CHP'nin seçim kampı Antalya'da devam ediyor. Çalışma ve Değerlendirme toplantısı saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı.
CHP Genel Başkanı Kemal Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin değerlendirme ve çalışma toplantısında konuşuyor. Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle;
-Devlet kinle yönetilmez, öfke ile yönetilmez. Oy versin vermesin tüm yurttaşlarını düşünerek yönetilir devlet.
Böyle olursa adalet çıkar karşınıza. Aklın bütün coğrafyaya egemen olmasının yolunu açarsınız.
-İçim yanarak söylüyorum, Türkiye Cumhuriyeti akılla yönetilmiyor. Akılla yönetilen bir ülkede kitlesel ölümler gerçekleşmez, iş kazaları iş cinayetlerine dönüşmez. Sadece bizim ülkemizde mi yer altında çalışma var. Hayır.
-İş cinayetlerinde Avrupa'da birinciyiz. Gönül isterdi ki ahlakta, yaşam standardında birinci olalım. Dünyada iş cinayetlerinde üçüncü sıradayız. Bu da bu ülkenin akılla yönetilmediğini gösterir.
CİNAYETE EL KONMAZ
-Akılla yönetilen bir ülkede riskler masaya yatırılır, analiz edilir. ILO standartlarına göre iş yapılır, işçiler eğitilir. Bizim ülkemizde ucuz işçiyi bulup, eğitim bile vermeden madene gönderiyor. Bir de ikinci perdesi var. İnsanlar ölmüş 'olaya el koymaya geldik' diyorlar. Cinayete el konmaz. Böyle bir olaya savcılar el koyar. Gelelim üçüncü perdeye başlıyorlar şikayete. Yav kardeşim sen nerede oturuyorsun! Sen çözemeyeceksen niye o koltuktasın!
BAKANA BAŞBAKAN NİYE 50 KİŞİYİ SORMUYOR!
Çalışma Bakanı itiraf ediyor. "Araya girenler oluyor kapatamıyoruz" diyor. Teşekkürler bu itiraf için. Başbakan koltuğunda oturan bu bakana soruyor mu bu araya girenler kim diye. Soramaz, abisinden izin alacak önce. O koltuğa oturacaksan bunları sorabileceksin. Soramıyorsan oturmayacaksın. Bir sor bakalım o araya girenler arasında ayakkabı kutusu olanlar mı var, araya girenler arasında bakan çocukları mı var!
PATRON KÖTÜ ANLIYORUM
Ülke yönetimi iyi değil. Sorun üretiyor ülke yönetimi. Devleti atıl ile yönetecek olan kadrolara teslim edeceğiz. Bir sözüm de havuz medyasına. Son günlerden bu medya grubunun manşetleri farklı. Hedefe ülkeyi yönetenlere değil patronları koymuşlar. Onları çok iyi anlıyorum, iktidarı korumaları gerektiğini de anlıyorum. Şimdide hedefe kimi kolmuşlar, patronları koymuşlar.
SİZE SÖZÜM SÖZ
Patron kötü hadi anlıyorum. İyi de o ruhsatı kim verdi. İktidar koltuğunda oturanlardır. Havuz medyası ne yaparsa yapsın, onların iktidarı koruma gibi bir görevi olduğunu kimse unutmasın.
Size sözüm söz CHP iktidarında hiçbir medya grubu hazineden beslenemeyecektir.
Sendikacılığı öldürdün, sendikadan medet umuyorsun. Taşeron sistemini getiren kim. Bu ülkenin gündemine getiren, yaygınlaştıran kim. İktidar değil mi. Taşeronda çalışan işçi kardeşlerime şunu söylüyorum: Sizi haklarınızı sadece ve sadece CHP koruyor.
BEN HAMLEMİ YAPTIM...
En son Anayasa Mahkemesi’nin kararı çıktı. Biz gittik mahkemeye. Şimdi senin oyunu bekliyorum. Ben hamlemi yaptım senin yolunu açtım. Dolayısıyla şimdi güç birliği yapma zamanıdır.
Akıl ile yönetilir dedim, akılla yönetilirse büyür gelişir. Akılla yönetmenin bir başka aralığı daha vardır. Siyasi sorumluluk. Bir bakan çıkıp ben maden ocağını kapatıyorum, 50 kişi araya giriyor ben açmak zorunda kalıyorum der, bunu da kazanın olduğu maden ocağının önünde söylerle siyasi olarak o bakanın yapacağı tek bir şey vardı. İstifa etmek.
KENDİNE SAYGI DUYUYORSAN....
Kendine saygı duyuyorsan. Ailene saygı duyuyorsan, topluma saygı duyuyorsan o işçilere ve ailelerine saygı duyuyorsan çekileceksin. Akılla yönetilen bir ülkede siyasi ahlak kuralları olur.
Akılla yönetilen bir ülkede çalışanların hakları vardı. O haklar sadece bizim ülkemize özgü de değildir. Bütün demokrasilerde işçilerin hangi hakları varsa bizim ülkede de o hakların olması lazım. İster yeraltında çalışsın ister denizde çalışma kuralları vardır. 1995… 1995’te imzalanan uluslararası maden sözleşmesi var. Yer altında çalışan maden işçileri için iş güvenliği ve sözleşme var. 2014’teyiz bu sözleşme TBMM’den geçmedi, geçmiyor.
Çalışma koşulları Türkiye’de felaket. Bir işçinin alın terini vahşi kapitalizme nasıl teslim edebilirsiniz. Yeraltında, asansörlerde ölümler. Vahşi kapitalizmde emeğin sömürülmesi var. Çağdaş Türkiye, onurlu Türkiye diyoruz. Emeğin ve alın terinin onuru korumayan bir ülkede hangi onurdan bahsediyorsunuz.
Soma’daki işçinin anlatımı yürek burkucuydu. Vardiya bile yeraltında değişiyor. Hiçbir ara yok. Böyle bir düzen ortaçağda bile yok. 21 yüzyılda yaşıyoruz.
Akılla yönetilen bir ülkede siyasetçiler önce insan der. Bunlar her şeyi unuttular. Ceplerine bakıyorlar, yandaşlarına ve nasıl köşeyi döneceklerine bakıyorlar.
İnsana değer vermeyen bir siyaset olmayabilir mi? İnsanın işsiz kalmasından ötürü mutluluk duyup onu kendisine tutsak etmek için çaba harcayan sosyal politikalardan umut olabilir mi? Biz cumhuriyeti bunun için kurmadık.
ORTAK AKILLA...
Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırdık. İlk kez dünya tarihinde bir tek parti kendi özgür iradesiyle çoğulcu sisteme çok partili sisteme geçti. İktidarı kaybetmeyi zafer olarak değerlendirdi. Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırdığınızda ortak akılla devletin daha iyi yönetebileceğiniz topluma sunuyorsunuz.
Düne kadar vesayetten şikayet ediyordu bunlar. Kendilerine dedik ki vesayetten mi bahsediyorsunuz, gelin 12 Eylül’de yapılan bütün yasaları değiştirelim. Ne yaptılar bu talebimizi görmediler. Yeni bir vesayet var demokrasimizin üstünde. Şu soru soruluyor bu kadar haksızlığı yapan bu kadar işsizliği görmezlikten gelen, 100 binlerce öğretmeni atamayan bir yapı içinde nasıl olur da bunlar iktidar oluyorlar.
Neden iktidar oluyorlar? Çünkü toplumu inanç,. Etnik kimlik, yaşam tarzı bağlamında ayrıştırıyorlar. Toplumu bölüyor ve özgürce düşünmesinin önüne set çekiyorlar. Ortaçağa dönüş yaptık. İnanç, etnik kimlik ve yaşam tarzı üzerinden siyaset toplumu böldü.
HEP BERABER KARŞI DURACAĞIZ
Sokaktaki vatandaş bunu görmezden geliyor. O zaman bize görev düşüyor. Bu siyaset ülkeyi bölüyor ve buna hep beraber karşı duracağız ve durmak zorundayız.
Yargı ile oynuyorlar sopa olarak kullanıyorlar. Biz hakimi, savcıyı ne diye bilirdik. Savcı haksızlığa uğrayan vatandaşı savunuyordu. Kimse kusura bakmasın, hırsızları savunan savcılar çıktı. Sürçe Deniz Feneri ile başladı. Hırsızı savuşturan savcıyı soruşturdular. Şimdi 17-25 Aralık sürecini kapatıyorlar. İstediği kadar kapatsınlar bir tek CHP’li dahil hayatta kalsa siz bu dosyayı kapatamayacaksınız.
Yargı ile oynuyorlar sopa olarak kullanıyorlar. Biz hakimi, savcıyı ne diye bilirdik. Savcı haksızlığa uğrayan vatandaşı savunuyordu. Kimse kusura bakmasın, hırsızları savunan savcılar çıktı. Sürçe Deniz Feneri ile başladı. Hırsızı savuşturan savcıyı soruşturdular. Şimdi 17-25 Aralık sürecini kapatıyorlar. İstediği kadar kapatsınlar bir tek CHP’li dahil hayatta kalsa siz bu dosyayı kapatamayacaksınız.
Şimdi yeni bir yasa getirdiler. Diyorlar ki bundan sonra soruşturma açmamız için makul şüphe yeter. Nedir bu. E ben senden, şüpheleniyorum. Makul şüphe varsa senin malvarlıklarına el koyabilirim diyor. Yetiyor mu yetmiyor. Makul şüphe senin mal varlıklarını el koyacağım, seni tutuklayacağım sonra avukat tutacaksın. Sonra gizlilik kararı vereceksin avukat bile bilmeyecek ne olduğunu. Böyle bir şey olabilir mi? Dosyayı avukata gösterme. Adı ileri demokrasiymiş bunun. Bu Hitler’in bile aklına gelmemişti. Kim buna karşı çıkıyor? CHP
BU HÜKÜMETİN ÖMRÜ BİTMİŞTİR
Bu hükümetin ömrü bitmiştir. Halkına baskı yapan iktidarı ömrü bitmiştir. Kanunlarla hiçbir baskıcı hükümet ayakta kalmamıştır. Yeni bir süreç başlamıştır Türkiye’de. Bütün yurttaşlarıma sesleniyorum: otur düşün ve karar ver…