Kamuoyunu sarsacak açıklamalar yapan CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin, “Türkiye bu akşam ya da cuma günü yapacağı askeri bir operasyonla Suriye’ye girecek” dedi.
CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP hükümetinin orduyu en geç iki gün içinde Suriye’ye sokmayı planladığını iddia etti. Bu bilgiyi çok sağlam bir kaynaktan aldığını vurgulayan Tekin, “Sayın Başbakan’a sesleniyorum. Çıkın ‘Böyle bir çılgınlık yok. O iddia yanlış’ deyin. Beni yalanlayın” ifadelerini kullandı.
“KAYNAĞIM ÇOK SAĞLAM”
Taraf’a konuşan Tekin, 7 Haziran seçimlerine çok kısa bir süre kala AKP oylarının sürekli düşmekte olduğunu vurguladı. Kısa süre önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sunulan son anketi kendisinin açıkladığını, AKP’nin oyunun yüzde 38’e kadar gerilediğini hatırlatan Tekin, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’de sorunlar her geçen gün artıyor. Seçim bölgemde önceki gün pazarcı esnafıyla birlikteydim. Maydanoz satan bir esnaf kardeşim ‘Çok korkuyoruz.
Çocuklarımızın geleceği için endişeliyiz’ dedi. 30 yıllık siyasetçiyim. Böyle bir üzüntü, böyle bir endişe hiç görmemiştim. Bütün bu sorunlar yaşanırken içeride de zaman zaman provokasyonlar yaşanıyor. Çeşitli siyasi partilere akla gelmeyecek tuzakların kurulduğunu biliyoruz. Bunların bir kısmını duyumlarımız sonucu bozduk. Bu aşamada korkunç bir iddiayı dile getirmek istiyorum. Öncelikle şunu vurgulayayım. Kaynağım çok sağlam, çok güvenilir. Bu kaynak daha önce Süleyman Şah Türbesi’ndeki askerlerimizin adeta orada mahsur kaldığını, IŞİD’in insafına teslim edildiğini de önceden haber vermişti. Bu kaynağımın belirttiğine göre, Türkiye belki yarın akşam, belki öbür gün Suriye’ye askeri operasyon yapacak. Suriye’ye girecek.
Çocuklarımızın geleceği için endişeliyiz’ dedi. 30 yıllık siyasetçiyim. Böyle bir üzüntü, böyle bir endişe hiç görmemiştim. Bütün bu sorunlar yaşanırken içeride de zaman zaman provokasyonlar yaşanıyor. Çeşitli siyasi partilere akla gelmeyecek tuzakların kurulduğunu biliyoruz. Bunların bir kısmını duyumlarımız sonucu bozduk. Bu aşamada korkunç bir iddiayı dile getirmek istiyorum. Öncelikle şunu vurgulayayım. Kaynağım çok sağlam, çok güvenilir. Bu kaynak daha önce Süleyman Şah Türbesi’ndeki askerlerimizin adeta orada mahsur kaldığını, IŞİD’in insafına teslim edildiğini de önceden haber vermişti. Bu kaynağımın belirttiğine göre, Türkiye belki yarın akşam, belki öbür gün Suriye’ye askeri operasyon yapacak. Suriye’ye girecek.
“DİLİM VARMIYOR AMA…”
Özellikle Süleyman Şah türbesi ile ilgili bilgileri kamuoyuyla ilk paylaşan kişi benim. O konuda da bir sürü şeyler uydurdular; sonra Süleyman Şah Türbesi’nde yaşanan maskaralığı bütün dünya gördü. Türkiye’nin tekrar bir maskaralıkla, sorunla karşı karşıya kalmaması için adeta çırpınıyoruz. Son bir haftadır yabancı gazetelere baktığımızda Musul dahil olmak üzere Ortadoğu coğrafyasında bazı istenmeyen olayların yaşandığını görebiliyoruz. Türkiye bu meselelerde sorunun bir parçası olursa telafi edilmeyecek bir sorunla karşı karşıya kalabiliriz. Değerlerimiz, inançlarımız aklımıza gelecek ne varsa seçimdeki tek bir oya tabi edilmeye çalışılıyor. Ama bir şeyi reye tabi ederseniz, özellikle yani dilim varmıyor, bu kanamalı coğrafyada Türkiye’yi bu sürecin bir parçası haline getirmeye çalışırsanız Türkiye’ye çok ama çok ağır bedel ödetirsiniz. Bu iktidarın bunu telafi etmesi mümkün olmayacaktır.”
Türkiye’nin iki gün içinde Suriye’ye gireceği iddiasının Ankara kulislerinde ve dış basın organların konuşul-duğunun altını çizen Gürsel Tekin, Başbakan Davutoğlu’na seslendi:
“DAVUTOĞLU’NA SESLENİYORUM”
“Hatta daha ileri gidiyorum, neredeyse gün verecek duruma gelmiş durumdayız. Ben en azından bu ülkede yaşayan bir siyasetçi olarak, bir yurttaş olarak, CHP’nin genel sekreteri olarak kendisine siyasetinde yurtta barış cihanda barış ilkesini benimsemiş siyasi parti yöneticisi olarak bu uyarıları kendime bir görev olarak görüyorum. Umut ediyorum ki bunların hiç biri doğru değildir, yanlıştır, yalandır. Ama en azından bu çerçevede ya Dışişleri Bakanı’nın ya da Başbakan Davutoğlu’nun bir açıklama yapmasını istiyorum. Ben inanıyorum ki sayın Davutoğlu en azından bizim bu yabancı basında okuduğumuz yazıları okuyordur. Bunların yalan olduğunu, böyle bir şeyin mümkün olmayacağını sayın Davutoğlu’nun ağzından duymak istiyoruz.”
“BU ÜLKE BUNA İZİN VERMEYECEKTİR”
Tüm uyarılarına rağmen AKP’nin ve Erdoğan’ın böylesi bir çılgınlığa kalkışmak isteyebileceğini da savunan Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben her şeye rağmen, devletimizin kurumlarının sağduyu içerisinde olduğu inancındayım. İktidarların, siyasi partilerin bazı emelleri olabilir ama her şeye rağmen ben bu coğrafyada yaşanan, geçmiş dönemde yaşanan sıkıntılara da baktığımızda devletimizin kurumlarının buna izin vermeyeceğine inanıyorum. Bu, birbirimize yapacağımız şeyler gibi değil. Alırsınız, tutuklarsınız, bırakırsınız bir toplum olarak bunlara alıştık ama bu ne AKP’nin ne CHP’nin sorunudur. Ülkemizin, hatta coğrafyamızın sorunudur.”
“KEŞKE YALANLASA, BU BENİ HİÇ RAHATSIZ ETMEZ”
Davutoğlu’nun bu iddiayı yalanlamasının kendisini asla rahatsız etmeyeceğini vurgulayan Tekin, şunları dile getirdi: “Türkiye’de şu an maalesef bir devlet krizi var. Bir devlet krizinin yaşandığı olayda bu uyarıları yapmak istiyorum. Her şeye rağmen, her ne kadar Davutoğlu işlevsel olarak kendisini lağvetmiş olsa bile biz halen Davutoğlu’nu bir başbakan olarak görmek istiyoruz. Bir boş bakan değil. Sayın Davutoğlu’na bir siyasetçi, duyarlı bir yurttaş olarak olup bitenleri sunmak istiyoruz. Ben en azından Gürsel Tekin olarak tekrar sesleniyorum. Dışişleri Bakanı ya da sayın Davutoğlu iki cümle etsin.
Seçim sürecine giderken, ‘Hayır kardeşim asla böyle bir şey yoktur, yalandır, biz buna izin vermeyiz’ demesi herkesi rahatlatacaktır. Bu, partilerüstü bir konudur. Benim için ülkenin birliği bütünlüğü önemlidir. Şunu da söylemek istiyorum. Çok şükür hayatımızda yalan yoktur. Bugüne kadar sorduğumuz soruların hiçbirinde biz yalanlanmış değiliz. Hatırlatmak isterim. İlk kez 17-25 Aralık olmadan üç yıl önce 2012’nin birinci ayında TBMM’de hükümeti uyaran bir siyasetçiyim. Yani organize yolsuzluğun nasıl olacağının şemasını çizerek, ‘Sakın ha, aman ha’ diyerek dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan’a mektup gönderdim. Yolsuzluk organizasyonunun nasıl işlediğini, şemalarıyla ve burada birçok bakan çocuğunun bu işlerin içinde olduğunu ilk söyleyen bir siyasetçiyim. 17-25 Aralık bizi haklı çıkardı.
Seçim sürecine giderken, ‘Hayır kardeşim asla böyle bir şey yoktur, yalandır, biz buna izin vermeyiz’ demesi herkesi rahatlatacaktır. Bu, partilerüstü bir konudur. Benim için ülkenin birliği bütünlüğü önemlidir. Şunu da söylemek istiyorum. Çok şükür hayatımızda yalan yoktur. Bugüne kadar sorduğumuz soruların hiçbirinde biz yalanlanmış değiliz. Hatırlatmak isterim. İlk kez 17-25 Aralık olmadan üç yıl önce 2012’nin birinci ayında TBMM’de hükümeti uyaran bir siyasetçiyim. Yani organize yolsuzluğun nasıl olacağının şemasını çizerek, ‘Sakın ha, aman ha’ diyerek dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan’a mektup gönderdim. Yolsuzluk organizasyonunun nasıl işlediğini, şemalarıyla ve burada birçok bakan çocuğunun bu işlerin içinde olduğunu ilk söyleyen bir siyasetçiyim. 17-25 Aralık bizi haklı çıkardı.
2011 yılında Taraf gazetesinde anamuhalefet partisinin dinlendiği ile ilgili bir haber çıkmıştı. Biz bunu doğal olarak hükümete sorduk. O dönemin hükümet yetkilileri sayın ulaştırma bakanı bize cevap verdi. Koro halinde cevap veriyorlar tabii. Ulaştırma bakanı dedi ki, ‘Ne korkuyorsunuz.’ ‘Valla biz korkmuyoruz’ dedik.
Peşinden dönemin başbakanı ‘Ya ne şeyiniz var’ ve hatta daha ileri giderek ‘Ey Kılıçdaroğlu nefesini bile dinliyorum izliyorum’ dedi. Bunun üzerine yine kendisini sorumlu hisseden bir siyasetçi olarak beş maddelik bir soru önergesi verdim.
Dedim ki, ‘Dinleniyorsunuz.’ Sayın Kılıçdaroğlu’nu dinlemek zaman kaybıdır. Sayın Kılıçdaroğlu kupon arazi satışını, ihale almasını bilmez, çocuklara mal mülk servet edinmesini bilmez. Ne dinliyorsunuz yazık günah. Bir zaman kaybıdır. Ama sizi uyarıyorum siz dinleniyorsunuz, nasıl dinlendiğinizle ilgili belge koymuşuz oraya. O konuda da haklı çıktık. Keşke haksız çıksaydık. Üçüncüsü biliyorsunuz Süleyman Şah Türbesi. Orada da önce bizi yalanladılar ama sonra maalesef o istenilmeyen maskaralıkla Türkiye karşı karşıya kaldı.”