Bakmayalım, öğrenelim

 Adana-Mersin ve azıcık ucundan Niğde’ye kadar gittiğimiz gezide, kebapları geçmek olmaz.Okuyanlarda beni boğazına çok düşkün biri sanacak. Oysa, benim et ile irtibatım olmadığından, esas yemeğim, tost, gözleme. Fakat, Adana, kebap ve tatlı cenneti. Bir kebapçıya giriyorsunuz, masayı anında donatıyorlar. Soğan salatası, ezme, roka, salata,sıcacık pideler, pastırmalı humus( bu arada Adana’da humusu sıcak getiriyorlar)
Üstelik, İstanbul’daki gibi kazıkta yemiyorsunuz. 

Yazının sonunda size bir ayvalı tarif yazacağım. Meze yaparsınız, bu kıyağımıda unutmayın.

Bu arada, şöyle bir tuhaflık gözüme çarptı. Kebapçı, tatlıcı, restaurantların  isimlerine bakınca şaşırdım.  Mesela; “İstinye, İstanbul, Bebek gibi, isimler koymuşlar. Ya bi bırakın, onlar burada kalsın. İstanbul yazınca ne değişiyor? İstanbul’dan kaçtık, hatırlatmanın ne manası var? Bırakın, “Adana Kepapçısı”, “Adana balıkçısı” Mersin tantunicisi”olsun. 

Bazı yazlık yerdeki sitelerde de var bu durum. Sitenin adını, “Güzel İstanbul” koymuşlar mesela. Tamam, İstanbul güzelde, o zaman niye geldin buraya, İstanbul’da kalsaydınız.

***
Tarsus’ta  karşılaştığımız ilginç bir olay daha anlatmak istiyorum. Aslında genele bakınca, size çok garip gelmeyebilir, fakat biz neden böyleyiz demekten kendimi alamadım. Tarsus’ta  kısa bir süre mola vermek için, şelalenin olduğu yerde oturduk. Şelalenin suyunun nereden geldiğini merak ettik. Arka masada, bir gurup genç oturuyordu. Lise öğrencileri olabileceğini  düşündük. “Gençler, siz buralımısınız? diye sorduk.

“Evet” dediler. “Bu şelalenin suyu nereden geliyor, biliyormusunuz?” dedik. Biraz mahçup, cevap geldi;“Bilmiyoruz”  
Söyleyecek bir şey yok... 

Teşekkür ettik. Bir süre sonra yanımıza geldiler. 

Araştırıp öğrenmişler. Şelale, Berdan Nehri’nin 4-5 m. yükseklikten dökülmesi ile meydana gelmiş.
Bu şelalenin bulunduğu alan, Roma döneminde mezarlık olarak kullanılıyormuş.

Okullardaki eğitimi düşündüm. Liseye kadar gelmiş gençlere neden bulundukları şehirle ilgili bilgiler verilmiyor?Çoğu insan, kendi şehrinde yabancı gibi yaşıyor. Bu durumla o kadar sık karşılaşıyorum ki.

Bir çok insan iki arka sokağın neresi olduğunu bilmiyor. Bir yer sorsan cevap veremiyor.  
Büyükçekmeceyi ele alalım mesela. Harika eserlerle dolu bir çok yerimiz var. O muhteşem,benim her yürüdüğümde bir kez daha hayranlık duyduğum, Mimar Sinan Köprüsünü, köprü işte deyip geçiyorlar mı, yoksa öğretmenleri çocukları toplayıp, o köprü üzerinden geçirerek tarihini anlatıyor mudur? Sadece bakmasak, öğrensek güzel olur.

Gezi yazacağım diyorum ama daldan dala atlamaktan bitiremiyorum. “Ayva tarifi ne oldu” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Peki, şöyle yapacaksınız; Ayvaya bıçak değdirmeden, kaşıkla rastgele şekillerle doğrayın. Üzerine bol limon ve tuz dökün” Bayılacaksınız. Afiyet olsun. Sevgiyle kalın 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi