Ağırdır, “Hayırcılar başarabilir ama önce ‘başarabiliriz’ özgüvenine ihtiyaç var” dedi. Ağırdır, “Referandumda ‘hayır’a sahip çıkacak, talebi olan, umuda ve bir ütopyaya ihtiyacı olan geniş kitleler var. Seküler kesimlerin 1 Kasım’dan sonraki çaresizlik duyguları kırılıyor, tersine dönüyor” diye konuştu.
AKP’nin Türkiye’nin 150 yıllık demokratikleşme mücadelesinin birikimlerini yok etmeyi hedefleyen Anayasa değişikliği halkın oyuna sunulacak. Son 3 yıldır girdiği bütün seçim yarışlarını, 7 Haziran hariç, kaybeden muhalefet blokunda ‘bu kez başarmalıyız’ zorunluluğu ile endişeli ruh hali iç içe geçmiş durumda. Türkiye, OHAL’in baskı ortamında, 150’ye yakın gazeteci, milletvekillerinin de aralarında olduğu binlerce muhalif hapisteyken, toplum korkuyu iliklerine kadar hissederken rejim değişikliği önerisi için sandık başına gidecek.
Türkiye’nin önde gelen araştırma kuruluşlarından Konda’nın Genel Müdürü Bekir Ağırdır, referandum koşullarını, “hayır”ın olanaklarını ve olası stratejileri Cumhuriyet'ten Kemal Göktaş'a değerlendirdi
Söyleşisinin ilgili bölümleri şöyle:
Referandum sonucuna ne tesir eder diye anlatırken, çok önemli bir şeyi, muhalefetin kampanyasını saymadınız.
Doğru.
Bundan umutsuz musunuz?
O ayrı bir bahis. Benim tezim şu: Bir, Türkiye’deki bu yönetim sistemi, bu merkeziyetçi sistem, var olan önerileri kastetmiyorum, var olan zaten sürdürülemez. Yani bu önerilen pakete karşı eskiyi savunalım noktasında değilim. Yeni bir şey kurmamız lazım ama yeni kurulması gereken şey bu önerilen değil. Benim pozisyonum kafamda net. Toplumun da bunu samimiyetle düşündüğünü sanıyorum. Türkiye toplumu var olan yönetim sisteminden rahatsız ama değişim denilen şeyin 12 Eylül referandumunda olduğu gibi, ‘doğru yöne olacak’ algısına mı kavuşur, yoksa ‘eskiden de kötü olacak’ algısına mı ulaşır, ona bugünden bir şey söylenmez. Muhalefetin dağınıklığı var. Ak Parti’nin siyasetteki ezici hakimiyetine karşı, laik kimlikte olanlar, seküler hayat tarzı olanlar kendilerinin de bir zihni dönüşüm ihtiyacında olduklarının farkında olmadıkları için yeni bir siyaset üretemediler. Onlar böyle bir ihtiyaçla hareket ederek bir talep üretmedikleri için CHP de değişmiyor. Hep biz ‘CHP değişmiyor’ diyoruz, partiyi suçluyoruz, liderine bakıyoruz ama bir yandan da kitleler de CHP’yi zorlamıyor zaten, ‘değiş’ diye.
HDP bu açıdan farklı bir görünüm sergiliyordu?
HDP’nin Türkiyelileşme projesinin bu anlamda bir anlamı vardı ama bu hem PKK’nın hem Ak Parti’nin işine gelmedi. Selahattin Demirtaş gibi samimi bir liderin ağzındaki ifadeler… Bu ayrı bir bahis ama sonuç olarak bugün muhalefet kanadı diyebileceğimiz referandumda hayır’a sahip çıkacak geniş kitleler var. Talebi olan, umuda ihtiyacı olan ve bir ütopyaya ihtiyacı olan. Ama CHP buna önderlik edebilecek mi edemeyecek mi onu bilmiyoruz. Ama mesele burada bence. Bu kez referandumda o kadar kolay evet, kesin evet çıkar demek mümkün değil. Ben yarıdan başlandığı kanaatindeyim. Eğer muhalefettekiler sadece kategorik olarak, karşı çıkmak pozisyonu yerine yeninin ne olması gerektiğini topluma anlatabilirse ve bunun nasıl yapılacağı konusunda toplumda bir güven üretebilirse başarı şansı var. İlk önce ama kendilerinin ‘başarmalıyız, başarabiliriz’ diye kendilerinin bir özgüvene ihtiyacı var.
Bütün referandumlar, seçimler kaybedildikten sonra bu mümkün mü?
Bu iki adımlı bir süreç. Bir referandum var. Referandumda evet çıkarsa ardından Cumhurbaşkanlığı seçimi var bu yetkilerle. Dolayısıyla ‘hayır’ diyecek olanlar veya bu pakete karşı çıkanlar eğer stratejiyi iki adımlı kurarlarsa, referandum için ayrı, referandumdan ne çıkarsa çıksın Cumhurbaşkanlığı için ayrı kurarlarsa ve eğer bu kez ‘başarabiliriz’ duygusuna erişebilirlerse, başarabilirler… Sorun şu ki, önlerinde bir liderlik yok. Recep Tayyip Erdoğan’dan söz ediyoruz, Ak Parti makinesinden söz ediyoruz ama burada böyle iki unsur yok.