Dida Kaymaz, İtalya'da eski Sağlık Bakanı ve onkoloji Profesörü Umberto Veronesi tarafından gerçekleştirilen ve 1 aydan fazla süren kök hücre tedavisinin ardından döndüğü Türkiye'de, yaklaşık bir buçuk aylık süreyi evinde son derece steril, izole bir ortamda ve mümkün olduğunca az sayıda insanla görüşerek geçirdikten sonra kurucu başkanı olduğu derneğin iki önemli projesi ile ilgili çalışmaların ilk adımlarını atmak için Adana'ya geldi.
Oksijen deposu Toros Dağlarının eteğinde bulunan Adana'nın Pozantı ilçesindeki dağ oteli Pendosis Tatil Köyü'nün ortağı Süreyya Kayar ile gerçekleştireceği proje için alan keşif gezisi yapan Dida Kaymaz, önce tedavi sürecini, ardından, kanser hastalarına umut olacak projelerini anlattı.
İtalya'da 22 günü steril odada geçen kök hücre nakli tedavisi sayesinde kanser hücrelerinin kemiklerine yapmış olduğu metastasın önüne geçildiğini ifade eden Kaymaz, “Bunun yanı sıra yapılan rutin tetkik ve tahlillerimde vücudumdaki 5 ayrı organ tutulumundan 3'ünde yüksek başarı sağlandığı görüldü” dedi.
İkisi primer, 3'ü metastas olmak üzere vücudundaki 5 ayrı noktada bulunan kanser hücreleri ile yaşamayı öğrenmesi, hayata küsmemesi ve tedavi sürecinden ve sosyal yaşamından asla kopmaması sayesinde moralini hep yüksek tuttuğunu anlatan Kaymaz, “Mide, kolon, akciğer, karaciğer ve beyin tutulumu vardı. Şu anda primer olarak vücudumda bulunan kolon ve akciğerler dışındaki tüm kanser hücreleri etkisiz hale gelmiş durumda. Ben bunu öncelikle Allah'ın takdiri ilahisine, daha sonra verdiğim mücadeleye borçluyum” diye konuştu.
Henüz 26 yaşındayken kansere yakalandığında doktorların kendisine 6 ay ömür biçtiğini hatırlatan Dida Kaymaz değil 6 ay, 6 yılı aşkın süredir ayakta kalabildiği gibi kansere karşı, 5-0 durumundayken, 3-2 öne geçtiğini vurguladı.
Nasıl besleniyor
Kaymaz, beslenmesinden yaşam tarzına kadar tüm hayatını tedaviye göre şekillendirdiğini belirterek, şöyle devam etti:
“Tedavi sürecinde doktorunun önerisi ile kırmızı et ve şeker gibi gıdaların olmadığı bir diyet uyguluyor, mümkün olduğunca bol oksijenli ortamlarda bulunmaya özen gösteriyorum. İmmun sistemini güçlü tutuyor, mevsimsel üst solunum yolları enfeksiyonu bu aralar sık görüldüğünden kalabalık ortamlarda bulunmamaya özen gösteriyorum. Oksijen, tedavi sürecimde büyük bir öneme sahip. Günlük egzersizler ve doğru nefes alma, hücresel düzeyde daha fazla oksijen alınmasına yardımcı oluyor. Bol oksijenin yanı sıra ozon terapisi de tedavimin bir parçası. Doktorumun bana önerdiği diyetteki kırmızı et yasağı nedeniyle bu gıdadan alamadığım proteini, diğer gıdalardan alıyorum. Tedavim öncelikle bilimsel tıpla sürüyor ancak, alternatif tıptan da faydalanıyorum. Bu konuda da doktorlarımın tavsiyesine uyuyorum. Ben alternatif tıbbı bir kanser hastası için tamamlayıcı tıp olarak görüyorum. Mesela bağışıklık sistemimi güçlendirmek için tüm dünyaca bilinen reishi mantarının çayını 5.5 yıldır düzenli olarak tüketiyorum.”
Reishi mantarı yetiştiriciliği projesi
6 yıldır amansız hastalığa karşı verdiği mücadeleye rağmen pozitif enerjisi ile dikkati çeken Dida Kaymaz, Pozantı ilçesinde, Pendosis Tatil köyü ve Çukurova Kalkınma Ajansı'nın desteğiyle gerçekleştirmeyi planladığı proje kapsamında, kanser hastalarında bağışıklık sistemini güçlendirici etkisiyle bilinen ve kendisinin de düzenli olarak yıllardır kullandığı “Reishi” mantarı yetiştireceklerini bildirdi.
Japon ve Çin tıbbında kansere karşı en önemli silah olarak gösterilen, Japonya Sağlık Bakanlığı tarafından kanser hastalığı tedavisinde tek doğal ilaç olarak kabul edilen ve binlerce yıldır birçok hastalığın tedavisinde kullanılan Reishi mantarının “ölümsüzlük mantarı” olarak da bilindiğini vurgulan Kaymaz, şunları kaydetti:
“Özellikle yayınlanmış birçok önemli çalışmada kanser tedavisinde başarılı etkisi kanıtlandığından biz dernek olarak böyle bir çalışmayı başlatma kararı aldık. Reishi'nin kanser hastalığının destek tedavisinde önemi çok büyük ancak temin edilmesi oldukça güç ve son derece pahalı. Biz bu tıbbi mantarı yetiştirip, kanser hastalarına ücretsiz olarak vermeyi planlıyoruz.”
Kaymaz, proje uygulama alanı olarak Toros Dağlarının eteğinde, nem oranı yüksek iki mağara tespit ettiklerini ve hızla çalışmalara başladıklarını bildirdi.
Kansersiz Yaşam Derneği İkinci Başkanı Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Begüm Kayar ise “Ganoderma lucidum (Reishi mantarı) adında anlaşılacağı gibi Gan (parlak) derma (kabuk) ve lucidum (göz alıcı, büyüleyici) mucizevi bir tıbbi mantardır. Japonya, Kore ve özellikle de Çin'de ilk çağlardan beri kullanılan gençlikle, uzun ve sağlıklı bir yaşamla özdeşleştirilmiştir. Sınırlı bir yetişme alanı olduğu için maddi değeri de oldukça yüksektir. Yapılan birçok araştırma sonucunda özellikle kırmızı reishi'nin bağışıklık sistemini güçlendirici, kanseri önleyici ve tedavisine yardımcı birçok mekanizmasının yanı sıra, sinirsel gerilimi azaltıcı ve kan basıncını düşürücü özellikleri olduğu kanıtlanmıştır” dedi.
Projede dernekle işbirliği yapan Süreyya Kayar da, Pozantı'nın Peru'dan sonra oksijen ve yükseklik dengesi en iyi olan yöreler arasında bulunduğuna dikkati çekerek, “Bu proje, sağlık turizminde ön plana çıkan yöremizin kanser hastalarına bir hediyesi niteliğinde olacak” diye konuştu.
Kaymaz, kanser hastalarına umut olacak projelerinin yanı sıra, ilkini geçtiğimiz aralık ayında Adana'da gerçekleştirdiği “Kansersiz Yaşam Sohbetleri” programına Türkiye'yi il il gezerek devam edeceğini sözlerine ekledi.