymunları oynamak demokrasilerde olmaz. Bir Allah’ın kulu da kalkıp şu soruyu sormuyor, 11 senedir bir iktidar var, başında da Recep Tayyip Erdoğan var, bu adamın bırakın yüz sayfayı, bırakın 50 sayfayı, bırakın 10 sayfayı, bırakın bir sayfayı, yarım sayfalık çözüm önerilerini gören var mı? Dönüyorlar, CHP’nin çözüm önerisi hangisi? Bu kadar saçmalığı başka hiçbir ülkede görmedim” yanıtını verdi.
-“76 MİLYONLUK TÜRKİYE’Yİ BÜTÜN YURTTAŞLARI ABDULLAH ÖCALAN’IN AĞZINA BAKTIRDIN”-
CHP Genel Başkanı, şöyle devam etti:
“Ne diyor, Recep Tayyip Erdoğan. ‘Bana güvenin’ diyor. Tek söylediği o. Sabah akşam günün 24 saatinde de nerdeyse her gün yalan söyleyen adama nasıl güveneceğiz. Recep Tayyip Erdoğan’a şunu sormak isterim. 76 milyonluk Türkiye’yi bütün yurttaşları Abdullah Öcalan’ın ağzına baktırdın. Bundan utanmadın mı? Biz güvenmiyoruz. Recep Tayyip Erdoğan’a ve hükümetine güvenmiyoruz. Oturacak adam gibi sorunu nasıl çözmek istiyorsa oturacak, konuşacak, anlatacak. Şimdi medya bize saldırıyor, neden, CHP konuşmuyor? 300 milletvekili var, kimseden tık yok, onlara niye bir şey söylemiyorsun. CHP’liler konuşurlar, yeri, zamanı gelince konuşurlar. Süreçten kimsenin haberi yok. Bakanların da haberi yok, milletvekillerini bıraktım zaten. Geçenlerde birisi söylemiş, ‘Meclis’te sıkıldım, sadece el kaldırıp indiriyorum’.
Bizim temel kaygımız hayal kırıklığıdır. Hayal kırıklıkları tedavisi imkansız sorunlara yol açar. Size bir şeyi daha hatırlatmak isterim, 2004. Erdoğan gitti Brüksel’de, müzakerelere başlamak için imza attı, geldi. O dönem sağduyulu ses CHP’den çıktı. Bu anlaşmanın altına imza atmayın.”
Partisinin grup toplantısında Başbakan’a yüklenen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “İfade özgürlüğünü ayaklar altına alacaksın. Medya özgürlüğünü ayaklar altına alacaksın. Yargıyı susturacaksın. Sonra da kalkacaksın bana demokrasi dersi vereceksin. Sana İsmet İnönü’nün söylediği gibi hadi canım sen de demek benim görevimdir” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmaya söze, “Esenyurt’tan gelen arkadaşlarım şunu unutmasınlar. Onların sorunları çözülünceye kadar CHP olarak olayların takipçisi olacağız. Sayıları 25 bine ulaşıyor. Hiçbirisinin günahı yok. Ama sonradan bir bakıyorlar, çoğunun evi yasadışı. Sizler ev sahibi oluncaya kadar bizler de bu olayı unutturmayacağız” diyerek başladı.
-DEVLET ADAMI TARİFİNİ YAPTI-
Türkiye’nin önemli bir süreçten geçtiğini ifade eden CHP Genel Başkanı, devlet adamı tarifini yaparak şöyle dedi:
“Bütün yurttaşlarımızın kafasında bir kaygı var. Adına ister Kürt sorunu diyelim, ister terör sorunu diyelim, ister Doğu Güneydoğu sorunu diyelim, bir sorun var yani orta yerde bir cenaze var. Bu sorunun bitmesi lazım. Bu konuyla ilgili olarak ana muhalefet partisi olarak geçmişe baktığımızda sorunun çözümüyle ilgili en sağlıklı önerileri getiren parti biziz. Daha 1989 yılında ilk raporu yazarak sorunun nasıl çözülebileceğini kamuoyunun önüne koymuşuz. O raporun gerekleri o zaman yerine getirilseydi bugün yaşadığımız sorunların hiçbirisini yaşamamış olacaktık. Çünkü CHP’nin tarihsel bir sorumluluğu var. Biz devlet adamı kimliğiyle sorunlara bakarız. Kişisel çıkarlar peşinde değildir devlet adamı. Devlet adamlarının en temel özelliği sorunu önceden görüp çözümü üretmektir. Aynı zamanda bunu halkla paylaşmaktır. Devlet adamı dediğimiz kişinin temel özelliği kişisel çıkarlarının peşinde değil ülkenin çıkarlarının peşinde olmasıdır. O nedenle bu olay günlük sıcak siyasetin konusu olmaktan çoktan çıkmıştır.”
-“SABOTE EDİLDİ”-
CHP Genel Başkanı, konuşmasında özetle şunları söyledi:
“Parlamentoda her siyasal partiden eşit milletvekilinin katıldığı bir uzlaşma komisyonu kuralım. Her partiden milletvekilleri bu soruna çözüm üretmek için o masanın etrafında bir araya gelsin. Sonra ne dedik, bu yetmez. Parlamento dışında bu komisyona bağlı olarak çalışacak bir de Gerçekleri Araştırma Komisyonu kuralım dedik. Bunun 4 temel nedeni vardır. Bir, siyaset kurumu sorumluluk üstlenecek. Bir araya gelmeyen siyasal partiler terörün devamını isteyen partilerdir. İki; sorun sadece siyaset kurumunun bir araya gelmesiyle çözülecek bir sorun olmaktan da çıkmıştır. Sorun bir toplumsal uzlaşma sorunudur. Üç; ilk kez siyaset kurumuyla sivil toplum beraber bir sorunu çözmek için bir araya geleceklerdi. Dört; Devlet bu süreç içinde hiçbir zaman meşru zeminin dışına çıkmayacaktı. Ana hedefimiz buydu. Ama bu hedef hem Sayın Başbakan hem diğer siyasi partinin liderleri tarafından açıkça sabote edildi. Yolu ve yöntemi öneren de biziz.
-"180 DERECE BİRBİRİNDEN FARKLI"-
Şimdi diyorlar ki sizin önerinizle AKP’nin önerisi aynı. 180 derece birbirinden farklı. Asla aynı değil. Gerçekleri Araştırma Komisyonu TBMM’deki uzlaşma komisyonuna bağlı olarak çalışacak, siyasi iktidara değil. Biz sorunun çözüm yeri olarak TBMM’yi gösterdik, başka bir yeri değil. O nedenle bizim önerimizle onların önerileri arasında 180 derece fark var.
-"2002’DEN 2013’E NE OLDU?"-
Yurttaşlarımın unutmaması gereken bir hatırlatmayı yapmak isterim. 16 Şubat 1999, Abdullah Öcalan’ın Kenya’da yakalanıp Türkiye’ye getirildiği tarih. Dönem Bülent Ecevit’in başbakanlığı dönemidir. Abdullah Öcalan yakalandı, getirildi. PKK’nın bütün unsurları yurt dışına çıktı. Türkiye’de terör sonlandırıldı. 2002’ye kadar kimsenin burnu kanamadı. Şimdi yurttaşlarıma soruyorum, 2002’den 2013’e ne oldu? Nasıl bu PKK’nın silahlı örgütleri tümüyle gelip Türkiye coğrafyasına yerleştiler. İktidarda kim vardı, o iktidardaki hükümetin başında kim vardı, onun adı Recep Tayyip Erdoğan mıydı?
Bir ülkede barış ve huzurun sacayakları vardır. 3 temel sacayağı vardır. Bunlardan birisi hukuk devleti ve demokrasidir. İkinci ayak insan hakları ve özgürlüklerdir. Üçüncü ayak, toplumsal uzlaşmadır. Devlet meşru bir tüzel kişiliktir, hukukun dışına çıkmaz. Çıkanları cezalandırır.
-"HADİ CANIM SEN DE"-
Bize diyorlar ki, ‘CHP barışa karşıdır’ diyorlar. Bugüne kadar hiçbir CHP’li hiçbir çocuğumuzun, gencimizin, kadınımızın, yaşlımızın saçının teline dahi zarar gelmesini asla ve asla istememiştir ve istemeyecektir. İfade özgürlüğünü ayaklar altına alacaksın. Medya özgürlüğünü ayaklar altına alacaksın. Yargıyı susturacaksın. Sonra da kalkacaksın bana demokrasi dersi vereceksin. Sana İsmet İnönü’nün söylediği gibi hadi canım sen de demek benim görevimdir.
5 Ocak’tan bu yana söylüyorum. Ne yapıyorsunuz, siz? Millette kaygı var. Ortak paydasından endişe duyuyor millet. Bu kaygıyı gidermek senin görevin. Kaygıyı derinleştiriyor. Hiç kimsenin yapılanlardan haberi yok, 5 kişi dışında. AKP milletvekillerine soruyorum, gelişmelerden haberiniz var mı? Yoksa şu soruyu sormak hakkımız değil mi, siz nasıl iktidar milletvekilisiniz, siz kapıkulu musunuz? Siz neden sesinizi çıkarmıyorsunuz? Kapalı kapılar ardında terör örgütüyle oturacaksınız anayasa görüşmeleri yapacaksınız TBMM’yi noter gibi göreceksiniz. Bunu ve asla ve asla kabul etmiyoruz. Ülkemizin doğusunda yaşayan yurttaş da batısında yaşayan yurttaş da kaygılı.
-“BU PARLAMENTOYA GÜVEN ARTIRICI DEMOKRATİK ÖNLEMLER GELİRSE ÖZGÜRLÜKLERDEN YANA CHP OY KULLANACAKTIR”-
Türkiye'de demokrasi eksikliği var. Önce bu ülkenin aydınlarının bunu çok iyi bilmesi lazım. Sizi susturuyorlar, susturan kim? Yazdırmıyorlar. Attıran kim? Oturuyorsunuz sabahtan akşama kadar CHP’yi eleştiriyorsunuz. Biz mi sizin işinize son verdik?
Bu parlamentoya güven artırıcı demokratik önlemler gelirse hiç kimsenin endişesi olmasın demokrasiden, haklardan, özgürlüklerden yana CHP oy kullanacaktır, tarihinde vardır zaten. Bu ülkeye demokrasiyi getirdiysek bütün boyutlarıyla demokrasiyi getireceğiz. Özgürlükleri getireceğiz.”