Silifkenin yoğurdu

.

Çok uzun, yaklaşık  20 saat süren yorucu  bir yolculuktan sonra, Mersin’deyiz. Buraya yapılmak istenen, Nükleer Santrali protesto etmek için buradayız.

Diyeceksiniz ki, protesto edeceksiniz de ne olacak?

Hiçbir şey yapmamış olmaktan iyidir, demek için geldik.  Galiba gitmeye de  devam edeceğim. 

Bana dokunmayan yılan, bin yıl yaşasın zihniyetinden, nefret ettiğim için, çevre katliamına dur demek için, bu ülkeyi sevdiğim için… 

Kanserli hastalarla dolu, hastahaneler görmemek için…

Çocuklarımız ve torunlarımızın geleceği  için…

***

Doğa Emanetçileri Çevre Derneğinden  ve  Beylikdüzü Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinden   arkadaşlarla, Genel Merkez Çevre Birimi ve  ÇYDD Mersin Şubesinin düzenlemiş olduğu,  Akkuyu Nükleer  Santrali’ne  “HAYIR” demek için Mersin’deydik. 

Biz, İstanbul’dan bir sürü insan buraya toplandık, ancak buranın ve yakın illerdeki halkın eyleme katılımı az oldu. Buna gerçekten  çok üzüldüğümü itiraf edeyim.

Prf.Dr.Aysel Çelike’lin, Nükleer  Santral yapılan yerdeki, basın açıklamasından sonra, Silifke Kültür Merkezinde düzenlenen panele geldik. 

ÇYDD İskenderun Şubesi Üyesi, TURÇEP (Türkiye Çevre Platformu) Dönem Sözcüsü,  Oktay Demirkan, EUROSOLAR Avrupa Birliği Yenilenebilir Enerji Birliği Türkiye Bölüm Başkanı,  Prof. Dr. Tanay Sıdkı Uyar, CHP Mersin Millet Vekili, Dr. Aytuğ Atıcı, İstanbul Üniversitesi Orman Fak. Öğr. Üyesi, Yeşil Gerze Çevre Platformu Dönem Sözcüsü,  Doç. Dr. Öznur Özden ve Mersin Nükleer Karşıtı Platformu üyesi, Sebahat Arslan’ın konuşmacı olarak katıldığı paneli izledik. 

***

Silifke, benim çok görmek istediğim yerlerden biriydi.  Sebebini  sorarsanız, bende bilmiyorum ama böyle gelmeyi istemezdim.

Silifkenin yoğurdu şarkısı bundan böyle şarkılarda kalacak gibi… Durum içler acısı.

Konuşmalardan aklımda kalanları yazmak istiyorum size, düşünün sonra…

-Uluslararası anlaşmalara göre, çivi bile çakılmaması gereken bu şirin ve nadide yerde, çevre katliamı yapılmak isteniyor. Avrupa Birliğinden lisans alamamış bir Nükleer Santral kurulmak istendiği anlatıldı.

-Bütün gelişmiş ülkelerin, çok tehlikeli olarak görüp yapmadığı bu santraller, bize reva görülüyor.

-Nükleer Santral yapılmak istenen yer, fay hattı üzerinde.

-Burada yaşayan fok balıkları, santralden sonra olmayacak.

-Gelişmiş ülkelerin, atık toplama merkezi olarak iş göreceğiz.

-Burada  yetişen çileği, Anamur’da  yetişen muzu yiyemeyeceğiz.

***

Bu kadarla bitmiyor tabii…

 Daha o kadar üzücü şeyler konuşuldu ki,  aktarmaya devam edeyim size;

-Yapılmak istenen bu Nükleer Santralin, soğutma bacaları olmayacağını. Suyu,  denizden alıp, denize vereceklerini,  böylece, deniz suyunun, 2 ile 6 derece arası ısınmış olacağını…

-Burada, bu santral için, yasal olmayan bir liman ve çimento fabrikası inşaatının sürdüğünü…

-Bütün gelişmiş ülkeler, güneş enerjisi, rüzgar enerjisi ve yeraltı sularından enerji elde etmeye çalışırken, bizim bunları yapmamız akıl dışı olduğunu…
-Kanser vakalarının artacağını…

-Nükleer santrale hiç ihtiyacımızın olmadığını, 2030 yılında, ihtiyacımız olan elektriğin, güneş enerjisi ile sağlanması durumunda, Nükleer Santralden elde edilen enerjiden iki kat fazlasının elde edilebileceğini…

Daha ne sayayım, anlatayım ki size…

Maden ocaklarında bile hala güvenlik  sağlanamazken, Nükleer Santral’in güvenliği ile nasıl başa çıkacaklar?

***

Sevgiyle kalın 
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri