'Tabanı AKP'ye ikna edebiliriz'

'Tabanı AKP'ye ikna edebiliriz'
CHP Genel Başkan Baş danışmanı Erdoğan Toprak, seçim sonuçlarını ve koalisyon ihtimallerini değerlendirdi.
Erdoğan Toprak CHP’nin en kalender isimlerinden biri. Başarılı bir işadamı, pozitif bir siyasetçi. Bulunduğu noktaya tırnaklarıyla kazıyarak gelmiş. Çok hızlı yaşamış. 14 yaşında babasının yanında şantiyelerde çalışarak hayata atılmış. 20 yaşında kendi işini kurmuş. 32 yaşında milletvekili, 39 yaşında Bakan olmuş. İstanbul milletvekilliğinin yanı sıra iki dönemdir CHP Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürütüyor.AK Parti-CHP koalisyonunun yüksek sesle dillendirildiği bu hareketli günlerde, CHP’nin takınacağı tavırla ilgili kritik mesajlar verdi.

CHP’nin seçim kampanyası içinize sindi mi? İyi iş çıkardığınızı düşünüyor musunuz?
Kampanyamız Türkiye’de tanınırlık oranı en yüksek kampanyaydı. Emeklilerle ilgili anket yaptık, yüzde 90’ı memnun kalmış. Demek ki kampanya başarılıydı. Ama kampanya başarısı başka, oya dönüşmesi başka şey...

Yani “Seçmen CHP’nin kampanyasını beğendi ama ikna olup oy vermedi” mi diyorsunuz?
Kampanyadaki projeler doğru olsa da seçmen projelerin gerçekleşeceğinden emin olamayabiliyor. CHP inançlara ve sermayeye karşıymış gibi bir algı vardı. Bu algı kırıldı. Yine de bir seçimde her şey değişmiyor. CHP’ye “oy verebilirim” diyenlerin oranını 30’dan yüzde 40’lara çıkardık. Ama ‘stratejik oy’ diye bir şey çıktı. “HDP barajı aşsın” söylemiyle oy verenler kantarın topunu kaçırdılar. Bu bizden yaklaşık 4 puan götürdü. Seçim sonunda bize oy vermemenin üzüntüsünü yaşayan çok seçmen vardı.
Ama sandık araştırmalarına göre CHP’den kayan emanet oyların çok da fazla olmadığı söyleniyor. HDP oylarının yüzde 11’i Kürt seçmenden gelmiş.
Ama büyük şehirlerde CHP’nin Kürt damarı da var.

Yüzde 25’te kalmanızı sadece HDP’ye mi bağlıyorsunuz?
Hayır, sadece HDP’ye bağlamıyorum. Karşımızda devletin gücünü kullanan bir AKP vardı. Vali, kaymakam, emniyet müdürü... Hepsi AKP için çalıştı. Büyük bir baskı vardı.
Kampanyayı ekonomi merkezli yürüttünüz. “Özgürlüklere ya da başka konulara daha fazla vurgu yapsaydık” diye pişmanlığa kapıldınız mı?
Kamuoyu, CHP’nin özgürlükler, insan hakları, demokrasi, laiklik konusundaki tutumunu biliyor. Bizim amacımız toplumun yaşamsal sorunlarına değinmekti. Kampanyamızın merkezinde, 17 milyon yoksul, 10 milyon emekli, kredi kartı kullanıcıları ve taşeronlar vardı. ‘Emekliye İki maaş ikramiye vereceğiz” dedik, “Nereden bulacaksınız o parayı” dediler. Hanlar, hamamlar vaat etmedik ki! 90 yıllık Cumhuriyet bugüne kadar 12 maaş vermiş, batmamış da 14 maaş verince mi batacak?
Yine de çiftçilerin ve ev kadınlarının çoğunlukla AK Parti’ye oy verdiğini öğrendik. 1.5 liraya mazot gibi vaatleriniz neden karşılık bulmadı?
Kampanyamızı yeterince anlatamamış olabiliriz ama bu daha çok sosyolojik bir durum. Az eğitimli kesimler sağ partilere yatkın oluyor.

"ALİ TARAN DİSİPLİNLİ VE MÜKEMMELİYETÇİ"

Ali Taran’la çalışmak nasıldı? Memnun kaldınız mı?
Her gün sabahın köründe iş için araması beni biraz zorladı açıkçası! (Gülüyor) Onun dışında oldukça keyifliydi. Disiplinli, mükemmeliyetçi, hassas, hataya tahammülü olmayan bir yapısı var. Onu tanımaktan ve çalışmış olmaktan mutluyum.

Peki beklediğiniz kadar başarılı oldu mu Ali Taran?
Bence başarılıydı. Bizim için maliyet çok önemliydi. Bazı partiler 1-1.5 dakikalık televizyon reklamları yaptılar. Bizim o kadar finans gücümüz yoktu. 14-15 saniyelik reklamlarda projelerimizi basit bir dille anlatmayı başardık. Mesajımızı hap gibi verdik. Tabii seçim sonuçlarına bakınca kampanyanın hakkının bu olmadığını hepimiz biliyoruz. Dediğim gibi, AKP tek başına iktidar olmasın diye seçmen ‘stratejik oy’ kullanınca HDP’nin oyu yüzde 8.5’ten yüzde 13’lere ulaştı.
Oyların büyük çoğunluğu da CHP’den gitti.

Reklamlar içinde en çok hangisi beğenildi?
‘Alkışlıyoruz’ çok tuttu. Son reklamımız “CHP’ye oy verebilirim” de çok başarılıydı.

‘4 BAKAN KOALİSYONA ÖN ŞART OLMAMALI’

Gönlünüzde yatan koalisyon seçeneği hangisi?

MHP, koalisyon kurmayacağını söyledi. Dolayısıyla çok fazla seçenek kalmadı zaten ama MHP-HDP-CHP koalisyonu toplumun uçlardan merkeze gelmesi açısından iyi olurdu. MHP ve solun birbirine karşı ters bir bakışı vardı. 1999’da yapılan koalisyon sayesinde çok şey değişti. Anladık ki perde arkasından kardeşi kardeşe vurduran birileri varmış. O koalisyonun değiştirdiği algı sayesinde geçen yıl MHP ile ortak cumhurbaşkanı adayı gösterebildik. Eğer bu seçimden sonra üçlü koalisyon kurabilseydik, MHP ve HDP birbirini daha iyi tanıyacak ve daha iyi çözümler üreteceklerdi.
Ama artık muhalefetin üçlü koalisyon kurma ihtimali ortadan kalktı diyebilir miyiz?
Şu an zayıfladığını görüyoruz ama Süleyman Demirel’in dediği gibi, 24 saat siyasette çok önemli bir zamandır. Her an her şey olabilir.

AK Parti-CHP koalisyonuna nasıl bakıyorsunuz?
Bu meseleye partiler açısından değil, ilkesel olarak bakarız. Toplumun temel sorunlarını çözecek politikaları koyabilirsek her şey mümkündür.
Perde arkası görüşmeler nasıl gidiyor?
Diplomasi bir uzlaşı sanatıdır. Haberler gelip gidiyor. Bunu inkâr edemeyiz.
AK Parti ile CHP arasında aracılar mı var yani?
İllaki vardır. Bu da normaldir.

Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın taşınması, dört bakanın Yüce Divan’a gönderilmesi gibi görüşmeleri gerecek konuların masaya koyulmaması söz konusu mu?
Dört bakanın dokunulmazlığı kalktı zaten. O süreç istendiği zaman geri gelebilir. Dolayısıyla bunu koalisyonun ön şartı olarak koymak doğru değil.
Ya Cumhurbaşkanı’nın konumu? Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın Başbakanlık’a devredilmesini şart koşacak mısınız?
Önceliğimiz olan 14 madde belli. Diğerleri kendi içinde çözülecek şeyler. İntikam duygusuyla, bilek güreşiyle bu işe girersek Türkiye kaybeder. Güçlü bir iktidar kurarsak herkes kendi sınırlarına doğal olarak çekilir, Cumhurbaşkanı konumunun dışına çıkamaz.

Eşit sayıda bakanlık ve dönüşümlü Başbakanlık şartı masada zorlanır mı?
Sonuçta AK Parti yüzde 41, CHP yüzde 25 aldı... Bu meseleye oy oranlarıyla bakılmaz. Kurucu bir irade gibi çalışıp, güçlü iktidarlarla Türkiye’nin önünü açmak gerekiyor. Ekonomide, dış politikada sıkıştık, toplum ikiye ayrıldı. Büyük tamiratlar gerekiyor. Bakanlık pazarlığı yapılacak kadar basit düşünülmemeli.

"İNTİKAM DUYGUSUYLA KOALİSYON KURULMAZ"
Kemal Kılıçdaroğlu “AKP ile önyargısız görüşeceğiz, rövanşist bir tutumumuz olmayacak” dedi.
Doğrudur. Böyle olmalı. Geçmişe saplanıp intikam duygusuyla hareket ederek koalisyon kurulmaz ama toplumda bozulan dengeleri de oturtmak gerekiyor. Toplum vicdanını yaralayan konuları zaman içinde çözmemiz gerekiyor.
AKP-CHP koalisyonu kesinleşirse kendi tabanınızı ikna edebileceğinizi düşünüyor musunuz?
Zaman içinde ikna edebiliriz. Özgürlükler, temel hak ve hürriyetler konusunda mesafe alırsak, yoksulluğu giderirsek, emeklinin ve memurun sorununu çözersek, dış politikada gerekli hamleleri yaparsak, Gezi’nin faillerinin yargılanmasını sağlarsak tabanımız bize inanacaktır. Bugünkü haliyle bakmamak gerekir.
Bütün bu söylediklerinizden AK Parti-CHP koalisyonu ihtimalinin güçlendiğini söyleyebilir miyiz?
Hayır, ben ille de AKP ile kurulsun demiyorum. AKP, Meclis’teki sandalye sayısına güvenip şartlarını dayatmaya çalışırsa seçime gideriz ama bu bir şey değiştirmez. Bir puan artar ya da azalır, ülkenin önü açılmaz. Ekonomideki kan kaybı artar, uluslararası alandaki hamlelerimizi geciktirir. Ama son seçenek seçim olursa CHP olarak buna da hazırız.

"KEMAL BEY, DENİZ BAYKAL'A HER ZAMAN ÖNEM VERDİ"
Baykal-Erdoğan görüşmesini nasıl karşıladınız?
Sürpriz oldu ama Deniz Bey saygı duyduğum bir insan. Giderken Genel Başkan’ımızdan da izin almış.
Bu görüşmenin parti içinde tepki yarattığı doğru mu?
Bazı arkadaşlarımızın itirazları oldu.
Deniz Baykal’ın Meclis Başkanı olmasını şahsen onaylıyor musunuz?
Evet, hatta başkan olmasını talep eden ilk dört imza içinde benim de imzam vardı. Deniz Bey, siyasi tecrübeye sahip, ağırlığı olan biri. Cumhurbaşkanı ve parlamento arasında iyi ilişkiler kurabilir.
Kılıçdaroğlu’nun bu görüşmeye ve Baykal’ın Meclis Başkanlığı’na sıcak bakmadığı doğru mu?
Olumsuz baksa aday göstermezdi.
Deniz Baykal’ın yemekte sitem konuşması yaptıktan sonra tablonun değiştiği söyleniyor.
Hayır. Sitem konuşmasından önce de Kemal Bey’in aklında Baykal ismi vardı. Konuşma hiçbir şeyi değiştirmedi. Kemal Bey, Deniz Bey’i her zaman önem verip ayrı bir yere koymuştur.

‘MOTORLA AVRUPA TURUNA ÇIKTIM’
*Babam Tunceli Dersimliydi ama ben Adana’da doğdum.
*Babam müteahhitti, yol inşaatları yapan küçük bir taşeron firması vardı. Rize, Artvin, Antep, Muş, Elazığ... Oradan oraya dolaştık...
* 1’i kız 6’sı erkek, 7 kardeşiz. Ben iki numarayım.
* 1970’lerde siyasi olaylar vardı. Lise 1’deyken bir şanssızlık oldu ve gözaltına alındım. Babam okulu bıraktırdı. Liseyi dışarıdan bitirdim. Eskişehir Üniversitesi’nde Sosyal Bilimler okudum. Üniversite diplomamı aldığımda milletvekiliydim. Sonra ikinci üniversite olarak işletmeye başladım ama bitiremedim.
* Liseden ayrılınca yaşımı büyütüp askere gittim. Dönünce kendi işimi kurdum. İstanbul’da Bahçelievler’de küçük bir dükkânda beyaz eşya satıyordum. Zamanla işler büyüdü, kimya ve deri sektörüne de girdim.
* 29 yaşında siyasete atıldım. 1995’te de Türkiye’nin en genç 4 milletvekilinden biriydim. 39 yaşında bakan oldum.
* Üç dönem Bahçelievler Spor Kulübü’nün başkanlığını yaptım.
* Okuldayken voleybol oynadım. İyi bir kayakçıyım. Tenis oynuyorum. Sırt çantamı alıp trekking yapıyorum. Bir ara arkadaşlarımla motorla Avrupa turuna çıktık.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.