Erdoğan, partisince Cumhuriyet Meydanı'nda düzenlenen mitinginde vatandaşlara hitap etti. Gösterdikleri ilgi dolayısıyla Manisalılara teşekkür eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Şehzadeler şehri, alimler şehri, evliyalar şehri Manisa'yı selamlıyorum... Manisa, 2. Murad'ın Şehridir. Manisa, Sultan Selimlerin, Sultan Mehmet'lerin, Sultan Mustafa'ların şehridir. Manisa, Kanuni Sultan Süleyman'ın, Fatih Sultan Mehmet'in şehridir.
Ne diyor, Cihan Padişahı Fatih Sultan Mehmet; 'Hüner, bir şehir bünyad etmektir, reaya kalbin abad etmektir.' İşte Manisa, Fatih'in imar ettiği, inşa ettiği, ihya ettiği, Manisalıların da kalbini abad ettiği bir şehirdir.
Öyle insanlar vardır ki yıldız gibidir, peşine takılırsınız, yolu bulursunuz. Öyle şehirler vardır ki ay gibidir, güneş gibidir, yıldız gibidir, peşine takılır, huzuru, güveni, gönül ferahlığını bulursunuz. Manisa işte öyle bir şehir. Manisa tarih şehri, ilim şehri, medeniyet şehri. Manisa, alimleriyle, evliyalarıyla bizim önümüzü aydınlatan bir şehir.''
Manisa'ya vefa borçlarının olduğunu belirten Erdoğan, 8,5 yılda, Manisa'da 41 vakıf eserinin restorasyonunu gerçekleştirdiklerini ifade etti. Bu eserlerin medeniyetin, tarihin ve ataların emaneti olduklarını vurgulayan Başbakan Erdoğan, Türkiye genelinde 4 bine yakın vakıf eserine AKP iktidarının sahip çıktığını söyledi. Erdoğan, sadece Türkiye'de değil, Moğolistan'dan Saraybosna'ya, Kudüs'ten Üsküp'e, Beyrut'tan Kırım'a kadar, Selçuklu ve Osmanlı'dan kalma eserlere sahip çıktıklarını anlattı.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bizim Kosova'da, Kosova Meydan Savaşı'nda şehit düşmüş bir sultanımızın, Murat Hüdavendigar'ın türbesi var... O türbe yüzyıllardır mahzundu, o türbe yüzyıllardır metruktu, terk edilmişti. O türbe, bu milletin şanlı tarihine yakışmayacak derecede bakımsızdı. Diyanet İşleri Başkanlığımız ve TİKA, gittiler, gerekli görüşmeleri yaptılar, çalışmalara başladılar ve o türbeyi adeta yeniden imar ve inşa ettiler.
Geçen yıl gittik, Kosova'da türbeyi ziyaret ederek Murat Hüdavendigar'ın gül bahçesi içindeki kabri başında ziyaretimizi gerçekleştirdik. Aynı gün, Manisalı Fatih Sultan Mehmet'in Priştine'de inşa ettiği, bizim de restore ettiğimiz caminin açılışını yaptık. Neredeydi bizden öncekiler?''
Türkiye'nin tarihine, medeniyetine, eserlerine sahip çıkan bir ülke olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin aynı zamanda, dünyanın her coğrafyasında, mazlumun, mağdurun, mahrumun hakkını ve hukukunu savunan bir ülke olduğunu ifade etti.
Kurtuluş Savaşı'nda cepheye yol, vatanı savunacak silah ve düşmana atacak kurşunun bulunamadığını hatırlatan Erdoğan, bugün kendi piyade tüfeğini, kendi helikopteri ATAK'ı, kendi savaş gemisi MİLGEM'i, kendi insansız savaş uçağı ANKA'yı üreten, tamamen Türk mühendislerinin tasarımıyla, GÖKTÜRK uydusunu imal eden ve uzaya göndermek için geri sayım yapan bir Türkiye bulunduğunu dile getirdi.
Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Ey CHP, ey MHP, neredesiniz siz yahu? Biz nasıl gidiyoruz, siz nasıl geliyorsunuz? Bunlar ancak nal toplar, nal...
Bu ülkede milliyetçilik yapan değil, milliyetçiliği pazarlayanlar var. Bu ülkede milliyetçiliği slogan atmak, el işareti yapmak zannedenler var. Bu ülkede, milliyetçi geçinenler, milliyetçilikten geçinenler var. Siz onlara sorun, 'Orhun Abideleri nerededir?' diye. Onlar, haritada yerini bilmezken, biz gidip oradaki eserlere sahip çıktık. İnanır mısınız, tarlaya uçakla indik. Yol yok. Adeta çöl. Karakurum'dan Orhun Anıtlarına 42 kilometre asfalt yolu yaptık. Müzeyi açtık...
Siz onlara, GÖKTÜRK nedir, ANKA nedir, MİLGEM nedir, ATAK nedir diye sorun. Bilmezler... Milliyetçilik kafatasıyla değil, kafadaki, gönüldeki, kalpteki millet sevgisiyle olur.
İnsan, eşref-i mahlukattır, yaratılmışların en şereflisidir. Derisinin rengi, dili, etnik kökeni her ne olursa olsun, insan, önce insandır, önce candır. Diyor ki Kaygusuz Abdal; 'Şu adem dedikleri/ el, ayakla baş değil/ adem manaya derler/ suret ile kaş değil...' İşte bizim insan anlayışımız bu. Biz, Yunus gibi söylüyor, yaratılanı severiz, yaradandan ötürü diyoruz. Ayrım yok bizde. İnsanı seveceğiz, hayvanı seveceğiz, nebatatı da seveceğiz. Çünkü, hepsi yaradanın eseri.
Biz, bu toprakları kardeşlik üzerine kurduk, bu toprakları kardeşlikle büyüttük. Tarih boyunca bu topraklarda hep bir olduk, bütün olduk, beraber olduk. Bundan sonra da kardeşlikle yolumuzda yürüyeceğiz. Fitneye, fesada, aramıza nifak tohumları ekmek isteyenlere asla fırsat vermeyeceğiz. Kan üzerinden, terörün yedeğinde, istismarla siyaset yapanların oyununa gelmeyeceğiz. Kanı, gözyaşını ganimet bilenlerin, fırsat bilenlerin tezgahını, inşallah 12 Haziran'da bir kez daha alt üst edeceğiz.''
Kılıçdaroğlu'na aynı cevap
Erdoğan, partisince Cumhuriyet Meydanı'nda düzenlenen mitinginde vatandaşlara hitap etti. Miting meydanındaki sarı baretli madencilere işaret eden Erdoğan, Manisa'daki madencilerle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu zamandan beri, yani 1990'lı yıllardan bu yana çalıştığını söyledi.
''Kılıçdaroğlu, ben madenci kardeşimle 1990'lı yıllarda çalışırken sen bizim SSK hastanelerinde anamızı ağlatıyordun. Hastanede doktorun muayenehanesinin kapısında bizi inim inim inletiyordun'' diyen Erdoğan, hastanede tedavi olunamayıp muayenehanelere gidildiğini, oralara para verildiğini, reçetelerin bir kısmının alınamadığını söyledi. Erdoğan, kendilerinin ise Soma'dakilerin iş sahibi olabilmeleri için belediye olarak bölgeden kömür alıp İstanbul'da fakir fukaraya dağıttıklarını belirtti.
''Biz dertliyiz. Bizim derdimiz var, derdimiz'' diyen Erdoğan, muhalefet partilerinin hiçbirinin işçinin, memurun, çiftçinin, köylünün yanında olamayacağını belirterek, şöyle konuştu:
''Bunlar lafını yapar, biz icraatı yaparız. Bizim farkımız bu. Aylardır YGS diyerek gençlerin hayallerini sömürdüler. Ne oldu? Dedik ki 'bak bu iş yargıda biz bu işi yakından takip ediyoruz, bekleyelim' dedik. Ne oldu? Yargı kararını verdi, 'takipsizlik' dedi. Utanmadılar, gittiler yürütmeyi durdurma kararı istediler. Ne oldu? Reddettiler. Şimdi hangi yüzle çıkacaksın bu milletin karşısına. Çıkıp da özür diledin mi bu gençlerden, bu gençleri sokağa dökmekten utanmadınız mı? Bu gençlerin üzerinde siyaset yaparak AK Parti'yi vurmayı mı istiyorsunuz?''
Sağlık ve sosyal güvenlikte atılan adımlarla herkesin istediği hastaneye gidebildiğini, istediği eczaneden daha ucuza ilacını alabildiğini anlatan Erdoğan, ''SSK Genel Müdürü Bay Kemal, senin dönemin mi iyi, bu dönem mi iyi? Diyor ki, 'televizyona gelsin de konuşalım'. Sen daha dur bakalım, sen amatör kümedesin daha. Süper ligde oynayanla, süper ligle amatör lig aynı olur mu? Sonra dur bakalım, sen daha çırak bile olmadın. 'Çıraklığı küçümsedi' diyor. Karşıma şöyle çok enteresan birşey asmışlar, bu tabii ahilikte var, 'Pabucu dama atılan çıraklar' diyor. Ama bu beyefendi daha çırak olmadı. O çıraklığa girip de başarısız olanlar için, 'Papucu dama atılan çıraklar birbirinin sırtını sıvazlar ustam' demişler. Bu ahilikte var. Belli ki o da bir ahi. Güzel de bulmuş sağolsun.'' şeklinde konuştu.