Avrupa Alevi Düşünce Derneği Genel Başkanı İsmet Abbasoğlu, Alevilik ve başkanlığını gerçekleştirdiği derneğin faaliyetlerine ilişkin Damga'ya konuştu. Son yıllarda özellikle ortaya çıkan Alevilik tanımlamalarına karşı çıkan Abbasoğlu, “Alevi inancının insanlığın iyiliğine dair duru ve binlerce yıldır değişmeyen bir gerçekliği var. Herkesin bunu bilmesi gerekiyor. Bugün bazılarının Alevi inancını yeniden tanımlama veya bir kalıba sokma girişimlerini oldukça art niyetli buluyoruz” dedi. Alevi inanç önderlerinin ve Alevi toplumunun siyasal ve sosyal taleplerine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Abbasoğlu, söylemleriyle birlikte hafızalardaki yerini koruyacak gibi görünüyor...
Sayın Abbasoğlu, kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?
Ben 1971 Erzincan doğumlu, Dersimli bir anne babanın en büyük evladıyım. İlk orta ve lisenin bir bölümünü Erzincan'da sonra İstanbul'da devam eden bir eğitim süreci sonrasında Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde yüksek öğrenim hayatımı sürdürdüm. Burada devam eden süreçte 17 yıl eğitimcilik hayatım oldu. İlk dernek çalışmalarıma 2015 yılında Alevi Kültür Dernekleri Bakırköy kurucu başkanı olarak başladım. İlk 6 ay içerisinde muhteşem çalışmalara imza attık. Sonrasında 2015 yılında bir grup arkadaş ile temelleri İngiltere de olan Avrupa Alevi Düşünce derneğinin fikir babası ve kurucu genel başkanı olarak Alevi dünyasına yeni nefes kazandırmanın temellerinin attık.
Neden böyle bir derneğe ihtiyaç duydunuz ve ne yapmak istiyorsunuz?
Alevilerin sadece inançsal çalışmaların içerisine sıkıştırılmadan Avrupa ve Türkiye sentezlemesi içerisinde ekonomik, toplumsal, siyasal ve toplumsal entegrasyonu yaracak bunun yanında Alevi tarih ve kültürünün öne çıkartılacak çalışmaları hedefleyen bir kurum olmasını istedik. Herkesin gördüğünden hariç üçüncü bir gözle Alevi dünyasına ışık tutabilecek çalışmaları hedefledik. İnançsal sömürüden ziyade inancın kutsaliyeti içerisinde alevi inancının ocaklar ve Alevi inanç önderleri etrafında şekillenmesinin ve biz STK'ların ise bu kurumlara destekleyici çalışmalar içerisinde olması gerektiğini asla bu çalışmalar önderlik değil sadece yoldaşlık yapabileceğimizi anlatmak için yola çıktık. Derneğimiz de 2016 yılında resmi faaliyetlerine başlamıştır. Sırasıyla öncelikle Londra, Berlin ve Münih temsilcilikleri vermişti. Sırbistan Karadağ temsilciliğimiz 1 ay sonra resmi olarak şubeleşerek faaliyetlerine başlayacaktır. Türkiye'de; Ankara, İstanbul, İzmir, Hatay il başkanlıkları, İstanbul'da ise Bakırköy, Beylikdüzü, Avcılar, Şişli şubelerimiz bulunmaktadır.
Son yıllarda Aleviler arasında büyük tartışmalar yaşanıyor. Sizce Aleviliğin yeni tanımlanmaya ihtiyacı var mı?
Yoktur; sebebi Alevilik binlerce yıldır özünü korumuş her türlü baskıya zulme rağmen inancından asla vazgeçmemiş nice krallara padişahlara sultanlara eğilmemiş Aleviliğin şimdide bir tanımlaya ihtiyacı yoktur. Alevilik günümüz dünyasında geçmişten gelen duruluğu ile bir yol göstericidir. Bazı kendini bilmezlerin tanımlamalarına ihtiyacı yoktur.
Bize Aleviliğin tanımını ve Alevi inancının temel yapısını anlatabilir misiniz? Yani Alevilik nedir, ne değildir?
Aleviliği herkes kendince tanımlıyor ve bir kalıba sokmaya çalışıyorlar oysaki Aleviliğin özüne baktığımızda olağanüstü demokrat bir o kadarda insanı merkeze alan ve hak hukuk adaletle insanları Hak'kın menziline ulaştıran bir yaşam biçimi ve dosdoğru yoldur. Öncelikle Alevilik İslam'ın özüdür ve Alevilik'te biat yalnızca Allah'adır. Biz her zaman Hak'kın gönlüne hoş gidenden yanayız ve Alevilik'te hiçbirzaman zulüm yoktur her zaman haktan yanadır ırk soy dil renk ayırımı yapmayız dediğim gibi Kabe'miz insandır. İki cihan serveri Muhammed Mustafa ile ayan olduk ondan önce Ali el Murteza sır idi. Hz. İsa da ilyaydi, Musa da İlyas, Davud da ayrı Adem de ayrı isimlerleydi. Aleviliğin olmazsa olmazı yalan söylememek kul hakkı yememek ve ne olursa olsun rızasız iş yapmamak. Biz toprağa oturur kalkarken rızalık isteriz. Alevilik rıza şehridir. Alevilik bütün dünyadaki insanları düşünür ve Alevilik; Ali el Murteza odaklıdır. Selman'a nergizi veren Ali'dir. Cebrail'e vahiyleri yazan Ali'dir. Ali sırdır Ali aşiyan. Ali evveladir Ali sondur.
Alevilik inancında, Hz. Muhammed ve Hz. Ali’nin yeri ve önemini kısaca anlatabilir misiniz?
İkinci soruya nacizane bildiklerimizi paylaşırsak eğer; Muhammed Mustafa ve Ali-El Mürteza etle tırnak gibidir. Ne o ondan üstündür nede o ondan, Muhammed Mustafa bizim güneşimizdir. Hak onla konuştu ama Ali’nin sesiyle. O hakkın sevdiği olduğu için biz insanlarında sevgilisidir. Muhammed'i sevmek Ali’yi sevmektir. Her ikisini sevmek Allah'ı sevmektir. Sorarım size eğer ki hak bu ikisini sevmeseydi birini Nübuvvet birini velayet padişahı kılar mıydı Muhammed'e ulaşmak için Ali'den geçmelisiniz. Ali'ye varmak için Muhammede ikiside bizim inancımıza göre birdir birbirinden ayrılmaz.
Alevilik mezhep veya tarikat mıdır? Ya da Caferilik ile bağlantısı nedir?
Alevilik ne mezhep ne de tarikattır. Alevilik yaşama yön vermektir Hak Muhammet Ali’yi ayırmadan 12 lerin aşkı ile birleştirerek Hak ikrarı ile kenetlenen, Ali evladını pir diye yol önderi yapan ve o hakkın aşkı ile girdikleri ateşlerde yanmayanların yoluna ve milletine verilen adıdır Alevilik. Özetle böyle diyebiliriz. Ancak Alevilik ben Aleviyim diyen bir milletin ikrar ile Ali evladına bağlılığı bir bakıma da Alevi Ali evladı , Ali’yi sevenleri ve yandaşları anlamına da gelir. Caferilik ile bağlantısı sadece Hz. Ali sevgisidir. Hak muhammed Ali sevgisidir. Yoksa uygulama ve felsefi anlamda bir bağlantısı yoktur. Alevilik inançlarını kendi kültürel kimliklerine göre uygularlar. Caferiler ise Arap İslam yapısına göre...
Ehli-Beyt nedir, kimdir veya kimler ifade edilmek isteniyor?
Ehlibeyt Muhammed'in evladıdır bu evlatlar Fatıma Ali Hasan Hüseyin’dir. Dünya yaratılmadan önce tertemiz bir nur idiler. Ve alemler onların yüzü suyu hürmetine yaratıldı. Ehlibeyt Hakkı bir bilen peygamberini bir bilen tertemiz ve her türlü kötülükten uzak yaratılan tertemiz soydur. Bezmi aleste önce onlar vardı. Onlardan ayrılanın yolu karanlıktır
Alevilerde dedenin konumu ve görevleri nelerdir?
Alevilikte dede diye bir tanım yoktur bence, dedelik sonradan isimlendirilmiş bir söylemdir. Bizde seyyid evladı olanlara ve o evlatlığa layık olarak yolu sürenlere pir denilir. Pirlik ateşten gömlek demirden leblebidir. Hazreti Hüseyin’nin Kerbela’da o dik duruşu ile birlikte İslamiyetin şehidi oluşu pirlik makamının ne kadar ulu bir makam olduğunun kanıtıdır. Eğer Hazreti Hüseyin orda şehadete uğramasaydı dünya döndükçe Yezid lanetullha nasıl lanet okurduk. Pirlik makamı o kadar uludur ki; o makama ulaşmak ve o makama layık olarak orda kalmak çok zordur. Pirlik birkaç satırla anlatılacak bir olay değildir. Pirlik bu yolda ikrar veren ve ikrarına bağlı olarak bu yola hizmet eden ve bu hizmette asla kibre benliği düşmeden yol yürüyen yürüten demektir.
Alevilerce son zamanlarda tartışılan bir konu; Alisiz Alevilik! Nedir bu Alisiz Alevilik? Veya olur mu?
Kesinlikle Ali'yi Aleviliğin dışında tutmak Aleviliği yerle bir etmektir ki bunu savunan insanlar Aleviliği yeniden tanımlamanın önünü açmaya çalışmaktadırlar. Ali'yi Alevilikten çıkardığınızda içi boş bir değer kalacaktır ve içini doldurmak için farklı değerlerle Aleviliği yeni baştan yaratmaya çalışan ve kökleri olamayan dayanaksız bir tarikat mantığına çevireceklerdir. Alisiz Alevilik diye ortaya atılan kişilere şu soruyu sormak isterim. Madem Ali'siz Alevilik diyorsunuz, bize Ali'nin aşina olduğu zamandan önce bir delil getirin. Yukarda da dediğim gibi, Ali, Hazreti İsa'da ilyaydı ve hatta çarmıha gerilirken ya ilya neredesin diye bağırmıştır. Bunu söyleyenler Aleviliği asimile etmek isteyenlerdir Aleviler asimile edilmeyecektir. Bu değerler yok edilmeyecektir. Buna kimsenin ne gücü yeter nede başka bir şekilde imkanları sıkışınca ya Ali, rahata erince Ali yokken Alevilik vardı diyeceksiniz...
ALEVİLER NE İSTİYOR?
Alevi inanç toplumunun başlıca talepleri; inançlarının resmi makamlarca kabul edilip saygı gösterilmesi bunu göstermelik cemevleri yapılarak değil bir bütün halinde Alevi kimlik ve inancının var olduğunu ve bu ülkenin temel taşlarından biri olduğunu, ülke yönetimi ve idaresinde söz hakkı olduğu, ilerici ve çağdaş bir ülkenin var olması için Alevi düşünce ve felsefesinin ülke idari kadrosunda bulunması gerektiğini dile getirdik. Çözüm sadece cemevi istemek ve cemevi merkezli taleplerde bulunmak değil . milyonlarca alevi işe girmekte sıkıntı çekiyor hem oy verdikleri partiler tarafından hemde diğer partiler tarafından idari kadrolarda alevilere imkanlar verilmiyor. Örneğin oy verdiğiniz ve yereli aldığınız bir parti 100.000 Alevi'ye istihdam veya çeşitli kaynaklar ayırmaktansa bir veya birkaç cemevi yaparak Alevilerin gönlünü alıyor. bu kurumları sahiplenen sözde alevi önderleri ise bunları alkışlayıp desteklerini sunmaktadırlar. Binlerce Alevi genci işsiz ve zor şartlarda, ekonomik anlamda çok güçlü olan sözde alevi kurumları temsilcileri ise bunlarla ilgili hangi çözümleri yapmışlardır. Ve yönetenlere bu konuda hangi baskıları yapmışlardır. Sözde federasyonlar kurarak bu yolun önderleri olarak kendini tanıtanlar, sadece kurumlarındaki gelirleri ve kendi makamlarını düşünmüşlerdir. Çözüm istihdam alanları açmakla olacaktır ve üreten bir alevi dünyası her alanda başarılı olup kendi kendine yetecek kaynaklar bulursa saygınlığı ve önemliliği kat kat artacaktır. Biz kurum olarak istihdam konusunda çeşitli kurumlarla protokoller yaptık. Örneğin KOSGEP ile protokol imzaladık. Halk Eğitim Merkezleri ile protokoller yaptık. Çeşitli İş İnsanları ile görüşmeler yaparak istihdam çözümleri üretmeye başladık. Yurt dışı istihdamı başlattık. Ve bir çok projeler gerçekleştirerek bu konuda katkılarımızı sürdüreceğiz.
Röportaj: Mehmet Mert