Uyku pasif bir süreç gibi görülse de; içinde farklı dinamikler taşıyan, yaşam
için zorunlu bir zaman dilimi olarak tanımlanıyor. Farklı nedenlerle uykunun bozulması çeşitli sağlık problemlerine neden olabiliyor.
Horlama, uykuda nefes durmaları, uyuyamama gibi uyku bozukluklarına ait birçok belirti toplumda “normal” kabul edilse de bu sorunlar ihmal edildiğinde ciddi sonuçlar doğuruyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Ferda Korkmaz Özkanoğlu, uyku bozuklukları tanı ve tedavi yolları hakkında önemli bilgiler verdi.
İnsan yaşamının devam edebilmesi için olmazsa olmazların arasında yer alan uyku, kuşkusuz hepimiz için zorunlu bir zaman dilimi. Sağlıklı bir yaşamın yolu hem bedensel hem de ruhsal olarak bizi yenileyen ve vücudu onaran uykudan geçiyor.
Hayatımızın dörtte ya da üçte birini geçirdiğimiz, birçok işlevin yerine getirildiği uyku çeşitli evreleri içeren bir dönem. Evre I uyku; uykuya dalınan, “tilki uykusu” olarak adlandırılan dönem ve uykunun %1-5’ini oluşturuyor. Evre II uykusu, uykunun %45-50’sini oluşturuyor. Evre III uykusu, derin dönem uykusu olarak adlandırılıyor ve uykunun %20-25’ini kapsıyor. Ayrıca hızlı göz hareketlerinin kaydedildiği, rüya görülen REM dönemi var ki, bu da uykunun %20-25’ine karşılık geliyor.
Derin uyku evresinde vücudumuz onarılıyor
Derin uyku döneminde fiziksel tamir işleri yapılıyor; örneğin yıpranmış hücrelerin onarımında kullanmak üzere kolesterol sentezleniyor. Ayrıca hormonlar da bu dönemde salgılanıyor. Uykunun evreleri kadar süresi de oldukça konuşulan konular arasında… Nöroloji Uzmanı Dr. Ferda Korkmaz Özkanoğlu, herkesin uyku süresinin kişiye özel olduğunu, bunun genlerde belirlendiğini belirterek insanlarının çoğunun 6-8 saat uykuya ihtiyaç duyduğunu söylüyor. Gündüz uyunan yarım saatlik bir uykunun, gece ihtiyaç duyulan uyku süresinin bir buçuk saat kısalmasına neden olduğunun da altını çiziyor.
Sağlıklı ve kaliteli bir uyku için uyku hijyeni
Dr. Ferda Korkmaz Özkanoğlu, sağlıklı ve kaliteli bir uyku için uykunun ihtiyaçlarına saygı gösterme olarak tanımlanan uyku hijyeninin büyük önem taşıdığını belirtiyor. Özkanoğlu; ‘‘Uyku hijyeninin en temel kuralı, aynı saatte yatıp aynı saatte kalkmak. Uyku süresinin kaydırılması ya da azaltılması en sık yapılan hatalar arasında yer alıyor. Uyku hijyeninde dikkat edilmesi gereken bir diğer sorun da, yatak odaları. Yatak odalarının basit ve sadece uykuya hizmet etmek için tasarlanmış olması; içinde televizyon, kitap, bilgisayar ya da kurutulan çamaşırlar olmaması gerekiyor. Ayrıca oda sıcaklığı da önemli rol oynuyor. Uyuyabilmemiz için vücut ısımızın yarım derece kadar düşmesi, yani vücudun ısı kaybetmesi gerekiyor. Bu nedenle yatak odalarının serin olması öneriliyor. Uykuya dalabilmek ve uykuyu sürdürmek için yatak odamızın karanlık olması da bir başka gereklilik. Akşamları yapılan spor, adrenalin seviyemizi yükselterek uykuya dalmamızı zorlaştırabilir. Bu nedenle sporu günün daha erken saatlerinde yapmayı tercih etmek gerekiyor. Uyumak üzere yatıldığında günün muhasebesini ya da ertesi günün planını yapmak da uykuya engel olabiliyor’’ dedi.
Sık karşılaşılan uyku sorunları
Günümüzde birçok kişi uyku sorunlarıyla karşılaşsa da önemsemeyebiliyor. Oysa bu sorunlar ihmal edildiğinde ciddi sonuçlara yol açıyor. Anadolu Sağlık Merkezi Laboratuvarı Dr. Ferda Korkmaz Özkanoğlu; ‘‘Şimdiye dek tanımlanan 81 tane uyku hastalığı bulunuyor. En çok görülen uyku bozukluğu ise, insomnia yani uykusuzluk. Uykusuzluğun en büyük nedeni, uyku hijyeninin bozulması ve bunun kemikleşmiş hale gelmesi’’ dedi.
Uyku apnesi sağlıklı bir uykuyu tehdit ediyor
Normal şartlarda kişiler uyanıkken solunumunu istediği gibi düzenleyebiliyor. Ancak uykuda bu kontrol otomatik olarak gerçekleşiyor. Gırtlağımızdan gelen hava akciğerlere doluyor, körük gibi çalışan göğüs kafesi havayı emiyor ve dışarı veriyor. Tıkayıcı tipte uyku apne sendromunda ise gırtlak tıkanmaya başladığı için hasta horluyor. Öyle bir noktaya geliyor ki, gırtlak tamamen tıkanıyor ve göğüs kafesi daha çok açılarak havayı emmeye çalışıyor. Bunu başarırsa gırtlak açılıyor. Ancak kişi 10 saniyeden daha uzun süre nefes alamıyorsa, apne olarak tanımlanıyor. Uyku apne sendromunda ise bu durum gece boyu defalarca tekrarlıyor.
Dr. Özkanoğlu, uyku apne sendromuna nasıl tanı konulduğunu ve tedavi yöntemleriyle ilgili de açıklayıcı bilgiler verdi; ‘‘Uyku apne sendromunun tanısı için, kişiler uyku laboratuvarında polisomnografi testine tabi tutuluyor. Bu testle beyin dalgaları, göz hareketleri, horlama, nefes alma çabası, oksijen miktarı, kalp atışları (EKG), bacak hareketleri, yatış pozisyonu video monitorizasyonu uyku laboratuvarı teknisyeni eşliğinde bilgisayara kaydediliyor. Bu kayıtlardan uyku evreleri, solunum olayları, bacak hareketleri, uluslararası belirlenmiş kriterlere göre skorlanıyor. Kimi zaman hastaların sadece sırtüstü yatarken sorunu olduğunu görüyoruz. Bu durumlarda hastayı uykusu bozulunca yan yatar halde tutacak aparatlar kullanıyoruz. Çoğu zaman kişinin zayıflaması da tedavi için önemli bir adımı oluşturuyor. Bu kişiler için zayıflamak o kadar da kolay olmuyor. Uyku apne sendromunun temel tedavisi CPAP (Continious Positive Airway Pressure) denilen ve devamlı hava üfleyen cihazlar ile oluyor. Cihaz; odadan havayı alıyor, hortum ve maske yardımı ile kişiye veriyor. Bu cihazlar, kişiye göre belirlenen bir basınçta hava üfleyerek gırtlağın açık kalmasını sağlıyor. Hastalar daha ilk günden itibaren kaliteli bir uykunun sonuçlarını görüyorlar. Bu cihazı düzgün kullananların tansiyon, kan şekeri, obezite gibi problemlerinin de kontrol altına alındığı gözleniyor. Bazı durumlarda ise kulak burun boğaz, genel cerrahi ve ortodonti gibi cerrahi branşlardan yardım almak gerekiyor’’