Orjinal adı” Interstellar” Türkçe’ye”Yıldızlararası” olarak çevrilmiş bir film izledim.
Filmi izlememiş olanlar için, konusundan kısaca bahsedeyim.
Film şu sözlerle başlıyordu; “Süne gelmişti, buğday ölmüştü. Mısır vardı dönümlerce ama genelde çölleşmişti. Tozlu bir rüzgar vardı, ciğerlerimize fazla toz gitmesin diye, ağzımızı, burnumuzu kapatıyorduk. Bardaklar, tabaklar masada hep ters kapalıydı.”
Filmde, toz fırtınaları ve bitkilerin yetişmemesi yüzünden, dünyanın bir felaketin eşiğine geldiği ve yaşamın giderek zorlaşmaya başlaması anlatılıyordu. Ekolojik bir felaket sözkonusuydu.
Çiftçilik yaparak geçimini sağlayan baba, bir gün çocuklarının geleceği ve insanlık adına, başka bir gezegende yaşam arayışı için, uzay yolculuğuna çıkmaya zorda olsa evet demek durumunda kalıyordu.
***
Filmi izlerken, insanların acımasızca doğaya nasıl zarar verdiğini, ekolojik dengeyi nasıl bozduğunu düşündüm. Hergün bir yerlerde “Nükleere hayır”, “Hidro Elektrik Santralleri istemiyoruz”,
”Zeytinliklere dokunma” diye haberler görüyoruz. Siyanürle altın arayanlara karşı çıkıyoruz. Elimizden geldiğince, bu felaketlere hayır demek için eylemlere katılıyoruz.
Hoş! Çıkıyoruzda ne oluyor? Herkes rant uğruna bildiğini okuyor.
Milletin a....koyacağız diye bas bas ağız dolusu haykırıp, milyarlarca dolarlık ihaleleri kazananlar, o millet kelimesinin içinde kendi çocukları ve torunlarının olduğunu unutarak, doğaya düşman eylemlerine devam ediyor. Bu şirketler gazete manşetlerine, “Muhteşem dörtlü” olarak çıkıyor. Bununla da kalmıyor, vatandaşın kapısına 20 TL’lik ceza için dayanan Maliye, bu adamları mükafatlandırıyor. Nasıl mı? 500 milyarlık borcu uzlaşma adı altında sıfırlayarak...
Yani dedikleri gibi, Milletin a.... koymaya devam ediyorlar. Millet kavramından, kendilerini ve ailelerini soyutlayarak.
***
Edindiğim bilgilere göre, Ülkemizde 2000 civarında Hidro Elektrik Santral(HES) projesi var. Bunlardan 400’e yakını içinde çalışma başlatılmış.Doğu Karadeniz başta olmak üzere Türkiye’nin neresinde bir akarsu bulunuyorsa, uyulması gereken kuralları ve yasal düzenlemeleri göz ardı ederek, uygunluğuna bakılmadan proje üretmeye başlıyorlar. Kurulan HES’lerle birlikte, o bölgedeki tüm endemik bitki türleri ve yaban hayat olumsuz etkileniyor. Binlerce bitki türü yok oluyor, tarım arazileri büyük zarar görüyor, insanlar yaşadıkları yerden göç etmek zorunda kalıyor.
Ve ne acı bir sonuç ki; Ülkemizde son 40 yıl içinde toplam sulak alanların yaklaşık yarısı olan 1,3 milyon hektar sulak alan ekolojik özelliğini yitirmiş durumda.
Ormanlar yok edilerek yapılan 3. Köprü, Havaalanı projeleri ile müthiş bir doğa katliamı yapılmakta ve milyarlarca yılda oluşan doğal hayat dev şirketlerin kâr etme hırsı yüzünden yok olmak üzere.
Filmi izlerken bunları düşünerek izledim.
Bu gezegeni bitirip, eninde sonunda başka bir yer aramak zorunda kalacağız belki, aynen filmde olduğu gibi.
Başka bir gezegende yaşam bulunsa bile bu para hırsı ile millete küfür edenleri o gezegene almayalım ki, orayıda yaşanmaz hale getirmesinler. Doğaya saygı göstermeyenlerin hepsi burada yarattıkları kuraklığın içinde kalsın.
***
Sevgiyle kalın