CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Hürriyet gazetesinden İpek Özbey 'in sorularını yanıtladı. "‘Küskün seçmen’ olması için bir neden yok." diyen Kılıçdaroğlu, "CHP’de kimse mevki için bulunmuyor, bulunanlar ise zamanla partimizden ayrılıyor.” diye konuştu.
“Türkiye çok kritik bir seçime gidiyor, muhalefet hâlâ kendi derdinde... CHP’de iç çekişmeler bitmezse parti biter...” Sizinle ilgili en sık duyduğumuz eleştiri bu şekilde...
CHP’de iç çekişme söz konusu değil. Partililerimiz kendi düşüncelerini ifade ettiği zaman, bunun adı ‘iç çekişme’ mi oluyor? Demokrasiden o kadar uzaklaştık ki insanlar düşüncelerini partinin yetkili organlarında özgürce söyledikleri ya da bir konuyla ilgili olarak değerlendirmelerini kamuoyuyla paylaştıkları zaman, bu durum bir ‘kaos’ olarak nitelendiriliyor. Otoriter sistemin karşıtlığı CHP’dir. CHP’de insanlar düşüncelerini özgürce söyleyemezse, CHP’yi ‘ülkemize demokrasiyi getiren parti, bugün geldiğimiz nokta itibariyle ülkemizde demokrasiyi yeniden inşa etmek isteyen parti’ olarak tanımlayabilir misiniz? Tanımlayamazsınız! Bizde olan demokrasinin tüm kurallarıyla, özgürce işletilmesidir. Demokrasi konusundaki kararlığımızla ülkemize de örnek oluyoruz.
- “Özgürce konuşmak” değil de daha çok art arda gelen istifalardan söz ediyorum aslında. Mesela Akif Hamzaçebi...
Kendisi, bütün partililerimizin değer verdiği bir arkadaşımız. Uzun yıllardır birlikte çalışıyoruz. Genel Sekreterlik görevini kendi arzusuyla bırakmak istedi. Parti için çalışmaya devam edeceğini söyledi. Nitekim şu anda İstanbul’da, büyükşehir belediye başkan adayımız Ekrem İmamoğlu ile birlikte çalışıyor. Sayın İmamoğlu’nun kazanması için çaba harcıyor.
- Yine CHP’nin önemli isimlerinden Gürsel Tekin’in liyakatla ilgili sert sözlerini duyuyoruz. Seçim arefesinde parti zor durumda kalmıyor mu? Ana muhalefet partilerin başka söylemleri olması gerekmez mi?
Aday belirleme süreci içinde zaman zaman bazı arkadaşlarımızın beklentileri gerçekleşmeyebilir. Bu durum da kamuoyuna farklı şekillerde yansıyabilir. Bunu aday belirleme sürecinde doğal karşılamak lazım.
- Öteki partilerde yaşanıyor mu aynı durum?
Hemen hemen her partide var, biz duyuyoruz. Belki diğer partilerde kamuoyuna yansımıyor. Bir de medya gerçeği var. “CHP’yi yıpratmak için ne yapabiliriz” noktasından hareket edip, bunları koz olarak kullanıyorlar. “CHP’de kaos var, istikrar yok” gibi ifadeler kullanılıyor.
- Çok kez milletvekili olmuş, belediye başkanlığı yapmış kişiler yeniden aday gösterilmeyince ya istifa etti ya başka partiden aday oldu. Kabul edilebilir bir duruş mu?
Siyasi nezakete ve etik değerlere uymuyor. Bir partili şu ya da bu şekilde milletvekilliğinde ya da belediye başkanlığında bulunmuştur. Kendisi aday gösterilmediğinde başka bir partiye gidiyorsa, ben bunu siyaseten ve etik değerler açısından doğru bulmuyorum.
- DSP’yi de konuşmak gerekiyor. Mustafa Sarıgül, Handan Toprak gibi güçlü birkaç isim DSP’den aday olacak...
Geçen yerel seçimlerde de benzer uygulamalar oldu. Bizim aday göstermediklerimiz başka bir partiden aday oldu. Örneğin Aliağa gibi bir yeri de bu yüzden kaybettik. Bu noktada DSP’ye bir şey söylemek istemem. Nihayetinde bir siyasi partidir, tercihlerine saygı duyarız. Benim doğru bulmadığım uygulama, bir siyasi partiden belediye başkanı ya da milletvekili olan arkadaşımızın aday gösterilmediğinde başka bir partiden aday olmasıdır.
- Mustafa Sarıgül’ü neden aday göstermek istemediniz?
Başka bir yerden, Eyüp’ten aday olmasını istedim. Kabul etmedi.
- Şişli’de oylarınızı böler mi?
O ayrıntıya girmek istemiyorum. Şişli’yi alacağız, göreceksiniz...
- DSP Genel Başkanı, “CHP karşıtı değiliz ama İYİ Parti’ye gösterilen özenin bize de gösterilmesini beklerdik” diyerek sitemkâr konuştu. Bir ittifak olamaz mıydı?
Arkadaşlarımız Seyit Torun ve Oğuz Kaan Salıcı DSP ile görüştü, daha fazla ayrıntıya girmek istemiyorum.
- “Seçime değil, ölüme geliyorum” sözlerinin sahibi Şanlıurfa Siverek ilçesi adayınız Mehmet Fatih Bucak, geçen haftaya damga vurdu. Partinizden çok ciddi sesler yükseldi. Yeniden bir değerlendirme olacak mı?
Şu anda çalışmalar devam ediyor. Ben doğal olarak o kadar ayrıntıya giremiyorum. Değerlendirmeler devam ediyor, daha vaktimiz var.
- “Ben doğal olarak o kadar ayrıntıya giremiyorum” ne demek efendim? Olan bitenin tek sorumlusu olarak gösteriliyorsunuz...
Ben size işleyişi anlatayım: Belediye başkanlarımızla ilgili ön çalışma yapıldı. Şikâyet ve memnuniyetler masaya yatırıldı. Belde halkının nasıl bir aday profili istediği araştırıldı. Sonra adayların belirlenme süreci başladı. Anketler yapıldı, milletvekili arkadaşlarımız yerinde araştırma yaptı, kimin belediye başkanı olması konusunda genel merkeze raporlar sundu. Bunlar olurken bir yandan da İYİ Parti’yle, DSP ile görüşmeler yapıldı. Saadet Partisi ile dirsek teması oldu. Bu çalışmalar sonrası adaylar belirlenmeye başlandı. Birkaç adayın ortaya çıktığı noktada bazı yerlerde eğilim yoklaması, bazı yerlerde merkez yoklaması yaptık. Sivil toplum kuruluşlarının görüşlerini aldık. Adaylar MYK’da belirlendi. PM’nin görüşleri ortaya çıktı, orada bazı adayları geri çektik. Yetki Merkez Yönetim Kurulu’na verildi, adaylar belirlendi.
- Yani sizin Mehmet Fatih Bucak konusunda bir ısrarınız olmadı, Bucak tüm bu aşamalardan geçti, öyle mi?
Eğer ben her şeyi belirleyen konumda olursam, partide demokrasi olmaz. Bizi diğer partilerden ayıran temel unsur da budur. Dolayısıyla bizim sürecimiz zor bir süreç aslında.
- Kemal Bey, İzmir’de tam da Tunç Soyer’i açıklayacağınız gün ortaya Aziz Bey çıktı, ertelediniz. Tam olarak ne yaşandı?
Hiçbir şey. Gayet samimi olarak açıklıyorum. Biz zaten o gün açıklamayacaktık. O gün açıklayacağımızı nereden çıkardılar anlamıyorum. Aziz Bey, tekrar aday olmak istediğini ifade etti, en doğal hakkı. Aday adayı oldu, sonra biz aday adaylarımızı MYK’da tartıştık. Anketler önümüze geldi. Tunç Soyer’in ismi önde çıkıyordu, kendisini aday yaptık. Sonradan Aziz Bey de gayet makul bir şekilde partimiz için çalışacağını ifade etti zaten.
- Kulislere “Aziz Kocaoğlu, Tunç Soyer’i istemediği için aday oldu” diye yansıdı..
İnanın böyle bir şey olmadı. Kavga, dövüş yok. Kavga etselerdi şu anda bir arada olurlar mıydı?
- Ama Aziz Bey’in önce “Adayım” deyip son andaki hamlesinin bir açıklaması olmalı...
Geride kalan konular bunlar. İzmir büyükşehir belediye başkan adayımız Sayın Tunç Soyer’dir ve Sayın Kocaoğlu da her CHP’li, her demokrasi sevdalısı gibi partisinin başarısı ve ülkesinin mutlu, huzurlu geleceği için seçim sürecinde üstüne düşen sorumluluğu fazlasıyla yerine getirecektir. Bunu da ifade etti zaten.
- Partinizde size karşı kırgınlık olduğunu düşünüyor musunuz?
Aday olamayanların burukluk yaşamaları, kırgınlık yaşamaları insani bir şey... Bu durumu anlayışla karşılamak gerekir. Demokrasinin de gereği budur zaten. Alkışları, eleştiri ve kırgınlıkları olgunlukla karşılayacaksınız. Aday gösterilmediği için burukluk yaşayan, bunu ifade eden arkadaşlarımıza karşı bir kızgınlık içinde olma hakkımız yok, bunu hoşgörüyle karşılama sorumluluğumuz var. Bu sadece bana dair bir yaklaşım da değil. Parti kültürümüzde olan bir yaklaşım. Halen partisine sadakatle, özveriyle bağlı yüzlerce partilimiz var ki kendileri geçmişte bulundukları mevkilere yeniden aday gösterilmediler ancak küsmediler. İl, ilçe örgütlerimizde, parti üst kademe yönetimlerinde görev almayı sürdürüyorlar ya da sade bir üye olarak partimize güç vermeye devam ediyorlar. Çünkü bu arkadaşlarımız, partililik bilincini, vatanseverliği, bir dikta yönetimine karşı verilen mücadeleye destek olma kararlılığını, herhangi bir makamda oturmaktan çok daha ulvi bir görev olarak görüyorlar. Dolayısıyla, CHP’de kimse mevkiler için bulunmuyor, bulunanlar ise zamanla partimizden ayrılıyor.
- İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nu da konuşalım istiyorum. Sosyal medyadan istifa açıklaması sizi kızdırdı mı?
Bu da partinin iç işi mesela. Kendi aramızda hallettiğimiz bir konu.
- 31 Mart sonrasında koltuğunuzu sağlama almak için muhalifleri saf dışı bıraktığınız iddiası var...
“Muhalif” denilen arkadaşlarımız, olağanüstü kurultayın toplanması için imza atanlar ise ben kendilerini “muhalif” olarak görmüyorum. Kurultay toplanması için imza veren arkadaşlarım, demokratik haklarını kullanmışlardır. Geldiğimiz noktada da bu arkadaşlar arasında belediye başkanlığına aday gösterilen çok sayıda isim var. Göreceksiniz, belediye meclis üyeliklerine de aday gösterilecekler. Ki imza vermeyen arkadaşlarımız arasında da aday gösterilmeyenler var. Sözün özü, parti yönetimimiz adaylarımızı, olağanüstü kurultay sürecindeki konumlarına göre belirlememiştir.
- 31 Mart’ta başarısız olursanız parti içi muhalefet yeniden sahaya çıkar mı?
31 Mart’ta güzel bir başarı olacak...
- Adaylarınızı lobiler, terör örgütleri, marjinal çevreler mi belirliyor? İktidar kanadı eleştiri oklarını özellikle bu noktadan yönlendiriyor...
Panik içindeler, yerel seçimlerden başarıyla çıkacağımızı görüyorlar ve bu nedenle bizi suçluymuş gibi göstermeye çalışıyorlar. Bu sayede yerel seçimlerde karşılaşacakları başarısızlığı önlemeye çalışıyorlar. Bizim adaylarımızdan onlara ne? Ben onların adaylarına bir şey diyor muyum? Bizim adaylarımız kimliği, kişiliği belli olan adaylar. Yüksek Seçim Kurulu’na gidecekler, YSK bakacak bunlara, onayladığı zaman da seçime girecekler. Ekonomik krizin nedeni bunların kötü yönetimidir. Milyonlarca gencimizin işsizliğinin nedeni bunların kötü yönetimidir. Vatandaşımızın kuru soğana muhtaç hale gelmiş olması bunların kötü yönetimidir. Egemen güçlerin oyuncağı olmaları bunların kötü yönetimidir. Ülkemizin can alıcı sorunlarının hiçbirine çözüm üretebilecek halleri kalmamıştır. Bunun yerine ne diyorlar, bunların adayları iyi değil! Nereden biliyorsunuz? Bizim adaylarımızın iyi olup olmadığının değerlendirmesini zaten vatandaşımız yapacak. Erdoğan önüne anketler geldikçe, üstelik kendi yaptırdıkları anketler geldikçe daha da panikliyor. Şimdi ikisi oturmuş konuşuyorlar, “Acaba yeniden adaylıkları teke indirebilir miyiz” diye. Onlar, “Kılıçdaroğlu kazanıyor, CHP kazanıyor. CHP’nin işbirliği yaptığı İYİ Parti kazanıyor, dirsek temasında bulundu Saadet Partisi kazanıyor” diyor. Oysa şunu bile bilmiyorlar: Galip gelecek olan ben değilim, bizim belediye başkanlarımız. Çünkü bizim belediye başkanlarımız beldeye hayat getirecek.
HER CHP’Lİ SANDIĞA GİDER
- Genel seçimlerden bu yana CHP’ye bakış değişti mi?
Halk giderek gerçekleri görmeye başladı. Önlerine konan pembe tablonun gerçek olmadığını görüyor artık. Cebine dokundun çünkü onun. TÜİK verilerine göre işsiz sayımız yaklaşık 4 milyon oldu. Bu acı bir tablodur. Üstelik iş aramaktan umudunu kesenler de var. Hiçbir kriz döneminde bu kadar olmadı. Sorumlusu kim? Sarayda oturup kilosu 4 bin liraya çay içen zat. Gürcistan Parlamento Başkanı ziyaretime geldi, “Biz başkanlık sisteminden, demokratik parlamenter sisteme geçtik ve ekonomimiz bu sayede düzeldi” dedi. Ama merak etmeyin bizim de düzelecek.
- İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehirlerde durumunuz nedir?
Boşuna mı söylüyoruz “Mart’ın sonu bahar” diye. İzmir’i zaten sosyal demokrat belediyecilik anlayışıyla biz yönetiyorduk. Şimdi Ankara ve İstanbul’u da kazanacağız. Sadece buralar değil; Bursa, Antalya, Adana, Mersin’i de kazanacağız. Bizim önümüze gelen ve Erdoğan’ın önüne de giden tüm anketlerde adaylarımız önde. Çünkü sandık ittifakının önemini kavradı seçmenlerimiz. Başta AK Partili seçmenlerimiz olmak üzere, daha önce CHP’ye oy vermemiş seçmenlerimizin çok önemli bir kısmının adaylarımıza dönük teveccühü var, “Sandıkta desteğimiz sana” diyorlar. Çünkü artık herkes istihdamı arttırılmış, yüzlerin güldüğü, trafik sorununu olmadığı modern kentlerde huzur içinde yaşamak istiyor.
- “Oy vermeye gitmeyeceğim” diyen boykotçuyu yeniden kazanabilecek misiniz?
Ben “Ankara, İstanbul, Bursa, Antalya, Adana, Mersin’in de aralarında olduğu onlarca kentimizi, yüzlerce ilçemizi CHP’li adaylar yönetecek” diyorum. Bunu inanarak söylüyorum, tüm veriler de bu sözlerimi doğruluyor. Bu ‘küskün’ seçmen diye bir olgunun kalmadığının kanıtı. Tartışmaya değer bir ‘küskün’ seçmen oranı olsa, Erdoğan bu kentleri kaybedeceğinin paniğini yaşamazdı. Bu iddianın asılsızlığını gösteren bir başka gerçek de bizzat adaylarımızın kendileri. Kendi ilçelerinde aday olmak yerine ‘büyükşehir’ adaylığına talip oldular. Kabaca kazanamayacak olsalar, kazanacakları kesin olan ilçelerden aday olmak isterlerdi. Ancak özellikle İstanbul, Bursa, Adana ve Antalya’da çıktılar ve “Evet, ben artık ilçe belediye başkanlığında üstüme düşeni yaptım, artık doğru olan büyükşehiri kazanmaktır. Kazanacağız da...” diyerek büyükşehir adayı oldular. Türkiye’nin en önemli metropollerini, bir önceki seçimlerde ilçe belediyelerinde görev üstlenmiş arkadaşlarımız yönetecek. Biz kendi kadrolarımızla, kendi liyakat anlayışımızla bu kentlerin yönetimine talip olduk. AK Parti ise yeni bir isim bulamadığı için eskimiş, heyecanını kaybetmiş, ithal adaylarla yarışa girdi.
- Yani küskün seçmen olmadığını düşünüyorsunuz...
Neden olsun ki? İstanbul’a bakın; Ekrem İmamoğlu, bir başarısı var ve İstanbul’u yönetmek istiyor. Mansur Yavaş, bir başarısı var, Ankara’yı yönetmek istiyor. Tunç Soyer, yine başarılı bir belediye başkanı, İzmir’i yönetmek istiyor. Zeydan Karalar, Seyhan’da belediye başkanlığı yaptı, Adana’yı yönetmek istiyor. Muhittin Böcek, Konyaaltı’da belediye başkanlığı yaptı, Antalya’yı yönetmek istiyor. Mustafa Bozbey, Nilüfer’i yönetti, şimdi Bursa’yı yönetmek istiyor. Daha birçok örnek sayabilirim. Başarıları kanıtlanmış isimler. Bu saydığımız yerlerin hepsinde öndeyiz. Şimdi sormak istiyorum, İstanbul’da mesela, vatandaşlarımız Ekrem İmamoğlu’na oy vermeye neden gitmeyecek?
- “Artık CHP’ye oy vermeyeceğim” sözünün arkasında bir mesaj da mı yok?
Bu algıyı besleyen AK Parti’nin trolleri, biz onu gayet iyi biliyoruz. Yok öyle bir şey. Dediğim gibi böyle bir durum olsa, biz Türkiye’nin en büyük metropollerinde, Erdoğan’ın da yüzleşmek zorunda olduğu üzere önde olmayız. Adaylarımız önde. Her CHP’linin de demokrasiye, sandığa bağlı olduğunu biliyorum. Bundan hiçbir tereddüdüm yok. Biz kazanacağız. Ayrıca bizim gözlemlediğimiz kadarıyla sandığa gitmeyeceklerin büyük kısmı AK Partilidir. Sandığa gitmek istemiyorlar, gerekçeleri de günaha ortak olmak istememeleri.
NEDEN DAHA ÇOK KADIN ADAY YOK
- Önceki röportajımızda daha çok kadın aday olmasını arzu ettiğinizi söylemiştiniz, ama sonuç başarısız. Neden?
Var ama yeterli değil. Gönül isterdi ki daha fazla olsun ama bazen koşullar kadın aday çıkmasını engelliyor. Ancak belediye meclis üyesi aday listelerinde daha iyi bir tablo ortaya çıkacak.
- İYİ Parti ile uzlaşamadığınız noktalar var mı?
İYİ Parti ile ittifakımız demokrasi ekseninde yürüyor. Zaman zaman bir araya geliyoruz, elbette sorun çıkıyor ama oturup konuşuyor ve çözüyorlar.
SUCUĞUN PARASINI GERİ ALDIM BUNU DA ALACAĞIM
- İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun Binali Yıldırım karşısında şansı nedir?
İstanbul’un sorunlarını çözecek olan Ekrem İmamoğlu’dur. Ekrem Bey’in özelliği kimseyi kırmadı, herkesle kucaklaştı. Hayata insan sevgisiyle bakıyor. AK Parti ise bütün eskileri çıkarıyor. Ankara’da bir aday çıkarmış, adam Sincan neresi onu bilmez. Kalkmış, “Ben tecrübeliyim” diyor, hangi tecrübe. Ankara’ya Kayseri’den belediye başkanı getirilmesi bile başlı başına skandaldır. 6 milyonluk Ankara’da bir Ankaralı aday bulamadınız mı?
- Kemal Bey, böyle konuşuyorsunuz, sonra tazminat ödüyorsunuz, adınıza döner dağıtılıyor...
İyi açtınız konuyu, onu da söyleyeyim. Daha önce de Kayseri’de sucuk dağıtmıştı, o paraları geri aldım. Bunu da alacağım.
BİZDE KİMSE KORKUYA TESLİM OLMAZ
“Bizim belediye başkanlarımız hoşgörülü, hakça paylaşan, hesap veren, yoksulluğu yenen, üreten ve istihdam yaratan, yenilikçi, altyapı sorunlarını çözmüş, nefes alan, sosyal adaleti sağlayan, kültürel zenginliği olan, doğa dostu gülen kentler yaratacak. Asıl bundan korkuyorlar. Erdoğan ve ekibi, gülen kentlerden, gülen yüzlerden korkuyor; gülecek yüzlerden korkuyor. Onların adayları korkudan ses çıkaramaz. Çünkü liderleri kulağından tutup kapının önüne koyabilir. Korkuya teslim olan biri belediye başkanlığı yapamaz, korkuya teslim olan biri siyaset de yapamaz. Kendi düşüncelerini hayata geçiremez. Bizde kimse korkuya teslim olmaz, bu yüzden özgürce konuşmakta da serbestler. Tabii altını çizmem gerekiyor, şu önemli: Her gelen her yerde konuşamaz. Partinin yetkili kurulları var, her türlü eleştiriyi yaparlar, sonsuz imkân sağlarım. Seçmenlerimizin büyük çoğunluğu sandıkta ittifak yapacak.”
21. YÜZYIL’IN AYIBI
“İnsanlar aybaşını nasıl getireceklerinin hesabını yapıyor. 17 yıldır bu ülkeyi yönetenler, ülkenin insanını soğana muhtaç etti. Ne yaptılar bu ülkede? Sadece bir avuç rantiyeye olağanüstü kazanç sağladılar. Bütün faturayı halka çıkardılar. O dolar milyarderleri ne oldu? Niye fedakârlık yapmadılar? Yapamazlar, çünkü arkasında saray var, halkın arkasında yok. O kuyruklar 21.Yüzyıl’ın ayıbıdır. Hal esnafını terörist ilan etti. Gidiyorlar malı o terörist ilan ettikleri esnaftan alıp, İstanbul’a getiriyorlar. O zaman sen teröristle alışveriş mi yapıyorsun? Her şeye zam yapıyorsun. O adam serada domatesi ekerken gübre alacak, yüzde 150 zam görmüş. Sulayacak, zam görmüş. Tarım ilaçları zamlanmış. Bu adam zararına mı satacak? Halkı kandırmaya çalışıyorlar ama halk kanmıyor. Bir olgu yaratmak istiyorlar, ‘fiyatları düşürdük’ diye. Ama olmuyor, kimse inanmıyor. İki Trakya büyüklüğünde alanı neden bizim çiftçi ekmiyor. Dışarıdaki çiftçiye daha çok para ödüyorlar. Kimin için çalışıyorlar. Sudan’da arazi kiraladılar. Niçin? Türkiye’de ekilecek alan mı kalmadı? Acı olan şu: En son kalkınma planı 2018’de bitti, 1960’dan sonra ilk kez Türkiye’nin kalkınma planı yok. Düne kadar CHP’yi suçluyorlardı, baktılar tutmuyor, dış güçleri suçladılar. O da olmadı. Şimdi halcileri, komisyoncuları, çiftçiyi suçluyorlar.”
KENAN EVREN DE HİSSELERİ ALMIŞTI
- İş Bankası hisselerinin hazineye devri söz konusu… Bu konuda ne yapacaksınız?
Bizim gündemimizde yok. Bizim gündemimizde olan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyetine saygılı bir partiyiz. Oradan bizim parti olarak bir çıkarımız yok. Biz sadece Ata’ya ait hisselerin temsilciliğini yapıyoruz. Kenan Evren de CHP’nin elinden hisseleri almıştı, biz her seferinde yargı kararıyla geri aldık. Gündemi bununla değiştirmek istiyorlar. Vatandaşı soğan kuyruğuna mahkûm ettiler, ben onları konuşmayayım, İş Bankası’nı konuşmamı istiyorlar. Benim gündemimde yok.