YTÜ Doğa Bilimleri Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Şükrü Ersoy, Gökçeada’da meydana gelen depremin beklenen bir durum olduğunu söyledi. Ersoy, depremin yerkabuğunun stresini boşaltmadığını aksine bölgenin aktif olduğunu ortaya koyduğunu vurguladı.
Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Doğa Bilimleri Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Şükrü Ersoy, Gökçeada’nın kuzeyinde meydana gelen 5,3 büyüklüğündeki depremin, bölgedeki yerkabuğunun stresini boşalttığı öngörüsünün doğru olmadığını söyledi. Ersoy, aksine depremin bölgenin tektonik açıdan aktif olduğunu ortaya koyduğu uyarısında bulundu.
YTÜ Doğa Bilimleri Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Şükrü Ersoy, sabah saatlerinde Gökçeada’da meydana gelen 5,3 büyüklüğündeki depremle ilgili açıklamada bulundu. Ersoy, depremin Saros Körfezinin batısındaki Kıyıköy yerleşim alanı yakınlarında meydana belirtti.
Depremin Kuzey Anadolu Fay Zonu’nnu en batısında oluştuğunun altını çizen Prof. Dr. Şükrü Ersoy, “Bu bölgede Kuzey Anadolu fayı’nın saçılması, bir başka deyişle kollara ayrılması sonucu orta kısım çökerek (biz buna jeolojik olarak graben yapısı diyoruz) Saros körfezini oluşturmaktadır. Bu fay zonunun güneyinde yeralan Gökçeada ise bu fay hareketleriyle yükselmiş bir yükselim (biz buna jeolojik olarak horst yapısı diyoruz) alanıdır. Morfolojisini fayların ve depremlerin yarattığı tektonizmaya borçlu olan Gökçeada’nın kuzey kısmı bu yüzden daha sarp araziye sahip olup, kıyıları aktif faylarla kesilmektedir. Söz konusu bu deprem kara üzerindeki Tepeköy-Kuzu limanı arasındaki güncel fayların biri üzerinde gerçekleşmiş olabilir. Ama bunun arazi gözlemleriyle denetlenmesi gerekmektedir.” dedi.
“AYNI BÖLGEDE İKİNCİ DEPREM”
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nün, 11 Ocak 2013 saat 02.30 sıralarında Gökçeada’nın 55 kilometre açıklarında, yerin 9 kilometre altında 4,6 büyüklüğünde orta şiddette bir başka deprem daha meydana geldiğini açıkladığını hatırlatan Şükrü Ersoy, “Marmara denizini doğu batı yönü boyunca kesen Kuzey Anadolu Fayı, batıda Çanakkale üzerinde karaya çıkar ve oradan Saros körfezine uzanarak tekrar denizin altına girer. Tekirdağ çukurunu Saros çukuruna bağlayan ve Gelibolu yarımadasını kabaca doğu batı yönünde kesen Saroz-Gaziköy fayı en son 1912 yılında bir M=6.3, ikincisi M=7.5 büyüklüğünde deprem oluşturan faylar iki aşamalı olarak kırılmıştır. Saroz-Gazipaşa fay zonu üzerinde, 1965’de M=5.6, 1975’de M=6.7, 1985’de M=4.4 olmak 3 yakın tarihli deprem vardır. Gökçeada çevresinde 1354, 1744, 1875 tarihli başka depremler daha bulunmaktadır.” ifadesini kullandı.
“YERKABUĞUNUN STRESİ BOŞALMADI”
Bu depremlerin 1912 Saros ile Tekirdağ Deniz Çukuru arasında kırılan Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun bölgeyi geçici bir süre için rahatlattığını ancak fayın her iki ucunun olduğu bölgelere gerilim yüklediğini dile getiren Ersoy, Gökçeada’da meydana gelen depremlerin bu gerilimin sonucu oluştuğunu aktardı. Ersoy, “Teknik olarak beklenebilecek bir durumdur. Bu depremler yer kabuğunu kırma sınırları içindedir. Bu deprem bu bölgede yerkabuğunun stresini boşaltmamıştır. Tam aksine bu bölgenin depremsellik açısından tektonik olarak aktif olduğunu göstermektedir.”